Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Estetik Operasyonlarda Hatalı Tıbbi Uygulama(Malpraktis) Kavramı
Estetik Operasyonlardan Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Eser Sözleşmesi Hükümleri
Hatalı Estetik Operasyon Halinde Tazminat Tutarının Belirlenmesi
Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Hatalı Estetik Operasyon Nedeniyle Tazminat Davalarında Zorunlu Arabuluculuk
Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Tazminat Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Malpraktis Ne Demektir?
Hatalı estetik operasyonlardan kaynaklanan tazminat davaları, genel olarak malpraktis(tıbbi uygulama hatası) nedeniyle tazminat davaları üst başlığının altında yer almaktadır. Bu nedenle öncelikle malpraktis teriminin kavramsal çerçevesinin çizilmesi ve benzer nitelik taşıyan farklı terimlerden ayrı tutulması, konunun kapsamının daha net anlaşılabilmesi açısından önem arz etmektedir.
Malpraktis, diğer adıyla tıbbi uygulama hatası: Bilgi, beceri ve deneyim eksikliği nedeniyle tıp biliminin standartlarına ve tecrübelerine göre gerekli özen ve dikkatin gösterilmemiş olması anlamına gelmektedir. Hatalı olarak gerçekleştirilen tıbbi uygulamalar nedeniyle hastalar tarafından durumun gereklerine göre ilgili idari merciye, hastaneye, doktora veya doktorun sigorta şirketine karşı tazminat talebinde bulunulabilmektedir.
Bu noktada yanlış anlaşılmaların önüne geçebilmek adına komplikasyon ile malpraktis arasında ayrıma gidilmesi gerekmektedir. Çünkü tıbbi uygulamalara dair her istenmeyen sonucun malpraktis olarak yorumlanması, hekimlik mesleğini ifa edilemez hale getirecek nitelikte bir tanımlama olacaktır. Komplikasyon: gerçekleştirilecek olan tıbbi uygulamaya ilişkin olarak önceden öngörülemeyen, öngörülse dahi önlenemeyen durumdur; istenmeyen sonuç olarak da nitelendirildiği görülebilmektedir. Komplikasyon halinde kural olarak tazminat yükümlülüğü doğmaz. Ancak meydana gelen komplikasyonların tespiti ve komplikasyon sürecinin iyi, doğru ve profesyonel bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir, aksi takdirde hekimin komplikasyon nedeniyle sorumluluğu da gündeme gelecektir.
Bununla birlikte, makalemizin devamında detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere, estetik ameliyatlarda hastaya bir sonuç vaadinde bulunulmakta ve bu nedenle estetik operasyonlar, tedavi amacı taşıyan diğer tıbbi uygulamalardan ayrılmaktadır. Dolayısıyla estetik ameliyatlarda komplikasyon halinde dahi tazminat sorumluluğunun doğabileceğine ilişkin Yargıtay kararlarının mevcut olduğunun bilinmesinde fayda vardır.
Estetik Operasyonlarda Hatalı Tıbbi Uygulama(Malpraktis) Kavramı
Estetik operasyonlarda hatalı tıbbi uygulama, genel tedavi uygulamaları ile cerrahi operasyonlara göre daha farklı değerlendirilir. Çünkü estetik operasyonlar açısından ağırlıkla vekalet sözleşmelerine ilişkin hükümler yerine eser sözleşmelerine ilişkin hükümler uygulama alanı bulurlar. Bunun hukuki sonucu, estetik ameliyatlarda doktor tarafından hastaya belirli bir sonucun vaat edilmesidir. Bu nedenle estetik operasyonlardan kaynaklanan tıbbi uygulama hatalarına ilişkin uyuşmazlıklarda ağırlıkla vekalet sözleşmesine ilişkin hükümler değil, eser sözleşmesine ilişkin hükümler uygulama alanı bulurlar.
Ancak devlet hastaneleri için durum farklıdır. Çünkü devlet hastaneleri ve diğer kamu sağlık kuruluşlarında hasta ile idare arasında vekalet sözleşmesi veya eser sözleşmesi değil, idari bir hizmetin ifası söz konusu olmaktadır, dolayısıyla idari bir hukuki ilişki söz konusudur. Bu nedenle bu makalemizi yalnızca özel hastanelerde ve diğer özel sağlık kuruluşlarında(tıp merkezi veya doktor muayenehanesi gibi) gerçekleştirilen hatalı estetik operasyonlara ilişkin olarak okumanızda fayda bulunmaktadır.
Estetik operasyonlardan kaynaklanan hatalı tıbbi uygulamaların tespitinde hastanın subjektif algısından ziyade, objektif gerçeklik önemlidir. Hastanın yapılan uygulamayı beğenmemesi tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Örneğin burun estetiği ameliyatı olan hastanın, ortaya çıkan sonuçtan memnun kalmaması ve ameliyat sonucunda burnunun aldığı şeklin, yüz tipiyle uyumlu olmadığını düşünmesi, tek başına tazminat sorumluluğunu doğurmaz. Objektif olarak gözlemlenebilecek nitelikte bir sonucun söz konusu olması gerekir: Örneğin burnun yamuk olması veya hastanın nefes almasının güçleşmesi gibi.
Ek olarak, yukarıda da değinmiş olduğumuz üzere estetik operasyonlar ve diş implantı gibi eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı hukuki ilişkilerde hastaya sonuç vaadinde bulunulduğu için, komplikasyon gerçekleşmiş olsa dahi vaat edilmiş olan sonucun gerçekleşmemesi nedeniyle sorumluluk gündeme gelecektir.
Estetik Operasyonlardan Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Eser Sözleşmesi Hükümleri
Kural olarak tedavi amaçlı olarak gerçekleştirilen tıbbi uygulamalar, vekalet sözleşmesi hükümleri(Türk Borçlar Kanunumuzun 502. maddesi ve devamı) kapsamında değerlendirilir. Örneğin estetik amaç gütmeyen böbrek nakli, ilaç tedavileri veya kalp cerrahisi operasyonları gibi tıbbi uygulamalar, vekalet sözleşmesinin kapsamı içerisinde değerlendirilir. Ancak aşağıda detaylı olarak açıklayacağımız sebeplerle estetik operasyonlarda hasta ile hastane veya doktor arasındaki hukuki ilişki, eser sözleşmesi olarak kabul edilmekte ve taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda eser sözleşmesi hükümleri(Türk Borçlar Kanunumuzun 470. maddesi ve devamı) uygulama alanı bulmaktadır.
Eser sözleşmeleri, nitelikleri gereği tam iki tarafa vorç yükleyen sözleşme türleridir. Estetik operasyonlar açısından eser sözleşmelerinde tarafların karşılıklı edim yükümlülüklerini inceleyecek olursak:
Hasta, iş sahibi sıfatıyla işin bedelini doktora(yükleniciye) ödemeyi,
Doktor veya hastane de hastanın amacına ve arzularına, fen ve sanata uygun imalat gerçekleştirme ve işi bu şartlar dahilinde teslim etme yükümlülüğü altındadır.
Estetik operasyonlarda hastanın vücut estetiğine ilişkin değişiklikler yapılmaktadır. Bu estetik değişiklikleri örneklerle somutlaştırmak gerekecek olursa: Liposuction yoluyla hastanın vücudundan yağ alınması, abdominasty(kadın germe), vajinal rekonstrüksiyon, augmentasyon plastisi(meme büyütme), diş protezi takılması gibi çeşitli uygulamalar sayılabilir. Bu estetik operasyonların tümünde birincil ve öncelikli amaç, hastanın vücuduna estetik bir görünüm kazandırmaktır, tedavi ise ikincil plandadır. Yani estetik operasyonlarda ortada hastaya karşı bir sonuç vaadinde bulunulmaktadır. Dolayısıyla estetik ameliyatlarda gerçekleşen hatalı uygulamalar, tedavi amaçlı uygulamalara ve diğer cerrahi operasyonlara nazaran daha farklı değerlendirilir ve estetik ameliyatlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda eser sözleşmesine ilişkin hükümler dikkate alınır.
Estetik ameliyatlar ve diğer estetik tıbbi uygulamalardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda eser sözleşmesi hükümlerinin uygulama alanı bulmasının en önemli sonucu, tedavi amaçlı tıbbi uygulamalara karşılık olarak estetik amaçlı tıbbi uygulamalarda hekimin ve hastanenin sorumluluk alanı ve tazminat yükümlülüğünün doğma ihtimali çok daha ağırdır.
Örneğin Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından 2018/479 E. ve 2018/1458 K. sayısı ile 10.04.2018 tarihinde verilmiş olan bir kararda: "Estetik operasyonlarda da yüklenici yani estetik operasyonu yerine getiren doktorun edimini, iş sahibinin yani hastanın amacına ve isteğine uygun şekilde yerine getirmesi zorunludur. Davacının burnundaki şekil bozukluğunun tıbben komplikasyon olarak tanımlanmakla birlikte eser sözleşmesinin niteliği sonucu garanti etmesi nedeniyle gereği burnundaki şekil bozukluğunun 2. bir operasyonla düzeltilmesi gerektiği dosyada bulunan bilgi ve raporlardan anlaşıldığından dosyada mevcut bulunan 10.07.2015 günlü belge ekinde sunulan bilgi ve belgeler ile 25.07.2014 tarihli fatura da gözetilerek davacının yeniden ameliyat olması nedeniyle ödediği bedelin kadri maruf olup olmadığı konusunda son bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp bu bedelin hüküm altına alınması gerekirken tümden maddi tazminat isteminin reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur." şeklinde ifade olunduğu üzere tıbben komplikasyon olarak kabul görebilen nitelikte olsa dahi, hastaya vaat edilmemiş olan sonuçlardan hastanenin veya doktorun sorumluluğu doğabilir ve tazminat ödenmesine hükmedilebilir. Çünkü eser sözleşmesinde hastaya vaat edilen bir sonuç söz konusudur ve eseri yerine getirme borçlusu olan taraf, vaat ettiği sonucun gerçekleşmemesinden sorumlu tutulmaktadır.
Tazminat Davası Nedir?
Türk Hukuk sistemimizde tazminat: hukuka, kanuna veya sözleşmeye aykırı bir davranış nedeniyle meydana gelen maddi ve/veya manevi zararların karşılığı olarak diğer tarafa ödenecek olan meblağı, yani zarar için ödenecek olan ödence bedelini ifade eder. Kelime kökeni itibariyle tazminat: "zarar karşılığı ödenen para, ödence" anlamına gelen Arapça kökenli sözcüktür. Kural olarak tazminat, bir çeşit zenginleşme aracı değildir, yani tazminat talebinde bulunan kişi yalnızca zararının tazminini talep edebilir, ancak bu durumun istisnaları da mevcut olabilmektedir.
Tazminat, somut olaya ve hukuki mahiyete göre maddi tazminat veya manevi tazminat olarak istenilebilir. Örneğin haksız bir saldırı sonucunda bir yakınını kaybeden kişilerin yakınları, destekten yoksun kaldıkları için maddi tazminat talep edebilecekleri gibi, kaybettikleri yakınlarına olan yakınlık durumlarına göre deneyimledikleri acı, elem, keder ve ızdırap nedeniyle manevi tazminat da talep edebilirler. Hata yapılmaması ve geri dönülmesi imkansız hak kayıplarına uğranılmaması adına, tazminat davalarının alanında uzman tazminat avukatı tarafından açılması tavsiye edilmektedir.
Tazminat talebi, somut olayın gereklerine göre yalnızca maddi tazminat ya da yalnızca manevi tazminat olarak ileri sürülebileceği gibi hem maddi hem da manevi tazminat talepli olarak da ileri sürülebilir. Maddi tazminat, kişinin malvarlığı veya vücut bütünlüğündeki eksilme ve azalmanın karşılanması amacıyla talep edilen tazminat türüdür. Manevi tazminat ise tazminata konu olay neticesinde kişinin manevi bütünlüğündeki azalma, psikolojik acı, elem, keder ve ızdırap nedeniyle talep edilen tazminat türüdür.
Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Tazminat Davası
Hatalı estetik operasyonlar, ameliyatlar ve diş implantı uygulamaları nedeniyle zarar meydana gelmesi halinde bu durum maddi ve manevi tazminat davasına veya hatalı tıbbi uygulamanın devlet hastanesinde meydana gelmiş olması halinde idari yargı nezdinde tam yargı davasına konu edilebilir.
Hatalı estetik operasyon nedeniyle tazminat davası, esasında malpraktis nedeniyle tazminat davasıdır ve bu nedenle zamanaşımı veya hak düşürücü sürelere istinaden malpraktis nedeniyle tazminat davalarına ilişkin sürelerin dikkate alınması gerekir. Aynı şekilde, yargılama usulü ve ileri sürülen beyanların ispatında da aynı hususlar dikkate alınır. Malpraktis nedeniyle tazminat davaları hakkında detaylı bilgi edinmek için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: Tıbbi Uygulama Hatası(Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davaları
Ancak hatalı estetik operasyon veya diş implantı gibi estetik vaatlerde bulunulan tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davalarında, yukarıda detaylı olarak açıklamış olduğumuz gibi vekalet sözleşmesi değil, eser sözleşmesine ilişkin hükümler ağırlıklı olarak uygulama alanı bulmaktadır. Bu nedenle estetik nitelik taşıyan tıbbi uygulamalardan kaynaklanan tazminat davalarında, diğer hatalı tıbbi uygulamalara ilişkin olarak ileri sürülen iddiaların aksine, komplikasyon halinde de doktorun veya hastanenin sorumlu tutulması mümkündür. Çünkü estetik operasyonlarda hastaya belirli bir sonuç vaadinde bulunulmaktadır ve komplikasyon gerçekleşse de, gerçekleşmese de sonucun gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılır; eğer vaat edilmiş olan sonuç gerçekleşmemişse, hastaya karşı tazminat yükümlülüğü gündeme gelir.
Hatalı Estetik Operasyon Nedeniyle Tazminat Davası Şartları
Hatalı estetik operasyon nedeniyle tazminat davası açılabilmesinin şartları:
Hekimin, tıbbi uygulamaları gerçekleştirirken kusurlu davranışlarda bulunması,
Hastanın maddi ve manevi bütünlüğünde zarar meydana gelmesi,
Hekimin kusurlu davranışı ile hastanın uğramış olduğu zarar arasında nedensellik(illiyet) bağının bulunması
şeklinde sayılabilir. Ancak her ne kadar yukarıda 3 madde halinde saymış olsak da, bu şartlar arasında hukuka aykırılık şartının da sayılması mümkündür. Tıbbi uygulama hatalarında hukuka aykırılık, sıklıkla: Hastayı bilgilendirme ve hastadan aydınlatılmış onam alma yükümlülüğünün ihlali şeklinde görülebilmektedir. Aydınlatılmış onam hakkında detaylı bilgilendirme için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: Tıbbi Uygulamalarda Aydınlatılmış Onam
Hatalı Estetik Operasyon Halinde Tazminat Tutarının Belirlenmesi
Hatalı estetik operasyon nedeniyle ileri sürülecek olan azminatın bir çeşit zenginleşme aracı olmadığı ve hükmedilecek olan tazminat tutarı ile hatalı tıbbi uygulama sonucunda kişinin maddi ve manevi bütünlüğünde meydana gelmiş olan zarar arasında orantı bulunmalıdır. Bunun için özellikle maddi tazminat tutarının belirlenmesinde bilirkişi raporlarının önemi büyüktür. Ülkemizde bu tip maddi tazminat hesaplamalarında eskiden PMF 1931 yaşam tablosu kullanılmaktayken, artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşam koşullarına daha uygun olan TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmaktadır.
Manevi tazminatın ise bilirkişi aracılığıyla hesaplanması mümkün olamamaktadır. Çünkü manevi tazminat, kişinin yaşadığı ruhsal çöküntüyü, acı, elem, keder ve ızdırabı gidermeyi konu edinmektedir ve bunun sağlanması için yeterli objektifliğe sahip herhangi bir ölçüm yöntemi mevcut değildir. Bu nedenle manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hakim, somut olayın gereklerini dikkate alır ve takdir yetkisini kullanır.
Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
a) Görevli Mahkeme
Hatalı estetik operasyon nedeniyle açılacak olan tazminat talebiyle açılacak olan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin olarak idare hukuku ve özel hukuk açısından ikili bir ayrıma gidilmesi gerekmektedir:
Özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşları(örneğin tıp merkezi veya doktor muayenehanesi gibi) nezdinde gerçekleştirilen hatalı estetik operasyonlar nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında görevli mahkeme: Tüketici Mahkemesidir,
Devlet hastaneleri ve kamu sağlık kuruluşları nezdinde gerçekleştirilen hatalı estetik operasyonlar nedeniyle açılacak olan tam yargı davalarında görevli mahkeme: İdare Mahkemesidir
b) Yetkili Mahkeme
Yetkili mahkemeye ilişkin olarak çok daha kapsamlı bilgi vermemiz gerekmektedir, Konuyu özel ve kamu olarak ikiye ayırarak işlememizde fayda vardır.
b.1) Özel Hastane ve Diğer Sağlık Kuruluşlarına Karşı Malpraktis Nedeniyle Açılacak Olan Davalarda Yetkili Mahkeme
Özel hastane ve özel sağlık kuruluşlarına karşı malpraktis nedeniyle açılacak olan davalarda yetkili mahkeme:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 6. maddesinin 1. fıkrası gereğince genel yetkili mahkeme: Davalı gerçek veya tüzel kişinin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Gerçek kişilerin yerleşim yeri, onların ikamet ettikleri yerdir ve bunun tespiti genellikle çok da zor olmamaktadır. Ancak tüzel kişilerin(Örneğin özel hastane, tıp merkezi vb. gerçek kişi olmayan kurum ve kuruluşlar) yerleşim yeri için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 51. maddesi hükmü dikkate alınmalıdır; bu madde hükmüne göre: Tüzel kişinin kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça, işlerinin yönetildiği yer, yerleşim yeridir.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 7. maddesinin 1. fıkrasına göre davalıların birden fazla olması durumunda davalılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu kural, davacıya yetkili mahkemeye istinaden seçimlik bir hak vermektedir.
HMK 10. maddesi gereğince sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin ifa edileceği yer genellikle davalı gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesi olmaktadır. Ancak bu madde hükmü, en azından ülke genelinde birçok şubesi bulunan özel hastane ve özel tıp merkezi gibi tüzel kişiler ile çalışmış olan hastalar açısından büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu madde hükmü gereğince tıbbi kötü uygulama neticesinde zarara uğramış olan hastalar, ilgili tüzel kişiliğin merkezinin bulunduğu yerde dava açmaktansa, kendi hizmet temin ettikleri yer mahkemesinde dava açabileceklerdir.
Tüketici mahkemesi nezdinde açılacak olan davalara istinaden ek olarak 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunumuzun 73. maddesinin 5. fıkrasındaki açık hüküm gereğince, tüketicinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla hastanın kendi ikamet adresinden başkaca bir yerde tedavi görmüş olması halinde dahi, kendi yerleşim yeri mahkemesinde tazminat davası açması mümkündür. Bu durum da özel hastane ve özel sağlık kuruluşları nezdinde tedavi görürken zarara uğrayan vatandaşlarımızın adalete kavuşması açısından büyük kolaylık sağlamaktadır.
b.2) Devlet Hastaneleri ve Diğer Kamu Sağlık Kuruluşlarına Karşı Malpraktis Nedeniyle Açılacak Davalarda Yetkili Mahkeme
Devlet hastaneleri ile diğer kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına karşı malpraktis nedeniyle açılacak olan idari tam yargı davalarında yetkili mahkeme:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunumuzun 32. maddesinin 1. fıkrası gereğince dava konusu idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir ve yine aynı maddenin 2. fıkrası gereği idare hukukunda yetki, kamu düzenine ilişkindir. Yani hakim tarafından yetki hususu resen gözetilir.
Ayrıca idari sözleşme niteliğinde hukuki işlemlerin mevcut olmadığı tüm haller açısından İYUK 36/1-c. bendi uyarınca davacının ikametgah adresinin bulunduğu yer mahkemesi de yetkili mahkemedir.
Hatalı Estetik Operasyon Nedeniyle Tazminat Davalarında Zorunlu Arabuluculuk
Özel hastane ve özel sağlık kuruluşları(tıp merkezi veya doktor muayenehanesi gibi) nezdinde gerçekleştirilen hatalı estetik operasyonlara yönelik olarak tüketici mahkemelerinde açılacak olan tazminat davaları öncesinde dava şartı arabuluculuk sürecinin yürütülmesi gerekmektedir. Zorunlu arabuluculuk süreci yürütülmeksizin yasal yollara başvurulması halinde ise açılacak olan dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilecektir. Bu nedenle özel hukuk alanına giren uyuşmazlıklar yönünden zaman kaybı yaşanmaması adına zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulması ve sürecin usulüne uygun bir şekilde tamamlanması gerekmektedir.
Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Tazminat Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Burun estetiği ameliyatında tıbbi uygulama hatasına ilişkin karar,
Septum deviasyonu nedeniyle yapılan ameliyatlarda tıbbi uygulama hatası,
Eser sözleşmesinin kapsamı dahilinde bulunan estetik operasyonlarda, hastaya bir sonuç vaadinde bulunulmakta olduğundan dolayı komplikasyon halinde dahi hekim veya hastanenin sorumluluğunun doğabileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/479 E., 2018/1458 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
Mahkemesi:Asliye Hukuk Mahkemesi "...
...
...
Uyuşmazlık burun estetiğinden kaynaklanmaktadır. Davacı, yapılan ameliyat sonrası burnunda çökme meydana geldiğini , bu sebeple de yeniden ameliyat olması gerektiğini ileri sürerek maddi tazminat talebinde de bulunmuş olup, Adli Tıp Kurumu'nun 10.09.2014 tarihli raporunda, burundaki septum deviasyonu, nedeniyle yapılan ameliyatlarının cerrahi normlara uygun olduğu, davacının ameliyat sonrasında burnunda şekil bozukluğu ve çökme yakınması olduğu, ortaya çıkan sonucu gösterilecek özen ve dikkate rağmen kusur izafe edilemeyen bir komplikasyon olarak değerlendirildiği, bu durumun yapılacak sekonder rinoplasti girişimi ile düzeltilebileceği, davalı hekime atfı kabil ihmal ya da kusur bulunmadığı bildirilmiştir.Eser sözleşmesi niteliği gereği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türüdür. Eserde iş sahibinin borcu bedelin yükleniciye ödenmesi, yüklenicinin borcu ise, iş sahibinin amacına uygun, fen ve sanata uygun imal ve teslim yükümlülüğü bulunmaktadır. Estetik operasyonlarda da yüklenici yani estetik operasyonu yerine getiren doktorun edimini, iş sahibinin yani hastanın amacına ve isteğine uygun şekilde yerine getirmesi zorunludur.
Davacının burnundaki şekil bozukluğunun tıbben komplikasyon olarak tanımlanmakla birlikte eser sözleşmesinin niteliği sonucu garanti etmesi nedeniyle gereği burnundaki şekil bozukluğunun 2. bir operasyonla düzeltilmesi gerektiği dosyada bulunan bilgi ve raporlardan anlaşıldığından dosyada mevcut bulunan 10.07.2015 günlü belge ekinde sunulan bilgi ve belgeler ile 25.07.2014 tarihli fatura da gözetilerek davacının yeniden ameliyat olması nedeniyle ödediği bedelin kadri maruf olup olmadığı konusunda son bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp bu bedelin hüküm altına alınması gerekirken tümden maddi tazminat isteminin reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
...
...
..."
Eser sözleşmesi hükümlerinin, estetik operasyonlar açısından uygulanması ve yorumlanması,
Göğüs estetiğine ilişkin gerçekleştirilen operasyonlarda tıbbi uygulama hatası(malpraktis),
Estetik ameliyat ile amaçlandığı şekilde estetik açıdan daha düzgün bir sonuç elde edilmemesi halinde tazminat yükümlülüğünün doğacağına ilişkin karar,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/182 E., 2019/930 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
Mahkemesi :Tüketici Mahkemesi "...
...
... Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK'nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Davacı, daha düzgün ve dik durması için göğüslerine slikon taktırmak şeklinde estetik gayeyle davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Diğer yandan yüklenicinin borçları TBK'nın 471. maddesinde düzenlenmiş olup, “Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.” Denilmiş olup, yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır. Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır. Mahkemece alınan ... Raporunda, davacının sol göğüs üst medialde ele gelen ağrılı kitlesinin olduğu, sağ göğüs alt bölgede ele gelen ağrılı sert kitle, her iki göğüs altında 3’er cm'lik ameliyat skarları bulunduğu, sol göğüs daha büyük görünümde, sağ göğüs sola göre daha sarkık görünümde olduğunun izlendiği belirtilmiştir. Somut olay değerlendirildiğinde, davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle davacı iş sahibi yararına sonuç vermediği, memede başlangıçta amaçlandığı şekilde estetik açıdan daha düzgün ve dik durma olgusunun gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı hekimin edimini sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirmediğinden ödenen bedel olan 5.178,00 TL'nin iadesi ile uygun görülecek oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. ...
...
..."
Hatalı estetik operasyonlara ilişkin olarak açılan davalarda tanzim edilecek olan bilirkişi raporunu düzenleyecek olan heyet içerisinde bu alanda uzman plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı üyenin bulunamamasının bozma sebebi olduğuna ilişkin karar,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/11672 E., 2016/4827 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ "...
...
... Davaya dayanak yapılan maddi olgu, karın germe ameliyatı yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK'nun 355 ve devamı (TBK'nun 470 ve devamı) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK'nun 356/1 (TBK'nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır. Eser sözleşmesi hükümlerine göre, davalı doktorun yükümlülüğü taahhütlerine, tıbbın gereklerine ve iyiniyet kurallarına uygun şekilde estetik ameliyatı gerçekleştirmek, davacının yükümlülüğü de bedeli ödemektir. Davacı, davalı doktorun yükümlülüklerini yerine getirmediği, taahhütlerine ve tıbbın gereklerine uygun ameliyat yapmadığı, estetik amaçlı ameliyatın başarısız olduğunu ileri sürerek bu davayı açmıştır. Davanın dayanağını TBK. nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan istisna (eser) sözleşmesinin konusunu oluşturmaktadır. HMK'nun 266. maddesine göre, mahkemenin çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşü alma zorunluluğu bulunmaktadır. Estetik amaçlı ameliyatın tıbbın gereklerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, amacına ulaşıp ulaşmadığı, ameliyat nedeniyle davacının ameliyat bölgesinde geçici veya kalıcı bir rahatsızlığın ortaya çıkıp çıkmadığı teknik bir konu olduğundan, konunun uzmanı kişilerden oluşturulacak bir kuruldan rapor alınması, davanın rapor sonucuna göre değerlendirilmesi gerekir. Hükme esas alınan 24.12.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; cerrahi girişimlerde gelişen kanamanın, öngörülemeyen bir komplikasyon olarak görülebileceği, ancak yapılan liposuction-abdominoplasti ameliyatının süresinin beklenenden uzun olduğu ve operasyon esnasında oluştuğu anlaşılan kanamanın da beklenenden fazla olduğu, yapılan preoperatif laboratuvar tetkiklerinin normal sınırlarda olduğu göz önüne alındığında söz konusu ameliyatın planlanmasında ve uygulanmasında tıbbi bir kusur bulunmadığı, kanama komplikasyonunun yönetiminde revizyon ameliyatı, yeterli replasman tedavisi ve yakın takip yapılarak komplikasyonun ortadan kaldırıldığının anlaşıldığı, bu duruma göre Op.Dr. ...’ın eylemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu, ilgili hekime atfı kabil bir kusur saptanmadığı belirtilmiştir. Ancak, anılan raporda TBK. nun 475 maddesine göre değerlendirme yapmaya imkân verecek bilgiler ve açıklamalar yer almamaktadır. Ayrıca, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunda kurullarında Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Üye bulunmadığından, Kurumumuzda görev yapan Plastik ve Rekonstrüktif ... ile dosyanın birlikte değerlendirildiği açıklanmıştır. Raporu hazırlayan diğer hekimlerin konunun uzmanı olmadığı görülmektedir. Mahkemece, yetersiz rapor doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece, TBK.nun 475. maddesine göre değerlendirme yapılabilmesi için üniversitelerden seçilecek Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlarından oluşturulacak olan bilirkişi heyetinden estetik amaçlı ameliyatın tıbbın gereklerine ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, amacına ulaşıp ulaşmadığı, ameliyat nedeniyle eserin ayıplı olup olmadığı hususlarında hükme esas teşkil edecek nitelikte rapor alınması ve sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yetersiz rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ...
...
..."
İlk burun estetiği ameliyatından sonra istediği sonucu elde edemeyen ve bu nedenle güveni sarsılan hastanın kendisinden, ikinci operasyon için aynı doktora gitmesinin beklenemeyeceğine ilişkin karar,
Burun estetiğine ilişkin ilk operasyon ile istediği sonucu alamamış olan hastanın, ikinci bir doktora gitmek suretiyle istediği estetik görünüme sahip olmasına rağmen, eser sözleşmesinin ihlali uyarınca beklenen sonucu karşılayamayan ilk doktor veya hastaneden tazminata hak kazanacağına ilişkin karar,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/2716 E., 2019/3692 K. sayılı kararı "İçtihat Metni" Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi İlk Derece Mahkemesi :Tüketici Mahkemesi "...
...
..." Somut olayda ise; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. ...
...
..."
Yüz gerdirme, kadın bölgesinde liposuction(yağ alma), burun estetiği ameliyatlarında tıbbi uygulama hatası,
Estetik operasyonlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda yalnızca hekimin fiillerinin tıp biliminin sınırları çerçevesinde kalıp kalmadığı hususu dikkate alınmayacağına, ayrıca hastanın taleplerinin ve beklentilerinin ya da hastaya vaat edilmiş olan hususların sağlanmış olup olmadığının da inceleneceğine ilişkin karar,
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/5312 E., 2019/139 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi "...
...
... Davacı, burun estetiği, yüz gerdirme ve karnında yağ alma gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır. Somut olayda ise; mahkemece alınan ... Kurumu’nun 17.08.2015 tarihli raporunda, “28.4.2012 tarihinde davalı hastanede ... tarafından aynı seansta abdominoplasti, endoscopik idface lift, liposuçtion rinoplasti ameliyatı yapıldığı, 07.05.2012 tarihinde yapılan kontrol muayenesinde sorun gözlenmediği, 04.06.2012 tarihinde kontrol muayenesinde, sağ hafif derecede skleral show, abdomende seroma saptandığı, kişinin tedaviyi kabul etmediği, kurulca yapılan muayenesinde, saptanan inzisyon konumlarına göre kişiye orta yüz germe septorinoplasti ve mini abdominaplasti yapıldığının anlaşıldığı, bu ameliyatlardan sonra ameliyat bölgelerinde subjektif hissizlik yakınması olmasının yapılan ameliyatların doğal sonucu olarak kabul edildiği, aynı seansta yapılan operasyonların niceliği ve niteliği göz önüne alındığında ameliyat süresinin ve yapılan ameliyatların tıbben uygun olduğu, bu duruma göre ilgili hekimin eylemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu ve atfı kabil bir kusur bulunmadığı belirtilmiş ve mahkemece de bu rapor gözetilerek dava reddedilmiş ise de;
Taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı yanın gerek burun gerekse yüz germe ve yağ dokusu alınması ile ilgili isteminin davalı doktor tarafından daha güzel bir görünüme kavuşturulacağı yönünde bir garanti verilmesi niteliğinde olduğu gözetildiğinde, hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu yönündeki görüş yeterli olmayıp, ayrıca davacının isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen yüz germe ve karından yağ dokusu alma ile ilgili olarak; hekimin edimini yerine getirip getirmediği ya da komplikasyon olup olmadığı ve komplikasyon konusunda aydınlatma görevinin yerine getirilip getirilmediği ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılıp yapılmadığı hususları tartışılıp değerlendirilmek üzere, aralarında akademik kariyere sahip üniversitelerden seçilecek Estetik Plastik ve Rekonstrüktif cerrahisi konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle gerektiğinde muayene edilmek suretiyle, dosyadaki belge ve bilgiler incelenerek alınacak rapora yapılacak itirazlar da dikkate alınıp hekim ve istihdam eden sıfatıyla davalı hastane işleticisinin sorumluluğu saptanıp, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yetersiz rapora dayanılarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. ...
...
..."