top of page
Avukat Baran DELİL

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi 2024

Delil Hukuk Bürosu

edinilmiş mallara katılma rejimi

Edinilmiş mallara katılma rejimi, Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olan ve hukuk sistemimizde yasal mal rejimi olarak uygulanmakta olan mal rejimidir. Evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara katılma rejimi hakkında bilgilendirme yapmadan önce, mal rejiminin ne anlama geldiğini ve benzeri temel kavramları açıklayacağız, sonrasında konunun detayına ineceğiz ve Yargıtay kararları eşliğinde inceleme yapacağız.

 

Makale İçeriği:

  1. Mal Rejimi Ne Demektir?

  2. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi

  3. Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Kişisel Mallar

  4. Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Malların Yönetimi

  5. Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Malların Tasfiyesi

    1. Artık Değere Katılma Alacağı Nedir?

    2. Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Değer Artış Payı

    3. Eşlerin Paylarının Hesaplanması

      1. Kişisel ve Edinilmiş Malların Ayrılması

      2. Edinilmiş Mallara Eklenecek Değerler

      3. Kişisel Mallar ile Edinilmiş Mallar Arasında Denkleştirme

      4. Artık Değerin Hesaplanması

    4. Artık Değere Katılma ve Değer Artış Payının Ödenmesi

  6. Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Aile Konutu

  7. Boşanmada Mal Paylaşımı Davası(Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası)

  8. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ile İlgili Örnek Yargıtay Kararı

 

Mal Rejimi Ne Demektir?


Mal rejimi, aralarında evlilik birliği kurulan eşlerin evlilik birliği süresince edinecekleri malların kendi aralarında ne şekilde paylaştırılacağı, nasıl bir mülkiyet ve/veya ortaklık ilişkisi kurulacağını düzenleyen hukuki statüdür. Türk hukuk sistemimizde evlenecek olan çiftlerin kendi aralarında halk arasında "evlilik sözleşmesi" olarak bilinen mal rejimi sözleşmesi yapmaları mümkündür; ancak bu çiftlerin, Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olan mal rejimleri haricinde başkaca bir mal rejimi seçmeleri mümkün değildir.


Edinilmiş mallara katılma rejimi da, Türk Medeni Kanunumuz'un 218. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan bir çeşit mal rejimidir. 1 Ocak 2002 tarihinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yasal mal rejimi olarak uygulanmakta olan edinilmiş mal rejimi, Türkiye'deki çiftler arasında mal rejimi sözleşmesi yapma kültürü yaygınlaşmamış olduğu için, ülkemizdeki en yaygın mal rejimi türüdür.



Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi


Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bu anlamda miras malları ve bağış yoluyla edinilen malların edinilmiş mal kapsamında sayılması mümkün değildir.


Edinilmiş mallar, Türk Medeni Kanunumuzun 219. Maddesinde açıklanmış ve maddeler halinde sayılmıştır.


Türk Medeni Kanunumuzun 219. Maddesine Göre: "Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: 1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler, 2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, 3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, 4. Kişisel mallarının gelirleri, 5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler."

Eşler, halk arasında evlilik sözleşmesi olarak bilinen mal rejimi sözleşmesiyle, kendi aralarında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi yerine, seçimlik mal rejimlerinden birinin uygulanmasını tercih edebilirler.


Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlıklarıyla sorumludur. Yani edinilmiş mal rejiminde eşlerin kişisel malları haricinde sayılan her türlü mal edinilmiş mallara tabi olup, mal sayılmayan değerler ise katılma alacağı nezdinde hesaba katılmaktadır. Peki kişisel mallar nelerdir ve katılma alacağı nedir? Ankara boşanma avukatı olarak bu soruları kanun ve uygulamalarla cevaplandıracağız.



Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Kişisel Mallar


Kişisel mallar, Türk Medeni Kanunumuzun 220. maddesinde düzenlenmiş olup, eşlerin kendi kişisel kullanımlarına ait mallardır ve edinilmiş mallara katılma rejiminde paylaşıma dahil edilmezler.


Türk Medeni Kanunumuzun 220. Maddesine Göre: "Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır: 1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, 2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, 3. Manevî tazminat alacakları, 4. Kişisel mallar yerine geçen değerler."

Yani; eşlerin evlilik öncesi malları, eşlerin manevi tazminat alacakları(kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan), eşlerin miras yoluyla geçen malları, kişisel malların yerine geçen değerler bütünü, eşlerden birinin karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mallar ve niteliği gereği eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşyalar edinilmiş mal sayılmayacak ve tasfiyede hesaba katılmayacaklardır. Bu durum kanunla düzenlenmiştir.


Bunun yanında eşlerin sözleşmeyle kişisel mal sayabileceği mallar da söz konusudur ve kanunda belirtilmiştir: Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Yine eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.


Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Malların Yönetimi


Edinilmiş mal rejimi içerisinde belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların tamamı onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilecektir. Yani; bir malın kişisel mal olması sebebiyle edinilmiş sayılmamasını ve mal tasfiyesinde bu hususun göz önünde bulundurulmasını isteyen taraf, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Hukuk düzenimizin geneline sirayet etmiş olan ispat kuralları burada da geçerlidir, bir iddiadan menfaat edinecek olan kimse bu iddiasını ispatla mükelleftir.


Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Eşlerden biri diğerinin rızası olmaksızın paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ancak eşler arasında bu durum bir düzenleme yahut aksine bir anlaşma ile kararlaştırılmışsa tek taraflı olarak tasarrufta bulunulabilir.


Eşler, mal rejimi sözleşmesi ile seçimlik mal rejimlerinden birini seçmeseler ve edinilmiş mallara katılma rejimini tercih etseler dahi, mal rejimi sözleşmesi yaparak: Bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan ve edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul etme hakkına sahiptirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırma hakkına da sahiptirler. Yani; edinilmiş mal rejimine tabi olarak bu çeşit gelirleri mal rejimine dahil edebilir yahut ayırabilirler.



Mal Rejiminin Sona Ermesi Ve Malların Tasfiyesi


Edinilmiş mallara katılma rejiminde; mal rejimi,

  • Eşlerden birinin ölümü halinde,

  • Eşlerin başka bir mal rejimini kabul etmesi halinde sona erecektir.

Yine;

  • Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesi halinde veya

  • Mahkemece eşlerin mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâlinde ise mal rejimi dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erecektir.


Mal rejiminin sona ermesi akabinde mal rejiminin tasfiyesi, Türk Medeni Kanunumuzun 226. maddesi ve devamına göre gerçekleştirilir.

Türk Medeni Kanunumuzun 226. Maddesine Göre: "Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler."


a) Artık Değere Katılma Alacağı Nedir?


Katılma alacağı veya artık değere katılma alacağı, bir eşin, diğer eşe ait olup da evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan mal üzerinde, bu malvarlığı değerlerinin edinilmesi amacıyla meydana gelen borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktara artık değer denilmektedir ve diğer eşin bu artık değere eşit oranda katılma hakkı bulunmaktadır. Tabii katılma alacağı, adı üzerinde bir alacaktır ve doğrudan söz konusu malvarlığı değerleri üzerinde mülkiyet hakkı vermemektedir.


Kısacası evlilik birliği içerisinde edinilmiş olup da kişisel mal niteliğini haiz olmayan edinilmiş malların sürüm(TMK 232. Madde gereği) değerinden yani güncel piyasa değerinden, bu malların edinilmesi nedeniyle meydana gelen borçların çıkarılması sonucunda geriye kalan miktara artık değer denilmektedir.


Katılma alacağı, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sonucunda hükme bağlanacak olan, kanundan doğan bir alacak hakkıdır. Katılma alacağı talep etmek için eşin çalışıp çalışmaması, maddi katkısının olup olmaması aranmaz. Katılma alacağı 1926 tarihli Medeni Kanun’da düzenlenmemiş olup, 2002 tarihli Türk Medeni Kanunumuzla düzenlenerek yer bulmuştur.


Konuya dair Yargıtay içtihatları da yol gösterici niteliktedir. Eski Medeni Kanun döneminde, eşin ev işlerinden sorumlu olması, katkı payı alacağı alması için yeterli görülmemekteyken, 2002 tarihli yeni Türk Medeni Kanunumuz ile bu durum değiştirilmiştir. Eşlerin katılma alacağını talep etmesi için çalışması yahut maddi katkısının olması şartı kaldırılmıştır. Ancak maddi bir katkıda bulunmuşsa da, aşağıda detaylı olarak açıklayacağımız üzere Türk Medeni Kanunumuzun 227. maddesi hükmü uyarınca değer artış payı talebinde bulunulabilir.


Katılma alacağına hak kazanılmış olup olmadığı ve bu katılma alacağının miktarı ile tespiti, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilip hesaplanmalıdır. Bu nedenle ihtiyaç halinde, sonradan ortaya çıkabilecek ve telafisi güç hak kayıplarının önüne geçilebilmesi adına mutlaka alanında uzman bir Ankara boşanma avukatı ile görüşülerek hukuki danışma ve dava temsil hizmeti alınmalıdır.



b) Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Değer Artış Payı


Evlilik birliği içerisinde eşlerin birbirlerine yönelik olarak karşılıksız kazandırmalarda bulunmaları son derece olağandır. Ancak boşanma halinde söz konusu bu kazandırmaların da dikkate alınması ve diğer eşe ait olan bir malın edinilmesinde, iyileştirilmesinde veya korunmasında katkı sağlayan eşin yapmış olduğu katkıların gözetilmesi, hakkaniyetin gereğidir. Bu nedenle Türk Medeni Kanunumuzun 227. maddesinde "değer artış payı" öngörülmüştür.


Türk Medeni Kanunumuzun 227. Maddesine Göre: "Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler."


c) Eşlerin Paylarının Hesaplanması


Eşlerin paylarının hesaplanması, özellikle çekişmeli boşanma davası açısından büyük önem arz etmektedir. Çünkü zaten anlaşmalı boşanma davası yolunu tercih eden eşler, aralarındaki mal rejiminin tasfiyesini kendi iradelerine uygun olarak gerçekleştirebilmektelerdir.


c.1) Kişisel ve Edinilmiş Malların Ayrılması


Mal rejiminin tasfiyesi davasında, eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları arasında ayrım yaparken, bu malların mal rejiminin sona erdiği andaki durumları dikkate alınır. Bu anlamda unutulmaması gereken en önemli husus şudur: Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi halinde mal rejiminin sona erdiği an, boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte: Boşanma davasının açıldığı tarih olarak kabul edilir; yani bir evlilik birliğinin boşanma ile sonlandırılması ve verilen bu boşanma kararının da kesinleşmesi halinde, mal rejiminin sona erdiği tarih, boşanma davasının kesinleştiği tarih değil, boşanma davasının açıldığı tarihtir.


Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş mallarının hesaplanması ve ayrıştırılması hususuna ilişkin olarak, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumları tarafından yapılan toptan ödemeler ya da iş gücü kaybından kaynaklanan tazminat açısından TMK 228. maddesine göre değerlendirme yapılır. Buna göre: söz konusu bu toptan ödemeler yerine ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihten(yukarıda açıklamış olduğumuz üzere boşanma davasının açıldığı tarih) bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktar da kişisel mal olarak hesaba katılır. Böylece sosyal güvenlik, sosyal yardım ve iş gücü kaybı nedeniyle tazminat elde eden bireylerin çalışma hayatı sonrasında ekonomik güvencelerinin sağlanması için gerekli düzenleme yapılmıştır denilebilir. Söz konusu bu hesaplamalar, bilirkişiler tarafından gerçekleştirilecektir.


c.2) Edinilmiş Mallara Eklenecek Değerler


Edinilmiş mallar ve kişisel mallar ayrıştırıldıktan sonra, edinilmiş mallara bazı değerler eklenerek hakkaniyetin sağlanması amaçlanır. Edinilmiş mallara değer olarak eklenecek bazı hususlar ise Türk Medeni Kanunumuzun 229. maddesinde düzenlenmiştir.


Türk Medeni Kanunumuzun 229. Maddesine Göre: "Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir: 1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar, 2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir."

Yukarıda alıntılamış olduğumuz kanun hükmünden anlaşılabileceği üzere, kanunkoyucu tarafından dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde diğer eşi zarara uğratıcı nitelikte gerçekleştirilen hukuki işlemlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.


c.3) Kişisel Mallar ile Edinilmiş Mallar Arasında Denkleştirme


Eşler arasındaki mali ilişki dinamiği son derece girift bir yapıya bürünebilmekte, kişisel mallar ile edinilmiş mallar iç içe girebilmekte veya edinilmiş mallara ilişkin borçlar kişisel mallardan ya da kişisel mallara ilişkin borçlar edinilmiş mallardan ödenebilmektedir.


Örneğin bir kişi, evlenmeden önce sahip olduğu bir evi, evlilik birliği içerisinde satarak diğer eş ile birlikte yeni bir ev almışsa, alınmış olan yeni ev edinilmiş mallara katılma rejimine tabii olacaktır. Ancak yeni evin edinilmesi amacıyla satılan eski ev kişisel maldır. Bu nedenle yeni evin tamamının edinilmiş mal olarak kabul edilmesi, hakkaniyete son derece aykırı olacaktır.


İşte denkleştirme tam da bu noktada uygulama alanı bulmaktadır. Kişisel bir malın edinilmesine ilişkin borçlar edinilmiş mallardan veya edinilmiş malların edinilmesine ilişkin borçlar kişisel mallardan ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme talep edilebilir. Söz konusu edilen borcun hangi tarafa ait olduğu anlaşılamıyor ya da ispatlanamıyorsa, edinilmiş mallara ilişkin sayılacaktır. Değer artması veya değer azalması hallerinde denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki güncel değerine göre gerçekleştirilir. Ancak mal daha önce elden çıkarılmışsa somut olayın gereklerine ve hakkaniyete göre karar verilir.


c.4) Artık Değerin Hesaplanması


Artık değer hesabı, katılma alacağı veya artık değere katılma alacağı olarak bilinen alacak kaleminin hesaplanması açısından önem arz etmektedir.


Türk Borçlar Kanunumuzun 231. Maddesine Göre: "Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz."

Eşler tarafından evlilik birliği müddetince elde edilmiş olan tüm edinilmiş mallar, bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra "artık değer" olarak adlandırılan bir malvarlığı bütününü oluşturur.



d) Artık Değere Katılma ve Değer Artış Payının Ödenmesi


Artık değer, yalnızca boşanma değil, ölüm halinde de gündeme gelen bir alacak kalemidir. Her eşin mirasçıları, ölüm halinde vefat etmiş olan eşin hakkı olan artık değere katılma alacağını diğer eşten talep edebilir.


Artık değere katılma payı, normal şartlar altında yukarıda açıklamış olduğumuz üzere eşler arasında eşit şekilde gerçekleştirilir. Ancak zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halleri, bu kuralın istisnasıdır: zina veya hayata kast nedeniyle boşanma davası açılması halinde, bu iddiaların mahkeme huzurunda ispatlanması ve bu sebeplerle açılan boşanma davalarının kabul edilerek kesinleşmesi ile birlikte, zina veya hayata kast fiilini gerçekleştiren eşin artık değere katılma payı hakkaniyet ölçüsünde azaltılabilir veya tamamen ortadan kaldırılabilir.


Katılma alacağı ve değer artış payı alacağının ödenmesine istinaden para ödemesi gerçekleştirilebilir veya alacak konusu edilen malın mülkiyetinin devri sağlanabilir. Eğer para ödemesi gerçekleştirilecekse, güncel piyasa değerlerine göre değerlendirme yapılır.


Katılma alacağı ve değer artış payı alacağına ilişkin olarak derhal ödeme gerçekleştiremeyecek olan borçlu, ödemelerin uygun bir süre boyunca ertelenmesi talebinde bulunabilir. Aksine anlaşma yoksa(örneğin anlaşmalı boşanma protokolünde farklı bir hüküm düzenlenmemişse) tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür. Bunun yanında durum ve koşullar gerektiriyorsa, borçludan güvence de istenebilir.



Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Aile Konutu


Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerden birinin ölümü halinde, diğer eş tarafından katılma alacağından mahsup edilmek ve yetmezse bedel eklemek üzere, aile konutunun kendisine bırakılması ya da kendi adına oturma hakkı veya intifa hakkı tesis edilmesi talep edilebilir.


Türk Medeni Kanunumuzun 240. Maddesine Göre: "Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır."


Boşanmada Mal Paylaşımı Davası(Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası)


Mal rejiminin tasfiyesi davası, boşanma davası ile birlikte açılabilir ancak davanın görülmesi için boşanma kararının kesinleşmesi bekleneceğinden dolayı, boşanma davası bekletici mesele yapılır ve boşanma davasından sonra görülür. İlgili dava Aile Mahkemesi’nde nispi harç ödenerek açılır. Boşanma davası boyunca mal paylaşımı davasının görülemeyecek olmasından kaynaklı olarak niçin boşanma ile birlikte açıldığı merak konusu olabilir, bunun sebebi, boşanma davası boyunca diğer eşin mal kaçırmasının önlenmesi amacıyla, o eşe ait malvarlığı değerleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasının sağlanmasıdır.


Mal paylaşımı davası hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Mal Paylaşımı Davası


 

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ile İlgili Örnek Yargıtay Kararı

 
  • Mal rejiminin sona erme tarihi ve tasfiye tarihinin tespitine ilişkin karar,

  • Artık değere katılma ve değer artış payına ilişkin karar,

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/3737 E., 2018/13467 K. sayılı kararı

"...

...

... Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve değer artış payı alacağı isteğine ilişkindir.

Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 sayılı TMK m. 227). Denkleştirme (TMK m. 230) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK m. 227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK m. 227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.

Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Değer artış payı ve artık değere katılma alacak miktarları hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınır( TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1.). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK'nun m. 222).

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse, konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 02.07.2004 tarihinde evlenmiş, 28.09.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 24.05.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu 35U6854 plaka sayılı otomobil ve 35PMZ80 plaka sayılı motosikletin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 04.10.2010 ve 06.04.2011 tarihlerinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).

Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Dosya içeriğine, tanık beyanlarına ve toplanan diğer delillere göre davacı eş tasfiyeye konu olan, edinilmiş mal olduğu anlaşılan otomobil ve motosiklete TMK'nın 220. maddesinde düzenlenen kişisel mallarıyla katkıda bulunduğunu kanıtlayamadığından davacının değer artış payı isteğinin reddine, taleple bağlı kalınarak katılma alacağı talebinin belirlenerek kabulüne karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, usul, yasa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Katılma payı ve değer artış payının hesaplanması ile denkleştirme ve karşılıksız kazandırmalara ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7482 E., 2022/3441 K. sayılı kararı "...

...

...

Somut olayda, dava konusu 1274 ada 7 parselde kayıtlı dubleks mesken davalı erkeğin alıcı olarak yer aldığı 12.09.2012 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesiyle 150.000TL bedelle satın alınmış, bu taşınmaz için her iki tarafın kabulünde olduğu üzere evlilik birliği içinde 93.000TL ödenmiştir. Bu meblağın 20.920TL kısmı davacı kadının babası tarafından verilen çekle karşılandığından bu kısım için kadın lehine değer artış payı alacağı hesaplanması doğru ise de, 150.000 TL alım bedelinden 93.000TL’nin evlilik içinde ödendiği kalan kısmın ise ödenmediği anlaşılmakla, mahkemece ödenen 93.000TL'den 20.920TL kısmı yönünden davacı kadın lehine hesaplanan değer artış payı alacağı çıkarıldıktan sonra, kalan kısım yönünden davacının lehine katılma alacağı hesaplanması, boşanmadan sonraya sarkan ödemenin ise davalı lehine denkleştirmeye tabi tutulması gerekirken, yazılı şekilde bedelin tamamının evlilik içinde ödendiği kabul edilerek katılma alacağı hesaplanması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
  • Değer artış payı ve katılma alacağında faiz uygulamasına ve faiz başlangıç tarihine ilişkin karar,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5377 E., 2022/2456 K. sayılı kararı

"...

...

... Öncelikle işbu dava, mülga 1086 Sayılı HUMK döneminde 10.02.2010 tarihinde açılmış olmakla bu dönemde usul hukukumuzda henüz belirsiz alacak davası olarak bir dava türü olmadığından dava kısmi dava niteliğindedir.

Somut olayda, davacının dava dilekçesiyle 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep ettiği, 07.12.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle talep miktarını taşınmaz nedeniyle 115.199,47 TL değer artış payı alacağı, 67.048,04 TL toplam artık değere katılma alacağı ile araç nedeniyle 12.0000,00 TL değer artış payı ve artık değere katılma alacağı olmak üzere toplam 194.247,51 TL’ye yükselttiği halde, mahkemece talep aşılmak suretiyle, taşınmaz yönünden 212.898.57 TL değer artış payı alacağı ve 86.422.22 TL katılma alacağına hükmedilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

b- Davacı lehine hükmedilen alacak, değer artış payı ve katılma alacağı niteliğindedir. TMK’nin 239/son maddesinde; “…aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür…” hüküm altına alınmıştır. Yargıtay'ın ve Dairemizin kökleşmiş uygulamalarına göre tasfiye tarihi, karar tarihidir. O halde, mahkemece, davacı lehine hüküm altına alınan değer artış payı alacağına da karar tarihinden geçerli olmak üzere faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, yanlışa düşülerek dava tarihinden itibaren faiz uygulanması doğru olmamış, bu yönden de bozmayı gerektirmiştir. ...

...

..."


 
ankara boşanma avukatı

bottom of page