Delil Hukuk Bürosu
Makale İçindekiler:
Boşanmada Mal Paylaşımı
Evlilik birliğinin kurulması ile birlikte evlenen taraflar arasında maddi ve manevi bir hukuki statü kurulmaktadır. Evlenmiş olan çiftin evlilik birliği süresince edindikleri malların hukuki statüsü, mal rejimleri çerçevesinde değerlendirilir. Birbirleriyle evlenmiş olan kişiler, kendilerinin arzu ettiği bir mal rejimini seçebilecekleri gibi, hiçbir mal rejimini seçmemeleri halinde yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi dahilinde evlilik birliği süresince edinilen mallara eşit bir şekilde malik olurlar; bu anlamda, edinilmiş mallara katılma rejiminde bir malın kimin adına kayıtlı olduğunun önemi bulunmamaktadır. Ülkemizde genellikle evlenen kişiler arasında halk arasında yaygın olarak "evlilik sözleşmesi" olarak bilinen mal rejimi sözleşmesi yapılmadığı için, evliliklerin çok büyük bir çoğunluğunda eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusu olmaktadır. Bu nedenle bu makalemizde daha çok edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine ilişkin hususlara değineceğiz.
Boşanmada mal rejiminin tasfiyesi, tarafların anlaşmalı veya çekişmeli boşanmış olmaları hallerine göre üç farklı şekilde gerçekleştirilebilmektedir:
Taraflar, anlaşmalı boşanma davası yolunu tercih etmişlerse, anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak da detaylı olarak açıklamalarda bulunup aralarında geçerli olan mal rejimini kendi rızalarına uygun bir şekilde tasfiye edebilirler,
Anlaşmalı boşanma yolunu tercih etmiş olan taraflar, düzenlemiş oldukları anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin açıklamalarda bulunmamışlarsa, anlaşmalı boşanma davasının kesinleşmesi akabinde mal rejiminin tasfiyesi davası açmak suretiyle mal rejiminin mahkeme tarafından tasfiye edilmesini talep edebilirler,
Çekişmeli boşanma davası sonucunda nihai karar verilmiş ve karar kesinleşmiş ise, boşanan tarafların her biri mal rejiminin tasfiyesi davası açabilir ve mahkeme tarafından mal rejiminin tasfiyesine karar verilmesini sağlayabilir.
Aşağıda tüm bu hususları detaylı olarak açıklamaya çalışacağız ve her bir olasılığı değerlendirmeye alarak, sorunun çözümüne dair siz değerli okuyucularımıza bir fikir vermeye çalışacağız.
Boşanma Davası ile Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası Arasındaki İlişki
Boşanma davası: Ölüm, gaiplik, cinsiyet değişikliği, evliliğin iptali ve evliliğin butlanı gibi evlilik birlikteliğini sona erdiren sebeplerden birisidir. Boşanma, anlaşmalı boşanma davası veya çekişmeli boşanma davası açılmak suretiyle gerçekleştirilebilir. Ancak boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasında mal paylaşımına ilişkin hükümlere yer verilmiş olması hali haricinde başlı başına evlilik birliği içerisinde bulunan çiftin arasında kurulmuş olan mal rejiminin tasfiyesini sağlamamaktadır.
Yaygın kanının aksine boşanma davasına ilişkin olarak karar verilmesi ile birlikte, aralarında evlilik birliği kurulmuş olan tarafların evlilik müddetince edinmiş oldukları hak ve alacakları, taşınır ve taşınmaz malları ve sair tüm malvarlıklarının paylaşımı kendiliğinden gerçekleştirilmez. Bunun için ya tarafların ayrıca ve açıkça anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak icra edilebilir nitelikte açıklamalarda bulunmaları ya da anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davasının bitmesi akabinde aile mahkemesinde "mal rejiminin tasfiyesi davası" açmaları gerekmektedir.
Boşanma ile birlikte evlilik mallarının nasıl paylaştırılacağı hususu ciddi anlamda profesyonel bir yaklaşım gerektiren nitelikte bir hukuki meseledir ve bu meselenin doğru anlaşılması için mal rejimlerinin ne anlama geldiğinin yanında bu mal rejimlerinin hangi hallerde ve ne suretle tasfiye edildiğinin anlaşılması gerekir.
Boşanma davası ve ferileri hakkında daha detaylı bilgi almak için konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Boşanma Davasının Ferileri
Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Gerçekleştirilir?
Boşanmada mal paylaşımı iki şekilde gerçekleştirilebilir:
Anlaşmalı boşanmada taraflar mal paylaşımının nasıl gerçekleştirileceğini sözleşme özgürlüğü kapsamında serbestçe seçebilir veya
Anlaşmalı veya çekişmeli boşanma sonucunda mal paylaşımına ilişkin olarak dava açılabilir ve mal rejiminden kaynanlanan alacak kalemleri talep edilebilir.
Eğer taraflar anlaşmalı boşanma yoluyla mal paylaşımını da düzenlememişlerse veya doğrudan çekişmeli olarak boşanmışlarsa, eşler arasındaki mal paylaşımı kanun hükümlerine ve Yargıtay içtihatlarına göre gerçekleştirilir. Bunun için eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi davası açılır; katkı payı alacağı, katılma payı alacağı ile değer artış payı alacağı gibi kalemler talep edilir. Böylece evlilik malları, taraflar arasındaki mal rejiminin gereklerine göre paylaştırılır.
Şöyle ki: Eşler arasında evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte hukuki olarak "mal rejimi" olarak adlandırılan bir ilişki kurulmuş olur(Mal rejimlerini, makalemizin devamında aşağıda "Mal Rejimleri" başlığımız altında detaylı olarak açıklayacağız). Bunun sonucu olarak eşlerin evlilik birliği süresince edindiği malvarlığı değerleri, hukuki olarak mal rejimi kapsamında değerlendirilir. Evlilik ile kurulan mal rejimleri, evlilik birliğinin sona ermesi ile birlikte son bulur. Ancak her ne kadar mal rejimi sona ermiş de olsa, bu mal rejiminin tasfiyesinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Her mal rejimi türü, kendi özelinde değerlendirilir ve paylaşım, her mal rejiminin gereklerine göre farklı gerçekleştirilir.
Örneğin taraflar arasındaki mal rejimi, ölümle veya boşanma ya da başkaca bir evlilik birliğinin sona ermesi nedeniyle ile sona erebilir. Ancak ölüm halinde sağ kalan eş, mirasçılara yönelik olarak mal rejimin tasfiyesi talebiyle somut olayın gereklerine göre katılma payı, değer artış payı veya katkı payı alacağını talep etmelidir. Aynı şekilde, çekişmeli bir boşanma davası ile evlilik birliktelikleri sona eren taraflar, evlilik boyunca edindikleri malların paylaşımı için evlilik birliği ile birlikte doğmuş olan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak aile mahkemesinde dava açmalıdır. Mal rejiminin tasfiyesi, aşağıda detaylı olarak anlatacak olduğumuz üzere, çok büyük hak kayıplarına sebebiyet verebileceğinden dolayı dikkatle ele alınması gereken bir husustur. Bu nedenle mutlaka alanında uzman bir boşanma avukatı ile görüşüp hukuki danışma ve dava temsil desteği temin etmenizi tavsiye ederiz.
Ölüm ve gaiplik gibi hallerde ise, ölenin veya gaibin mirasçıları ya da sağ kalan eş tarafından mal paylaşımı davası açılabilir. Sağ kalan eş tarafından bu dava açılıyorsa davalılar ölen ya da gaibin mirasçıları olacaktır. Mirasçılar da husumeti ölenin ya da gaibin sağ kalan eşine yönelteceklerdir.
a) Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı
Anlaşmalı boşanma davasında taraflar, boşanma ile birlikte müşterek çocukların durumu ve boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin tüm hususları anlaşmalı boşanma protokolünde düzenleyebilir. Bu nedenle mal paylaşımının nasıl gerçekleştirileceği de anlaşmalı boşanma protokolünde düzenlenebilir ve mal paylaşımı da anlaşmalı boşanma ile birlikte aradan çıkarılabilir. Zaten bu husus anlaşmalı boşanma yolunu tercih eden tüm çiftlere tavsiye edilmektedir ve genellikle anlaşmalı boşanan çiftler, mal paylaşım hükümlerine de yer vermektedir.
Ancak anlaşmalı boşanma protokolünde mal paylaşımına ilişkin hükümlere yer verilmesi zorunlu değildir. Mal paylaşımı anlaşma dışı bırakılabilir. Bu durumda anlaşmalı boşanma gerçekleştikten sonra taraflar, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde mal paylaşımı davası açmalı ve aralarındaki mal rejiminin gereklerine göre katılma payı alacağı, katkı payı alacağı veya değer artış payı alacaklarını karşı taraftan talep etmelidir.
b) Çekişmeli Boşanmada Mal Paylaşımı
Çekişmeli boşanma davasında, anlaşmalı boşanma davasında olduğu gibi mal paylaşımının gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Çünkü mal paylaşımı, çekişmeli boşanma davasının konusu değildir. Çekişmeli boşanma davasında boşanma talebi yanında yalnızca boşanmanın ferileri(tazminat, nafaka, velayet), müşterek çocuk ile kişisel ilişki kurulması kararı, 6284 sayılı kanun uyarınca koruyucu ve önleyici tedbirler talep edilebilmektedir. Ayrıca ziynet eşyaları da boşanma davaları ile birlikte talep edilebilmekteyse de ziynet talebi hakim tarafından tefrik edilip ayrı esasa alınabilir.
Çekişmeli boşanma davası ile sonlandırılan evliliklerde evlilik mallarının paylaşımı için mal rejiminin tasfiyesi davası açılması gerekir. Bu davada tarafların gelir durumları, evlilik birliğine ve evlilik mallarının edinilmesine katkıları vb. detaylar bir arada değerlendirilerek eşlerin payları tespit edilir ve paylaşım sağlanır. Bilirkişi raporu, uzman görüşü gibi delillerden de yararlanılması mümkündür.
Mal Rejiminin Tasfiyesi(Mal Paylaşımı) Davası
Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, eğer anlaşmalı boşanma davasında taraflar mal rejiminin ne şekilde tasfiye edileceği hususunu kararlaştırmamışlarsa, mal rejiminin tasfiyesi davasının açılması ve duruma göre katkı payı, katılma payı veya değer artış payı alacağının talep edilmesi gerekecektir. Mal paylaşım davası ya da mal rejiminin tasfiyesi davası, halk arasında bilinen adıyla “boşanmada mal paylaşımı”, evlilik birliğiyle birlikte eşler arasında kurulmuş olan mal rejiminin tasfiyesini ve taraflar arasında hakları oranında paylaştırılmasını ifade etmektedir. Eşler arasında mevcut bulunan mal rejiminin tasfiyesini konu edinen mal paylaşım davası: katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı ve katılma alacağı gibi birbirinden farklı bir takım alacak taleplerini ihtiva edebilmektedir. Ayrıca bu davada denkleştirme vb. başkaca talepler de durumun gereklerine göre ileri sürülebilmektedir.
Mal rejiminin tasfiyesi, evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan ev, araba, tarla, dükkan, şirket hissesi, şirket kar payı, mevduat hesabı, altın, döviz ve kripto para gibi birçok taşınır ve taşınmaz malın eşler arasında paylaşımını ilgilendiren bir konudur. Bu nedenle mal rejiminin tasfiyesi davasında yapılacak en ufak bir hata, çok büyük hak kayıplarına gebedir.
Eğer eşler, kendi aralarında özel olarak bir mal rejimi seçmemişlerse, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olduklarının kabulü gerekir. Ancak bu hususta, 1 Ocak 2002 öncesi ve 1 Ocak 2002 sonrası olarak iki ayrı dönem arasındaki farklılık önem arz etmektedir.
1 Ocak 2002 öncesinde kurulmuş olan evlilik birliklerinde mal ayrılığı rejimi söz konusu olacaktır. Çünkü bu tarih öncesinde yasal mal rejimi mal ayrılığı rejimidir. Bu durumda katılma payı alacağı söz konusu olmamakta, yalnızca katkı payı alacağı söz konusu olabilmektedir.
1 Ocak 2002 sonrasında kurulmuş olan evlilik birliklerinde ise, bu tarihte yürürlüğe girmiş olan Türk Medeni Kanunu düzenlemesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusu olacaktır. Bu nedenle katılma payı alacağı talebinde bulunulabilir.
Burada şunu belirtmekte fayda görüyoruz: Türk Aile Hukuku yasa ve uygulamasında dizi ve filmlere konu olan cinsten bir çeşit evlilik sözleşmesi söz konusu değildir. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi evliliğe uygulanacak olan mal rejiminin, mal rejimi türleri arasından hangisi olacağı eşler tarafından seçilebilmektedir.
Evlilik birliğinin kurulmasından önceki mallar ise kural olarak mal rejimine dahil edilmemektedir. Mal rejimi türlerinin neler olduğu ve diğer ilgili konular aşağıda daha detaylı olarak anlatılmaktadır.
Mal Paylaşımında Hesaplama Nasıl Yapılır?
Boşanmada mal paylaşımı konusunda anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanmada farklı uygulamalar söz konusu olacaktır. Anlaşmalı boşanma davasında taraflar paylaşım hususuna ilişkin olarak sözleşme özgürlüğü kapsamında belirleme yapabilirler. Ancak çekişmeli boşanma durumunda Türk Medeni Kanunumuzda mal paylaşımına ilişkin olarak düzenlenmiş olan hükümler dikkate alınarak paylaşım gerçekleştirilir.
Açılacak olan mal paylaşım davasında öncelikle tespiti sağlanacak olan husus, taraflar arasındaki mal rejiminin hukuki statüsünün belirlenmesi olacaktır. Çünkü mal paylaşımı yapılırken, taraflar arasında evlilik birliği süresince yürürlükte bulunan mal rejimine göre paylaşım gerçekleştirilir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde, ilk olarak eşlerin kişisel eşyalarının mülkiyeti, bu kişisel eşyalara sahip olan eşler üzerinde bırakılır. Sonrasında evlilik birliği içerisinde(2002 yılı sonrası) edinilmiş olan malvarlığı değerleri eşler arasında eşit bir şekilde bölüştürülür. Buna eşlerin katılma alacağı denmektedir.
Boşanmada mal paylaşımının nasıl gerçekleştirileceği hususunun daha iyi anlaşılması için kişisel mallar, katılma alacağı, katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı gibi kavramların ne anlama geldiğinin anlaşılması gerekir.
a) Kişisel Mallar
TMK madde 220’de belirtildiği üzere kanun gereğince kişisel mal sayılanlar:
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
Manevî tazminat alacakları,
Kişisel mallar yerine geçen değerler.
TMK madde 221’de belirtilmiş olduğu üzere taraflar arasında kurulacak sözleşmeye göre kişisel mal sayılanlar:
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
Bu yukarıda sayılmış olan malvarlığı değerleri eşlerin kişisel eşyaları sayılır ve mal paylaşımına dahil edilmez.
Sayılan bu kişisel eşyalar denklemden çıkarıldıktan sonra artık sıra evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan mallara gelecektir.
b) Katılma Alacağı
Evlilik birliği içerisinde edinilen ve edinilmiş mallara katılma rejimine dahil kabul edilen mallar eşler arasında yarı yarıya paylaştırılacaktır. Edinilmiş mallardan kasıt genel itibariyle Medeni Kanunumuzun 219. Maddesinde sayılmıştır:
Türk Medeni Kanunumuzun 219. Maddesine Göre: “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: 1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler, 2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, 3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, 4. Kişisel mallarının gelirleri, 5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler”
Yine Medeni Kanunumuzun 222. Maddesine göre ise kişisel mallar ile edinilmiş malların ayrımı yapılırken:
“Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.”
Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.
Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.
Eşlerin paylarının hesaplanması hususunda kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılmasına ilişkin olarak Medeni Kanunumuzun 228. vd maddelerinde belirtilmiş olduğu üzere eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat yani aylık ödeme bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malların iç içe geçmiş olması, kişisel malların edinilmiş malların edinilmesinde veya edinilmiş malların kişisel malların edinilmesinde kaynak olarak kullanıldığı durumlar ve benzeri haller söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda, bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
Eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktar artık değerdir. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre değerlendirilir; kural olarak bu malların tasfiye anındaki güncel piyasa değerleri hesaba katılır. Yani tasfiye konusu malın, tasfiye kararına en yakın tarihteki sürüm değerinin belirlenmesi gerekir.
Katılma alacağı ve aşağıda detaylı olarak izah ettiğimiz değer artış payı, ayın veya para olarak ödenebilir. Aynî ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir. Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir. Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
c) Katkı Payı Alacağı ve Değer Artış Payı Alacağı
Mal paylaşım davalarında katılma alacağı yanında bir de katkı payı alacağı ve değer artış payı alacağı adı altında iki farklı alacak söz konusu olabilmektedir.
Katkı payı alacağı esas itibariyle 1 Ocak 2002 tarihi öncesinde mal ayrılığı rejimine tabi olan eşlerden birinin, diğer eşin bir malvarlığı değeri edinmesine sağladığı katkının, günümüze oranlanarak dava tarihi itibariyle ve faiziyle birlikte talep edildiği bir alacak türüdür.
Katkı payı alacağı hesabında, tarafların gelirleri ile evlilik birliği süresince evliliğin ekonomik bütünlüğüne katkıları gözetilerek hesaplama yapılır ve her iki tarafın toplam tasarruf miktarı içindeki katkı oranı bulunur.
Bakınız, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2018/9188 E., 2019/3563 K. numarası ile verdiği kararda:
"...katkı payı alacağı istenebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerektiğine; bu katkının ziynet, miras veya bağış yoluyla vs. gibi elde edilen başka malvarlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkün olduğuna, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerektiğine, Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamalarının da bu yönde olduğuna, hükme esas alınan hesap raporunda tarafların evlilik tarihinden taşınmaz edinme tarihine kadar gelirleri dikkate alınarak davacı erkeğin gelirle katkısı ile evlilik öncesi davacının edindiği kişisel malı olan aracının satımından gelen parayla katkısı yönünden Daire'nin yerleşik ilke ve esaslarına uygun şekilde katkı oranı belirlendiğine, katkı oranı taşınmazın dava tarihindeki değeriyle çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı hesaplandığına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA..." ifadeleri ile katkı payı oranı hesaplamasının, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, ilke ve esaslarına göre ne şekilde sağlanacağı ifade edilmiştir.
Değer artış payında da aynı katkı payı alacağında olduğu gibi, bir eşin, diğer eşin malvarlığına sağladığı değerlerin artış payı talep edilebilecektir ancak bu iki alacak arasında uygulamaya dair de çeşitli farklar bulunmaktadır. Örneğin değer artış payında faiz karar tarihinden itibaren işleyecektir, katkı payı alacağında ise faiz tarihi olarak dava tarihi esas alınmaktadır.
Türk Medeni Kanunumuzun 227. Maddesine Göre: “Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.”
Boşanmada Hangi Mallar Paylaşıma Konu Edilir?
Taraflar arasındaki mal rejiminin türüne göre değişiklik gösterebilmekle ve istisnai durumlar söz konusu olmakla birlikte(örneğin taraflar arasında mal rejimi sözleşmesi olması durumu gibi) genellikle aşağıdaki mallar mal paylaşımına konu edilebilmektedir:
Eşin çalışması karşılığı hak kazandığı maaş veya ücret,
Kişisel malların gelirleri,
Çalışma gücünün kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ödenen tazminatlar,
Şirket hisseleri, borsa hisse senetleri, kripto paralar vb. mallardan edinilen gelirler,
İkramiye, prim vb. ödemelerden elde edilen gelirler,
Kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, iş kazası tazminatı ödemeleri,
Emekli ikramiyesi, bireysel emeklilik sisteminden edinilen gelirler,
Kira geliri, temettü gelirleri,
Evlilik birliği içerisinde kişisel mallar satılmaksızın edinilen otomobil, gayrimenkul vb. malvarlığı değerleri,
Evlilik birliği içerisinde kurulan şirket payları
Bu örnekler, saymış olduklarımız ile sınırlı olmayıp, her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirme ve tespit yapılmalıdır. Taleple bağlılık ilkesi gereği, davacı tarafından talep edilmemiş olan malvarlığı değerlerine istinaden katkı payı, katılma payı veya değer artış payına mahkeme tarafından hükmedilemez. Bu nedenle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak talepte bulunmadan önce mutlaka paylaşıma konu edilecek olan malların belirlenmesi ve bu hususa ilişkin olarak hataya düşülmemesi gerekir.
Boşanmada Hangi Mallar Paylaşıma Konu Edilmez?
Eşlerden birine miras kalan, bağışlanan şeyler, eşlerin kişisel malları, ziynet eşyaları, eşlerin herhangi bir sebeple aldıkları manevi tazminat ödemeleri, evlilik öncesinde eşler tarafından edinilmiş olan her türlü mallar(evlilik birliği boyunca bu mallardan elde edilen gelirler hariç olmak üzere) mal paylaşımına konu edilemeyen mallardır. Bir malın kişisel mal olduğunu iddia eden eş, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Ancak bu konuda da istisnalar mevcuttur. Örneğin eşlerden biri tarafından kredi ile evlilik öncesinde edinilen bir malın kredi ödemeleri evlilik birliği kurulduktan sonra ödenmeye devam etmişse, evlilik birliği kurulduktan sonra gerçekleştirilen kredi ödemeleri de mal paylaşımına konu edilebilir.
Evlilik sırasında eşlerden birine kendi akrabaları tarafından yapılan her türlü karşılıksız kazandırma(bağış, miras) kişisel mal sayılır ve boşanmada paylaşıma konu edilmez.
Mal Rejiminin Sona Erdiği An
Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin boşanma sebebiyle sona erdirilmesine hâlinde, mal rejimi boşanma davasının açılış tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erer.
Örnek verecek olursak:
12.12.2015 tarihinde boşanma davası açılmış,
01.01.2021 tarihinde temyiz sürecinin de sona ermesiyle birlikte boşanma kararı kesinleşmiş ise,
Mal rejimi boşanma davasının açılış tarihi olan 12.12.2015 tarihinde sona ermiş sayılır ve mal rejiminin tasfiyesi davasında, boşanma davasının açıldığı 12.12.2015 tarihinden önce edinilmiş olan mallar değerlemeye tabii tutulur.
Mal rejiminin tasfiyesi tarihi ise, mal rejiminin tasfiyesi davasında kararın verilip kesinleştiği tarihtir.
Mal Paylaşımı Davası Zamanaşımı Süresi
Boşanma davaları sonrasında açılacak olan mal paylaşım davaları için zamanaşımı süresi boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlar. Boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Uygulamada mal paylaşım davaları boşanma davası ile birlikte açılabilmektedir. Ancak boşanma davası ile birlikte açılan mal paylaşım davalarında boşanma davası bekletici mesele yapılacağı için mal paylaşım davası boşanma kararı verilinceye kadar rafa kaldırılır. Bu kuralın tek istisnası, anlaşmalı boşanma protokolü ile mal rejiminin tasfiyesinin de gerçekleştirilmesidir.
Mal Paylaşımı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Mal paylaşımı davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerinin aile mahkemesi sıfatıyla görevli olacağı kabul edilmelidir. Yetkili mahkeme ise Türk Medeni Kanunumuzun 214. maddesinde belirtilmiş olduğu üzere:
1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesidir.
Anlaşmalı Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Gerçekleştirilir?
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi, mal rejiminin anlaşmalı boşanma davası ile birlikte tasfiye edilmesi ve malların paylaşılması mümkündür. Ancak Yargıtay kararlarında konuya ilişkin olarak bazı uygulama kuralları öngörülmüştür. Bu nedenle mal rejiminin anlaşmalı boşanma protokolüne eklenecek hükümler aracılığıyla tasfiye edilmesi ve evlilik mallarının bu şekilde paylaştırılması halinde, boşanma protokolü özenle düzenlenmeli ve Yargıtay'ın emsal kararlarına uygun hareket edilmelidir.
Olası hak kayıplarının önlenmesi için mal paylaşımına ilişkin olarak anlaşmalı boşanma protokolünde yer alması gereken hükümler her somut olayda değişiklik göstermek üzere, genel itibariyle aşağıdaki koşullara uygun olmalıdır:
Mal paylaşımına ilişkin hükümler icra edilebilirlik şartına uygun olmalıdır,
Paylaşıma konu mallar, ayrıca ve açıkça belirtilmeli ve paylaşım hususunun nasıl gerçekleştirildiği, hangi tarafın ne kadar hisse veya hisse karşılığı ne kadar ödeme aldığı açıkça belirtilmeli,
Herhangi bir hak veya alacaktan feragat edilmişse, feragatin gayri kabili rücu olarak gerçekleştirildiği ifade edilmeli,
Nafaka ve tazminat gibi boşanmanın ferilerine ilişkin alacak kalemleri ile mal paylaşımına konu edilen hak ve alacakların birbirinden ayrı olarak tanımlamaları yapılmalı,
Taraflardan birinin, diğer tarafa herhangi bir evlilik malı üzerindeki hakkına ilişkin olarak ödeme yapacaksa ödemenin nasıl gerçekleştirileceği, gerçekleştirilmemesinin sonuçları belirtilmelidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/1752 E. 2013/12778 K. Sayılı ve 23.09.2013 tarihli kararında: "Boşanma dosyasında az yukarıda yazılı protokolde, genel ifadeler kullanılmak suretiyle evlilik süresince edinilen mallardan bahsedilmiş, protokole konu mallar ayrıca ve açıkça yazılmadığı gibi boşanma dosyasındaki tutanağa da geçirilmemiştir. Kaldı ki, protokolde malvarlığının paylaşıldığı belirtilmesine rağmen davacı kadına hangi malların isabet ettiği de belirtilmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.05.2009 gün 2009/2-158 Esas - 2009/217 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi boşanmanın mali sonuçları üzerindeki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, şahsi eşyalarla ilgili anlaşmaya, kısaca boşanmanın ferilerine ilişkin olup, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma ve değer artış payı alacağına konu yukarıda özgülenen taşınmazlar bu beyanlar içinde değildir. Başka bir anlatımla, somut olayda boşanma dosyası içeriğindeki protokol ve beyanlarla tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettikleri kabul edilemez." ifadeleri ile protokolde yer alması gereken unsurları ve bu unsurların protokolde ne şekilde yer alması gerektiğine yönelik açıklamalarda bulunmuştur.
Yine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/9765 E. 2017/11128 K. Sayılı ve 20.09.2017 tarihli kararında: "Kural olarak, boşanma davalarıyla birlikte mal rejimine ilişkin açıklamaların ve eşler arasında varılan sonuçların anlaşma protokolünde yer almalarında herhangi bir sakınca bulunmayıp, bunu engelleyen bir kanun hükmü de yoktur. Yine ilke olarak, dar kapsamlı olarak ifade edilen ibarelerin boşanmanın feri niteliğinde bulunan nafaka, maddi–manevi tazminat gibi istekleri kapsadığı kabul edilebilir. Mal rejiminden kaynaklanan istekler boşanmanın eki niteliğinde istekler olmadığından anlaşma ya da protokol, mal rejimlerini de kapsıyor ise, bu takdirde taşınır ve taşınmaz mal niteliğinde bulunan katkı payı ya da artık değere konu olan bu tür eşyaların açık bir biçimde tek tek, bentler halinde protokolde yer alması gerekir. Somut olayda, herhangi bir açık ibare bulunmamaktadır. Sadece, "tarafların evlilik birliğinin devamı esnasında alınan mallar ile ev eşyalarını aralarında paylaştıkları için bu konuda herhangi bir anlaşmazlıkları bulunmadığını " ibaresi yer almaktadır. Mal tabirinin tüm taşınır ve taşınmazları kapsadığını kabul etmek mal rejimi davalarının mantığına ve hakkın özüne aykırı düşer. Mal tabiri oldukça dar bir kavramdır. Bu nedenle bu tabirin katkı payı ya da edinilmiş mallardan kaynaklanan taşınmaz ya da taşınır niteliğindeki eşyaları da kapsadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. ... Başka bir anlatımla; protokolde tasfiyenin ne şekilde yapıldığı ayrıca ve açıkça belirtilmemiştir. O halde; genel ifadeler kullanılarak anlaşmalı boşanma dosyasına verilen, duruşma tutanağına geçirilmediği gibi tasdik edildiği hüküm fıkrasından anlaşılmayan dayanak protokolün düzenlendiği zaman ve koşullar dikkate alındığında geniş yorumlanmak suretiyle evlilik birliği içerisindeki mal varlığının tamamını kapsadığı şeklinde yorumlanması denkleştirici adalet ve hakkaniyet ilkesine de uygun bulunmamaktadır." ifadeleri ile yukarıda alıntılamış olduğumuz görüşlerini yinelemiştir.
Boşanmada Mal Paylaşımı Davalarında Uygulanacak Faiz
Mal rejiminin tasfiyesi davasında katkı payı alacağı, katılma payı alacağı ve değer artış payı alacağına ilişkin hangi faizlerin, hangi tarihten itibaren yürütülmesi gerektiği hususu da aydınlatılmalıdır. Faiz konusu katılma payı alacağı ve değer artış payı alacaklarında, katkı payı alacağından farklı uygulanmaktadır.
Katılma payı alacağında, Türk Medeni Kanunumuzun 239/3. maddesi uyarınca mal rejiminin tasfiyesine ilişkin karar tarihinden itibaren yasal faiz yürütülür,
Değer artış payı alacağında da aynı şekilde Türk Medeni Kanunumuzun 239/3. maddesi uyarınca mal rejiminin tasfiyesine ilişkin karar tarihinden itibaren yasal faiz yürütülür,
Katkı payı alacağında ise, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekmektedir. Ayrıca dava esnasında ıslah yapılmışsa, ıslah edilmiş olan tutar açısından faiz başlangıç tarihi, ıslah tarihi olmaktadır. Ancak belirsiz alacak davası niteliğindeki katkı payı alacaklarında talep yenileme dilekçesi, ıslah dilekçesi olarak kabul edilmediğinden dolayı bu halde de dava tarihinden itibaren yasal faiz hükmedilir.
Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Ödenen Krediler
Boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleştirilen kredi ödemeleri, mal paylaşımına konu edilmez. Çünkü boşanma davası sonucunda yargılama yapılıp boşanmaya karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile birlikte, eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren sona ermiş olur. Bu nedenle boşanma davası açılış tarihinden itibaren edinilmiş olan mallar, mal rejimi kapsamında değerlendirilmez ve aksi ispat edilmedikçe eşlerin kişisel malı olarak kabul edilir.
Tasfiyeye konu edilecek olan malvarlığı değerinin bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması halinde, kredi veren kuruluşa gerçekleştirilen ödemelerin isabet ettiği dönem, kredi ödeme miktarları ve taksit sayısından hareketle hesaplama yapılmalı ve mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenmelidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 202/1. hükmü uyarınca, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Ancak kredi borcuna ilişkin yapılmış olan ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapılıp, bir kısmının da mal rejiminin sona erme tarihinden sonra yani boşanma davasının açılış tarihi sonrasında yapılması halinde; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş olan kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonrasında bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir.
Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki(mal rejiminin tasfiyesine dair karara en yakın tarih) güncel piyasa değeri(sürüm değeri veya rayiç değeri olarak da geçer) ile çarpılması ile borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki güncel piyasa değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Kafa karıştırıcı olmaması adına daha basit bir dille anlatmamız gerekirse: Boşanma davası açılıncaya kadar yapılan peşinat ve kredi ödemeleri katkı payı alacağı, katılma payı alacağı ve değer artış payı alacağı hesaplamasında dikkate alınır. Ancak yapılmış olan ödemelerin güncel değere oranlanması sağlanır. Boşanma davası açıldıktan sonra yapılan ödemeler ise, hangi eş tarafından yapılmışsa yalnızca ona ait olacaktır. Örneğin:
1.000.000 Türk Lirası değerine sahip olan bir taşınmazın 500.000 Türk Lirası değerinde kısmı yani ödenmesi gereken tutarın 1.000.000 / 500.000 = 1/2'si boşanma davası açılıncaya kadar ödenmiş olsun,
Geri kalan kısım boşanma davası açıldıktan sonra eşlerden biri tarafından ödenmiş ve tasfiye sırasında taşınmazın güncel değeri 1.500.000 Türk Lirasına ulaşmış ise,
Paylaşıma konu edilecek olan kısım, güncel değerin 1/2'si olacağından dolayı, 1.500.000 x 1/2 = 750.000 Türk Lirası üzerinden katkı payı, katılma payı veya değer artış payı alacağı hesaplanır.
Söz konusu mal, kendi adına kayıtlı olan eş tarafından diğer eşe 750.000 Türk Lirasının yarısı olan 375.000 Türk Lirası ödeme faizleri ile birlikte ödenir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, malın satın alınmasına ilişkin akit tablosu, tapu kayıtları(mal taşınmaz ise), araç sicil kaydı(mal araç ise), kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans ve bankacılık kuruluşu kayıtları, eşlerin söz konusu malların satın alınmasına ilişkin katkı sunduklarını ispata elverişli herhangi bir bilgi veya belge gibi deliller mutlaka dava ve delil dilekçesinde yer almalıdır. Ayrıca keşif ve bilirkişi delillerine de dayanılmalıdır. Çünkü uyuşmazlığın çözümü için gerekli olacak hesaplamalar, konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan bir heyet tarafından tanzim edilecek rapor ile dosya muhteviyatına girecektir.
Şirket Hisselerinin Mal Paylaşımı Dahilinde Değerlendirilmesi
Eşler, şirketin kurulması, korunması ve işleyişine katkı sağlamamış olsalar dahi, şirkete ait mallara ve elde edilen kar payına, mal rejimine ilişkin hukuki düzenlemeler dahilinde ortak olmaktadır. Dolayısıyla şirket hisseleri ve evlilik birliği süresince edinilmiş olan kar payı da edinilmiş mallara katılma rejimi dahilinde değerlendirilmektedir. Bu nedenle şirketin sahibi veya ortağı olmayan eşin de söz konusu şirket hissesi ve kar payı üzerinde katılma alacağının bulunduğunun kabulü gerekir. Mal rejiminin tasfiyesinde bu husus da dikkate alınmak durumundadır.
Şirket hissesi ve şirket kar payının mal rejiminin tasfiyesi davasında konu edilmesi halinde gerekli belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için mali müşavir, bankacı ve hesap bilirkişi veya bilirkişilerinden de yardım alınabilecektir. Zaten mal paylaşımı davalarında bilirkişi deliline mutlaka dayanılması gerekmektedir ve tavsiye edilir.
Mal rejiminin tasfiyesinde şirket kar payı ödemelerinin tespiti oldukça önem arz eden bir konudur. Bu davayı incelemekte olan mahkeme tarafından davaya konu edilen şirketin kar edip etmediği araştırılmalı, şirket kar etmişse diğer eşe kar payı ödenip ödenmediği tespit edilmeli, kar payı ödenmemişse ya da ödendiği ispat edilememişse, edilen karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılıp kullanılmadığının araştırılması gerekir. Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda iddia ve savunma doğrultusunda ve taleple bağlılık ilkesi dahilinde toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü ile yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre ailenin harcamasında kullanıldığı kabul edilebilecek makul miktar belirlenip çıkarılmalı ve kalan miktar mal rejiminin tasfiyesinde dikkate alınmalıdır.
Boşanma Kararı Verilmeden Önce Satılmış Olan Mallar
Mal rejiminin sona erdiği an, boşanma davasının açılış tarihidir; yani boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte, bu davanın açılış tarihi itibariyle mal rejimi sona ermiş sayılır ve mal rejiminin tasfiyesi davasında da boşanma davasının açılış tarihi öncesinde edinilmiş olan mallar dikkate alınır.
Tasfiye konusu mal elden çıkarılmışsa, mahkemece değer tespiti hakkaniyete uygun olarak yapılmalıdır. Eğer Türk Medeni Kanunumuzun 229/2. maddesinde öngörülmüş olduğu üzere bir eşin diğerinin katılma alacağını azaltmak kastıyla devir yapmış olduğu anlaşılırsa, başkasına devredilmiş olan söz konusu mal sanki hala mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dahil edilmeli ve devir tarihindeki durumu da gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır. Dolayısıyla tanzim edilecek olan bilirkişi raporları da bu hususu ihtiva etmelidir.
Sonuç olarak edinilmiş mallara katılma rejimi dahilinde değerlendirilmesi gereken malvarlığı unsurlarının boşanma kararı verilmeden önce satılmış olması halinde iki ihtimal üzerinde durulacaktır:
Söz konusu malı satan eşin, diğer eşi zarara uğratmak amacıyla kötüniyetli davrandığının ispatlanması halinde malın güncel piyasa değeri hesaplanır ve bu değer üzerinden karar verilir,
Söz konusu malı satan eşin kötüniyetli olduğu ispatlanamazsa, devir tarihindeki bedel üzerinden karar verilir.
Mal Rejimi Ne Demektir?
Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte, kural olarak evlenen çift bir takım hukuki statülere dahil olmaktadır. Örneğin evlilik birliği içerisine giren tarafların medeni durumu "evli" olarak güncellenir.
Bu hukuki statünün gereği olarak evlilik birliğinin her bir tarafına sadakat yükümlülüğü, evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğü vb. hak ve yükümlülükler yükletilmiş olur. Evliliğin malvarlığına ve mülkiyet hakkına etkileri de mal rejimleri adı verilen bir hukuki statü içerisinde değerlendirilir.
Eşlerin evlilik birliği süresince edindikleri tüm mallar, dahil oldukları mal rejimi kapsamında değerlendirilir. Bunun sonucu olarak da boşanma halinde söz konusu mal rejiminin tasfiyesi ve bu malların eşler arasında mal rejimi kurallarına uygun bir şekilde paylaştırılması gerekmektedir.
Mal Rejimi Türleri Nelerdir?
Mal rejimi türleri edinilmiş mallara katılma rejimi ve seçimlik mal rejimleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Seçimlik mal rejimleri de kendi içinde alt başlıklara ayrılmaktadır. Mal rejimleri hakkınde detaylı bilgi için tıklayınız: Evlilikte Mal Rejimleri
Türk hukuk sistemimizde eşler arasındaki mal rejimleri, Türk Medeni Kanunumuzun 202. maddesi ile 281. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ancak olağanüstü mal rejimi, bir çeşit mal rejimi olmaktan ziyade, taraflardan birinin istemi üzerine mal ayrılığı rejimine geçiş hükümlerini oluşturmaktadır. Bu nedenle esas olarak dört mal rejiminin bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunlar:
Ülkemizde en sık karşılaşılan mal rejimi, çok büyük farkla edinilmiş mallara katılma rejimidir. Dolayısıyla bu makalemizde daha çok edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi üzerinde duracağız.
a) Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi(Yasal Mal Rejimi)
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz gibi, eşlerin seçimlik mal rejimlerinden birini seçmemesi halinde edinilmiş mallara katılma rejimi, yasal mal rejimi olarak evlilik birliği içerisindeki taraflar arasındaki malvarlığı ilişkisini düzenler. Türk hukuk sisteminde yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi, genel hatlarıyla kişisel eşyalar ve evlilik birliği kurulduktan sonra edinilmiş olan malları ihtiva etmektedir.
Evlilik birliğinin kurulmasından itibaren edinilen mallar üzerinde eşlerin katılma alacakları söz konusu olacaktır. Bunun yanında eşlerin kişisel eşyaları üzerindeki hakları saklıdır. Boşanma sonrasında eşler, malvarlığı değerleri üzerinden katılma alacaklarını elde edecekleri gibi diğer eşte bulunan kişisel eşyalarını da talep edebileceklerdir.
Türkiye'de gerçekleştirilen evliliklerin de çok büyük bir çoğunluğu, edinilmiş mallara katılma rejimi dahilinde kurulmakta ve sürdürülmektedir. Taraflar evlendikten sonra da mal rejiminin değiştirilmesi için kendi aralarında bir sözleşme akdedebilirler, bu durumun önünde bir engel yoktur.
Edinilmiş mallara katılma rejimi, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren hukuk düzenimize yasal mal rejimi olarak girmiş bulunmaktadır. 1 Ocak 2002 öncesinde kurulmuş olan evlilik birliktelikleri de bu tarihten itibaren edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olmuştur. Edinilmiş mallara katılma rejimine göre evlilik birliğinin kurulması akabinde edinilen tüm mallar, hangi eşin üzerine kayıtlı olursa olsun, eşit paylarla her iki eşe de ait olmaktadır.
Edinilmiş mallara katılma rejimi:
Eşin çalışmasının karşılığı olan edinimler,
Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
Kişisel malların sağladığı gelirler ve
Edinilmiş malların yerine geçen değerleri kapsar.
Yani yukarıda saymış olduğumuz tüm hak ve alacaklar, hangi eşin üzerine kayıtlı olursa olsun, eşlerin ortak malvarlığı değerleri içerisinde değerlendirilirler.
Örnek verecek olursak: Bir iş insanı ile daha düşük ekonomik geliri olan bir şahsın evlenmiş olduğunu düşünelim, taraflar evlenirken veya evlendikten sonra başka bir mal rejimini tercih etmemişler ise, iş insanının edindiği ev, araba vb. taşınır veya taşınmaz tüm malvarlıkları, eşit paylarla tarafların ortak mülkiyetinde olacaktır. Diğer eş, söz konusu malvarlığının edinilmesine, örneğin bir evin satın alınmasına hiçbir katkı sağlamamış olsa dahi %50 oranında söz konusu mala ortak olacaktır.
Edinilmiş mallara katılma rejimi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi
b) Seçimlik Mal Rejimleri
Seçimlik mal rejimleri, eşlerin evlilik mallarının yönetimine ve olası bir boşanma durumu söz konusu olduğunda nasıl paylaşılacağına ilişkin olarak yasal mal rejimi haricinde başka bir mal rejimini uygun bulduklarında seçim yapabildikleri mal rejimi türleridir. Kanunda sınırlı olarak sayılmış olan mal rejimleri haricinde mal rejimi seçilmesi ya da olmayan bir rejiminin mal rejimi sözleşmesi ile var edilmesi mümkün değildir.
Seçimlik mal rejimleri:
Mal ayrılığı rejimi,
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ve
Mal ortaklığı rejimidir
b.1) Mal Ayrılığı Rejimi
Eşlerden her biri kendi malvarlığı üzerindeki mülkiyet hakkını korur. Bu malvarlığı üzerinde diğer eşin herhangi bir hakkı söz konusu olmaz.
Mal ayrılığı rejimi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Mal Ayrılığı Rejimi
b.2) Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi edinilmiş mallara katılma rejimine benzese de esas olarak eşlerin kendi malları üzerinde mülkiyet hakkının unsurlarına(kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma) sahip olduğu, ancak kimin olduğu belli olmayan malvarlığı unsurlarının eşlerin paylı mülkiyetinde bulunduğu bir çeşit mal rejimidir.
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi
b.3) Mal Ortaklığı Rejimi
Bu mal rejiminde eşlerin kişisel eşyaları yine kendilerine aittir. Ancak kişisel eşyalar dışında, eşler tarafından ortaklık dışında tutulmamış olan her eşya eşlerin ortak eşyası sayılır. Eşlerin bu ortaklık eşyaları üzerindeki hakları bölünemez bir bütün olarak ele alınır ve elbirliğiyle mülkiyet söz konusu olur.
Mal ortaklığı rejimi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Mal Ortaklığı Rejimi
Ülkemizde en yaygın olarak yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yazımızda genel hatları itibariyle edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ile ilgili bilgi verilecek olup, diğer mal rejimleriyle ilgili bilgi almak veya bu makalede işlenmiş olan edinilmiş mallara katılma rejimi ile ilgili olarak detaylı bilgi edinmek ve randevu almak için Ankara boşanma avukatı ile iletişime geçin.
Mal Rejiminin Tasfiyesine İlişkin Yargıtay Kararları
Paylaşıma konu malın kredi ile alınmış olması,
Kredi ile edinilen malın paylaşımı usulü,
Kredi ile alınan malın paylaşımında hesaplama yöntemi,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5345 E., 2021/8998 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Değer Artış Payı-Katılma alacağı "...
...
... Tasfiyeye konu malın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK'nin 202/1 inci maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu malın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, malın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu/trafik kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Somut olayda, mahkemece, dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullanılan kredinin evlilik birliği içinde yapılan ödemelerin oranlaması yapılarak artık değere katılma alacağı belirlenmiş ise de, kredinin toplam taksit miktarı ve boşanma dava tarihinde sonra kalan taksit miktarı yönünden hata yapılmış, boşanma dava tarihinden sonra toplu ödeme ile kredinin kapatılması gözden kaçırılmıştır. Şöyle ki, ilgili bankadan gelen yazı cevabı ekinde bulunan kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosuna göre taşınmazın edinilmesinde kullanılan kredinin 48 ay vadeli olduğu, boşanma dava tarihine kadar (15.04.2009) 16 aylık taksitin ödendiği, boşanma dava tarihinden sonra 32 aylık taksitin kaldığı ancak davacı-davalı kadın tarafından boşanma dava tarihinden sonra 24 ayda toplu ödeme ile kredinin kapatıldığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, yukarıda açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına göre, peşinat ile tasfiyeye konu taşınmaz için kullanılan kredinin boşanma dava tarihinde kadar yapılan kredi ödemelerinin toplam kredi ödemelerine ve edinme değerlerine oranlaması yapılarak sonucuna göre artık değere katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. ...
...
..."
Şirket hissesinin mal paylaşım davasına konu edilmesi,
Şirket kar payının mal paylaşım davasına konu edilmesi,
Şirket varlıklarının katılma alacağı dahilinde değerlendirilmesi ve hesaplama usulü
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5618 E., 2021/7414 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı "...
...
...
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mal varlığı değerleri, o eşin kişisel malıdır (4721 Sayılı TMK mad.220/2). Aksi mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılmamışsa kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır (TMK mad.219/4 ve 221/2).
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 Sayılı TMK mad.235/1). Mal varlıkları, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir (TMK mad.228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad.227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad.232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.
Eşler, 14.11.2006 tarihinde evlenmiş, 07.01.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 27.01.2015 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu ... İplikçilik Ve Tekstil Ürünleri San. Ltd. Şti., eşler evlenmeden önce davalı eş ortak olmuş ve kişisel malıdır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
Kişisel mal niteliğindeki şirket üzerinde davacı eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşacak alacak hakkı bulunmamaktadır. Ne var ki; aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir.
Mahkemece yapılacak iş; evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği 07.01.2013 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir.
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse mali müşavir, bankacı ve hesap bilirkişi veya bilirkişilerinden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece, şirket geliri yönünden artık değere katılma alacağına hükmedilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Şöyle ki, hükme esas alınan mali bilirkişi raporunda sadece evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar öz sermayedeki artış miktarı dikkate alınarak artık değerin belirlendiği, mahkemece dağıtılmayan kar paylarının ve reel değerin dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve Dairemiz'in uygulamalarına göre, evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği 07.01.2013 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının; kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. ...
...
..."
Katılma alacağına ilişkin davalarda hukuki nitelendirme hataları nedeniyle red verilmemesi gerekliliği,
HMK gereğince hukuki nitelendirmenin hakime ait olması,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5666 E., 2021/7418 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Katkı Payı ve Katılma Alacağı "...
...
...
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33).
Somut olayda, ilk derece mahkemesince asıl dava yönünden talebin ayni talep niteliğinde olduğu, mal rejiminin tasfiyesinde talebin alacak (şahsi hak) niteliğinde olabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan hukuki nitelendirme hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacının dava dilekçesinin dava konusu kısmında; "Katılma alacağı talebini haviidir" cümlesinin yazılı olduğu, sonuç kısmında ise "Gayrimenkullerin bilirkişiler marifeti ile yapılacak tespit ve keşif neticesinde aynen taksimi mümkün ise gayrimenkullerin aynen taksimine mümkün değil ise gayrimenkullerin satışının gerçekleştirilmek sureti ile müvekkile düşecek paydan fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000,00 TL'nin ödenmesine karar verilmesi" talep edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olup (6100 sayılı HMK mad. 33), tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu olmadığına göre, dava dilekçesinin içeriği ve sonuç kısmı da bir bütün halinde değerlendirildiğinde, tasfiyeye konu taşınmazın edinme tarihi de dikkate alındığında, davacının mal rejiminin tasfiyesi ile katkı payı alacağı talebinin olduğunun kabulü gerekirken, hatalı hukuki nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."
Ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi,
Sağ kalan eşin, diğer mirasçılara yönelik mal paylaşımı davası açması ve katılma alacağı talep etmesi,
Hukuki nitelendirmenin hakime ait olması,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5519 E., 2021/6544 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı-TMK 226/2 Gereğince Tapu İptal ve Tescil "...
...
...
Dava, ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğine ilişkin olup davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Musa Arıcı'nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte kısmen birleşmiştir.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak temyiz eden davalının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde alacağın tamamının davalıdan tahsili ile miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamının infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ...
...
..."
Evlenmeden önce kurulmuş olan şirket kişisel maldır,
Kişisel mal olan şirketin evlilik süresi boyunca edinilmiş olan kar payı, kişisel mal değil, edinilmiş mal olarak değerlendirilir ve paylaşım yapılırken dikkate alınmalıdır,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/458 E., 2021/889 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi "...
...
...
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay yönünden evlilik birliğinin kurulmasından (22.08.2003), boşanma dava tarihine (12.10.2009) kadarki döneme ilişkin olarak davalı-karşı davacının şirketteki hissesine düşen gelir açısından davacı-karşı davalı tarafın kâr payı talep hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Konunun aydınlatılması açısından edinilmiş mallara katılma rejimi hakkında kısaca bilgi vermekte yarar bulunmaktadır.
14. 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre kural (yasal) mal rejimi, mal ayrılığı olup, istenilirse mal birliği ve mal ortaklığı rejimlerinden biri de seçilebilmekteydi.
15. 01.01.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe giren TMK ise, edinilmiş mallara katılma rejimini yasal (kural) mal rejimi olarak benimsemiş olup; taraflarca mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığı rejimlerinden biri de istenilirse seçilebilecektir (TMK m. 202; 4722 s. Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 10).
16. Türk Medeni Kanunu ile kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar (TMK m. 218). Edinilmiş malı tanımlayan TMK’nın 219. maddesi ''Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler'' şeklindedir.
17. Kişisel mallar ise, TMK’nın 220. maddesinde sayılmıştır. Buna göre; “1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, 3. Manevi tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler” kanun gereğince kişisel mal sayılırlar.
18. Öyle ise, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcında sahip oldukları her türlü mal varlığı onların kişisel malı kabul edilecektir (TMK m. 220/2).
19. Açıklanan yasal düzenlemelerden sonra somut olaya bakıldığında; tarafların 22.08.2003 tarihinde evlendikleri, 12.10.2009 tarihinde açılan dava sonucunda Mersin 1. Aile Mahkemesinin 21.02.2011 tarihli ve 2009/1245 E. 2011/106 K. sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.03.2012 tarihli ve 2011/8938 E. 2012/6888 K. sayılı kararı ile onandığı, karar düzeltme talebinin de 09.07.2012 tarihinde reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte (12.10.2009) sona ermiştir. Sözleşme ile başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 s. Kanun m. 10, TMK m. 202/1).
20. Özel Daire ile mahkeme arasında ... Sağlık Hizmetleri Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’deki kâr payı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dava konusu şirket eşler arasında evlilik birliğinin kurulmasından önce 08.09.1999 tarihinde kurulmuştur.
21. Her ne kadar mahkemece tanık beyanları ve hesap bilirkişi raporundaki değerlendirmeler doğrultusunda şirketin hakim ortağının davalı-karşı davacının babası olduğu ve bu nedenle davacı-karşı davalı yönünden kâr payı talep hakkı doğmayacağı kanaatine varılmış ise de, dosya kapsamındaki ticaret sicil müdürlüğü resmî kayıtları karşısında davalı-karşı davacının şirketin kurulmasından ve evlilik birliğinin devamı süresince şirkette hakim ortak olarak payı bulunduğu anlaşılmaktadır.
22. Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesine göre eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcında sahip oldukları her türlü malvarlığı değerleri edinme şekline bakılmaksızın kişisel mallardan sayılmıştır. Dolayısıyla eşlerin evlenmeden önce edinilmiş olan şirket hisseleri kişisel mal olarak kabul edilecektir. Ne var ki aksi kararlaştırılmadığından evlilik birliğinin kurulmasından boşanma dava tarihine kadar ki döneme ilişkin olarak davalı-karşı davacının şirketteki hissesine düşen geliri edinilmiş mal grubuna dahil olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir.
23. O hâlde mahkemece evlilik birliğinin kurulduğu 22.08.2003 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 12.10.2009 tarihine kadar anılan şirketin kâr payı hususunda Özel Daire bozma kararında belirtilen hususlar yönünden araştırma yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
24. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. ...
...
..."