top of page
  • Avukat Baran DELİL

Terekenin Tespiti Davası ile Miras Mallarının Belirlenmesi 2024

Delil Hukuk Bürosu

terekenin tespiti davası
 

Makale İçeriği:

 

Tereke Nedir?


Miras hukukumuza göre mirasçılar, mirasbırakanın ölümüyle birlikte miras malları üzerinde hak sahibi olurlar. Murisin ölümüyle birlikte devir ve intikal edilebilir nitelikte miras malları hukuki bir bütün haline gelir ve bu mallara kısaca "tereke" adı verilir. Yani bir kimsenin ölüm olayı öncesinde malvarlığı olarak sayılan tüm eşyalar, fikri haklar vb. hukuki varlıklar, ölüm olayının gerçekleşmesi ile birlikte tereke adını alır.



Terekenin Tespiti Davası Nedir?


Mirasbırakanın ölmesi halinde mirasçılar arasında miras paylaşımı gerçekleştirilmesi gerekeceğinden dolayı terekenin tespitinin sağlanması gerekebilir. Terekenin tespiti davasının açılmasıyla sağlanmak istenen amaç da, mirasbırakanın yaşamında biriktirdiği malvarlığı ile 3. kişiler nezdinde bulunan hak ve alacaklarının tespitinin sağlanmasıdır.


Terekenin tespiti davası, özellikle miras taksim davası açılmayacaksa ve mirasçılar tarafından anlaşmak suretiyle miras paylaşımı sağlanacaksa açılmalıdır. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanmayacaksa miras taksim davası açılması, terekenin tespitinin sağlanması anlamında da yeterli olacaktır; çünkü miras taksim davası, terekenin tespiti hususunu da kapsamaktadır.


Ancak mirasın, miras taksim sözleşmesi ile paylaştırılması gibi durumlarda terekenin tespitinin sağlanması çok önemlidir, bu nedenle anlaşma sağlanacak olduğu hallerde terekenin tespiti davası açılması elzemdir.



Terekenin Tespiti Davası Neden Açılır?


Terekenin tespiti davasının mirasbırakanın miras mallarının tespitinin sağlanması olduğunu söylemiştik. Buna da mirasbırakanın bazı mallarının mirasçıları tarafından bilinmiyor olabileceği olduğunu belirtmiştik.


Gerçekten de mirasçılar, vefat eden akrabalarının tüm malvarlığına dair yeterli düzeyde bilgiye sahip olmayabilirler. Örneğin bir kişi, babasının sahip olduğu tüm taşınmaz ve taşınır malları, 3. kişiler ile banka ve benzeri kurum ve kuruluşlar nezdinde bulunan hak ve alacaklarını, patent ve benzeri fikri haklarını, kripto para borsalarında yer alan kripto varlıklarını ve daha bir çok mirasa konu olabilecek malvarlığı değerlerini bilmiyor olabilir. Bu gibi hallerde terekenin tespitinin sağlanması, mirasbırakanın mirasının paylaşılması ve mirasçıların hangi mallar üzerinde birbirlerine ve 3. kişilere karşı hak iddia edebileceğinin tespitinde büyük önem taşımaktadır. Bu gibi tespitlerin sağlanabildiği terekenin tespiti davasının açılmaması halinde mirasçılar tarafından bilinmeyen çeşitli malvarlığı değerleri ve 3. kişiler nezdinde bulunan hak ve alacakların tereke malı olarak tespit edilememesi nedeniyle mirasçıların dolaylı veya doğrudan hak kaybına uğramaları mümkündür. Uç bir örnek verecek olursak, vefat eden kişinin kripto para borsalarında yer alan cüzdanları, soğuk cüzdan hizmeti veren özel kuruluşlarda bulunan cüzdan hesapları vb. malvarlığı değerleri çoğu zaman akrabaları tarafından bilinmemektedir. Bu halde mirasçıların üzerinde hak sahibi olduğu miras mallarının kaybı söz konusu olabilir.


Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2021/715 E., 2021/2143 K. sayılı kararında "Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir." şeklinde hüküm kurmuştur.


Eğer mirasçılar tarafından kendi aralarında herhangi bir hukuki çekişme yaşanması durumu söz konusu değilse ve miras taksim sözleşmesi yapılarak mirasın paylaştırılması yoluna gidecekse, veraset ilamının alınması akabinde terekenin tespitinin sağlanması son derece önemlidir. Ancak yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi miras paylaşımı anlaşmayla değil de, miras taksim davası yoluyla sağlanacaksa, öncesinde ayrıca terekenin tespiti davası açılmasına gerek yoktur, çünkü miras taksim davasında terekenin tespiti de gerçekleştirilir.



Terekenin Tespiti Davasının Tarafları


Terekenin tespiti davasının tarafları kimdir, davayı kim açar, kime karşı açar sorularının cevaplanması gerekmektedir.


a) Terekenin Tespiti Davasında Davacı Kimdir, Dava Kim Tarafından Açılır?


Terekenin tespiti davasında davacı herhangi bir mirasçı olabileceği gibi, tüm mirasçılar adına tereke temsilcisi tarafından da bu dava açılabilir. Mirasçılardan yalnızca birinin terekenin tespiti davası açması halinde diğerlerinin de ayrıca dava açmasına gerek yoktur; sonuçta miras, tüm mirasçılar için geçerli olacak şekilde tespit edilir.


b) Terekenin Tespiti Davasında Davalı Kimdir, Dava Kime Karşı Açılır?


Terekenin tespiti davası, çekişmesiz bir yargı işi olduğundan mütevellit husumet içermez. Dolayısıyla bu davada hiç kimse davalı olarak gösterilmemektedir.



Terekenin Tespiti Davasında Miras Malları Nasıl Tespit Edilir, Hesaplama Nasıl Yapılır?


Terekenin tespit edilebilmesi için, vefat etmiş olan murisin ölüm anında mülkiyetinde bulunan malvarlığı değerleri ile 3. kişiler nezdinde bulunan borçları, hak ve alacakları hesaplanmalı ve bu hesaplanan tüm değerler üzerinden mirasa konu olabilecek olan mal ve haklar saptanmalıdır. Çünkü örneğin intifa hakkı kişiye bağlı bir hak olarak miras bırakılamamaktadır. Bu nedenle, terekenin tespiti davasında mahkeme tarafından ilk olarak mirasçılar tarafından bilinen miras mallarının tespiti yapılır, sonrasında da 3. kişiler, kurumlar ve özel şirketlere yazılması gereken müzekkereler gönderilir tespite ilişkin gerekli bilgiler elde edilmeye çalışılır. Böylece yalnızca yaşamında mirasbırakana ait olan mallar değil, aynı zamanda 3. kişiler nezdinde bulunan hak ve alacaklar da tespite dahil edilir.


Terekenin tespiti davasında gerek görülmesi halinde ihtiyati tedbir kararları alınabilmektedir. Dava süresince ortaya çıkabilecek hukuki durumlar neticesinde mirasçıların zarara uğraması söz konusu olabilecekse mutlaka ihtiyati tedbir talebinde bulunulmalıdır; bu nedenle tedbir kararı alınması gerektiğinin düşünülmesi halinde, buna ilişkin kanaat oluşturmaya yeterli delil ve beyanların mahkemeye mutlaka sunulması gerekir.


Yeterli düzeyde inceleme yapıldıktan sonra dosya, terekenin bütününe ilişkin rapor tanzim ettirilmesi adına alanında uzman bilirkişiye tevdi edilir. Bu nedenle dava açılırken hukuki deliller kısmında bilirkişi deliline de değinilmesi sürecin daha sağlıklı yürütülmesi için önem taşımaktadır. Miras bırakanın borçları, destek sağladığı veya sağlamakla yükümlü olduğu kişilere bağlanacak aylıklar, cenaze masrafları vb. giderler de dikkate alınmak suretiyle hesaplama yapılır. Gerek görülmesi halinde bilirkişi tarafından tanzim edilen raporun mahkemeye sunulması akabinde rapora itiraz da edilebilecektir. Ancak raporda yer alan hangi saptamalara itiraz edileceği ve itirazı destekler nitelikte delil bulunup bulunmadığı hususları dikkatle ele alınmalı ve mahkemeye sunulacak olan dilekçede belirtilmelidir.


Türk Medeni Kanunumuzun 589. Maddesine Göre: "Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re'sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır. Bu önlemler, özellikle kanunda belirtilen hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir. Önlemlerle ilgili giderler, ileride terekeden alınmak üzere, başvuran kişi tarafından; önleme hâkimin re'sen karar verdiği hâllerde Devlet tarafından karşılanır. Mirasbırakan, yerleşim yerinden başka bir yerde ölmüş ise, o yerin sulh hâkimi bu ölümü yerleşim yeri sulh hâkimine gecikmeksizin bildirir ve mirasbırakanın ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli önlemleri alarak bununla ilgili dosyayı ve varsa vasiyetnameyi yerleşim yeri sulh hâkimine gönderir."

"Terekede bulunan menkul malların tespiti davasında ise, miras bırakanın yerleşim yeri sulh hakimi, istem üzerine veya re'sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır. Bu önlemler özellikle kanunda belirtilen hallerde terekede bulanan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve varsa vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir (TMK m. 589/1-2). Türk Medeni Kanununun 590. maddesinde belirtilen sebeplerden birinin gerçekleşmesi halinde, sulh hakimi tereke mal ve haklarının yazımı için terekenin defterinin tutulmasına karar verir (TMK m. 590, Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin 2003/5960 sayılı Tüzük m. 33/1)." Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/10189 E., 2017/2637 K. sayılı kararı


Tüm bunlara ek olarak, terekenin tespiti davasında muris ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya başkaca herhangi bir sözleşme yapan kişilerin kazanımları da tespit edilebilir. Böylece tasarrufun iptali davası, tenkis davası, hukuki ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptali ve tescil davası ya da muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası gibi davaların açılması da söz konusu olabilecek ve mirasçılar, olası hak kayıplarını gecikmeksizin tespit edebilecektir.



Terekenin Tespiti Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme


Terekenin tespiti davasında görevli mahkeme, bu davanın çekişmesiz bir yargı işi olmasından mütevellit HMK 383. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesidir.


Terekenin tespiti davasında yetkili mahkeme ise, HMK 11. madde gereği mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.


Örneğin Ankara ilimizin Çankaya ilçesinde ikamet eden bir kişinin ölümü halinde terekenin tespiti davasının açılacağı yetkili ve görevli mahkeme: Ankara Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi olacaktır.



Terekenin Tespiti Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre


Terekenin tespiti davasında herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre mevcut değildir. Ancak 3. kişilerin zamanaşımıyla mal kazanımı gibi haller düşünüldüğünde, terekenin tespiti davasının açılması gerektiği düşünülen hallerde en kısa zamanda bu davaların açılması tavsiye edilir. İhtiyaç halinde alanında uzman bir miras avukatı ile görüşülmesini ve hukuki danışmanlık ile dava temsil desteği alınmasını tavsiye etmekteyiz.



 

Terekenin Tespiti Davasına İlişkin Yargıtay Kararları

 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/1030 E., 2021/5610 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, davalı ile ortak mirasbırakanları ...'in tereke tespit davasında, davaya konu 256 ada 18 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde davalıya devredildiğini öğrendiklerini, mirasbırakanın kimseye muhtaç olmadığını, Almanya'da tek başına yaşadığını ve orada öldüğünü, davalının hiçbir zaman mirasbırakana bakmadığını, yanında kalmadığını, temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmazsa tenkisini istemişlerdir.

Davalı, mirasbırakanın dayısı olduğunu, ölünceye kadar bakma hususunda anlaşarak tapuda işlem yaptıklarını, mirasbırakanın hafızası ve sağlığının yerinde olduğunu, fiil ehliyetinin bulunduğunu, babasını kaybettikten sonra mirasbırakan dayısı ile birlikte yaşadığını, aralarında baba oğul ilişkisinin bulunduğunu, davacıların saklı pay sahibi mirasçılar olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.

İlk derece mahkemesince, temlikin muvazaalı olmadığı, mirasbırakanın gerçek iradesini yansıttığı, mal kaçırma amacı bulunmadığı, davacıların saklı pay mirasçılarından olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karara yönelik davacılar vekilinin istinaf taleb... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddedilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'nı raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacılardan harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 14/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


 

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2021/715 E., 2021/2143 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, 26.11.2010 gününde verilen dilekçe ile terekenin tespiti ve defterinin tutulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; terekenin tespiti ile terekeden el çekilmesine dair verilen 04.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, muris ...’nın 15.10.1997 tarihinde öldüğünü belirterek, terekesinin tespiti ile defterinin tutulmasını talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, muris ...’nın terekesi tespit edilmekle terekeden el çekilmesine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Davacının defter tutulmasına dair isteği, Türk Medeni Kanununun 619. maddesinde düzenlenen mirası kabul veya redde esas olmak üzere "resmi defter tutma" değil, aynı Kanunun 589. ve devamı maddelerinde yer olan "koruma önlemi" olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurumlardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenerek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak, bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle "Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün" 33'üncü maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;

Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, muris ...’nın terekesinin nelerden ibaret olduğunun hüküm sonucunda ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken, davacının taleplerini karşılamaktan uzak yetersiz ve eksik hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 25.03.2021 gününde oy birliği ile karar verildi.


 

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/3091 E., 2021/1501 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa 1. Sulh (Tereke Hakimliği) Mahkemesi Talep eden vekili tarafından 24.08.2011 gününde verilen dilekçe ile tereke tespiti ve defter tutulması istenmesi üzerine terekeden el çekilmesine dair verilen 22.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi ihbar olunan Hazine vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Talep, terekenin tespiti ve defterinin tutulmasın ilişkindir.

Talep eden ... vekili, 04.08.2011 tarihinde ölen müvekkilinin mirasbırakanı ...’nin Türk Medeni Kanununun 590. maddesi gereğince terekesinin tespitini ve defterinin tutulmasını istemiştir.


Dava, mirasbırakanın alacaklısı olduğu bildirilen Maliye Hazinesine ihbar edilmiştir. Mahkemece terekeden el çekilmesine dair verilen karar, ihbar olunan Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İstek, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 589 ve devamı maddeleri gereğince terekenin tedbir niteliğinde tespiti, defterinin tutulması ve hak sahiplerine intikal etmesini sağlamak için alınması gereken tedbirlere ilişkindir. Hak sahiplerinin alacak davası açmaları her zaman imkan dahilindedir. Tereke tespiti, delil tespiti niteliğinde olduğundan, bu davaya asli veya feri müdahalede bulunulması da söz konusu olamaz. Mirasbırakandan alacaklı olduğunu iddia eden Maliye Hazinesi vekili talep ettiği vergi borcunun ödenmesi konusuyla ilgili, mirasçılara karşı tespit niteliğindeki bu davadan sonra dava açması da mümkün bulunduğuna göre, temyiz edeninin taraf sıfatı bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Maliye Hazinesi vekilinin temyiz dilekçesinin yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE, 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi


 

14. Hukuk Dairesi 2016/16041 E. , 2020/7256 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.09.2014 gününde verilen dilekçe ile terekenin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, 13.10.2004 tarihinde ölen tarafların ortak murisi ...'ın, mirasçıları arasında yapılacak paylaşıma esas olmak üzere terekesinin tespitini istemiştir.

Davalılar vekili, müvekkilleri tarafından davacı aleyhinde aynı taleplerle açılmış bir dava bulunduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunmuş; anılan davada murise ait menkul malların tespitinin istendiğini, bunun üzerine mahkemece murisin sağlığında davacı eşi ile birlikte ikamet ettikleri evde keşif yapıldığını, tespit kararı verilmiş ise de henüz kesinleşmediğini, derdestlik itirazı kabul edilmez ise davaların birleştirilerek görülmesi gerektiğini, terekeye dahil olduğu bilinen malların tespitinin talep edilmesinde hukuki yarar bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; öte yandan, terekeye dahil olması gerekirken davacı ya da üçüncü kişiler adına kayıtlı malvarlığının olabileceğini ileri sürerek TMK'nun 593. maddesi kapsamında gerekli önlemlerin alınmasını talep etmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile muris ...'ın terekesinin tespitine ve esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Türk Medeni Kanununun 589. ve devamı maddelerinde yer olan "koruma önlemi" olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe, tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır.

Tereke tespiti davaları delil tespiti niteliğinde olup, istihkak davası niteliğinde değildir. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş, terekeye ait olduğu bildirilen mal varlığı unsurlarını tespit edip deftere geçirmek, bunlardan muhafazası mümkün olmayanlar varsa satıp paraya çevrilmesini sağlamak ve menkuller için de para, döviz vb. varsa bunları tereke malvarlığı olarak bankaya yatırmak; altın vb. ziynet eşyaları varsa bunları tereke mahkemesi kasasına alıp kaydetmek; diğer eşyaları ise ilgilisine veya üçüncü bir kişiye yediemin sıfatıyla teslim etmek ve böylece tespit edilen eşyaları kararda göstermekten ibarettir.

Bu itibarla mahkemece, resmi kurumlardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istenerek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak, bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle "Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün" 33'üncü maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilip hükümde gösterilmesi gerekir.

Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;

Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, muris ...'ın terekeye dahil mallarının hüküm sonucunda ayrı ayrı gösterilmek suretiyle infaza elverişli şekilde hüküm kurulması gerekirken, sadece davanın kabulüne ve terekenin tespitine karar vermekle yetinilerek infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 12.11.2020 gününde oy birliği ile karar verildi.


 
miras avukatı ankara

bottom of page