top of page
Avukat Baran DELİL

Nafaka Davası, Nafaka Çeşitleri ve Boşanma Davasında Nafaka Talebi 2024

Delil Hukuk Bürosu

nafaka davası nafaka talebi nafaka avukatı
 

Makale İçeriği:

 

Nafaka Nedir?


Nafaka, Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olan hallerin varlığı halinde, mahkeme kararıyla: Bir eşin, diğer eşe veya bir kişinin, yardıma muhtaç olan yakınına(örneğin babasına, annesine, çocuğuna vb. gibi) ödemekle yükümlü tutulduğu ödenektir. Kelime anlamı ile Türk Dil Kurumu sözlüğünde: "Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik." ve "Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık." şeklinde tanımlanmıştır.


Sanılanın aksine nafaka, yalnızca boşanan eşler arasında uygulanacak olan bir hukuki müessese değildir. Kişi, yardıma muhtaç olan yakınına da "yardım nafakası" adı altında bir ödeme yükümlülüğü altında bulunabilir.


Türk Medeni Kanunumuz tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve yardım nafakası olmak üzere 4 çeşit nafaka tipini düzenlemektedir.


Bu nafaka türlerinden tedbir nafakası, yoksulluk ve iştirak nafakaları boşanma davaları ile ilgili olup, yardım nafakasının kural olarak aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere boşanma davası ile bir ilgisi yoktur. Bu kuralın istisnası reşit olmuş olan ve eğitimine devam eden ergin çocuğun yardım nafakası talebidir.



Nafaka Çeşitleri Nelerdir?


Ülkemizde dört çeşit nafaka uygulaması söz konusu olmaktadır. Kanunda ve uygulamada her nafaka tipinin hukuki statüsü ayrı ayrı düzenlenmiş olup, bu nafaka türlerinden herhangi birine hükmedilebilmesi için farklı şartlar öngörülmüştür. Dolayısıyla her bir somut olayın kendi özelinde değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Hukuk sistemimizde yer alan nafaka türleri:

  1. Tedbir Nafakası,

  2. Yoksulluk Nafakası,

  3. İştirak Nafakası ve

  4. Yardım Nafakası şeklinde sayılabilir


a) Tedbir Nafakası


Tedbir nafakası, boşanma davası öncesinde veya esnasında talep edilebilecek olup, ekonomik olarak daha elverişsiz durumda olan eşe diğer eşin ödeyeceği nafaka türüdür. Bu nafakaya hükmedilebilmesi için kusur şartı aranmaz. Örneğin, ne kadar tartışma konusu olsa da: Aldatan eş dahi tedbir nafakası alabilecektir.


Tedbir nafakası hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Tedbir Nafakası, Şartları ve Diğer Özellikleri


b) Yoksulluk Nafakası


Yoksulluk nafakası, boşanma hükmüyle birlikte somut olayın gereklerine göre boşanmada daha ağır kusurlu olmayan, ekonomik olarak yoksulluğa düşecek olan ve diğer eşe nazaran ekonomik olarak daha elverişsiz durumda olan eşe, diğer eşin ödeyeceği nafaka türüdür.


Yoksulluk nafakası hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Yoksulluk Nafakası, Şartları ve Diğer Özellikleri


c) İştirak Nafakası


İştirak nafakası, velayet kendisine bırakılmayan eşin, ergin olmayan müşterek çocuğun giderlerine kendi ekonomik imkanları doğrultusunda katılması amacıyla hükmedilen nafaka türüdür. İştirak nafakası, yargılama sonucunda müşterek çocukların velayet hakkını alan eşe ödenir. Velayet hakkı kendisine bırakılan eş, söz konusu iştirak nafakasını çocuğun giderlerinde kullanır ve böylece diğer eşin de müşterek çocukların giderlerine ekonomik olarak katılımı sağlanarak çocuğun üstün yararı ilkesine uygun yasal ve ekonomik bir zemin oluşturulmuş olur.


İştirak nafakası hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: İştirak Nafakası, Şartları ve Diğer Özellikleri


d) Yardım Nafakası


Yardım nafakası: İhtiyaç halinde bir kişinin, yardım etmekle yükümlü olduğu yakınlarına ekonomik destek vermesi amacıyla hükme bağlanan nafaka türüdür. Kişilerin yardım etmekle yükümlü oldukları kişiler, Türk Medeni Kanunumuzun ilgili maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır: Türk Medeni Kanunumuzun 364/1. maddesi gereği herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyenler aleyhine yardım nafakasına hükmedilebilir.


Ergin olmuş olan çocuk için iştirak nafakasına hükmedilemeyeceğinden bahsetmiştik. Ergin çocuklar için diğer tüm şartlar(TMK 328/2. ve 364. maddesi vd. hükümlerinde yer alan şartlar) da sağlanıyorsa iştirak değil, yardım nafakası talep edilebilecektir. Bu talebi artık ergin olan çocuğun bizzat kendisi yapacaktır ve ergin çocuğun açacağı bu davanın sonucunda yardım nafakasına hükmedilmesi durumunda artık ödemeler bizzat çocuğun kendisine gerçekleştirilecektir.


Yardım nafakası hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Yardım Nafakası, Şartları ve Diğer Özellikleri



Boşanma Davasında Nafaka Talebinde Bulunulması


Nafakaya ihtiyacı olan ya da olacağını düşünen taraf, boşanma davasından sonra ayrıca bir nafaka davası açmak yerine halihazırda açılacak olan boşanma davasında nafaka talebinde bulunabilir. Nafaka, boşanma davasının ferilerinden biridir ve boşanma davası ile birlikte talep edilmesinde herhangi bir sakınca yoktur, hatta boşanma davası ile birlikte talep edilmesi, usul ekonomisi açısından da tercih edilmesi gereken bir durumdur.


Nafaka, hem anlaşmalı boşanma davasında hem de çekişmeli boşanma davasında talep edilebilir. Anlaşmalı boşanma davasında nafakaya hükmedilmesi, iştirak nafakasına ilişkin istisnai bir takım durumlar haricinde taraf iradelerine bağlıdır. Ancak çekişmeli boşanma davasında nafakaya ilişkin olarak ileri sürülen tüm hususlar ispat edilmeli ya da en azından hakim nezdinde nafakaya hükmedilmesi gerektiğine ilişkin kanaat oluşturulmalıdır.


a) Anlaşmalı Boşanma Davasında Nafaka


Anlaşmalı boşanma davası: Tarafların boşanma, boşanmanın ferileri(nafaka, tazminat, velayet), ziynet eşyaları ve mal paylaşımı gibi hususların tamamı üzerinde anlaşmaya varmaları durumunda, beraberce imzalayacakları anlaşmalı boşanma protokolünün boşanmaya dair dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunulması ile gerçekleştirilir ve herhangi bir hukuki engel bulunmaması halinde tek duruşmada sonlanır.


Anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka istenmemiş olması halinde, sonradan maddi ve manevi tazminat ya da yoksulluk nafakası talep edilmesi mümkün olamamaktadır. Çünkü boşanmada maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasının şartları arasında kusur şartı da yer almaktadır ve anlaşmalı boşanma neticesinde, çekişmeli boşanma davasında olduğu gibi kusur tespiti yapılamamaktadır. Bu nedenle anlaşmalı boşanma davasında talep edilmeyen yoksulluk nafakasının, sonradan talep edilmesi de mümkün olamamaktadır. Ancak ergin olmayan çocuk için bağlanacak olan iştirak nafakası, kamu düzenine ilişkindir. Bundan dolayı anlaşmalı boşanma protokolünde iştirak nafakasına ilişkin hiçbir husus belirtilmemiş olsa dahi, ayrıca boşanma kararı sonrasında açılacak olan nafaka davası ile iştirak nafakası istenebilecektir. Bu noktada "çocuğun üstün yararı ilkesi" dikkate alınır.


İştirak nafakasından taraflar vazgeçse dahi dava konusu edilebilecek yahut sonrasında anlaşılan miktarın artırımı için dava açılabilecektir. Nitekim iştirak nafakası çocuk lehine hükmolunan bir nafaka olduğundan tarafların feragati geçerli olmayacaktır. Hatta günümüzde anlaşmalı boşanma davasını inceleyen aile mahkemesi hakimleri tarafından iştirak nafakası çocuğun giderlerine ilişkin olduğundan dolayı ve bu durumun da kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca iştirak nafakası talebinde bulunulmamış olsa dahi cüzi bir miktar iştirak nafakasına resen(kendiliğinden) hükmolunduğu görülebilmektedir.


b) Çekişmeli Boşanma Davasında Nafaka


Çekişmeli boşanma davasında, anlaşmalı boşanma davalarından farklı olarak tarafların iradeleri ve talepleri tek başına hüküm kurmaya yeterli olmaz. Taraflar arasında doğruluğu çekişmeli olan tüm hususlar, hukuka uygun deliller ile ispatlanmalı ve hakimde talep konusuna ilişkin olarak karar vermeye elverişli oranda vicdani kanaat oluşturulmalıdır. Böylece çekişmeli boşanma davasında: Dava süresince tedbir nafakası, dava sonrasında da yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilebilir.


Çekişmeli boşanma davası süresince sonradan yoksulluk ve/veya iştirak nafakası olarak devam etmek üzere tedbir nafakasına hükmedilebilir. Bunun için de aynı velayet hususunda olduğu gibi aile mahkemesi hakimleri tarafından genellikle SED Raporunun(Sosyal ve ekonomik durum inceleme raporu) düzenlenmesi ve mahkemeye sunulması beklenir. Ancak uygulamada aciliyet arz eden durumların varlığı halinde hakim tarafından bu rapor beklenilmeksizin tedbir nafakasına hükmedildiği de görülmektedir.


Tedbir nafakasına ilişkin olarak verilen karara itiraz edilmesi mümkündür. Buna ilişkin olarak mutlaka beyanları doğrular nitelikte deliller öne sürülmesi gerekmektedir. Örneğin tedbir nafakası ödemekte olan eş, ekonomik durumunun bu nafakayı karşılamaya müsait olmadığını ya da tedbir nafakası ödeyebilecek durumu olsa dahi ara kararda belirtilen miktarı ödemeye elverişli olmadığını ispat edecek nitelikte deliller sunmalıdır. Buna ilişkin olarak kira sözleşmesi, kira, aidat ve fatura ödeme dekontları, kredi ödeme dekontları vb. deliller sunulabilecektir.


Boşanmaya ilişkin mahkeme tarafından verilecek nihai karar ile birlikte verilen yoksulluk veya iştirak nafakasına ilişkin hükme yönelik olarak ise istinaf yoluna gidilmesi gerekmektedir. Boşanma davası süresince geçerli olmak üzere hükme bağlanan tedbir nafakası, ilamsız icra takibi yoluyla takip edilir. Ancak iştirak ve yoksulluk nafakaları artık ilam hükmünde olduğu için ilamlı icra yoluna başvurulması gerekecektir.



Nafaka Davası


Nafaka davası, çekişmeli veya anlaşmalı boşanma esnasında nafaka talebinde bulunmamış olan tarafın, boşanma davasının tamamlanması ve kesinleşmesi akabinde nafaka talebinde bulunmak istemesi halinde söz konusu olur. Boşanma ile birlikte nafaka talep edilmemiş olması, sonradan nafakanın talep edilemeyeceği anlamına gelmez. Ancak bu durum kural olmakla birlikte, zamanaşımı ile kusur tespiti gibi hususlardan kaynaklı olarak çeşitli istisnaları da mevcuttur. Aşağıda nafaka davasına ilişkin altbaşlıklar altında bu dava türüne ilişkin olarak detaylı bilgiler vermeye ve mevzuubahis etmiş olduğumuz bu istisnalara da kısaca değinmeye çalışacağız.


Nafaka davalarına ilişkin olarak çok önemli bir hususa bu noktada değinmemizde fayda olduğunu düşünüyoruz. Anlaşmalı boşanma davasında yoksulluk nafakası talebinde bulunulmaması veya bu haktan açıkça feragat edilmiş olması halinde sonradan süresi içerisinde nafaka davası açılarak yoksulluk nafakası talebinde bulunulması mümkün değildir. Çünkü haktan açıkça feragat edilmişse zaten mevcut olan bir hak yoktur; feragat edilmemiş, ancak herhangi bir talepte bulunulmamış ve bu nedenle yoksulluk nafakasına hükmedilmemiş ise de, yoksulluk nafakasının şartlarından birinin kusur durumunun tespiti olmasından dolayı sonradan yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Çünkü anlaşmalı boşanma davasında herhangi bir kusur tespitinde bulunulmamış olur. Ancak iştirak nafakası çocuğun üstün yararına ve kamu düzenine ilişkin bir husus olduğu için ve kusur şartı aranmadığı için, velayet hakkı kendisinde bulunan taraf diğer tarafa karşı her zaman iştirak nafakası talebiyle dava açabilir.


a) Taraflar


Nafaka davasının tarafları, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmüş olan veya çocuğun giderlerini karşılama noktasında yardıma ihtiyaç duyan kadın veya erkek ile onun eski eşidir. Aynı zamanda ülkemizde daha nadiren görülmekte olsa da, yardım nafakasına ilişkin bir davanın söz konusu olması durumunda nafaka yükümlüsünün babası, annesi, kardeşi veya çocukları da davacı olabilir. Ancak bu makalemizde boşanma davalarına ilişkin nafaka talepleri üzerinde durduğumuz için bu hususa ilişkin olarak detaylandırma yapmıyoruz.


b) İspat ve Deliller


Nafaka davasında davacı,

  1. Yoksulluk nafakası talep ediyorsa:

    1. Boşanma davasında boşanmaya sebebiyet veren olaylardan dolayı tam kusurlu veya diğer eşe nazaran daha ağır kusurlu olmadığını gösteren kesinleşmiş mahkeme kararını sunmalı,

    2. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceğini ispat eden banka kayıtları ve hesap dökümleri, tanık beyanları, sigorta kayıtları, tapu kayıtları, kolluk araştırması ve sosyal ve ekonomik durum(SED) araştırması, bilirkişi raporu gibi her türlü delili sunmalı ve yoksulluğa düşme olgusunu ispat etmelidir.

  2. İştirak nafakası talep ediyorsa:

    1. Çocuğun giderleri fatura, fiş, makbuz, dekont, banka hesap dökümleri, e-posta ve mesajlaşmalara dair yazışma kayıtları gibi her türlü hukuka uygun delil yardımı ile ispatlanmalı,

    2. Çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan diğer ebeveynin çocuğun giderlerine katılabilecek ekonomik durumda olduğu ortaya konulmalı, gerekirse yukarıda saymış olduğumuz delillere ek olarak kolluk ve diğer kamu personelleri görevlendirilmek suretiyle sosyal ve ekonomik durum araştırması yapılmalı


c) Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreler


Türk Medeni Kanunumuzun 178. maddesinde açıkça düzenlenmiş olduğu üzere, boşanma davasının karara bağlanması ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçmesinin ardından, nafakaya ilişkin talep hakları zamanaşımına uğrayacaktır.


Türk Medeni Kanununumuzun "Zamanaşımı" Başlıklı 178. Maddesine Göre: "Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar."

Bu süre, hak düşürücü süre değil, zamanaşımı süresidir. Dolayısıyla mahkeme tarafından resen dikkate alınmaz, karşı tarafça zamanaşımı def'inde bulunulmadıkça zamanaşımı nedeniyle reddedilmez, ancak davalı tarafından zamanaşımı iddiasında bulunulması halinde dava zamanaşımı nedeniyle reddedilir.


d) Görevli ve Yetkili Mahkeme


Nafaka davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemesi'dir. Aile Mahkemesi'nin bulunmadığı yerlerde ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi'dir; Asliye Hukuk Mahkemesi bu davalara Aile Mahkemesi sıfatıyla bakar.


Nafaka davalarında yetkili mahkemeye ilişkin olarak ise Türk Medeni Kanunumuzun 177. maddesinde özel bir düzenleme mevcuttur.


Türk Medeni Kanunumuzun 177. Maddesine Göre: "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir."

Yukarıda alıntılamış olduğumuz bu özel yetki hükmü, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel yetki kuralını ortadan kaldırmamaktadır.


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. Maddesine Göre: "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir."

Dolayısıyla boşanma davasından sonra açılacak olan nafaka davalarında yetkili mahkemeleri aşağıdaki şekilde belirtmemiz mümkündür:

  1. Davalının, dava açılış tarihindeki yerleşim yeri mahkemesi ya da

  2. Davacının yerleşim yeri mahkemesidir.



Nafakanın Artırımı Davası


Nafaka artırım davası, halihazırda mahkeme tarafından hükme bağlanmış olan nafakanın bedelinin, güncel koşullar karşısında yetersiz kalması halinde, nafaka alacaklısı tarafından nafaka yükümlülüğü devam ettiği süre boyunca açılabilecek olan dava türüdür.


Halihazırda devam etmekte olan bir boşanma davasında ara karar ile hükme bağlanmış olan tedbir nafakasının artırılması için ayrıca nafaka artırım davası açılmasına gerek yoktur. Boşanma davası devam ederken tedbir nafakasının yetersiz kaldığına ilişkin deliller de eklenmek suretiyle, nafaka bedelinin güncellenmesine istinaden mahkemeye talep dilekçesi sunulabilir. Boşanma davasının kesinleşmiş olması halinde ise yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi ayrıca bir nafaka artırım davası açılması gerekecektir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da şudur: Boşanmanın kesinleşmesi akabinde, daha önce talep edilmemiş olan nafakanın talep edilmesi için 1 yıllık hak düşürücü süre söz konusu olmaktadır. Ancak nafaka talep edilmiş ve boşanma davası ile birlikte karara bağlanmışsa, yalnızca nafakanın artırılmasına ilişkin olarak açılacak olan dava, nafaka borçlusunun nafaka yükümlülüğü sona erene kadar açılabilecektir.


a) Taraflar


Nafaka artırım davasının tarafları: Nafaka bedelinin artırılmasını talep eden nafaka alacaklısı ve halihazırda nafaka alacaklısına nafaka ödeme yükümlülüğü altında bulunan nafaka borçlusudur.


b) İspat ve Deliller


Nafaka artırım davasında nafaka alacaklısı, güncel nafaka miktarının kendisinin içinde bulunduğu ekonomik hal ve vaziyet dahilinde yetersiz kaldığını ve nafaka borçlusunun daha yüksek miktarda nafaka ödeyebilecek ekonomik ve sosyal duruma sahip olduğunu ispatlamak durumundadır. Örneğin yoksulluk nafakasının artırılması talep ediliyorsa kendi yoksulluk durumu ile geçim sıkıntısı olgusunun varlığını ispatlamalı ve aynı zamanda nafaka yükümlüsünün ekonomik durumunun da daha fazla nafaka ödemeye elverişli olduğunu hukuka uygun deliller ile ortaya koymalıdır. Aynı şekilde iştirak nafakasının artırılması için talepte bulunuluyorsa, bu hususlara ek olarak müşterek çocuğun veya çocukların artan giderlerini ve kendisinin tek başına bu giderleri karşılamakta güçlük çektiğini ortaya koyması gerekecektir. Bu hususların ispatına ilişkin olarak nafaka alacaklısı tarafından makbuz, dekont, fiş, fatura, banka kayıtları ve hesap dökümleri, tanık beyanı, e-posta ve mesajlaşma ekran görüntüleri, sigorta kayıtları, sosyal ve ekonomik durum araştırma raporu gibi çeşitli deliller ileri sürülebilir.


Nafaka artırım davasında davalı olan nafaka yükümlüsü ise davanın reddine karar verilmesini talep ediyorsa: Güncel nafaka bedelinin artırılması için herhangi bir gerekçe olmadığını, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ve refah düzeyinin gayet yerinde ve yeterli olduğunu, müşterek çocuğun giderlerinin güncel nafaka bedeli ile rahatlıkla karşılanabileceğini, kendisinin ekonomik durumun nafaka alacaklısının ifade ettiği kadar yerinde olmadığını, kendi gelir ve gider durumunu da gösteren kayıtlarla birlikte ileri sürebilir.


Ancak her somut olayın kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiği hususu gözden kaçırılmamalıdır. Dolayısıyla olası bir uyuşmazlık halinde alanında uzman bir nafaka avukatı ile görüşülmesini ve hukuki danışma hizmeti temin edilmesini tavsiye etmekteyiz.


Spesifik olarak nafaka artırım davasına ilişkin detaylı bilgi edinmek için tıklayınız: Nafaka Artırım Davası ve Boşanma Devam Ederken Nafakanın Artırılması


c) Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreler


Boşanma davası devam ederken ara karar ile hükmedilmiş olan tedbir nafakasının artırılması, boşanma davası sona erinceye kadar boşanma davasına bakmakta olan mahkemeden talep edilebilir.


Boşanma davasında nafaka talebinde bulunulmamış ve mahkeme tarafından nafaka hükmedilmemişse, yukarıda "Nafaka Davası" başlığı altında belirtmiş olduğumuz gibi boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde nafaka davası açılabilecektir(iştirak nafakasına ilişkin istisnai bir durum mevcuttur, iştirak nafakasına ilişkin olarak çocuk 18 yaşına gelinceye dek nafaka davası açılabilir).


Ancak boşanma davasında nafaka talep edilmiş ve boşanma davası ile birlikte belirli bir miktar nafaka karara bağlanmışsa, yalnızca nafakanın artırılmasına ilişkin olarak açılacak olan dava, nafaka yükümlülüğü sona erene kadar açılabilecektir.


d) Görevli ve Yetkili Mahkeme


Nafakanın artırılması için açılacak olan davalarda görevli mahkeme: Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri, Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakabilir.


Nafaka artırım davalarında yetkili mahkeme ise, Türk Medeni Kanunumuzun 177. maddesi gereğince nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. Yargılama sürecinin gereksiz yere uzamaması adına görevli ve yetkili mahkemelerin dikkatle ele alınması ve dava açılırken ilk iş bu hususların belirlenmesi tavsiye edilmektedir.


Türk Medeni Kanunumuzun 177. Maddesine Göre: "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir."

Ancak nafaka davası başlığının altında da belirtmiş olduğumuz gibi: Yukarıda alıntılamış olduğumuz bu özel yetki hükmü, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel yetki kuralını ortadan kaldırmamaktadır.


Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. Maddesine Göre: "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir."

Dolayısıyla boşanma davasından sonra açılacak olan nafaka davalarında yetkili mahkemeleri aşağıdaki şekilde belirtmemiz mümkündür:

  1. Davalının, dava açılış tarihindeki yerleşim yeri mahkemesi ya da

  2. Davacının yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkeme olabilir.

Davacı, bu mahkemelerden herhangi birinde davasını açabilir.



Nafakanın Ödenmemesi Halinde Nafaka Alacaklısının Hakları


Nafaka alacaklısı, nafaka yükümlüsüne karşı icra takibi başlatabilir, haciz, satış ve maaş haczi gibi icrai işlemlerin gerçekleştirilmesi talebinde bulunabilir. Bunun yanında icra yoluyla dahi nafaka alacaklısının alacağını elde edememesi halinde alacaklı, İcra İflas Kanunumuzun 344. maddesinde belirtilmiş olduğu üzere tazyik hapsine karar verilebilecektir:


İcra ve İflas Kanunumuzun 344. Maddesine Göre: "Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir."

Nafaka yükümlüsünün tazyik hapsine tabi tutulması, yalnızca ödenmeyen en son üç aylık nafaka borcuna ilişkin olarak söz konusu olabilir ve 90(doksan) güne kadar tazyik hapsine hükmedilebilir. Tazyik hapsi ile karşı karşıya kalan nafaka yükümlüsü, borcunu ödemekle yükümlülükten kurtulur.



Sıkça Sorulan Sorular


Nafaka Nedir?

Nafaka: Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olan hallerin varlığı halinde, mahkeme kararıyla hükme bağlanan ve bir eşin diğer eşe veya bir kişinin, yardıma muhtaç olan yakınına(örneğin babasına, annesine, çocuğuna vb. gibi) ödemekle yükümlü tutulduğu ödenektir. Kelime anlamı ile Türk Dil Kurumu sözlüğünde: "Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik." ve "Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık." şeklinde tanımlanmıştır.


Nafaka Çeşitleri Nelerdir?

Ülkemiz hukuk sisteminde 4(dört) çeşit nafaka türü bulunmaktadır. Bu nafaka çeşitleri: Tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakasıdır.


Nafaka Ne Kadar Süre Boyunca Ödenir?

Nafakanın ne kadar süre boyunca ödeneceği hususu, her bir nafaka türü açısından farklı değerlendirmeye tabi tutulabilir. Tedbir nafakası dava sonuçlanıncaya kadar verilir. Yoksulluk nafakası eşlerden biri ölünce, nafaka alacaklısı olan eş bir başkasıyla evlenince veya nafaka alacaklısının yoksulluk durumu ortadan kalkınca sona erer. İştirak nafakası müşterek çocukların 18 yaşını doldurmasıyla sona erer. Yardım nafakası ise yardıma muhtaç olma durumu ortadan kalkınca sona erer.


Süresiz Nafaka Uygulaması Ne Zaman Sona Erecek?

Ülkemizde özellikle son dönemde oldukça tartışma yaratmış olan süresiz nafaka, halen daha yoksulluk nafakası için hukuk sistemimizde geçerliliğini korumaktadır. Bu nedenle yalnızca 1 ay ve hatta 1 hafta dahi sürmüş olan evliliklerin sona ermesi akabinde ömür boyu diğer eş için yoksulluk nafakası ödenmesi söz konusu olabilir. Dolayısıyla yeni bir hukuki düzenleme yapılana kadar süresiz nafaka uygulamasının sona ermesi söz konusu olamayacaktır.


Nafaka Ödememenin Cezası Nedir?

Nafaka yükümlüsü tarafından nafakanın ödenmemesi halinde nafaka alacaklısı tarafından icra takibi başlatılabilir. İcra takibinin sonucunda taşınır veya taşınmaz haczi, banka hesabına haciz veya maaş haczi gibi yöntemler sonucunda da tahsilat sağlanamaması durumunda nafaka yükümlüsü şikayet edilebilir ve ödenmeyen üç aylık nafaka alacağına istinaden nafaka yükümlüsünün 90(doksan) güne kadar tazyik hapsine tabi tutulması söz konusu olabilir.



 

Nafakaya İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Nafaka davalarında yetkili mahkemeye ilişkin karar,

  • Nafaka davalarına ilişkin olarak Türk Medeni Kanunumuzun 177. maddesinde düzenlenmiş olan özel yetki kuralının, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. maddesinde yer alan genel yetki kuralını ortadan kaldırmıyor olmasından dolayı davacı açısından seçimlik hak meydana getirdiğine ilişkin karar,

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2022/11168 E., 2022/14437 K. sayılı kararı

"...

...

...

TMK'nın 177. maddesi ile; "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir." düzenlemesi mevcuttur. Madde boşanmadan sonra açılacak yeni nafaka davaları ya da hükmedilmiş nafakanın artırılması veya azaltılması davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemelerini yetkili kılmaktadır. Kanun koyucu genel yetki kuralı getirmekle davacıya seçimlik hak tanımıştır. Buna göre davacı (nafaka alacaklısı); isterse kendi yerleşim yeri mahkemesinde, isterse HMK’nın 6. maddesi gereğince davalının ikametgahı mahkemesinde dava açabilecektir.

Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.

Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir. (HMK m.116 ve 117) Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hâkim resen yetkisizlik kararı veremez. Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve kesin yetkinin bulunmadığı ve usulüne uygun bir yetki itirazı olmadığı durumlarda davanın ilk açıldığı mahkemenin yetkili hale gelir.

Somut olayda, davanın Sakarya 2. Aile Mahkemesinde açıldığı, davalının cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmadığı, Sakarya’ya maddi imkansızlar nedeniyle gelemeyeceğinden ifadesinin Bursa Mahkemelerinde alınmasını talep ettiği anlaşılmakla, uyuşmazlığın davanın ilk açıldığı Sakarya 2. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. ...

...

..."


 
  • Nafaka davalarında temyiz ve istinaf parasal sınırlarının üzerinde olup olmadığı hususunun, bağlanan yıllık nafaka miktarı gözetilmek suretiyle hüküm altına alınması gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/4377 E., 2022/5528 K. sayılı kararı

"...

...

... 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca "Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298.maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar “78.630,00TL”olarak belirlenmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 196-239 sayılı kararında nafaka davalarında temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde, bağlanan yıllık nafaka miktarının gözetileceği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda kadının arttırılmasına karar verilen yoksulluk nafakasının reddedilen miktar üzerinden yıllık 9.000TL; erkeğin kaldırılmasını talep ettiği yoksulluk nafakasının yıllık miktarı 4.200,00 TL. ve kadının kabul edilen nafaka artırımı üzerinden ise yıllık 4.800 TL olup karar tarihindeki kesinlik sınırı 78.630,00 TL'yi aşmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362/1-a maddesi gereğince temyiz sınırının altında kalmakla kesindir. Açıklanan nedenle, tarafların temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. ...

...

..."


 
  • Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için gerekli hususlara dair karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/19436 E., 2018/8443 K. sayılı kararı

"...

...

... Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir. ...

...

..."


 
  • Boşanma davasında kusur tespiti yapılmışsa, boşanma davasından sonra da yoksulluk nafakası talep edilebileceği, ancak kesinleşmiş olan boşanma davasında kusur tespiti yapılmamışsa ve sonradan yoksulluk nafakası talepli nafaka davası açılmışsa, nafaka davasında kusura ilişkin olarak hüküm kurulamayacak olmasından dolayı yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceğine ilişkin karar,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1006 E., 2019/1132 K. sayılı kararı

"...

...

...

Aile Mahkemesinin 2013/472 E., 2014/255 K. sayılı boşanma kararının gerekçesinde yer alan kanaatin eldeki dava dosyasında kusurun tespiti için yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar. Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Aynı Kanunun “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise; “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir…”

Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” hükmünü içermektedir.

TMK'nın 178. maddesine göre bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılan yoksulluk nafakası davasında; yeni vakıalara dayanılması, yeniden kusur dağılım ve derecesinin tespit edilmesi mümkün değildir. Bu taleplerin değerlendirilmesinde esas alınacak kusur, boşanma davasında belirlenen ve boşanma sebebi olarak kabul edilmiş olan kusurdur. Mahkeme kesinleşen boşanma davasındaki tarafların kusur dağılım ve derecesine bakıp, nafaka talebini buna göre karara bağlayacaktır. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme kararı ile tarafların kusurları belirlendiğinden bundan sonra bu konuda kesin hükmün bağlayıcılığı kuralı gereği, yeniden inceleme yapılamaz, boşanma davasındaki kusur belirlemesi tarafları bağlar.

Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde; davacı ... tarafından davalı ... aleyhine açılan boşanma davasında, tarafların boşanmalarına, davacı tarafından nafaka ya da maddi-manevi tazminat talebi bulunmadığından bu konular hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmeksizin 20.06.2014 tarihinde kesinleşmiştir.

Hâl böyle olunca eldeki davada yeniden kusur araştırması yapılması mümkün olmadığı yönündeki mahkemenin direnme gerekçesi usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazları konusunda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir. ...

...

..."


 
  • Dava süresince müşterek çocuğun reşit olması halinde çocuk için bağlanan nafakanın kaldırılmasına ilişkin karar,

  • Müşterek çocuğun reşit olması durumunda bile, müşterek çocuk reşit olana kadar geçen süre için nafaka ödenmesi gerekeceğine ve nafakaya hükmedilebileceğine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/4180 E., 2020/6836 K. sayılı kararı

"...

...

... Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde ilk derece mahkemesi ortak çocuk Deniz ve davacı-karşı davalı kadın yararına hüküm altına alınan nafakalara ilişkin olarak “Müşterek çocuk ... 17/08/2017 tarihi itibariyle reşit olduğundan velayet konusunda karar verilmesine yer olmadığına, müşterek çocuk ... için dava tarihi olan 25/11/2014 tarihinden itibaren hükmedilen aylık 1.000,00 TL tedbir nafakasının müşterek çocuğun reşit olduğu 17/08/2017 tarihinden itibaren kaldırılmasına, çocuk reşit olduğundan iştirak nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına, davacı-karşı davalı kadın lehine dava tarihi olan 25/11/2014 itibaren hükmedilen aylık 750,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi olan 06/03/2020 tarihi itibariyle aylık 400,00 TL azaltılarak takdir edilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamı ile davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, karar kesinleştiğinde aynı miktarın yoksulluk nafakası olarak devamı ile davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis etmiştir.


Dairemizin 25.12.2018 tarihli bozma ilamı öncesinde erkeğin boşanma davasındaki boşanma hükmü ve velayet düzenlemesi temyizin kapsamı dışında bırakılmakla tarafların boşanmalarına ve ortak çocukların velayetinin anneye verilmesine dair hüküm 09.09.2016 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir. Ortak çocuk Deniz 25.12.2018 tarihli bozma ilamı öncesinde 17.08.2017 tarihinde ergin olmuştur.

Ortak çocuk Deniz yararına boşanma hükmünün kesinleştiği 09.09.2016 tarihine kadar tedbir nafakası ve bu tarihten ergin olduğu tarihe kadar iştirak nafakasına hükmolunması gerekirken, adı geçen çocuk hakkında tedbir ve iştirak nafakaları yönünden infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

...

... ...

"


 
  • Nafaka alacaklısının gelir durumunda değişim yaşanması halinde, yoksulluk nafakasının kaldırılması veya nafaka miktarının azaltılmasına ilişkin karar,

  • Nafaka bağlanan kadının yeniden evlenmesi halinde ileride boşanabilir düşüncesiyle nafakanın kaldırılması yerine yalnızca azaltılması yoluna gidilemeyeceğine göre, gelir durumu düzelen ve yoksulluktan kurtulan eşin yeniden yoksulluğa düşebileceği ihtimali nedeniyle nafakanın kaldırılması yerine yalnızca nafaka bedelinin azaltılmasına karar verilemeyeceğine ilişkin karar,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/3-514 E., 2011/542 K. sayılı kararı

"...

...

... Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; gelirinin onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde olduğu anlaşılan davalının yoksulluk nafakasının kaldırılması mı, yoksa miktarının mı azaltılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 175.maddesine göre, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Aynı yasanın 176.maddesinde de; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı düzenlenmiştir. Öte yandan alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde de mahkeme kararıyla kaldırılacağı belirtilmiştir.

Madde metinlerinden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için, “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olma” esaslı unsurlardan olup, alacaklının yoksulluğunun ortadan kalkması halinde ise mahkeme kararı ile nafaka sona erdirilebilecektir.

Somut olayda davalının yoksulluktan kurtulduğu konusunda yerel mahkeme ile özel daire arasında uyuşmazlık olmadığına göre, nafakanın bağlanmasına esas olan gerekçe ortadan kalkmış bulunmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 176.maddesi uyarınca nafakaya hükmedilirken, muhtemel bir zarardan dolayı şarta bağlı hüküm kurulması olanağı bulunmadığından, davalının yoksulluğunun kalktığının kabul edilmesine karşın, nafakanın tamamen ortadan kaldırılması halinde ilerde bir daha yoksulluk nafakası talebinde bulunulamayacağı ve dava açılamayacağı endişesi ile, nafakanın kaldırılması yerine miktarının indirilmesi de olanaklı değildir.

Önemle belirtilmelidir ki, nasıl boşanma sırasında yoksulluk nafakasına hükmedilme koşulları olmamakla beraber sonradan bu koşulların ortaya çıkması halinde, yoksulluk nafakasına hükmedilemeyecekse, başlangıçta nafaka hükmedilmesi için gerekli koşullar varken, sonradan bu koşulların ortadan kalkması halinde de nafaka kaldırılabilecektir. Örneğin, nafaka bağlanan kadın yeniden evlendiğinde, ilerde boşanabilir düşüncesi ile nafakanın kaldırılmaması yoluna gidilemeyeceği gibi, yoksulluk nafakası bağlanmasına rağmen yoksulluktan kurtulan eş de gelecekteki durumlar düşünülerek, ilerde tekrar yoksulluğa düşebilir düşüncesi ile nafaka miktarının kaldırılması yerine, indirilmesi yoluna gidilemeyecektir.

O halde, Yerel Mahkemenin direnme kararı açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır. ...

...

..."


 
  • Nafaka artırım davasında dikkate alınacak hususlar ve ileri sürülebilecek delillere ilişkin karar,

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/21259 E., 2017/10239 K. sayılı kararı

"...

...

... Dava; yoksulluk nafakasının artırılması istemine ilişkindir. TMK'nın 331. maddesi gereğince; durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Yasada nafakanın yeniden belirlenebilmesi için belli bir zamanın geçmesi aranmamıştır. Buna göre mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı zorunlu kılması gerekmektedir.

Artırım davasında; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önce kurulan dengeyi bozup bozmadığı gözönünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle mahkeme, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını karşılayacak, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyet ölçüsünde nafakayı artırmalıdır.

Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır Somut olayda; taraflar ...Mahkemesinin 09.03.2011 tarihinde kesinleşen 2007/72 E. 2009/146 K. sayılı ilamı ile boşanmışlar, boşanma ilamıyla davacı lehine aylık 175 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, eldeki artırım davası ise 31.03.2015 tarihinde açılmıştır.

Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süre, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve ÜFE artış oranları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen artış miktarı fazladır.

Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan nedenlerle endekse göre uygun bir miktar nafaka artışına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu fazla miktarda artışa hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
ankara nafaka avukatı

bottom of page