Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
İstinaf Nedir?
İstinaf, Türkiye'de 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren uygulamaya konulan, ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların hem maddi hem de hukuki yönden yeniden incelenmesini sağlayan bir kanun yoludur. İstinaf, temyizden farklı olarak sadece hukuki inceleme yapmaz; aynı zamanda davanın esasına ilişkin yeni bir değerlendirme yapabilir ve delilleri tekrar inceleyebilir. Bu kanun yolu, adil yargılanma hakkını güçlendirmek, hatalı kararların düzeltilmesini sağlamak ve yargılamanın iki aşamalı olarak yapılmasını temin etmek amacıyla getirilmiştir. Hukuk, ceza ve idari yargı alanlarında kullanılabilen istinaf yolu, Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM) ve Bölge İdare Mahkemeleri (BİM) tarafından incelenir. Hukuk mahkemeleri tarafından verilen kararlar Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf incelemesine tabii tutulur. İstinafın amacı, yerel mahkemelerde yapılan yargılamada meydana gelmesi olası hataların önüne geçmek ve vatandaşların adalet sistemine güvenini artırmaktır.
İstinaf incelemesinin kendine özel başvuru süresi, yargılama aşamaları ve usulü söz konusu olmaktadır. Bu hususlardan herhangi birine ilişkin en küçük bir eksiklik, çok büyük hak kayıplarına sebebiyet verebilir. Örneğin makalemizin devamında detaylı olarak açıklayacağımız istinafa başvuru süresi ya da istinaf mercii olan bölge adliye mahkemelerinin istinaf talepleriyle bağlı oluşu gibi hususların gözden kaçırılması durumunda fiilen, gerçekte haklı olunsa bile, hukuken haksız çıkılması söz konusu olabilecektir.
Bu makalemizde hukuk yargılamaları açısından istinaf incelemesini tüm yönleriyle ve detaylı bir şekilde siz değerli okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.
Hangi Kararlar İstinaf Edilebilir?
Hukuk yargılamasında istinaf kanun yoluna başvurulabilecek kararlar, belirli parasal sınır ve dava türlerine göre değişiklik göstermektedir. Türkiye'de hukuk davalarında istinaf yoluna başvurulabilecek kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 341. maddesinde düzenlenmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 341. Maddesine Göre: "(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir: a) Nihai kararlar. b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar. (2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir."
Burada önemli bir not düşmek gerekir, her ne kadar yukarıda alıntılamış olduğumuz kanun hükmünde, konusu malvarlığına ilişkin olan davalarda kesinlik sınırı 3.000 Türk Lirası olarak belirlenmişse de, bu tutar her yıl enflasyona göre güncellenmekte olup 2024 yılı itibarıyla, malvarlığına ilişkin davalarda ilk derece mahkemelerinin verdiği nihai kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilmesi için kararın konusu 28.250 TL'yi aşmalıdır. Malvarlığı dışındaki davalarda ise istinaf için herhangi bir parasal sınır uygulanmamaktadır. Ayrıca, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddedilmesi veya kabulü gibi ara kararlara karşı da istinaf başvurusu yapılabilir.
İlk derece mahkemesinin kararı hukuka aykırıysa, taraflar istinaf mahkemesine başvurup kararı hem hukuki hem de maddi açıdan yeniden değerlendirebilirler. Ancak, kesin olarak belirtilen ve kamu düzenine aykırılık içermeyen kararlar istinafa tabi değildir.
Özetle, hukuk davalarında istinafa başvurulabilecek kararlar, davanın türüne, kararın parasal değerine ve dava içeriğine göre belirlenmektedir. Bu durum, yargılamanın daha adil bir şekilde ve daha hızlı sonuçlanmasını sağlamak için öngörülmüştür.
İstinaf Başvurusu Nasıl Yapılır?
İstinafa başvuru, kararın taraflara tebliğinden itibaren yasal süreler içerisinde yapılmalıdır. İstinaf başvuru süresi içerisinde istinaf dilekçesi hazırlanarak, kararı veren ilk derece mahkemesine sunulur. Dilekçede, istinaf sebepleri ve hukuka aykırılıklar açıkça belirtilmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 342. Maddesine Göre: "(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. (2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur: a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri. b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri. c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı. ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih. d) Kararın özeti. e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi. f) Talep sonucu. g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası. (3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır."
İstinaf kanun yoluna başvuru aşamasında, istinaf kanun yoluna başvuru sebeplerinin istinaf dilekçesi içerisinde açık, net ve anlaşılır bir şekilde sunulması hayati önem taşır çünkü mahkeme, kamu düzenini ilgilendiren istisnai haller haricinde bu gerekçeler doğrultusunda inceleme yapacaktır. Bu nedenle dava takibinde olduğu gibi istinaf sürecinde de alanında uzman bir avukat meslektaşımızdan hukuki danışma ve temsil hizmeti alınması şiddetle tavsiye edilmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 343. Maddesine Göre: "(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir. (2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir. (3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır. (4) Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir."
Görüldüğü üzere istinaf dilekçesinin kararı veren mahkeme haricinde başka bir yer mahkemesine verilmesi kanunen mümkündür. Ancak olası hak kayıplarının önüne geçilebilmesi ve sürecin mümkün olabilecek en hızlı şekilde sonuç doğurabilmesi için istinaf başvuru dilekçesinin, istinaf başvurusuna konu edilmekte olan kararı veren mahkemeye sunulması tavsiye edilir.
İstinaf Başvuru Süresi Ne Kadardır?
Hukuk davalarında istinaf kanun yoluna başvuru süresi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 345. Maddesinde düzenlenmiş olup gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta olarak belirlenmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 345. Maddesine Göre: "(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
Ancak tebligatın davanın tarafı olan vatandaşa değil de, davacı veya davalının vekilinin UETS adresine yapılması durumunda bu iki haftalık süreye 5 günlük okunma süresi eklenmektedir. Bu süre içinde taraflar, mahkemenin vermiş olduğu kararı istinaf incelemesi için bir üst mahkemeye taşıyabilirler. Başvuru süresi, kararın taraflara gerekçeli olarak tebliğ edilmesiyle başlar. İlk derece mahkemesinin kararı kısa olarak açıklandığında, gerekçeli kararın daha sonra yazılması beklenir ve tebliğ ile birlikte süre işlemeye başlar. Dolayısıyla mahkemede hükmün gerekçesiz olarak okunması ve taraflara tefhim edilmesi halinde henüz gerekçeli karar yazılıp taraflara tebliğ edilmemiş olacağından istinaf süresi de başlamamış olacaktır.
İstinaf başvurusu, kararı veren ilk derece mahkemesine verilecek bir dilekçeyle yapılır. Bu dilekçede başvurunun gerekçeleri açıkça belirtilmeli ve hangi hususlarda hukuka aykırılık olduğu gösterilmelidir. İstinaf başvurusunun yapılabilmesi için gerekli harçlar da ödenmelidir (HMK m. 344).
İstinaf başvuru süresinin kaçırılması durumunda kural olarak istinafa başvuru hakkı kaybedilir. Ancak sürenin elde olmayan sebeplerle kaçırılması durumunda HMK 95. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan eski hale getirme hükümlerinden yararlanılabileceği gibi usulsüz tebligat gibi hallerde de istinaf incelemesinin gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir. Bu tip durumların varlığı halinde mutlaka alanında uzman bir meslektaşımızla görüşülmesi ve meselenin profesyonel olarak ele alınması gerekecektir.
İstinaf Dilekçesine Cevap
İstinaf dilekçesine cevap verilmesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 347. maddesi gereğince mümkündür ve karşı tarafın hakkıdır. İstinaf başvurusu yapıldıktan sonra istinaf dilekçesi, kararı veren mahkeme tarafından karşı tarafa tebliğ edilir ve karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesi sunabilir.
Bu süre içinde verilen cevap dilekçesi, başvuruyu yapan tarafın iddialarına ve istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlara yönelik olarak verilecek yanıtları içerir. Cevap dilekçesi, karşı tarafın iddialarına karşı güçlü bir savunma oluşturulması açısından önemlidir. Cevap dilekçesi vermek zorunlu değildir, ancak verildiğinde istinaf mercii tarafından dikkate alınır. Cevap dilekçesinin verilmemesi durumunda, istinaf başvurusundaki iddiaların kabul edilmiş olduğu sonucuna varılmaz. Mahkeme, dilekçeye cevap verilmemiş olsa bile başvuruyu kanunda belirlenen usul ve esaslar dahilinde inceleyerek somut olaya uygun düşecek şekilde hakkaniyetli bir karar vermek durumundadır.
İstinaf Mercii Nezdinde Yargılama Süreci
İstinaf mahkemeleri nezdinde yargılama süreci:
Ön inceleme aşaması,
Duruşmalı veya duruşmasız olarak işin esasına girilmesi ve
Karar aşaması
olmak üzere üç alt başlık halinde ele alınabilir.
a) Ön İnceleme Aşaması
Ön inceleme aşaması, yargılamanın hızlı ve etkin ilerlemesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Hukuk yargılamasında istinaf kanun yolunda ön inceleme aşaması, Bölge Adliye Mahkemesi'nin (BAM) başvuruyu kabul ettikten sonra yaptığı ilk değerlendirme aşamasıdır. Bu aşama, dosyanın esasa geçip geçmeyeceğini belirlemek amacıyla yapılır. Ön inceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun (HMK) 352. maddesi çerçevesinde düzenlenmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 352. Maddesine Göre: "(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir: a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması, b) Kararın kesin olması, c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması, ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi (2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir. (3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır."
Ön inceleme aşamasında, BAM dosya üzerinde herhangi bir tarafı dinlemeksizin inceleme yapar. Ayrıca bu aşamada işin esasına girilmez. Mahkeme, başvurunun süresinde olup olmadığını, başvurunun yapılabilmesi için gereken şartların yerine getirilip getirilmediğini ve başvurunun usulüne uygun bir şekilde gerekçelendirilip gerekçelendirilmediğini kontrol eder. Örneğin, başvurunun istinaf yoluna elverişli olup olmadığını ve başvuru dilekçesinde hukuka aykırılık iddialarının açıkça belirtilip belirtilmediğini inceler. Eğer başvuruda belirtilen sebepler, kanuni şartları taşımıyorsa ya da başvuruda bir eksiklik varsa, BAM bu aşamada başvuruyu reddedebilir ve işin esasına girmez.
b) İnceleme ve İşin Esasına Girilmesi
İstinaf kanun yoluna başvurulması ve başvurunun ön inceleme şartlarını sağladığının anlaşılması durumunda istinaf incelemesi gerçekleştirilir. Bu aşamada istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 353. maddesindeki şartları sağlayıp sağlamadığına göre işin esasına girilip girilmemesine ve istinaf incelemesinin duruşmalı veya duruşmasız yapılmasına karar verilir. Eğer istinaf başvurusuna konu dosya, aşağıda alıntıladığımız HMK 353. maddesindeki şartları sağlıyorsa, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilecektir. Aşağıda iki farklı durumu kendi alt başlıkları altında detaylı olarak açıklıyor olacağız.
b.1) İstinaf İncelemesinin Duruşmasız Yapılması
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun(HMK) 353. maddesine göre, ön inceleme aşamasında dosyada eksiklik bulunmadığının anlaşılması ve incelemeye geçilmesi sonrasında bazı hallerde, istinaf incelemesi duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden sonuçlandırılabilir. Bu tür durumlarda Bölge Adliye Mahkemesi, bazı usuli eksiklikler veya hukuka aykırılıklar nedeniyle karar verebilir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 353. Maddesine Göre: "(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir: 1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması. 2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması. 3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması 4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması. 5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına karar verilmiş olması. 6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması. b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir."
Görüldüğü üzere istinaf incelemesinin duruşma olmaksızın gerçekleştireceği haller, Hukuk Muhakemesi Kanunumuzun 353. maddesinin 1. fıkrasının a. ve b. bentlerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir.
HMK 353/1-a. bendinde yer alan hallerin varlığı durumunda, dosya üzerinden yapılan inceleme üzerine duruşma yapılmaksızın ve esasa ilişkin inceleme gerçekleştirilmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilir. Buna göre davaya bakması yasak olan bir hâkimin karar vermiş olması ya da haklı bir ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması durumunda, mahkeme duruşma yapmadan dosyayı geri gönderir. Aynı şekilde, mahkemenin yetkisiz veya görevli olmadığı bir konuda karar vermiş olması ya da diğer dava şartlarına aykırılık bulunması halinde de duruşma yapılmaksızın dosya geri gönderilebilir. Usule aykırı bir şekilde davaların birleştirilmesi veya ayrılması gibi kararlar da bu kapsamdadır. Bunun yanı sıra, mahkeme, uyuşmazlığın çözümü için önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olduğu hallerde ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olduğunun tespiti halinde, duruşma yapmadan dava dosyasını kararı veren mahkemeye geri gönderebilir. Bölge adliye mahkemesinin, ilk derece mahkemesi tarafından gerçekleştirilen bu tip hataları belirlemesi halinde esası incelemeye gerek kalmaksızın karar kaldırılır ve dosya yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine iade edilir.
HMK 353/1-b. bendindeki hallerde ise, yine duruşma yapılmaz ancak HMK 353/1-a. bendindeki hallerden farklı olarak işin esasına girilerek karar verilir. İncelenen mahkeme kararının hem usul hem de esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılırsa başvurunun esastan reddine karar verilir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun uygulanmasında hata yapıldığı takdirde, yeniden yargılama yapılmasına gerek duyulmadan ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek karar verilebilir. Yargılamada tespit edilen eksikliklerin tamamlanması duruşma yapılmasını gerektirmiyorsa, işin esasına girilerek başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında karar verilebilir.
b.2) İstinaf İncelemesinin Duruşmalı Yapılması
Yukarıda alıntılamış olduğumuz Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 353. maddesinde belirtilmiş olan haller haricinde istinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılır. Bu durum, HMK 356. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 356. Maddesine Göre: "(1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir. (2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir."
İstinaf incelemesinin duruşmalı olarak gerçekleştirilmesi halinde duruşmaya gelinmemesi ve ilgili bölge adliye mahkemesi tarafından belirtilen giderlerin ödenmemesi durumunda HMK 358. madde hükmü uygulanır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 358. Maddesine Göre: "(1) Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içinde avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir. (2) Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir. (3) Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları takdirde tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir."
Kanun hükmünde açıkça düzenlenmiş olduğu üzere mazeretsiz olarak duruşmaya gelinmemesi durumunda tarafların yokluğunda tahkikat süreci tamamlanır ve karar verilir. Ancak belirtilen giderin iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içerisinde yatırılmaması durumunda, giderin yatırılmasını gerektiren ilgili işlem inceleme konusu edilmeksizin karar verilmesine olanak bulunmuyorsa başvuru tümden reddedilir. Dolayısıyla olası hak kayıplarının önlenmesi adına istinaf kanun yoluna başvuru sonrasında da tebligat süreci eksiksiz bir şekilde ve dikkatle takip edilmeli ve yapılması gereken hususlar tek tek tespit edilip gereği yerine getirilmelidir.
c) Karar Aşaması ve Gerekçeli Karar İlkesi
İstinaf incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesi tarafından HMK 359 maddesine uygun olarak hüküm kurulur. İstinaf incelemesi sonucunda karar verildiğinden bahsedilebilmesi için gerekçeli kararın yazılıp ilgililere tebliğ edilmiş olması gerekir. Şayet istinaf incelemesi sonucunda verilecek olan karar temyiz kanun yoluna açıksa, temyize başvuru süreleri gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlar.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 359. Maddesine Göre: "(1) Karar aşağıdaki hususları içerir: a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları. b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri. c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti. ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti. d) İleri sürülen istinaf sebepleri. e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep. f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi. g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları. ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi. (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. (3) Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir. (4) Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılır."
Burada özellikle belirtmemizde fayda olan bir husus da şudur ki, kararın gerekçeli olması demek, ilk derece mahkemeleri açısından geçerli olduğu gibi istinaf incelemesi açısından da yalnızca tebliğe çıkarılan kararda "gerekçeli karar" ibaresinin yer alması demek değildir. Gerekçeli karar, usule ilişkin bir işlem değildir; hükmün esasının "gerekçeli karar" olma niteliğini haiz olmasıdır. Bu haliyle gerekçeli karar, kaynağını Anayasamızın 36. maddesinden alan hak arama hürriyeti ile adil yargılanma hakkının da çok önemli bir unsurudur. Dolayısıyla hüküm gerekçesinde özellikle HMK 359/1. fıkrasının e. bendinde yer alan hususlar mutlaka derinlemesine irdelenmeli ve açıkça belirtilmelidir.
İstinaf Sonucunda Hangi Kararlar Verilebilir?
Hukuk yargılamasında, istinaf incelemesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) tarafından beş temel karar verilebilir:
İlk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılması: Eğer usule ilişkin ciddi hatalar tespit edilirse (örneğin, yetkisiz bir mahkemede yargılama yapılması ya da hâkimin yasaklı olmasına rağmen davaya bakması gibi), BAM esasa girmeden kararı iptal eder ve dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderir.
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kısmen ya da tamamen kabulüne karar verilmesi: BAM, ilk derece mahkemesinin reddettiği bir davanın yanlış değerlendirilmiş olduğuna kanaat getirirse, davanın kısmen veya tamamen kabulüne karar verebilir.
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın esastan reddi: BAM, ilk derece mahkemesinin kısmen veya tamamen kabul ettiği bir davanın aslında reddedilmesi gerektiğine karar verirse, bu kararı bozup davayı esastan reddedebilir.
İlk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması: Eğer kararın usul ve esasta büyük bir hatası yoksa ancak küçük düzeltmeler yapılması gerekiyorsa (örneğin, maddi bir hata ya da hesap hatası), BAM kararı tamamen kaldırmadan bu eksiklikleri düzeltir.
İstinaf başvurusunun reddi: Eğer BAM, ilk derece mahkemesinin kararının hukuka uygun olduğu veya istinaf başvurusunun usulüne uygun yapılmadığını belirlerse, başvuruyu reddeder ve ilk derece mahkemesinin kararı geçerli olur.
İstinaftan Feragat Nedir, Nasıl Yapılır?
Hukuk davalarında istinaftan feragat, tarafların istinaf yoluna başvurma haklarından vazgeçmesi anlamına gelir. Bu feragat işlemi, gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmesinden sonra gerçekleştirilebilir. Gerekçeli kararın tebliğ edilmesi öncesinde, henüz istinaf süresi başlamamış olacağından dolayı istinaftan feragat mümkün olmamaktadır. Eğer feragat işlemi, istinaf başvurusu yapıldıktan sonra gerçekleşirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmez ve ilk derece mahkemesi, başvurunun reddine karar verir. Ancak, dosya istinaf mahkemesine gönderildikten ve henüz karar verilmeden önce feragat edilirse, feragatin gereğini ilgili bölge adliye mahkemesi yerine getirecektir.
Feragat işlemi, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Bu, istinaf yoluna başvurma hakkından vazgeçen tarafın, kararın tüm sonuçlarını kabul ettiği anlamına gelir. Feragat beyanı tek taraflı bir işlem olup, karşı tarafın onayına ihtiyaç duyulmaz. Dilekçe, mahkemeye sunulduğunda feragat işlemi hüküm doğurur ve dava dosyası kapatılır. İstinaf başvurusundan feragat, dilekçe ile yapılır ve bu dilekçe ilk derece mahkemesine veya dosya Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderildiyse oraya sunulur.
İstinaf başvurusundan feragat edildiğinde, dava dosyası kesinleşir ve karara karşı başka bir başvuru yolu kalmaz. Bu yüzden, feragat işlemi yapmadan önce bu durumun sebep ve sonuçlarının masaya yatırılması ve en iyi şekilde değerlendirmeye tabii tutulması önerilir.
İstinaf İncelemesine Konu Edilebilecek Hususlar Nelerdir?
İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararlar, esas ve usul yönünden hukuka aykırılıklar, hakim hatası ve hükmün niteliği gibi birçok farklı sebebe dayalı olarak istinaf başvurusuna konu edilebilir.
Örneğin:
Verilen hükmün kanuna aykırı olması, mahkemenin hukuka aykırı bir karar vermesi,
Hukuka aykırı bir delil kullanılması,
Usul kurallarının ihlal edilmesi,
Kararın gerekçesiz veya yetersiz gerekçeli olması,
Maddi vakaların yanlış değerlendirilmesi,
Delillerin eksik veya hatalı incelenmesi,
Hatalı sonuç çıkarılması,
Tarafların dinlenme hakkının ihlal edilmesi,
Mahkemece taraflara usulüne uygun tebligat yapılmaması,
Duruşma sırasında taraflardan birinin savunma hakkının kısıtlanması,
Tarafsızlık ilkesinin ihlali, hakimin reddi sebeplerinin dikkate alınmamış olması
gibi birçok farklı nedenle istinaf başvurusunda bulunulabilir.
İstinaf Harç ve Masraflarının Yatırılması
İstinaf başvurusu yapılırken istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinin mahkemeye verilmesinin yanında, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli olan harçlar ve giderler de ödenmelidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 344. Maddesine Göre: "(1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır."
Harç ve masrafların hiç ödenmemesi ya da eksik ödenmesi halinde mahkeme tarafından ilgiliye 1 haftalık kesin süre verilir ve bu süre sonunda da ödeme gerçekleştirilmemesi durumunda başvurudan vazgeçmiş sayılır.
İstinaf Yargılaması Ne Kadar Sürer?
Hukuk davalarında istinaf incelemesi, başvurunun yapılmasından itibaren ortalama 6 ay ile 1 yıl arasında sonuçlanmaktadır. Ancak bu süre, davanın niteliğine, dosyanın karmaşıklığına, mahkemenin iş yüküne ve istinaf aşamasındaki işlemlerin hızına göre değişiklik gösterebilir.
İstinaf süreci, yukarıda izah ettiğimiz üzere dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne ulaşması sonrasında ön inceleme ile başlar. Eğer dosya şekil ve usul yönünden uygun bulunursa, esasa ilişkin incelemeye geçilir. Bu aşamada duruşma yapılması gereken durumlarda yargılama süresi biraz daha uzayabilir. Ayrıca, yoğun iş yükü olan bölgelerde yetkili ve görevli Bölge Adliye Mahkemelerinde yargılamanın tamamlanması, bu mahkemelerin daha fazla iş yüklerinin bulunması sebebiyle daha fazla zaman alabilir.
İstinaf süresinin ne kadar süreceği mahkemeden mahkemeye farklılık gösterdiği için kesin bir zaman belirtmek zor olsa da, genellikle istinaf yargılamasının ortalama olarak 1(bir) yıl kadar bir süre alabileceğini söyleyebiliriz.
İstinaf Kesinleşme Sınırı 2024
2024 yılında adli yargıda istinaf kesinleşme sınırı, 28.250 TL olarak belirlenmiştir. Bu sınır, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun (HMK) 341/2. maddesi kapsamında, ilk derece mahkemelerinde verilen kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulabilmesi için belirlenmiş bir parasal eşiği ifade eder. Eğer bir kararın konusu bu miktarın altında ise, bu kararlar kesin kabul edilir ve istinaf yoluna başvurulamaz. Bu düzenleme, yargı sisteminin daha hızlı işlemesini sağlamak ve gereksiz başvuruların önüne geçmek amacıyla uygulanmaktadır.
Bu sınır, esasen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 341/2. maddesi kapsamında 3.000 TL olarak düzenlenmiştir ancak mezkur kanunun düzenlenmesi akabinde geçen her yıl, Vergi Usul Kanunumuzun mükerrer 298. maddesi gereğince yeniden değerleme oranına göre artırılmaktadır. 2024 yılı için yeniden değerleme oranı %58,46 olarak belirlenmiş ve bu oran istinaf sınırının güncellenmesinde dikkate alınmıştır.
İstinaf Aşamasında Yeni Delillerin Sunulması
Kural olarak istinaf aşamasında, ilk derece mahkemesinde gerçekleştirilen yargılama esnasında sunulmamış olan delillerin ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu durum HMK 357. maddesinde açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Ancak:
İlk derece mahkemesinde ileri sürülmüş olup da mahkeme tarafından dikkate alınmayan deliller istinaf aşamasında da sunulabileceği gibi,
Kamu düzenini ilgilendiren hususlara ilişkin deliller(örneğin müşterek çocuğun velayetine ilişkin dava çocuğun üstün yararını ilgilendirmektedir ve dolayısıyla kamu düzenine ilişkindir) ile
Daha önce mücbir sebepler nedeniyle sunulması mümkün olmamış olan delillerin de istinaf aşamasında sunulması ve bölge adliye mahkemeleri tarafından dikkate alınması mümkündür.
İstinaf ve Temyizin Farkları Nelerdir?
İstinaf ve temyiz, birbirinden apayrı iki farklı kanun yoludur. Her iki kanun yolunda da benzer özellikler söz konusu olabilmektedir. Örneğin her iki kanun yolunda da hukuki denetim imkanı sağlanmaktadır. Ancak bu iki kanun yolunun işlevleri, kapsam ve süreçleri birbirinden farklılık göstermektedir. Bu temel farklılıkları sıralamamız gerekecek olursa:
İstinaf incelemesinde hem maddi vakıa hem de hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirilir. Dolayısıyla istinaf mercii bölge adliye mahkemeleri delillerin yeniden incelenmesi ve maddi gerçeklerin tekrar değerlendirilmesine yetkilidir. Oysa temyiz kanun yolunda yalnızca hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirilir. Bu nedenle temyiz incelemesinde delillerin doğruluğu veya vakıa tespitleri yeniden değerlendirilmez. Ancak uygulamada kimi zaman, özellikle açık hukuka aykırılıklar bulunan kararların temyiz incelemelerinde, Yargıtay kararlarında da bu tip vakıa ve delil incelemelerinin yapıldığı görülmektedir.
Her iki kanun yolu için başvuru sınırları da birbirinden çok farklıdır. Örneğin 2024 yılı için istinaf sınırı 28.250 olarak belirlenmişken, temyiz sınırı duruşmasız işler için 378.290 TL ve durulmalı temyiz incelemeleri için 567.520 TL'dir.
İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını onayabilir, kararı kaldırabilir, dosyayı yeniden incelenmesi gereken hususları incelemek üzere ilk derece mahkemesine gönderebilir veya kararı kaldırarak doğrudan kendisi dosyayı ele alıp esasa ilişkin yeni hüküm kurabilir. Oysa temyiz incelemesi gerçekleştiren Yargıtay, yalnızca kararı onayabilir, düzelterek onayabilir veya kararı bozup yeniden incelenmek üzere ilgili mahkemeye gönderebilir. İstinaf incelemesinde olduğu gibi dosyayı ele alıp esasa ilişkin olarak yeni hüküm kuramaz.
İstinaf incelemesinde duruşma açılması oldukça yaygındır, hatta HMK 353. maddesindeki haller haricinde incelemenin duruşmalı yapılması esastır denilebilir. Ancak temyiz incelemesi genellikle dosya üzerinden yapılır ve duruşma açılması istisnaidir. Bu durumun en büyük sebebi istinaftan farklı olarak vakıa incelemesi yapılmaması yalnızca hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirilmesidir.
İstinaf İncelemesinde İstinaf Sebeplerine Bağlılık
İstinaf incelemesinde istinaf sebepleriyle bağlılık (taleple bağlılık) ilkesi, istinaf mahkemesinin incelemesini sadece tarafların ileri sürdüğü sebepler ve talepler çerçevesinde yapacağı anlamına gelir. Bu ilke, Türk hukuk sisteminde yer alan önemli bir usul kuralıdır ve mahkemelerin yetkilerini sınırlayarak tarafların adil bir şekilde yargılanmasını sağlamayı amaçlar.
İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını inceleyip değerlendirirken, sadece tarafların dilekçelerinde belirttiği sebeplerle sınırlı olarak karar verir. Taraflar, istinaf başvurusunda açıkça hangi sebeplerle kararın bozulmasını istediklerini belirtmek zorundadır. Bu sebepler, hukuka aykırılık iddialarını, usul hatalarını ya da esas yönünden hataları içerebilir. İstinaf mahkemesi, sadece bu sebepler üzerinden bir inceleme yapar ve istinaf başvurusunda yer almayan hususlar hakkında resen (kendiliğinden) bir karar vermez.
Ancak her ne kadar kural olarak istinaf incelemesi istinaf sebepleri ile bağlı olarak yapılacak olsa da, bu ilkenin bazı istisnaları vardır. Özellikle, istinaf mahkemesi kamu düzenine aykırılık tespit ettiğinde, istinaf sebepleriyle bağlı kalmaksızın inceleme yapabilir. Kamu düzeni ile ilgili hususlar, örneğin ceza davalarında ağır cezalara veya hukuk davalarında tarafların temel haklarına ilişkin önemli ihlaller gibi konuları içerir. Bu durumda, istinaf mahkemesi tarafların ileri sürmediği hataları da inceleyip düzeltebilir.
Taleple bağlılık ilkesi, yargılamanın daha etkili ve düzenli yürütülmesi için getirilmiş bir ilkedir. Bu ilke sayesinde istinaf mahkemesi, yalnızca tarafların ortaya koyduğu itiraz noktalarına odaklanır ve incelemeyi gereksiz yere genişletmez. Aynı zamanda, mahkemelerin tarafsızlığını ve tarafların talepleri dışında bir karar verilmesini engelleyerek adil yargılama ilkesini de güvence altına alır.
İstinaf Aşamasında Islah
Islah, tarafların davaya ilişkin olarak ileri sürdükleri talepler veya savunmalarındaki hata ve eksiklikleri gidermelerini sağlar. Davanın konusu, talepler veya hukuki sebeplerin değiştirilmesi, dava dilekçesindeki maddi veya usuli hataların düzeltilmesi, iddia veya savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi, yanlış bir hukuki sebebe dayalı dava açılması durumunda hukuki sebebin düzeltilmesi gibi nedenlerle ilk derece yargılamasında tahkikat süreci sona ermeden öncesinde ıslah dilekçesi sunulabilmektedir.
İstinaf aşamasında ıslah dilekçesi sunulması iddia veya savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle ıslah yoluna başvuru gerektiren bir durumun varlığı halinde, ilk derece yargılaması sürecinde ıslah dilekçesinin sunulması ve ıslahın istinaf aşamasına bırakılmaması elzemdir.