Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
İş Kazası Nedir?
İş kazası, kısaca: İşçinin işyerinde veya işverenin görevlendirmesi ile işyeri dışında çalışma fiilini sürdürdüğü esnada meydana gelen ve işçinin hemen veya sonradan, bedenen ya da ruhen engelli hale gelmesine sebebiyet veren olaydır.
İş kazası, 4857 sayılı İş Kanunumuz, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuz ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuz ile diğer ilgili iş hukuku mevzuatında düzenlenmiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunumuzun 3/1-g. Maddesine Göre: "İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı" şeklinde tanımlanmaktadır.
Madde metninde yer alan "işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle" ifadesinden açıkça anlaşılabileceği üzere, iş kazasının meydana gelmiş olması için kazanın işyerinde gerçekleşmiş olması şartı aranmayacaktır. Kaza, işyerinde meydana gelmiş olmasa dahi, işin yürütülmesi nedeniyle meydana gelmişse iş kazası şeklinde tanımlanır. Aynı durum, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13. maddesinin 1. fıkrasında çok daha detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13/1. Maddesine Göre: "İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır."
Hangi Durumlarda İş Kazasının Varlığından Söz Edilebilir?
Hangi durumların iş kazası sayılacağı hususu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yukarıda, bir üst başlık altında alıntılamış olduğumuz 13. maddeye göre:
İşçinin işverene ait işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen her türlü bedensel veya ruhsal zararlar iş kazası sayılır. Örneğin, işyerinde işçinin beyin kanaması geçirmesi, felç kalması ya da işyerinde gerçekleşen kalp krizi de iş kazası kabul edilir. Bu şekilde işyerinde meydana gelen zararların iş kazası olması için, yapılan iş nedeniyle zararın meydana gelmiş olması şartı aranmaz, işyerinde gerçekleşmiş olması olayın iş kazası olarak nitelendirilmesinde yeterlidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 2004/21-529 Esas ve 2004/527 Karar sayısı ile verilmiş olan 13.10.2004 tarihli kararda, her ne kadar illiyet bağının(nedensellik bağı) iş kazasının bir unsuru olarak ele alınması gerekecek olsa da, zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içerisinde değerlendirme yapılması ve dar bir yoruma gidilmemesi yönünde hüküm kurulmuştur. Bu nedenle işçinin işyerinde kalp krizi geçirmesi gibi yapılan işle alakalı olup olmadığı konusunda kafa karıştıran olayların da işyerinde çalışma esnasında gerçekleşmiş olmasından mütevellit iş kazası olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir.(Bakınız: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/3429 E., 2013/26001 K. sayılı kararı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/10479 E., 2017/1119 K. sayılı kararı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/6715 E., 2020/6531 K. sayılı kararı)
İşçinin, işveren tarafından görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda maruz kaldığı zararlar iş kazası kabul edilir. Örneğin işveren tarafından malzeme almak için işyeri dışında bir yere gönderilen işçinin başına, bu görevi yerine getirirken gelen olaylar da iş kazası olarak nitelendirilebilmektedir.
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılmakta olan ve çocuk emziren kadın işçinin, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda(süt izni) maruz kaldığı kazalar iş kazası sayılır.,
İşçinin, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen her türlü kaza iş kazasıdır. Bu tür kazalara genellikle "trafik iş kazası" denir.
İş kazası kavramını örneklerle somutlaştırmamız gerekecek olursa:
İşyerinde bir çuvalın ağzını bağlayabilmek için iplik kesmeye çalışırken işçinin gözüne makas batması,
İşyerinde rahatsızlanan işçinin, işveren tarafından istihdam edilen ve işyerinde hazır tutulan sağlık görevlisinin yaptığı ağrı kesici iğnenin sinire denk gelmesi nedeniyle yaşadığı siyatik zedelenmesi,
İşveren tarafından mal alımı için işyerinden başka bir konumda görevlendirilen işçinin, işin yapılması esnasında yaşadığı kazalar,
İnşaat sahasında çalışan bir işçinin yüksekten düşerek yaralanması ya da hayatını kaybetmesi,
Fabrikada çalışan bir işçinin, fabrikada bulunan bir makinenin parçasına sıkışarak yaralanması ya da ölmesi,
Bir kimya laboratuvarında çalışan işçinin, tehlikeli kimyasallara temas etmesi sonucunda sağlık sorunları yaşaması,
Elektrikle ilgili işler yapan bir işçinin, yanlış bir bağlantı veya dikkatsizlik sonucu elektrik çarpması yaşaması,
İşverenin görevlendirmesi ile işyeri dışına çıkan bir işçinin yolculuk esnasında trafik kazası yaşaması
hallerinin tamamı iş kazası olarak sayılabilecektir. Dolayısıyla bu ve benzeri hallerde iş kazasının varlığı ortadadır. Aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere bu hallerde Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirimde bulunulması gerekecektir.
İş Kazası Halinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
İş kazasının meydana gelmesi durumunda öncelik, kaza nedeniyle mağduriyet yaşayan işçinin sağlığı olmalıdır. Bu nedenle ilk iş, yetkin ve eğitimli kişilerce işçiye ilk yardım ve acil müdahale yapılması ve işçinin sağlık durumunun güvence altına alınması olmalıdır. Mümkünse kaza anında, mümkün değilse kaza sonrasında ancak gecikmeksizin kolluk birimlerine haber verilmelidir. Çünkü her ne kadar iş kazası söz konusu olsa dahi, meselenin adli yargıya taşınması ihtimalinin de söz konusu olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Kaza yeri ile olası deliller tespit edilip korunmalı, tanıklar ile deliller bir arada değerlendirilerek olayın tespiti doğru bir şekilde sağlanmalıdır.
Mevzuatta yer alan iş kazası bildirim sürelerine önem verilmeli ve yaşanan iş kazası, en geç üç iş günü içerisinde işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) bildirilmelidir. İşveren tarafından iş kazası bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmesi, SGK tarafından idari para cezasına karar verilmesine sebebiyet verecek nitelikte bir davranıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi veya işveren tarafından yapılan başvuru üzerine olayın iş kazası olmadığı tespit edilmişse ya da SGK'ya bildirimde bulunulması gerekmesine rağmen bildirimde bulunulmamışsa, işçi tarafından yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespiti istemiyle iş kazasının tespiti davası açılabilir. Zaten unutulmamalıdır ki, olaya ilişkin olarak herhangi bir resmi iş kazası tespiti söz konusu değilse, iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında işçiye iş kazası tespiti davası açması için süre verilir ve söz konusu davanın sonucu tazminat davası için bekletici mesele yapılır.
İş kazası sonucunda işçinin ruh ve vücut bütünlüğünde meydana gelen eksilmenin nitelik ve niceliği ile işçi ve işverenin kusur durumlarına göre işçiye SGK tarafından maluliyet aylığı bağlanabileceği gibi, işveren tarafından işçi veya işçi yakınlarına maddi ve manevi tazminat ödenmesi de söz konusu olabilir. Sürecin gerektiği gibi profesyonel bir şekilde yürütülmemesi durumunda geri dönülmesi güç hak kayıpları söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla iş kazasına ilişkin her türlü hukuki iş ve işlemin, alanında uzman bir iş hukuku avukatının yardımıyla yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
İş Kazası Tutanağının Tutulması
İş kazası niteliğinde bir olayın meydana gelmesi durumunda işveren veya işyeri yetkilileri tarafından olayın ne zaman ve nasıl gerçekleştiğini tespit eden bir iş kazası tutanağı tutulabilir. Bu tutanak, yaşanan olaya ilişkin olarak gerçekleşmesi olası hukuki uyuşmazlıklarda birçok hususun ispat vasıtası olabilecektir. İş kazası tutanağı: Kaza mağduru işçinin kimlik bilgileri, kazanın meydana geldiği konum, tarih ve saat, kazanın meydana geliş şekli, kaza mağduru işçiye yapılan ilk yardım ve acil müdahaleler, tanık beyanları ve tanıkların kimlik bilgileri gibi kazaya ilişkin bilgileri ihtiva eder. Bu tutanakların Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılacak olan bildirim dilekçesinin ekinde kuruma sunulması mümkündür.
İşveren tarafından iş kazasının olası sorumluluklarından kurtulmak amacıyla iş kazası tutanağının tutulmadığı da sıklıkla görülebilmektedir. Ancak bu durumda işverenin dürüst, basiretli ve iyiniyetli oluşu sorgulama konusu edilebilir. Ayrıca işveren tarafından işyeri kaza tespit tutanağı tutulmamış ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirim yapılmamış olsa dahi, işçi tarafından iş kazasının tespiti istemli dava açılabilir ve yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir.
İş Kazasının İlgili Kurumlara Bildirilmesi
Bu makalemizde tanımını yapmış olduğumuz iş kazaları, 3 iş günü içerisinde işveren tarafından doğrudan veya taahhütlü posta yoluyla Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmelidir. Bu süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde gerçekleşmesi durumunda olayın öğrenilmesi tarihinden itibaren başlar.
Kanunda belirtilmiş olan üç günlük süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na(SGK) iş kazası bildiriminde bulunmayan işveren, idari para cezası ve başkaca yaptırımlara maruz kalır. Bu yaptırımların en başında SGK tarafından işçiye ödenecek olan geçici iş göremezlik ödeneğinin bildirim yapılana kadar geçen süre için işverenden tahsil edilir. Yani Sosyal Güvenlik kurumu bildirimden sonraki süre için işçiye ödenecek olan iş göremezlik ödeneğini kendisi karşılayacaktır, ancak bildirim tarihi öncesinde yapılacak olan ödemeler işverene yükletilecektir.
Bu durum, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 4. maddesinin 1. fıkrasının b. bendinde sayılan bağımsız çalışan sigortalılar için farklı düzenlemeye tabiidir. Bu kimseler yaşadıkları iş kazasını SGK'ya kendileri bildirmelidirler; bildirimde bulunulmamasının yaptırımı ise bildirim tarihine kadar iş göremezlik ödeneği alamayacak olmalarıdır.
İş Kazası Nedeniyle Açılabilecek Olan Davalar
İş kazası nedeniyle somut olayın gereklerine göre farklı davalar açılması gündeme gelebilecektir. Bunlar:
İşverene uygulanan idari yaptırım işleminin iptali davası,
Sigorta şirketlerinin işverene rücu davası,
İş kazası sonrasında haksız yere işten çıkarılan işçinin açacağı işe iade davası,
İş kazası nedeniyle ceza davası
şeklinde sayılabilir. Şimdi bu dava türlerinden önem arz eden bazılarına kısaca değineceğiz.
a) İş Kazasının Tespiti Davası
İş kazasının tespiti davası, bir iş kazasının kuruma bildirilmemesi veya kuruma bildirilmiş olmakla birlikte, kurum tarafından yürütülen inceleme ve soruşturma sonucunda iş kazası olmadığının tespit edilmesi halinde işçi tarafından açılması gereken davadır. Bu dava ile mahkemeden, işçinin başına gelmiş olan olayın hukuki niteliği itibariyle "iş kazası" olduğunun tespit edilmesi istenir. Kazazede işçinin, yaşanılan olayın iş kazası olduğunun tespit edilmesinde menfaati bulunmaktadır. Çünkü bu halde geçici iş göremezlik ödeneği, maluliyet aylığı gibi çeşitli sosyal imkanlardan faydalanması söz konusu olabilmektedir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/2558 E., 2015/5241 K. sayılı kararında: "...Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur. Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında aksine olarak Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer Kurumu da hasım gösterecekleri bir dava ile yine olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler. Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulmasının zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önemli olup bu ihtilaf yani olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurumun yapacağı tahkikata sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı bir ihtilaf olup açılan tazminat davalarında öncelikle çözümü gereken bir husustur." şeklinde yer alan ifadelerle iş kazasına ilişkin tespitin öncelikle Kurum tarafından gerçekleştirileceği ifade olunmuş olup; Kurum tarafından verilen kararlara istinaden, yaşanan olayın iş kazası olduğunun veya iş kazası olmadığının tespitinin taraflarca mahkemeden istenebileceği belirtilmiştir.
İş kazasının tespiti davasını açan işçi tarafından tanık beyanları, işyeri giriş-çıkış kayıtları, işyeri kamera kayıtları veya başkaca elektronik kayıt sistemleri, hastane raporları, olay yerine kolluk intikal eden kolluk personeli tarafından tutulan raporlar, mesajlaşma ekran görüntüleri gibi birçok hukuka uygun delil mahkemeye sunulabilir.
Eğer Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazasına ilişkin herhangi bir tespitte bulunulmamışsa: Maluliyet aylığı, maddi ve manevi tazminat ve geçici iş göremezlik ödeneği gibi imkanlardan yararlanmak isteyen işçi tarafından iş kazasının tespiti istemli dava açılmak zorundadır. Çünkü bu saydığımız hak ve alacaklara hak kazanılabilmesi için yaşanan olayın iş kazası olduğunun yasal olarak tespit edilmiş olması gerekir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 3. maddesinin 3. fıkrası uyarınca iş kazasının tespiti davalarında arabuluculuk dava şartı değildir. Dolayısıyla işçi tarafından arabuluculuk süreci işletilmeksizin doğrudan tespit davası açılabilecektir.
İş kazasının tespiti talebiyle açılacak olan davalara ilişkin detaylı bilgi edinmek için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: İş Kazasının Tespiti Davası
b) İş Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası
İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 13. maddesinde sayılan durumlardan birinin gerçekleşmesi halinde söz konusu olan ve işçinin vücut bütünlüğünde ya da ruh sağlığında zarar meydana getiren olaylara denir. Bedensel veya ruhsal zarara uğrayan işçi, uğradığı bu zararın giderilmesi amacıyla maddi ve manevi tazminat davası açabilir. İş kazası nedeniyle işçi tarafından, işveren veya işveren ile iş kazasına ilişkin sigorta sözleşmesi akdetmiş olan özel sigorta şirketlerine karşı iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK), iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödemeleri yapmamaktadır. Bunun yerine iş kazası veya meslek hastalığı kapsamında çeşitli yardımlar ve aylıklar ödenir(geçici iş göremezlik ödeneği veya maluliyet aylığı gibi). SGK primleri iş kazası sonucunda oluşan maddi ve manevi zararları karşılamaktan ziyade; işçinin tedavi masrafları, geçici iş göremezlik ödeneği ve malullük aylığı gibi yardımları kapsamaktadır.
İşçinin maddi ve manevi zarara uğramış olması halinde bu talepleri ileri süreceği muhatap işverendir. Ayrıca yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi işverenin başkaca özel bir sigorta kuruluşuyla iş kazalarını da kapsayacak şekilde sigorta sözleşmesi akdetmiş olması halinde sigorta şirketine başvurulması da söz konusu olabilmektedir. Aynı şekilde, iş güvenliğine ilişkin olarak gerekli önlemleri alması gereken 3. kişi ve kurumlara karşı da talep ileri sürülebilmekteyse de, ülkemizde meydana gelen iş kazalarında genellikle yalnızca işverene karşı husumet yönlendirildiği görülmektedir. İşveren, rücu edebileceği bir muhatap olması durumunda yapacağı bu ödemeleri ilgili kişi ve kurumlara rücu edebilir.
Bu makalemizde iş kazalarına ilişkin tazminat davalarından kısaca özet halinde bahsedeceğiz, ancak bu konuda detaylı bilgi edinmek istiyorsanız konuya ilişkin olarak emsal Yargıtay kararları eşliğinde hazırlamış olduğumuz makalemizi inceleyebilirsiniz: İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası
b.1) Tazminat Taleplerinin Değerlendirilmesi
Tazminat talebinin değerlendirilmesinde işçinin kendi kusurunun varlığı ve varsa kusur oranı, alınan önlemler, kazanın meydana gelme şekli, kaza sonucunda meydana gelen maddi ve manevi zarar gibi birçok husus değerlendirmeye tabii tutulur. Bu anlamda dava tam kabul veya kısmen kabul-kısmen ret ile sonuçlanabileceği gibi, kusur durumu ve olayın özelliklerine göre ret ile de sonuçlanabilir.
b.2) İş Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
Maddi tazminat: İşçinin hastane masrafları, ilaç giderleri, tedavi masrafları, ekonomik geleceğin sarsılması veya çalışma gücünün azalması gibi nedenlerle uğranılan zararları kapsar. Ölenin yakınları tarafından açılacak olan maddi tazminat davaları, ölenin desteğinden yoksun kalınan miktarı, cenaze masraflarını vb. giderleri de kapsamaktadır.
b.3) İş Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat
Manevi tazminat ise yaralanan işçinin kendisinin veya ölen işçinin yakınlarının, yaşanılan olay nedeniyle yaşadıkları acı, elem, keder ve ızdırap sebebiyle manevi bütünlüklerinde meydana gelen eksilmenin tazmin edilmesi amacıyla talep edilmektedir.
b.4) İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarında Arabuluculuk
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 3/3. maddesindeki açık hüküm gereğince iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davaları açısından arabuluculuk dava şartı değildir. Sonuç olarak iş kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla arabuluculuk süreci işletilmeksizin doğrudan iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.
Ancak bu belirtmiş olduğumuz hususlar, yalnızca dava şartı arabuluculuk sürecine ilişkindir. Taraflar, dava şartı olmasa dahi ihtiyari arabuluculuğa başvurabilir ve aralarındaki uyuşmazlığı ihtiyari arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturabilir.
b.5) İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme: İş Mahkemeleridir, İş Mahkemesi bulunmayan yerlerdeki Asliye Hukuk Mahkemeleri, bu davalara İş Mahkemesi sıfatıyla bakar.
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davalarında yetkili mahkeme ise:
Davalı gerçek veya tüzel kişinin(işverenin), davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi(Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim mahkemesi yetkilidir. Tüzel kişilerin yerleşim yeri, Türk Medeni Kanunumuzun 51. maddesine göre belirlenir, buna göre: "Tüzel kişinin yerleşim yeri, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir"),
İşin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi,
İş kazasının veya zararın meydana geldiği yer mahkemesi ya da
Zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesidir.
c) İş Kazası Nedeniyle Ceza Davası
İş kazası nedeniyle taksirle öldürme, taksirle yaralama, ihmal suretiyle kasten öldürme gibi farklı suç tipleri meydana gelebilir. Yaşanılan her somut olay kendi özelinde değerlendirilir ve olayın niteliğine uygun suç tipleri nedeniyle suç duyurusunda bulunulabilir veya ilgili resmi kişi ve kurumlar tarafından resen inceleme başlatılabilir.
Yaşanılan olay, somut deliller ve tanık beyanlarıyla ele alınmalı ve kusur ile kasıt unsurları dikkatle incelenmelidir. Özellikle işveren ile iş güvenliğinden sorumlu kişiler ve işçinin amirlerine ilişkin olarak bilinçli taksir, basit taksir, olası kast gibi kavramlar üzerinden saptamalarda bulunulur ve yargılamaya ilişkin hukuki belirsizlikler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu anlamıyla şüpheden sanık yararlanır ilkesi, iş kazası nedeniyle yürütülecek olan cezai soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde son derece önem arz etmektedir.
İş Kazası Nedeniyle Yararlanılabilecek Başkaca Hak ve İmkanlar
İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle yararlanılabilecek olan imkanlar, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumuzun 16. maddesinde "İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından sağlanan haklar" başlığı altında düzenlenmiştir. Bu imkanları kısaca ve maddeler halinde:
Geçici iş göremezlik ödeneği,
Sürekli iş göremezlik ödeneği,
Ölen işçinin yakınlarına bağlanacak olan ölüm geliri,
İşçinin kız çocuklarına evlenme ödeneği ve
Cenaze ödeneği
şeklinde sayabiliriz.
Aşağıda, bu imkanları kısaca detaylandırmaya çalışacağız.
a) Geçici İş Göremezlik Ödeneği
Geçici iş göremezlik ödeneği: Bir işçinin iş kazası, meslek hastalığı ya da genel sağlık durumu nedeniyle geçici bir süre boyunca iş göremez hale gelmesi durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) tarafından işçiye aylık olarak gerçekleştirilecek olan ödemedir.
İşçiye ödenecek olan geçici iş göremezlik ödeneği, işveren tarafından değil, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenir. Ancak işveren tarafından kuruma geç bildirimde bulunulması durumunda bildirim tarihine kadar geçen süre için kurum tarafından işverene rücu edilebilmekte ve işveren aleyhine idari para cezasına hükmedilebilmektedir.
Geçici iş göremezlik durumunun saptanmasında Kurum tarafından yetkilendirilmiş olan doktor veya sağlık kurulu raporları dikkate alınır ve çalışmaktan geri kaldığı günlere istinaden işçiye ödeme gerçekleştirilir.
b) Sürekli İş Göremezlik Geliri
Sürekli iş göremezlik geliri, yaşadığı iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle çalışma sürekli iş göremez hale gelen ya da çalışma gücü süreklilik arz edecek şekilde azalan işçilere SGK tarafından ödenen düzenli gelirdir. Bu gelir, işçinin mesleğini sürdüremeyecek durumda olduğunu gösteren, sağlık kurulu raporuna göre bağlanacaktır. İş kazası sonucunda meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış olan işçiler, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacaktır.
c) Ölüm Geliri
Ölüm geliri, ölüm aylığı ile karıştırılmamalıdır. İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ölen işçinin yakınlarına bağlanan gelire, ölüm geliri adı verilmektedir. Ölüm aylığından farklı olarak, ölüm gelirine hak kazanılabilmesi için ölen işçinin sigortalılık süresi, prim günleri vb. hususlar dikkate alınmamaktadır. Sigortalının sürekli iş göremezlik geliri aldığı süre içerisinde ölmesi ya da iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda hayatını kaybetmesi durumunda hak sahipleri ölüm gelirine hak kazanırlar. Dolayısıyla örneğin bir işçi, ilk çalışmaya başladığı gün geçirdiği bir iş kazasında vefat etse bile hak sahiplerine ölüm geliri bağlanacaktır.
Sıkça Sorulan Sorular
İş Kazası Nedir?
İş kazası, işçinin işverene ait işyerinde veya işyeri dışında görevli olarak bulunduğu sırada bedensel ya da ruhsal zarara uğraması durumudur. İş kazası, işin yapılışı sırasında meydana gelebileceği gibi, işyerine ait bir taşıtla işyerine gidiş-geliş sırasında da meydana gelebilir. Ayrıca süt iznini kullanan bir kadın işçinin, emzirme esnasında yaşadığı kazalar da iş kazası sayılır. İş kazası nedeniyle işçiye, somut olayın gereklerine göre maluliyet aylığı bağlanabilir veya duruma göre maddi ve manevi tazminat ödenmesi gerekebilir.
Hangi Durumlar İş Kazası Sayılır?
İş kazalarını örneklerle somutlaştırmamız gerekirse: İşçinin işyerinde kalp krizi geçirmesi, inşaat işçisinin yüksekten düşerek yaralanması ya da hayatını kaybetmesi, fabrikada çalışan işçinin uzuvlarından birini bir makineye kaptırması sonucunda sıkışarak yaralanması veya hayatını kaybetmesi, işverenin görevlendirmesi ile iş için işyeri dışında bulunan işçinin bu yolculuk esnasında yaralanması veya ölmesi gibi olaylar, istisnai bir durum söz konusu olmadıkça kural olarak iş kazası niteliğindedir.
İş Kazası Nasıl İspat ve Tespit Edilmelidir?
Kural olarak bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda işveren tarafından işyeri kaza tutanağı tutulmalı ve söz konusu kaza olayı Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)'ya bildirilmelidir. Bildirim yapılmamışsa ya da yapılan bildirime rağmen yaşanan olay SGK tarafından iş kazası olarak nitelendirilmemişse, işçi tarafından her zaman iş kazasının tespiti davası açılabilir ve tanık beyanı, işyeri kayıtları, sağlık raporları vb. hukuka uygun deliller sunulmak suretiyle, olayın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin olarak mahkemeden talepte bulunulabilir.
İş Kazası Durumunda Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda yapılacak olan ilk iş, kazazedenin sağlık durumunun güvence altına alınması, mümkünse bu konuda eğitimli kişiler tarafından kendisine ilk yardım yapılması ve ambulans ile kolluğun olay yerine intikalinin sağlanmasıdır. İş kazasının meydana geldiği yerdeki deliller toplanmalı ve iş kazasına ilişkin olarak tutanak tutulup SGK'ya bildirimde bulunulmalıdır. Eğer ki olayın iş kazası olduğu hususu çekişmeli ise ya da usulüne uygun bir şekilde SGK tarafından iş kazasına ilişkin olarak karar verilmemişse, işçi tarafından iş kazasının tespiti davası açılabileceği ve olayın iş kazası olduğunun mahkeme tarafından saptanmasını sağlayabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca tüm bu hukuki sürece ilişkin olarak profesyonellerle görüşülmeli ve profesyonel hukuki danışmanlık ile dava temsil hizmeti alınmalıdır.
İş Kazası Nedeniyle Açılan Davalara İlişkin Yargıtay Kararları
İş kazası nedeniyle tazminat davalarında, olayın kurumca iş kazası olarak tespit edilmemiş olduğunun ortaya çıkması durumunda işçiye Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuru yapması ve yapılacak olan bu başvurudan da sonuç alınamaması durumunda iş kazasının tespiti davası açması için süre verilmesi gerekeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/2558 E., 2015/5241 K. sayılı kararı
"...
...
...
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı öncelikle Kurum tarafından tespit olunacak bir husustur. Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmemesi durumunda ilgililer işverenin yanında Kurumu da hasım göstererek iş kazası tespit davası açabilirler. Bunun yanında aksine olarak Kurumun bir olayı iş kazası kabul etmesi halinde ise ilgililer Kurumu da hasım gösterecekleri bir dava ile yine olayın iş kazası olmadığının tespitini her zaman mahkemelerden isteyebilirler. Bir olayın iş kazası olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulmasının zararlandırıcı olaya dair yapılacak yargılamada mahkemelerin görevine ilişkin de neticelerinin bulunması nedeniyle önemli olup bu ihtilaf yani olayın iş kazası olup olmadığına dair ihtilaf öncelikle Kurumun yapacağı tahkikata sonrasında ise tarafların açacağı tespit davalarının neticesine bağlı bir ihtilaf olup açılan tazminat davalarında öncelikle çözümü gereken bir husustur.
Somut olayda, iş kazası olduğu iddia olunan olayın iş kazası ihbarı veya sürekli işgöremezlik oranı tespiti istemiyle ... ... Kurumuna bildirilmediği, davacı tarafa iş kazası ihbarı veya sürekli işgöremezlik oranı tespiti istemiyle Kuruma başvurması için önel verilmediği, olayın iş kazası olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle eksik araştırma ile davanın görev yönünden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin belirlenmesi için davacı tarafa Kuruma müraacat edilmek üzere önel vermek; olayın Kurum tarafından iş kazası olarak nitelendirilmemesi halinde; ... ... Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden dolayı işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için davacı tarafa önel vermek, açılacak tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak, verilen önelin sonucuna göre tüm delilleri bir arada değerlendirerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, prosedüre uygun biçimde olayın iş kazası sonucu meydana gelip gelmediği hususu açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri de amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...
...
..."
İş kazası durumunda yalnızca kusur tespitine ilişkin olarak dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığına ilişkin karar,
İş kazası nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davasında kusur olgusunun çekişmeli bir durum olması halinde mahkeme tarafından zaten kusur tespiti yapılacağına ilişkin karar
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/3441 E., 2016/5086 K. sayılı kararı
"...
...
...
Somut olayda ise; davacıların, dava dilekçesinde herhangi bir tazminat talebinde bulunmadığı, geçirilen iş kazasındaki kusur oranının tespitinin talep edildiği, sadece kusur oranının tespitini içeren bir mahkeme kararının infaz kabiliyetinin bulunmadığı, kusur oranının tespitine yönelik bir kararın infazı için davacıların maddi-manevi zararlarının tazminine yönelik bir eda davası açması gerektiği, ancak maddi-manevi tazminat davalarında kusur oranının mahkemece herhalde değerlendirileceği, bu itibarla sadece kusur oranının tespitine yönelik bir davada davacıların hukuki yararının bulunmadığı gözardı edilerek, davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
...
...
..."
İş kazasının tespitine ilişkin olarak açılmış olan davada, iş göremezlik oranının tespiti konusunda hüküm kurulamayacağına ilişkin karar,
İş kazasının tespiti davasında yaşanan olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmişse, iş göremezlik oranına ilişkin olarak öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuru yapılması gerekeceğine, bu hususa dair Kurum ile işçi arasında muaraza(çekişme) bulunması durumunda iş göremezlik oranının tespiti davası açılabileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/8800 E., 2017/10697 K. sayılı kararı
"...
...
...
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının davalıya ait işyerinde çalıştığı sırada, çuvalın ağzını bağlayabilmek için iplik kesmeye çalışırken, gözüne makas batması sonucu yaralandığı, davacı adına davalı işyerinden Kuruma bildirilen hizmet süresi ve iş kazası nedeniyle düzenlenmiş denetim raporu bulunmadığı, iş kazası komisyonunca iş kazasına dayanak teşkil edecek yeterli bilgi ve belge bulunmaması nedeniyle iş kazası olduğu yönünde tespit yapılamadığının bildirildiği, mahkemece adli tıp uzmanı bilirkişiden alınan rapor ile iş göremezlik oranının %32,3 olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemenin davacının 12.03.2012 tarihinde geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tespitine ilişkin değerlendirmesi doğrudur ancak, iş göremezlik oranının tespiti konusunda kurumca henüz çıkarılmış muaraza bulunmadığından ve mahkemenin iş kazası tespiti üzerine davacının Kuruma başvurarak iş göremezlik oranının tespit edilmesi mümkün olduğundan iş göremezlik oranının tespitinde hukuki yarar bulunmamaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. ...
...
..."
İşyerinde meydana gelen sakatlanma olayının akabinde işveren tarafından sağlık görevlisi olarak işe alınan kişinin yaptığı tedavi vb. sağlık uygulamaları neticesinde meydana gelen zararların da iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/14539 E., 2015/10423 K. sayılı kararı
"...
...
...
Somut olayda; davacının sakatlanması neden olan olay işyerinde meydana gelmiş olup işverenin sağlık görevlisi olarak işe aldığı ...'ın yaptığı ağrı kesici iğnenin sinire denk gelmesi nedeniyle gerçekleştiği sabit olduğundan olayın iş kazası olduğunun kabulü gerektiği açıktır.
Mahkemece, davanın kabulü ile olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile olayın iş kazası olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
...
...
..."