Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarında İspat Yükü, Deliller ve Tanık Beyanı
Velayet Kendisinde Olan Ebeveyn Tarafından Çocuğun İsminin Değiştirilmesi
İsim veya Soyisim Değiştirme Davalarında Yetkili ve Görevli Mahkeme
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarında Avukat İle Temsil Zorunlu Mudur?
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
İsim Değiştirme ve Soyisim Değiştirme Davaları
İsim ve soyisim, karakterimizin ve kimliğimizin en önemli parçaları olmasına rağmen kendimiz tarafından seçme şansına sahip olamadığımız unsurlardır. Kişilerin isimlerinden memnun olmamaları, özellikle ergenlik çağında ad veya soyadları nedeniyle sosyal çevreleri tarafından akran zorbalığına uğramaları, bazı bireylerin sahip oldukları isimleriyle özdeşleşememeleri veya sosyal çevresi tarafından farklı isim ile çağrılıyor olması, boşanma sonrasında eşinin soyadını kullanmaya devam eden eşin artık bu durumdan dolayı sıkıntı yaşıyor olması veya bir sanatçının sahne ismi olarak kendi adını kullanmak istememesi gibi sebeplerle isim değişikliği ve soyisim değiştirme davası açılabilmektedir. "İsim değiştirme davası nasıl açılır? İsim değişikliği davasında nelere dikkat edilmelidir? İsim değişikliği davası nereye açılmalıdır?" sorularının cevabını makalemizde bulabileceksiniz.
İsim ve soyismin değiştirilmesi, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesi ve düzeltilmesini gerektirdiğinden dolayı esasen bir çeşit nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır.
İsim değişikliği davası ile soyisim değişikliği davaları, isim veya soyisim düzeltme ile karıştırılmamalıdır. İsim veya soyismi hatalı yazılmış kişilerin, hatalı yazılan ad veya soyadlarını düzeltmeleri, isim ve/veya soyisim değiştirme davalarına nazaran oldukça kolay hukuki işlemlerdir. Ad ve soyadı değişikliği, hukuki dayanağını Türk Medeni Kanunumuzun 27. maddesinde bulmaktadır.
Türk Medeni Kanunumuzun "Adın Değiştirilmesi" Başlıklı 27. Maddesine Göre: "Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir."
İsim veya Soyisim Değiştirme Davalarında Haklı Sebepler
İsim değiştirme davası ve soyadı değişikliği davasıyla kişiler, haklı sebeplerin varlığı halinde adlarını ve soyadlarını değiştirebilmektedir. Buradaki haklı sebepler ifadesini vurgulanmalıdır, her isim veya soyisim değişikliği talebinde bulunanın davasının kabul edileceğini söylemek hatalı olacaktır.
İsim değiştirme ve soyisim değişikliği davalarına ilişkin haklı sebepler kanunda spesifik olarak sayılmamıştır. Bu nedenle bu davalarda baz alınacak haklı sebeplerin neler olduğu hususu, Türk Medeni Kanunumuzun 4. maddesine göre hakimin takdirine bırakılmıştır. Çünkü TMK 4. maddede kanunda haklı sebeplere atıf yapılmışsa hakime takdir yetkisi tanındığı önkabulü mevcuttur.
Türk Medeni Kanunumuzun "Hakimin Takdir Yetkisi" Başlıklı 4. Maddesi: "Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir."
Yargıtay kararlarında görüldüğü üzere yargısal uygulamalarda haklı sebep olarak kabul gören nedenlerden bazıları şunlardır:
Kişinin sosyal çevresinde sahip olduğu isimden farklı bir isim ile tanınıyor olması,
İsim veya soyismin gülünç olması veya herhangi bir başka sebeple alay konusu edilmesi,
Kişinin babası ile iletişiminin bulunmaması, aralarında husumet bulunması vb.
Kişinin isminin bir başkasıyla aynı olması ve bunun sonucu olarak toplumda yanlış anlaşılmalara maruz kalması, örneğin kişinin azılı bir suçlunun ismini taşıması,
Kişinin isim veya soyisminin yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermesi ve bu durumun gündelik yaşamını etkileyecek nitelikte sonuçlarının olması,
Türk vatandaşlığına girmiş olan kişinin Türk ismi almak istemesi,
Din değiştirmiş kişinin mensup olduğu dine uygun bir isim almak istemesi,
İsim veya soyismin genel ahlaka, milli veya dini değerlere veya örf ve adetlere aykırı olması
Haklı sebeplerin yalnızca bu saydıklarımızla sınırlı olduğunu söylemek de doğru olmayacaktır. Hakim, durumun gereklerine göre haklı bir sebebin mevcut olduğu kanaatine varırsa isim veya soyisim değişikliğine karar verebilecektir.
Konuya ilişkin olarak makalemizin sonunda çeşitli Yargıtay kararlarını sizlerle paylaşacağız.
İsim veya Soyisim Değiştirme Davalarında Gerekli Belgeler
İsim değiştirme ve soyisim değiştirme davaları, hukuk mahkemelerinde görülecek davalar olup, görevli ve yetkili mahkemeye sunulacak olan usulüne uygun olarak hazırlanmış bir dava dilekçesi ile açılacaklardır. Dava dilekçesinin usulüne uygunluğunun sağlanması için Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda yer alan şartları sağlaması elzemdir. Ayrıca dilekçede ve/veya ekinde yer alacak deliller ile dilekçede yer alan beyanların desteklenmesi ve somutlaştırılması gerekmektedir. Örnek verecek olursak: Kişinin sosyal çevresi nezdinde farklı bir isimle tanınıyor olduğu iddia ediliyorsa, mutlaka sosyal çevresinden 2-3 tanık dilekçede yer almalıdır. Aksi takdirde kişinin ifadeleri yalnızca soyut bir beyan olmaktan öteye gidemeyecektir.
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarında İspat Yükü, Deliller ve Tanık Beyanı
İsim veya soyismini değiştirmek isteyen kişiler, haklı sebeplerin mevcut olduğunu ispat etmekle mükelleftirler. Haklı sebeplerin varlığı, isim veya soyismini değiştirmek isteyen kişinin hangi sebeple böyle bir talepte bulunduğuna göre değişik şekillerde ve farklı delillerle ispat edilebilir. Örneğin kişinin dinini değiştirmesi halinde göstereceği deliller ile sosyal çevresinde kendisine farklı bir isim ile hitap ediliyor olması halinde göstereceği deliller birbirinden farklı olacaktır.
İsim değiştirme ve soyisim değiştirme davalarında en sık görülen delil, tanık delilidir. Bunun yanında örneğin Türk vatandaşı olmayan bir kişinin sonradan evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı alması ve müslüman olması halinde ismini değiştirmesinin sonucu olarak eski vatandaşı olduğu ülkeye giriş çıkışlarında problem yaşaması hususu, vize ve diğer işlemlere ilişkin iddiasını doğrular nitelikte bulunan evraklarla da gerçekleştirilebilecektir.
Bu nedenle her somut olay kendi özelinde değerlendirilmeli ve ortaya konulan beyanları doğrular nitelikte deliller değerlendirilip dosya muhteviyatına kazandırılmalıdır.
İsim veya Soyisim Değiştirme Davalarında Taraflar
İsim değiştirme davaları ve soyadı değiştirme davalarında davacı, isim veya soyismini değiştirmek isteyen kişidir. Ayrıca 18 yaşından küçük çocuklar için velayet kendisine bırakılmış olan ebeveyn de bu davayı açabilmektedir. Ancak Yargıtay'ın küçükler için verdiği kararlar incelendiğinde çocuklar için açılan davalarda çok daha ciddi bir inceleme yapıldığı unutulmamalıdır.
İsim ve soyisim değiştirme davalarında davalı ise Nüfus Müdürlüğü olacaktır.
Velayet Kendisinde Olan Ebeveyn Tarafından Çocuğun İsminin Değiştirilmesi
Ülkemizde sıklıkla boşanma sonrasında çocuğun velayeti kendisine bırakılan anneler tarafından çocuğun isminin veya babasına ait olan soyisminin değiştirilmesi için talepte bulunulduğu görülmektedir. Önceden bu neviden bir talebin kabul edilmesinin nüfus sicilinde gereksiz yere karışıklığa sebebiyet verebileceği belirtilmekte idiyse de, günümüzde Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağı ve Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan 2013/3434, 2013/9880 ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararları da dikkate alınmakta ve kadının da haklı sebeplerin varlığı halinde çocuğun soyadını değiştirebileceği yönünde hükümler kurulduğu görülmektedir.
Ancak bu halde, haklı sebeplerin varlığı çok daha dikkatle incelenir ve bu tip taleplerin kabul oranı, şahısların kendilerinin talepte bulunduğu hallere nazaran daha düşük olmaktadır. Sonuç olarak, yalnızca müşterek çocuğun anne ve babasının boşanmış olması gerekçe gösterilerek velayeti kadına bırakılmış olan çocuğun soyadının değiştirilmesi mümkün değildir, bu durum Yargıtay'ın kararlarında da haklı sebep olarak kabul edilmemektedir. Dolayısıyla böyle bir talebin varlığı halinde talep sahipleri mutlaka avukatları ile görüşmeli ve hukuki danışma almalıdırlar.
İsim veya Soyisim Değiştirme Davalarında Yetkili ve Görevli Mahkeme
İsim veya soyisim değiştirme davaları, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektiren bir iş olduğundan dolayı niteliği itibariyle bir çeşit nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır denilebilir. Bu nedenle 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunumuzun 36/1-a. maddesi gereği görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise talepte bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.
Nüfus Hizmetleri Kanunumuzun 36/1-a. Maddesi: "Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları (..)(1) nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır."
İsmi veya Soyismi Değiştirmenin Sonuçları
İsim değiştirme veya soyadı değiştirme talebinin mahkemece kabulü halinde bu durum kişinin nüfus siciline işlenir ve ilan edilir. Adın değişmesi, kişisel durumu değiştirmez, kişi hala aynı hak ve yükümlülüklere sahip olan aynı kişidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde aynı konuya ilişkin düzeltme yapılması hakimden istenebilecektir.
İsim veya soyisim üzerinde yapılacak değişikliklerde, nüfus müdürlüğü tarafından adı üzerinde değişiklik yapılan kişilerin çocuklarının ana veya baba adına dair kaydı, soyadı değişikliği halinde eşin ve ergin olmayan çocukların da soyadı değiştirilir.
İsim veya soyisim değişikliği nedeniyle zarar gören kimseler, bunu öğrendikleri günden itibaren bir yıl içerisinde değiştirme kararının kaldırılması talepli dava açabilirler.
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarında Avukat İle Temsil Zorunlu Mudur?
Ülkemizde sınırlı sayıda dava ve işler harici hemen hemen hiçbir hukuki iş için avukat ile temsil zorunlu değildir. Avukat ile temsil zorunlu bir husus olmamakla birlikte her zaman tavsiye edilmektedir. Çünkü yargılama usul ve esaslarına ilişkin kurallar oldukça karmaşık bir hal alabildiği ve çoğu zaman yargılama süreçlerinde yapılan hataların geri dönüşü de olamadığı için bir avukatın profesyonel hukuki desteği oldukça önem arz etmektedir. Bu nedenle biz de mutlaka bir avukat ile görüşüp hukuki danışma ve dava temsil hizmeti temin etmenizde fayda olduğunu belirtiyoruz.
İsim veya Soyisim Değişikliği Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Hukuk Genel Kurulu 2009/18-442 E. , 2009/465 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ceyhan 1.Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 14/07/2009 NUMARASI : 2009/231-2009/255
Taraflar arasındaki “İsim Tashihi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ceyhan Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.10.2008 gün ve 299-448 sayılı kararın incelenmesi davalı temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 7.4.2009 gün ve 413-3779 sayılı ilamı ile; (…Davacılar dava dilekçesinde, kızlarının İkra adı ile tanındığını, kayden İgra olan adının İkra olarak değiştirilmesini istemişler, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmüne göre kişi, haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir. Yargıtay uygulamalarında kişinin bilinip tanındığı ve kullandığı ad ve soyadını değiştirmesi haklı neden sayılmaktadır. Somut olayda davacılar kızlarının “İkra” adı ile bilinip tanındığını ileri sürüp, bu nedenle adının değiştirilmesini istediklerine göre, mahkemece tüm kanıtların toplanıp, bu bağlamda davacıların göstereceği tanıklar da dinlendikten sonra oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken, yeterli inceleme ve gerekli araştırma yapılmadan davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı temsilcisi
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, isim tashihi istemine ilişkindir.
Davacılar 22.08.2008 tarihli dava dilekçelerinde; 25.07.2008 tarihinde doğan müşterek çocukları İ..’nın isminin nüfusa tescili sırasında yanlışlıkla İ.. olarak yazıldığını ileri sürerek, küçük kızın isminin İ.. olarak tashihine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemenin, “nüfus aile kayıt tablosu ve tescil tutanağına göre davacıların iddiasının sabit bulunduğu” gerekçesiyle “davanın kabulüne” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, “dava dilekçesinde davacıların müşterek çocuklarının isminin yanlışlıkla ‘İgra’ olarak yazıldığını ileri sürdükleri, isim tashihi talep edilen küçüğün dava tarihi itibariyle henüz bir ayını dahi doldurmamış olması nedeniyle şu veya bu ad ile bilinip tanındığının iddia ve ispatının mümkün olmadığı, toplumda isim olarak kullanılan ve yazım kuralları bakımından da doğru ve sözlük anlamı olan ‘İkra’ yerine sözlük anlamı bulunmayan ‘İgra’nın yazılmasının tamamen harf hatasından kaynaklandığı, bu itibarla tanık dahil başkaca delil toplanmadan talebin kabulü gerektiği” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Gerçekten; davacılar duruşmada alınan beyanlarında ve dava dilekçesinde, müşterek çocuğun isminin bir hata sonucunda, yanlışlıkla ‘İkra’ yerine ‘İgra’ olarak nüfusa kayıt edildiği iddiasıyla adının düzeltilmesini istemiş olup; 01.08.2008 tarihinde nüfusa kaydedilen dava konusu küçüğün 25.07.2008 günü doğduğu ve 22.08.2008 dava tarihi itibariyle henüz bir ayını doldurmadığı; nüfusta tescil edilmiş şekliyle ‘İgra’ sözcüğünün sözlük anlamı bulunmayıp, tam aksine yazım şekli itibariyle ona benzeyen ‘İkra’ sözcüğünün sözlük anlamının bulunduğu sabittir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesinin birinci fıkrasında, “Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir.” Hükmü yer almaktadır.
Görülmekte olan davada, az yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; dava konusu çocuğun isminin ‘İ..’ yerine ‘İgra’ olarak yazılmış olmasının, yazım işlemi sırasında yapılan bir harf hatasından kaynaklandığı ve böylece ismin düzeltilmesi için Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesinde öngörülen “haklı neden” koşulunun somut olayın özelliği itibariyle gerçekleştiği, isminin düzeltilmesi istenen küçüğün dava tarihi itibariyle henüz bir ayını dahi doldurmadığı dolayısıyla başkaca delil ibrazı ve tanık dinlenilmesine yer olmadığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, aynı hususlara dayalı olarak davanın kabulüne dair verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 04.11.2009 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
18. Hukuk Dairesi 2015/9984 E. , 2016/6278 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, nüfus kayıtlarında adının değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde özetle; kızının nüfus kayıtlarında adının "..." olarak kayıtlı olmasına rağmen tüm yakınları ve etrafında "..." ismi ile tanındığını ve bu isimle çağrıldığını belirterek kızının nüfus kayıtlarındaki "..." olan adının "..." olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmü uyarınca kişi, haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir. Yargıtay uygulamalarında yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla bir kişi iş ve aile ilişkilerinde tanındığı adını kullanabilir ve bu adla nüfusa tescilini isteyebilir. Yine aynı Kanunun velâyetin kapsamı başlıklı 339. maddesinin 5. fıkrasında "Çocuğun adını ana ve babası koyar" açık hükmü gereği velayet altında bulunan kişilerle ilgili velayet sahibi ana ve babanın başvuruda bulunabileceği çocuklarına ad vermekte kanuna dayanan yetkilerinin olduğu aşikardır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının ... ile 25.04.2003 tarihinde evlendiği, 16.11.2009 tarihinde nüfus kaydına göre "..." isimli bir çocuklarının bulunduğu, davacının eşinin 01.05.2014 tarihinde vefat ettiği, davacının 12.08.2014 tarihinde eldeki davayı açarak kızının nüfus kayıtlarında yer alan "..." isminin "..." olarak değiştirilmesini istediği, yargılama sırasında dinlenen tanıkların, davacının kızının doğduğundan beri çevresinde ve aile arasında "..." adı ile bilindiğini beyan ettikleri ve davacının kızının "..." adı ile bilindiğinin tespit edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında davada davacı tarafından kızının adının değiştirilmesinde haklı nedenin varlığını kanıtladığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
18. Hukuk Dairesi 2015/22674 E. , 2016/566 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, ismin değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin isminin nüfus kayıtlarına sehven ... olarak yazıldığını ailesi, akrabaları ve arkadaşları arasında ... olarak bilindiğini bu sebeple isminin ... olarak değiştirilmesine karar verilmesini istemiş; mahkemece; "... isminin herhangi bir kötü anlam içerdiği veya topulmda rahatsız edici bir durum oluşturduğunun ispatlanamamış ve haklı neden şartının gerçekleştiği kanaati oluşmaması" gerekçesiyle istek reddedilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava önadın değiştirilmesi istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmü uyarınca kişi, haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir. Yargıtay uygulamalarında yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla bir kişi çevresinde tanındığı adını kullanabilir ve bu adla nüfusa tescilini isteyebilir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacının yakın arkadaş ve akraba çevresinde "..." adıyla tanındığı ve bilindiği, kendisine bu ad ile hitap edildiği anlaşılmış olmakla davacı tarafından haklı nedeni kanıtladığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
18. Hukuk Dairesi 2015/5694 E. , 2016/347 K. "İçtihat Metni"
T.C. YARGITAY 18. Hukuk Dairesi Y A R G I T A Y İ L A M I MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 21/10/2014 NUMARASI : 2014/471-2014/449 DAVACI : S.. Ç.. DAVALI : Nüfus Müdürlüğü Dava dilekçesinde, davacının olan adının nüfus kaydında "" olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde özetle; nüfus kayıtlarında adının "" olarak kayıtlı olmasına rağmen tüm yakınları ve etrafında "" ismi ile tanındığını ve bu isimle çağrıldığını belirterek nüfus kayıtlarındaki "Süreyya" olan adının "" olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmü uyarınca kişi, haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir. Yargıtay uygulamalarında yasanın buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla bir kişi iş ve aile ilişkilerinde tanındığı adını kullanabilir ve bu adla nüfusa tescilini isteyebilir.
Yargılama sırasında dinlenen tanıklar, davacının arkadaş çevresinde ve aile arasında adı ile bilindiğini beyan ettiklerinden ve kolluk araştırma tutanağı ve adli sicil kaydına göre de isim değişikliğine engel bir nedenin bulunmadığı, davacının adı ile bilindiği tespit edildiğinden ve davacı tarafından haklı nedeni kanıtladığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
18. Hukuk Dairesi 2015/3787 E. , 2015/17157 K. "İçtihat Metni"
T.C. YARGITAY 18. Hukuk Dairesi Y A R G I T A Y İ L A M I MAHKEMESİ : Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 23/12/2014 NUMARASI : 2014/402-2014/284 Davacı vekili dava dilekçesinde, küçük E.. K..'in isminin değiştirilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde, velayeti davacıda bulunan küçük E.. K..'in isminin Sudenaz olarak kullanıldığını, okul ortamında ve çevresinde Sudenaz olarak tanındığını, Emine olan isminin Sudenaz olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca "kişi haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir." Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir. Kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir. Türk Medeni Yasasının öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.
Mahkemece Küçük Emine'nin annesinin usulüne uygun duruşmalara çağrılarak dava hakkında beyanı alınıp, yukarıda açıklanan hususlarda tüm deliller toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, annenin beyanı alınmadan Emine isminin anlam ve itibari ile küçük veya zor duruma düşürücü nitelikte olmadığı ve adın değiştirilmesi için haklı neden olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
18. Hukuk Dairesi 2014/19503 E. , 2015/7269 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde, ...'ın adının ve soyadının ... olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde; kızı ...'ın babasının kardeşinin ...'ta yüz kızartıcı suç işlemesinden dolayı çocuğunun ileride mağduriyet yaşamaması için çocuğun isminin ..., soyisminin İli olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; küçüğün babasının ..., annesinin ... olduğu, ...'ın velayetinin davacı olan annesi ...'ye bırakıldığı anlaşılmaktadır. 1-...'ın isminin değiştirilmesi yönünden; 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca "kişi haklı nedenlere dayanarak adının değiştirilmesini hakimden isteyebilir." Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir. Kişi bununla anılır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleştirmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir.
Türk Medeni Yasasının öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri; ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve yasanın buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.
Somut olayda; ...'nin isminin can güvenliğinin sağlanması amacıyla ... olarak değiştirilmesi yukarıda açıklanan bilgiler ışığında mahkemece haklı neden kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-...'ın soyisminin İli olarak değiştirilmesi yönünden; 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin ...nce iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek amacıyla bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir.
2525 sayılı Kanunun 4.maddesindeki düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi ilk defa soyadı alınması ile ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istinai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu, ...nce de kabul edilmektedir. Yüksek Mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanunu'nun 335 ve 336. maddeleriyle Anayasa'nın 10. ve 41. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal etmiştir. Tüm bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbirlerine eşit oldukları ilkesini ön plana çıkarmaktadır. Eski 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun eşitliğe aykırı hükümleri, bu yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla son bulmuştur.
Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleri ile ....nin kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul edilmektedir. Eşitlik ilkesi, ...nin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirmekte, diğer bir ifadeyle kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine hukuk düzeni izin vermemektedir. ...nce iptal edilen yasa maddesi Kanunun kabul edildiği 21.06.1934 tarihinin koşullarına göre misyonunu tamamlamış bulunmaktadır. Esasen aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare de kalmamıştır. Bununla birlikte ..., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır." hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı ...nce de kabul edilmiştir (...nin 02.07.2009 gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı). Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu maddenin iptalinden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi (Türk Medeni Kanunu'nun 292. maddesi) ya da aynı Kanunu'nun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuğun babanın soyadını alma imkanı bulunmamaktaydı. Yukarıdaki açıklamalar ışığında bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadını velayet hakkına vs. nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir.
Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'ın evlilik içinde doğduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 321.maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını aldığı anlaşılmıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadını değiştirme konusu yasal olarak kapanmıştır. Çocuğun anne ve babasının boşanmış olması, sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Davacı tarafın dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların ve gerekçelerin hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 04.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.