Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Aile Konutu Nedir?
Aile konutu, Türk Medeni Kanunumuzun ilgili madde gerekçesinde "Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan." olarak tanımlanmıştır.
Eşlerin birlikte yaşadıkları hanedir. Aile, toplumun temel yapı taşıdır. Kişilerin psikolojik gelişimlerinin en temelinde aile ilişkileri yer almaktadır. Bir aile yapısının bütünlüğünün korunması açısından, özellikle müşterek çocuklar ergin olana dek çekirdek ailenin aynı konutta yaşaması büyük önem arz etmektedir.
Tüm bu nedenlerle kanunkoyucu tarafından aile konutuna çok büyük önem verilmiş ve sözleşme özgürlüğünün istisnası olacak şekilde düzenlemeler yapılarak aile müessesesi ve aile konutu korunmaya çalışılmıştır.
Aile konutu herhangi bir yapı değil, gerçekten de ailenin konut olarak kullandığı yere verilen hukuki statüdür. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4627 E. ve 2021/7256 K. sayılı kararında ipotekli taşınmazda ipotek işlemine ilişkin olarak, ilgili taşınmazın aile konutu olduğundan bahisle ipoteğin kaldırılması talebinde aile konutu olarak belirtilmiş olan yerde keşif yapılması gerektiğini; ağır, samanlık, garaj vb. yapıların aile konutu sayılamayacağını ve bu yapılar üzerindeki ipoteğin kaldırılamayacağını belirtmiştir.
Aile Konutu Şerhi Nedir?
Türk Medeni Kanunumuzun 193. maddesi, evlilik birliği içerisindeki eşler arasında, 3. kişilerle yapacakları her türlü hukuki işleme dair sözleşme özgürlüğü alanı tanımıştır. Ancak hemen akabinde 194. maddede aile konutuna ilişkin olarak bu kurala çeşitli istisnalar getirmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun "Eşlerin Hukuki İşlemleri" Başlıklı 193. Maddesi: "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir."
Türk Medeni Kanunumuzun "Aile Konutu" Başlıklı 194. Maddesi: "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur."
Bu düzenlemeyle kira sözleşmesinin tarafı olmayan ya da malik olmayan eş açısından, aile konutuna ilişkin hukuki işlemlerde açık rıza aranacağı belirtilmek suretiyle aile konutunun hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Böylece eşlere TMK 193. madde ile verilmiş olan hukuki işlem özgürlüğü alanı, aile birliğinin korunması amacıyla sınırlandırılmıştır.
Aile konutuna ilişkin olarak tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile, malik olan eş diğer eşin açık rızası olmaksızın aile konutunu 3. kişilere devredemez, aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz(örneğin 3. kişi lehine sınırlı ayni hak tesis edemez.) ve aile konutuna ilişkin kira sözleşmesini feshedemez.
Aile konutu şerhi kurucu değil, açıklayıcı niteliklidir. Bunun sonucu olarak kanunda aile konutuna ilişkin koruyucu hükümlerin etkisi tapuya şerh verilmesiyle değil, konutun aile konutu niteliğine sahip olmasıyla doğar. Yani aile konutu hükümlerinin koruyucu etkisi şerh ile kurulmaz, zaten taşınmazın aile konutu oluşu sebebiyle mevcuttur. Bunun sonucu olarak, ilgili taşınmaza ilişkin tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi o konut aile konutu özelliği taşımaktadır.
Aile Konutuna İlişkin İşlemlerde, Diğer Eşin Açık Rızası İçin Şekil Şartı Var Mıdır?
Aile konutuna ilişkin hukuki işlemlerin gerçekleştirilebilmesi adına malik olmayan eşten açık rıza alınması gerekliliğinden yukarıda bahsetmiştik. Kanunda malik olmayan eşten alınması gereken açık rızanın şekline ilişkin herhangi bir şart koşulmamış, yalnızca "açık rıza" ifadesi kullanılmıştır.
Eğer herhangi bir hukuki işlem gerçekleştirilmişse ve bu işlem eşler arasında tartışmalı bir durum yaratıyorsa, malik olmayan eşin açık rızasının varlığını ispat yükü, aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunan eşe aittir.
Bir eş tarafından, diğer eşin açık rızası bulunmaksızın, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması halinde, yapılan hukuki işlemin geçersiz olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. Bu halde açık rızası bulunmayan eşin, söz konusu işlemin iptali için başvuruda bulunması mümkündür(örneğin tapu iptali ve tescil davası).
Aile Konutu Şerhi Nasıl Konulur? Hangi Belgeler Gerekir?
Aile konutu olan taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi koydurulabilmesi için, şerh koydurmak isteyen eşin, gerekli belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yerdeki tapu ve kadastro müdürlüğüne gitmesi ve dilekçe ile başvuruda bulunması gerekmektedir.
Aynı zamanda Aile Mahkemesinden de aile konutu şerhi konulması istenebilir, ancak bu hem daha çok zamana, hem de daha çok masrafa sebebiyet vereceği için, dava açılmasını gerektirecek ekstrem durumlar haricinde tapu ve kadastro müdürlüğüne gidilmesini tavsiye etmekteyiz. Yine de eğer mahkeme yoluyla şerh koyulması gerekirse aile konutunun bulunduğu yer Aile Mahkemesinden talepte bulunulacaktır.
Aile konutu olan taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi koydurmak isteyen kişi:
Aile konutu şerhi konulması talepli dilekçe,
Taşınmaz maliki olan kişi ile evli olduğunu gösteren nüfus kayıt örneği,
Evlilik cüzdanı,
Muhtarlıktan alınacak olan, hakkında talepte bulunulacak konutun aile konutu olduğuna dair yazı,
İkametgah belgesi,
Nüfus cüzdanı aslı ve fotokopisi,
Tüm bu saydıklarımızı hazırladıktan sonra, riske girmemek adına gideceğiniz tapu ve kadastro müdürlüğü ile iletişime geçmenizi ve işlemler için ek olarak başka bilgi ve belgelere ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmenizi tavsiye ederiz.
Kimler Aile Konutu Şerhi Koydurabilir?
Kanun maddesinde yer alan açık hüküm gereği malik olmayan eş aile konutu şerhi koydurma talebinde bulunabilir. Uygulamada kimi zaman çocukların da bu talepte bulundukları görülebilmektedir, ancak bu yönde kanunen çocuğa verilmiş bir hak söz konusu değildir.
Aile Konutu Şerhinin 3. Kişilere Etkisi Nedir? Aile Konutu Şerhi Konulmamışsa Yapılan İşlem Geçerli Midir?
Türk Medeni Kanunumuzun 1023. maddesine göre, tapu sicilindeki kayda dayanıp mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan iyiniyetli kişinin kazanımı konunur. Eski Yargıtay uygulamalarında taşınmaza ilişkin olarak, tapuda aile konutu şerhi konulmadığı hallerde, iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımlarının korunacağı yönünde kararlar verildiği görülmüştür. Yani Yargıtay'ın bu eski uygulamasına göre örneğin bir aile konutu, malik olan eş tarafından, diğer eşin rızası olmaksızın satılırsa veya bu taşınmaz üzerinde ipotek ve benzeri herhangi bir sınırlı ayni hak tesis edilirse, iyiniyetli üçüncü kişinin taşınmaz üzerinde kazandığı mülkiyet hakkı veya sınırlı ayni hakkın korunmaktaydı.
Güncel Yargıtay kararlarında ise, bu tercihten dönüldüğü ve eşin açık rızasının alınmadığı hallerde iyiniyetli 3. kişinin kazanımının korunamayacağı yönünde hüküm kurulduğu görülmektedir. Dolayısıyla malik olmayan eşin açık rızasının bulunmadığı hallerde tapu iptali ve tescil davası, ipoteğin terkini talebi vb. dava ve taleplerin ileri sürülebilmesi mümkündür. Konuya ilişkin olarak aşağıda paylaşacağımız Yargıtay kararlarında da benzer konulara ilişkin emsal kararları bulabilirsiniz.
Aile Konutu Şerhinin Etki Süresi Ne Kadardır?
Aile konutu şerhinin hakka yönelik kurucu değil, bildirici nitelik taşıdığından yukarıda bahsetmiştik. Dolayısıyla bu şerhin konuluş amacının ortadan kalkmasıyla birlikte, şerhin temel sebebi olan hak da ortadan kalkacağından dolayı TMK 194. madde hükmünün koruyucu etkisinden yararlanılması mümkün değildir.
Örnek verecek olursak:
Evlilik birliğinin boşanma veya ölümle sona ermesi,
Ailenin başka bir konuta taşınması veya başkaca bir nedenle aile konutunun, aile konutu olma niteliğini kaybetmesi,
Taraflarca tapuya gidilip aile konutu şerhinin kaldırılması
gibi nedenler gösterilebilir. Aşağıda "Aile Konutu Şerhinin Kaldırılması Nasıl Gerçekleştirilir?" başlığının altında bu örnekler çoğaltılacaktır.
Tapuda aile konutu şerhi konulan taşınmazın artık aile konutu olarak kullanılmaması halinde aile konutu şerhine dayanmak suretiyle hak iddia etmek, hakkın kötüye kullanılması anlamına geleceğinden ve hakkın kötüye kullanılması da hukuk düzenimizce korunmadığından dolayı sonuç doğurmayacaktır.
Aile Konutu Şerhinin Kaldırılması Nasıl Gerçekleştirilir?
Aile konutu şerhinin kaldırılması da, aile konutu şerhinin konulması usullerince gerçekleştirilebilir. Ancak aile konutu şerhi konulmasına ilişkin olarak dava açılmışsa ve mahkeme kararıyla aile konutu şerhi konulmuşsa, herhangi bir başka davada aile konutu şerhinin kaldırılması için talepte bulunulması yeterli olmayacaktır, konuya ilişkin ayrıca bir dava açılıp aile konutu şerhinin kaldırılmasına yönelik mahkeme kararı alınması gerekecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/1350 E., 2019/3311 K. sayılı kararında:
"Toplanan delillerden; davalı kadının 15.03.2012 tarihinde dava konusu taşınmaza aile konutu şerhi konulması davası açtığı, ... 1. Aile Mahkemesince 16.07.2013 tarihinde dava konusu taşınmaza aile konutu şerhi konulmasına karar verildiği, tarafların 14.01.2015 tarihinde boşandıkları, bunun üzerine davacı erkeğin aile konutu şerhinin kaldırılmasını mahkemeden talep ettiği, ... 1. Aile Mahkemesince 26.02.2016 tarihli ek kararla aile konutu şerhi konulması kararının, tedbir kararı olmadığı, dava üzerine taşınmaza aile konutu şerhi konulduğu, bu nedenle şerhin dava yolu ile kaldırılmasının mümkün olduğu gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği, bunun üzerine davacının bu davayı açtığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaza, mahkeme kararı ile aile konutu şerhi konulmasına karar verildiğinden, aile konutu şerhinin kaldırılması da ancak dava yolu ile istenebilir. Bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olduğu sabittir."
Aile konutu şerhinin kaldırılabileceği hallere örnekler:
Boşanma davası açılmış ve boşanma kararı kesinleşmişse, boşanma kararını içeren gerekçeli karar ve kesinleşme şerhiyle birlikte kaldırılabilir.
Spesifik olarak aile konutu şerhinin kaldırılmasına dair dava açılmış ve bu yönde hüküm kurulmuşsa,
Ailenin başka bir konuta taşınması halinde şerh konulmuş olan taşınmaz artık aile konutu olmayacağından dolayı aile konutu şerhi kaldırılabilir,
Eşlerin birlikte talebi halinde kaldırılabilir,
Malik olmayan eşin tek başına aile konutu şerhi koydurmuş olması halinde, yine aynı eşin talebiyle kaldırılabilir,
Eşlerden birinin vefat etmesi halinde, sağ kalan eşin talebi üzerine kaldırılabilir.
Aile konutunu ilgilendiren bir davada(örneğin ipoteğin fekki davası gibi) aile konutu şerhi konulan yerin ahır, garaj vb. unsurları da içermesi halinde keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda esasen aile konutu olarak kullanılmayan ancak aile konutu olarak şerh düşülmüş olan taşınmazlara ilişkin aile konutu şerhi kaldırılabilir.
Aile Konutu Şerhine İlişkin Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/6971 E., 2021/6531 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptal ve Tescil-Aile Konutu Şerhi Konulması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılardan ... tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre, davalı ...'ün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı kadın, eşi davalı ... adına kayıtlı olan aile konutu niteliğindeki taşınmazın (TMK m. 194) bilgi ve rızası dışında eşi tarafından diğer davalı ...'a satıldığını belirterek davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile yeniden davalı ... adına tapuya tescilini ve taşınmaz kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı kadın tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 15.10.2019 tarih, 2019/3066 esas sayılı ilamı ile davalı eşin dava konusu aile konutu olan taşınmazı, diğer davalı ...'a satış yoluyla devrettiği, yapılan yargılama ve toplanan delillerle bu işlem sırasında davacı eşin açık rızasının alındığının ispatlanamadığı, buna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinin doğru olmadığından bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2.maddesinde "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
İlk derece mahkemesince; davacının talebi ve mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, infazı mümkün olmayacak şekilde, dava konusu taşınmazın davalı ...'e satışına ilişkin işlemin iptaline şeklinde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.27.09.2021 (Pzt.)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/3464 E., 2021/6355 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil - Aile Konutu Şerhi Konulması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı ... tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 22.09.2021 günü temyiz eden davalı ... vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davacı ... ile vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; TMK m. 194 uyarınca tapu iptal tescil ve aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Davacı erkek dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu, taşınmazın haberi ve onayı olmadan davalı eş tarafından davalı ...'a satıldığı, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davalı eş ... adına tesciline ve taşınmaz tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahalli mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından istinaf edilmiş ve bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince yapılan inceleme neticesinde, davacının istinaf itirazının kabulüne, mahalli mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüyle dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar verilmiştir. Hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun “Eşlerin hukuki işlemleri’' başlıklı 193. maddesi; "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir.
TMK’nın 194. maddesinin birinci fıkrası; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmünü içermektedir. Aile konutunun tanımına ise anılan maddenin gerekçesinde yer verilmiş; aile konutu “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmıştır.
TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü "Aile birliğinin" korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. Öte yandan; TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
Bu durumda; Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi uyarınca malik olan eş tarafından diğer eşin açık rızası alınmadan aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması durumunda yapılan bu işlemin “geçerli” kabul edilemeyeceği emredici hüküm gereğidir. Diğer eşin geçerli olmayan işlemin iptali için dava açabileceği kuşkusuzdur.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın, 11.02.2013 tarihinde ipotekli olarak davalı eş ... tarafından satın alındığı ve davalı eş aleyhine başlatılan icra takibine konu borcun ödenememesi sebebiyle, davalı eş adına kayıtlıyken 05.06.2015 tarihinde davalı ...'a devredildiği, dava konusu taşınmazın devir işlemlerinin yapıldığı sırada davacı eşin de hazır bulunduğu ve taşınmaz satım bedelini elden teslim aldığı, aynı gün davalı eş aleyhine başlatılan icra takibine konu olan borcun davacı eş tarafından ipotek alacaklısı banka vekiline havale edildiği bu hususun dinlenen tanık beyanı ve banka kaydı ile sabit olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere, Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bıı nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "Açık" olması gerekir. Bu itibarla davacı ile davalı eş ...'ın ortak karar ile taşınmazı davalı ...'a sattıkları, bu durumda davacının evin satılmasında açık rızasının olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 3.050 TL. vekalet ücretinin Hüsamettin'den alınıp Ali'ye verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 22.09.2021 (Çar.)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5121 E., 2021/6419 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması - Aile Konutu Şerhi Konulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı; davalı eşinin malik olduğu aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, bu işleme rızasının olmadığını ileri sürerek ipoteğin kaldırılmasını istemiş; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı banka tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan incelemede; ipotek 16.10.2015 tarihinde tesis edilmiş, dava 17.10.2017 tarihinde açılmıştır. İpotek tesis edilen taşınmaz ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip sonucu alacağına mahsuben davalı bankaya 10.11.2017 tarihinde cebri icra ile satılmış, ihalenin feshi davasının reddi üzerine eldeki davanın yargılaması devam ederken 21.3.2019 tarihinde kesinleşmiştir. Davanın ipoteğin kaldırılması davası olması ve dava konusu ipoteğin de paraya çevrilmiş olması nedeniyle dava konusuz hale gelmiştir. Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında "Karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi halinde, yargılama giderleri ile bunun kapsamına dahil olan vekalet ücreti (HMK m. 323/1-ğ) hakkında, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu nazara alınarak hüküm tesis edilmelidir (HMK m. 331/1). O halde; konusuz kalan dava hakkında "Karar verilmesine yer olmadığına" karar verilip, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumlarına göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında karar vermek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesinin esastan red kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi. 22.09.2021 (Çar.)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5337 E., 2021/6414 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece ipotek tesis işleminin 22/07/2010 tarihinde yapıldığı, bu tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı eski Borçlar Yasası'nda kefalet sözleşmesinde eşin rızasının alınacağına dair bir hüküm bulunmadığı, ayrıca davacı tarafından dosyaya sunulmuş bir kefalet akdi de bulunmadığı anlaşılmakla kefalet sözleşmesinin geçersizliğine yönelik talebin yukarıda açıklanan sebeplerle, ipoteğin kaldırılmasına yönelik talebin ise dava konusu taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olduğu ve üzerine aile konutu olduğuna dair şerh bulunmadığı gerekçesi ile davacının kefalet akdinin geçersizliğine ve ipoteğin kaldırılmasına yönelik taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiili ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Zira dava konusu taşınmaz şerh konulmasa da aile konutudur. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “Kurucu” değil “Açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “Emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “Belirli olan” bir işlem için verilebilir. Türk Medeni Kanunu'nun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu'nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerini diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek, eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “Aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “Açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “Tek başına“ bir ayni hakla sınırlayamaz. Bu sınırlandırma “Ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak da verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "Açık” olması gerekir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, BK 584. maddesinde düzenlenen kefalet akdinin geçersizliğine yönelik olmayıp, TMK 194. maddesinde düzenlenen aile konutunda rıza alınmadan konulan ipoteğin kaldırılmasına ilişkindir. Mahkemece dava konusu taşınmazın aile konutu olup olmadığı, rızanın olup olmadığı araştırılarak tüm deliller toplanarak bir bütün halinde değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken aile konutu olduğuna dair şerh bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 22.09.2021 (Çrş.)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/1737 E., 2021/5563 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil-Aile Konutu Şerhi Konulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı banka tarafından tapu iptali ve tescil davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; TMK m. 194 uyarınca tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı kadın dava dilekçesinde, dava konusu İzmir ili, Bornova 2 ilçesi, Erzene mah., 135 ada, 193 parselde kayıtlı taşınmazın aile konutu olduğu, taşınmazın haberi ve onayı olmadan davalı eş tarafından davalı bankaya vefa kayıtlı olarak satış işleminin yapıldığı, davalı .... adına olan tapu kaydının iptali ile davalı eş ... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahalli mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı banka tarafından istinaf edilmiş ve bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince yapılan inceleme neticesinde, davalı bankanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun “eşlerin hukuki işlemleri’' başlıklı 193. maddesi; "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir.
TMK’nın 194. maddesinin birinci fıkrası; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmünü içermektedir. Aile konutunun tanımına ise anılan maddenin gerekçesinde yer verilmiş; aile konutu “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmıştır.
TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü "aile birliğinin" korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir. Öte yandan; TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konulu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir.
Bu durumda; Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi uyarınca malik olan eş tarafından diğer eşin açık rızası alınmadan aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması durumunda yapılan bu işlemin “geçerli” kabul edilemeyeceği emredici hüküm gereğidir. Diğer eşin geçerli olmayan işlemin iptali için dava açabileceği kuşkusuzdur.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın davalılardan erkek eş adına tapuda kayıtlı olduğu ve bu eş tarafından davalılardan banka lehine ipotek verildiği, daha sonra taşınmazın davalı eş ve davalı banka arasında 02/11/2015 tarihinde düzenlenen protokol ile davalı eş ve şirketinin genel kredi sözleşmeleri kapsamında doğmuş ve doğacak borçlarına mahsuben geri alım hakkı ile (vefa) satışının kararlaştırıldığı, aynı tarihte tapuda taşınmazın davalı bankaya devredildiği, ipotek tesis edilen taşınmazın bulunduğu adresin, işlem tarihinde ve halen davacı ve davalı eşin yerleşim yeri olarak kayıtlı olduğu, taşınmazın davacı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı banka, davacı kadının, vefa kayıtlı taşınmazın devir işlemine açık rızasının olduğunu beyan ederek, buna ilişkin muvafakatname sunmuş, davacı kadın ise; banka tarafından dosyaya sunulan muvafakatnamede yer alan imzanın sadece ipotek tesisi ile ilgili olduğunu, satış ya da vefa sözleşmesine muvafakatinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Ancak, davacı kadının ipotek işlemine rızasının bulunması davalılar arasında taşınmazın geri alım hakkı ile devrini de kapsar niteliktedir. Bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ise ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.07.2021 (Prş.)