Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Kasten Yaralama Nedir?
Halk arasında daha yaygın olarak "adam yaralama" adıyla hatalı bir şekilde kabul gören kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunumuzun "Özel Hükümler" başlıklı 2. kitabının, "Kişilere Karşı Suçlar" başlıklı 2. kısmının, "Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar" başlıklı 2. bölümü içerisinde 86. maddede düzenlenmiştir. Günümüzde bu ifadenin doğru kullanımı "adam yaralama suçu" değil, "kasten yaralama suçu" olmalıdır, kanunda da bu şekilde düzenlenmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu(TCK 87. Madde) ile kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi(TCK 88. Madde) suçları, Türk Ceza Kanunumuzda farklı maddelerde farklı suç tipleri olarak düzenlenmiş olsalar da, anlatım dağınıklığı yaratmamak adına bu makalemizde alt başlıklar halinde incelenecektir.
Zaman zaman, kasten yaralama suçunun toplumumuzda birçok farklı suç tipiyle karıştırılabildiği görülmektedir; bu nedenle temel saptama doğru yapılmalıdır. Küçük farklılıklar saptanmalı ve kavramlara ilişkin tanımlama doğru yapılıp kanuna uygun bir tanımsal çerçeve dahilinde doğru tipiklik tespiti yapılarak, her somut olay kendi özelinde ele alınmalıdır. Basitçe anlaşılabilecek örneklerle açıklamamız gerekirse: Kasten yaralama suçu, ancak insanlara karşı işlenebilmektedir. Bir hayvana karşı yaralayıcı ve zarar verici davranış içerisine girilmesi halinde kasten yaralama suçu değil, diğer şartların da mevcut olması halinde(zarar gören hayvanın sahipli olması gibi) mala zarar verme suçu oluşacaktır. Ayrıca ölü bir kimse de yaralanamayacağı için, ölmüş kimsenin cesedine yönelik gerçekleştirilen bu tip hareketler de kasten yaralama suçunu değil, diğer tüm şartların mevcut olması halinde kişinin hatırasına hakaret suçunu meydana getirir.
Kasten Yaralama Suçu Nasıl İşlenir?
Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinin 1. fıkrası, kasten yaralama suçunun tanımsal çerçevesini çizmektedir. Kanuni çerçevesi oldukça genel ve soyut düzenlenmiş olan kasten yaralama suçunu basit ve dar bazı birkaç davranış ile sınırlandırmak mümkün değildir, bu nedenle kasten yaralama suçu serbest hareketli suçlar arasındadır. Kanunda yer alan ifadesiyle, kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, kasten yaralama suçunu işlemiş olur. O halde kasten yaralama suçu, yalnızca mağdura fiziksel acı çektirmekten ibaret değildir, çok farklı şekillerde de işlenebilir.
Türk Ceza Kanunumuzun 86. Maddesinin 1. Fıkrasına Göre: "Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Hukuka aykırı bir fiil sonucu kişinin sağlığının ve algılama yeteneğinin zarar görmesi de kasten yaralama suçunu oluşturmaktadır. Serbest hareketli bir suç olmasından mütevellit, çok geniş bir uygulama alanına sahip olan kasten yaralama suçu için yalnızca fiziksel şiddet gerekmediği gibi, örneğin: Bir vatandaşın yiyecek ve içeceğine ilaç katılması suretiyle sağlığının bozulması; bir kişi ile beraber seyahat edilmekteyken araba yolculuğunda kişinin yanındaki kişiyi yaralamak için bilinçli olarak kaza yapması gibi birçok farklı davranış, kasten yaralama suçu teşkil edecektir.
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun bu halinde şikayet aranmaz, savcılık resen harekete geçebilir.
Kasten Yaralama Suçunun Diğer Halleri
Yukarıdaki başlık altında Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olan, kasten yaralama suçunun basit halini işledik. Ancak 86. maddenin 2. ve 3. fıkraları ile 87. ve 88. maddelerinde, kasten yaralama suçunun daha az cezayı gerektiren hali, nitelikli hali, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama ve kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halleri ayrıca düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu hususlar üzerinde de durulması gerekir.
a) Kasten Yaralama Suçunun Daha Az Cezayı Gerektiren Hali (TCK 86/2)
Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinin ikinci fıkrasında, kasten yaralama suçunun daha az cezayı gerektiren hali düzenlenmiştir. Buna göre: Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Türk Ceza Kanunumuzun 86/2. Maddesine Göre: "Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz."
Suçun daha az cezayı gerektiren bu halinde mağdurun şikayeti aranmaktadır, savcılık ve diğer yargı makamlarınca resen harekete geçilmez, şikayetin geri çekilmesi halinde de başlatılmış olan soruşturma ve kovuşturmalar da sona erer.
Ek olarak, madde metninde 12.05.2022 tarihinde gerçekleştirilen değişiklikle birlikte, suçun bu halinde mağdurun cinsiyetine ilişkin olarak farklı bir uygulama getirilmiş ve kasten yaralama suçunun daha az cezayı gerektiren bu halinin bir kadına karşı işlenmesi halinde verilecek olan cezanın alt sınırının altı aydan az olamayacağına dair düzenleme eklenmiştir.
b) Kasten Yaralama Suçunun Nitelikli Halleri (TCK 86/3)
Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinin 3. ve son fıkrasında ise, kasten yaralama suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Aşağıda sayacak olduğumuz bu nitelikli hallerin varlığı halinde, şikayet aranmayacaktır.
Türk Ceza Kanunumuzun 86/3. Maddesine Göre: "Kasten yaralama suçunun; a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Silahla, f) Canavarca hisle, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır."
Madde metni gayet açıktır: Suçun nitelikli hallerinden canavarca hisle işlenmesi hali haricindeki durumlarda verilecek ceza yarı oranında artırılır; kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi halinde ise verilecek ceza bir kat artırılacaktır.
Bu noktada her ne kadar madde metni gayet açık da olsa, maddede yer alan ifadelerin somutlaştırılması gerekmektedir. Örneğin "silah" ne demektir? Bu ifade ile yalnızca ateşli silahlar mı kastedilmektedir, yoksa örneğin bıçak ve sopa gibi eşyaları da kapsamına alan genel bir ifade mi kullanılmaktadır? Bu tip sorular, ceza hukuku yargılamasının bel kemiğini oluşturur ve somut olayın doğru yorumlanmasına ön ayak olur.
Türk Ceza Kanunumuzun 6/1-f. Maddesine Göre: "Silah deyiminden; 1. Ateşli silahlar, 2. Patlayıcı maddeler, 3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, 4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, 5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler, ..." anlaşılmaktadır.
Yukarıda "silah" kelimesi üzerinden vermiş olduğumuz örnek, aslında gayet basit, herkes tarafından anlaşılabilir nitelikte, açık ve sade gibi görünen ifadelerin dahi sorgulanması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Dolayısıyla madde metni ne kadar açık olursa olsun, mutlaka genel ceza hukuku mevzuatı ile emsal Yargıtay kararları da hesaba katılarak uygulanmalıdır.
c) Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama (TCK 87)
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu, Türk Ceza Kanunumuzun 87. maddesinde düzenlenmiş olup, madde hükmünde sayılmış olan şartların gerçekleşmesi halinde, faile verilecek olan cezada neticenin şiddetine göre artırıma gidilir. Türk Ceza Kanunumuzun 87. maddesine göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu, oldukça detaylı ve kademeli olarak düzenlenmiştir:
Türk Ceza Kanunumuzun 87. Maddesine Göre: 1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Konuşmasında sürekli zorluğa, c) Yüzünde sabit ize, d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz. 2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz. 3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır. 4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
Kasten yaralama suçunu oluşturan davranış neticesinde vücutta kemik kırılması ya da çıkması halleri, cezanın daha da artırılmasına sebebiyet vermektedir. Örnek verecek olursak, Türk Ceza Kanunumuzun 87. maddesinin 3. fıkrası uyarınca kasten yaralama sonucunda vücutta kemik kırığı meydana gelmişse, daha önce TCK 86/3. maddesi veya TCK 87/1-2. maddeleri uyarınca verilecek ceza artırılmış dahi olsa, kemik kırığı nedeniyle TCK 87/3. madde uyarınca verilen ceza tekrar yarısına kadar artırılacaktır.
d) Kasten Yaralama Suçunun İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK 88)
Kasten yaralamanın ihmali davranışla gerçekleştirilmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu halin söz konusu olması durumunda kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin hükümlere atıf yapılmıştır, dolayısıyla kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine dair hükümler de göz önünde bulundurulur.
Kasten Yaralama Suçunda Teşebbüs
Suça teşebbüs, Türk Ceza Kanunumuzun 35. maddesinde, genel hükümler arasında düzenlenmiştir ve uygun düştüğü ölçüde kasten yaralama suçuna ilişkin olarak da uygulanmaktadır.
Türk Ceza Kanunumuzun 35. Maddesine Göre: "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
Kasten yaralama suçunda teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için:
Failin kasten yaralama iradesinin bulunması,
Failin kasten yaralama iradesine uygun olarak doğrudan doğruya harekete geçmiş olması,
Failin fiilinin, kasten yaralama fiilini meydana getirmeye elverişli olması,
Suçun, failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamamış olması
şartlarının tümünün mevcut olması gerekmektedir. Teşebbüse ilişkin bu şartların tümünün varlığı halinde, kasten yaralama suçu nedeniyle verilecek olan ceza, Türk Ceza Kanunumuzun 35/2. maddesi uyarınca indirilir.
Kasten Yaralama Suçunda Şikayet
Kasten yaralama suçunun TCK 86/2. maddesinde düzenlenmiş olan ve daha az cezayı gerektiren basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hali şikayete tabi suçlardandır ve şikayet süresi 6(altı) aydır. 6 ayın sonunda şikayet hakkının kullanılmaması halinde şikayet hakkı düşer. Kasten yaralama suçunun şikayete tabi olan bu halinde şikayetin sonradan geri çekilmesi durumunda soruşturma aşamasında takipsizlik, yani kovuşturmaya yer olmadığına dair karar(KYOK Kararı) verilecektir. Kovuşturma aşamasında şikayetin geri çekilmesi halinde ise kovuşturma şikayetin geri çekilmesi nedeniyle sona erdirilecektir.
Kasten yaralama suçlarının daha az cezayı gerektiren, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hali dışındaki halleri ile nitelikli hallerinde şikayet zorunlu değildir. Bu hallerde savcılık tarafından resen soruşturma başlatılabilir ve kovuşturma evresine geçilebilir. Şikayete tabi olmayan hallerde şikayette bulunulmaması veya şikayette bulunulmuş olması halinde şikayetin geri çekilmesi gibi durumlarda yargılama süreci soruşturma aşamasında da olsa, kovuşturma aşamasında da olsa devam edecektir.
Kasten Yaralama Suçunda Zamanaşımı
Kasten yaralama suçunun şikayete tabii hali olan, kasten yaralamanın mağdurun üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebildiği halinde şikayet süresi 6 aydır.
Bunun dışında kasten yaralama suçunda şikayet mecburi olmadığı için dava zamanaşımına kadar şikayette bulunulabilir. Kasten yaralama suçu açısından dava zamanaşımı süresi 8(sekiz) yıldır. 8 yıl içerisinde dava açılabilir ve açılan davaya müdahil olunabilir.
Kasten Yaralama Suçunda Uzlaşma Usulü
Kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama hali, basit hali uzlaşma prosedürüne tabiidir. Soruşturma aşamasında savcılık, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından uzlaştırma bürosuna tevdi sağlanır. Taraflar uzlaştırma sürecinde uzlaşma sağlarlarsa süreç bu şekilde sona erer.
Kasten Yaralama Suçunda İçtima
Ceza hukukumuzda kural olarak "ne kadar fiil varsa, o kadar suç vardır", ancak "suçların içtimaı" olarak da bilinen içtima hükümleri, bu kuralın istisnasıdır. Suçların içtimaı ya da kısaca içtima, ceza hukukunda bir fiil ile birden çok suçun meydana gelmesi halinde söz konusu olmaktadır ve içtima hükümlerine dahil edilebilecek nitelikte davranışlar neticesinde birden çok suç meydana gelmiş olsa dahi, tek bir suçtan ceza verilir. Suçların içtimaı, Türk Ceza Kanunumuzun 42, 43 ve 44. maddelerinde bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima şeklinde düzenlenmişlerdir.
Kasten yaralama suçunda da istisnai haller hariç olmak üzere suçların içtimaı mümkündür. Ancak örneğin: Kasten yaralama suçu, ruhsatsız ateşli silahla işlenmişse, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna aykırılık dolayısıyla ayrıca ceza verilmesi söz konusu olacaktır. Bu tarz istisnai durumların varlığı nedeniyle her somut olay kendi özelinde değerlendirilmelidir.
Kasten Yaralama Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması(HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması(Kısaca "HAGB"), kanunda öngörülen şartların varlığı halinde bir suçun faili hakkında verilecek olan ceza hükmünün açıklanması yerine, 5 yıllık bir denetim süresine tabii tutulmasına karar verilmesi ve failin 5 yılın sonunda herhangi bir suç işlememesi halinde hükmün açıklanmaması ve failin siciline işlenmemesini sağlayan bir ceza hukuku müessesesidir.
Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB) kararı verilebilmesi için:
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise olmalı
Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olmalı,
Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları ile kişilik özellikleri göz önünde bulundurularak, mahkemece sanığın yeniden suç işlemeyeceğin hususunda kanaate ulaşması,
Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi,
Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarını kabul etmesi
gerekmektedir.
Kasten yaralama suçunda da, somut olayda yürütülen yargılama sürecinde yukarıdaki şartların sağlanması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkündür.
Kasten Yaralama Suçunda Adli Para Cezası
Adli para cezası: İşlenmiş olan bir suç sonucunda hapis cezası ile birlikte veya tek başına uygulanabilen, hapis cezası gibi bir yaptırım çeşididir. Somut olayda kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olması nedeniyle kasten yaralamanın daha az cezayı gerektiren halinin mevcut olması durumunda, Türk Ceza Kanunumuzun 86/2. maddesinde düzenlenmiş olan madde hükmü gereğince hapis cezası yerine adli para cezasına hükmedilebilir. Aynı şekilde, Türk Ceza Kanunumuzun 50/1-a. ve 52. maddesinde yer alan şartların sağlanması halinde de adli para cezasına hükmedilebilir.
Kasten Yaralama Suçunda Cezanın Ertelenmesi
Cezanın ertelenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun 51. maddesinde düzenlenmiş olan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla karıştırılabilen bir ceza hukuku uygulamasıdır. İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir. Suç konusu fiili işlediği sırada, onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından bu süre iki yıl değil, üç yıldır. Erteleme kararı verilebilmesi için:
Failin, daha önce kasıtlı bir suç işlemiş olması nedeniyle üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve
Mahkemede failin tekrar suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşması,
TCK 51. madde hükmünde yer alan diğer şartların somut olaya uygun düşmesi
gerekmektedir.
Ayrıca cezası ertelenen hükümlü, denetim süresine de tabii tutulur ve bu denetim süresi içerisinde bir meslek veya sanat sahibi olması adına eğitim programına girmesine, meslek veya sanat sahibi ise aynı meslek veya sanatı icra eden kişi yanında ücretli olarak çalışmasına, on sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin meslek veya sanat edinebilmeleri adına barınma imkanı bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine karar verilebilir.
Kasten yaralama suçu için de cezanın ertelenmesi şartları sağlanıyorsa, cezanın ertelenmesine karar verilebilecektir. Ancak kasten yaralama suçunu işleyen failin hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerini kabul ediyor olması halinde, muhtemelen hakkında cezanın ertelenmesi kararı değil HAGB kararı verilecektir.
Bununla birlikte 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 28. maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunumuzun ek 12. maddesine getirilen değişiklikle birlikte, kasten yaralama suçunun sağlık personeline karşı görevi sebebiyle işlenmesi halinde hem cezanın yarı oranında artırılmasına karar verilecek hem de cezanın ertelenmesi hükümleri uygulanamayacaktır.
Kasten Yaralama Suçunda Haksız Tahrik İndirimi
Haksız tahrik, kişinin kendisine yönelik olarak gerçekleştirilen haksız bir fiil nedeniyle yaşadığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesidir ve haksız tahrikin mevcudiyeti halinde, haksız tahrik altında suç işleyen fail hakkında verilecek olan cezada indirim yapılması söz konusu olacaktır. Haksız tahrik, Türk Ceza Kanunumuzun 29. maddesinde düzenlenmiş olan bir ceza hukuku müessesesidir.
Türk Ceza Kanunumuzun "Haksız Tahrik" Başlıklı 29. Maddesine Göre: "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
Kasten yaralama suçunun da haksız tahrik altında işlenmesi mümkündür. Örneğin bir kişinin yüzüne karşı ağır hakaretler içeren, rencide edici nitelikte sözler sarf edilmesi halinde, o kişinin kendisine karşı hakarette bulunan kişiye karşı kasten yaralama suçunu işlemesi durumunda haksız tahrik indiriminin uygulanması söz konusu olacaktır.
Haksız tahrik nedeniyle uygulanacak olan indirimin belirlenmesinde, tahrik edici nitelikte olan davranışın ağırlığı ve şiddeti ile tahrik altında kasten yaralama suçunu işleyen failin davranışı arasındaki orantı dikkate alınır; dolayısıyla her somut olay kendi özelinde değerlendirilir ve her somut olay özelinde farklı oranlarda haksız tahrik indirimi uygulanabilir.
Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa
Meşru müdafaa, halk arasında bilinen adıyla "nefsi müdafaa" ve kanunda düzenlenmiş haliyle meşru savunma: Türk Ceza Kanunumuzun 25. maddesinde düzenlenmiş olan genel hükümlerinden birisidir ve kural olarak uygun düştüğü her somut olaya uygulanır. Meşru müdafaanın varlığı halinde, kasten yaralama suçunu işlemeye elverişli davranışı yerine getiren faile bu fiili nedeniyle faile ceza verilmez.
Türk Ceza Kanunumuzun 25/1. Maddesine Göre: "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."
Madde metninden kolaylıkla anlaşılabileceği üzere, kasten yaralama suçunda meşru savunmanın mevcut olduğunun kabulü aşağıdaki şartların varlığı halinde mümkündür:
Kişinin kendisine veya başkasına yönelik bir saldırıyı engellemek amacıyla hareket etmesi,
Kişinin kendisine veya başkasına yönelik saldırının gerçekleşmiş olması ya da gerçekleşmesi veya tekrarının muhakkak olması,
Kişinin kendisine veya başkasına yönelik saldırının, haksız bir saldırı olması,
Kasten yaralamaya neden olan fiilin, suçun meydana geldiği andaki hal ve koşullara göre haksız saldırı ile orantılı olması
Kasten yaralama suçundan dolayı yargılamaya konu edilen fiilin de bu şartlar dahilinde yerine getirilmiş olduğunun tespiti halinde meşru müdafaanın varlığı kabul edilir ve faile ceza verilmez.
Kasten Yaralama Suçunda Yetkili ve Görevli Mahkeme
Kasten yaralama suçuna ilişkin olarak yapılacak yargılamada yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer mahkemesidir.
Kasten yaralama suçunda görevli mahkeme ise, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinden olan mağdurun ölümü halinde ağır ceza mahkemesidir, ancak bunun dışında diğer tüm hallerde asliye ceza mahkemesi olacaktır.
Kasten Yaralama Suçu ile Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Arasındaki Farklar Nedir?
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürmeye teşebbüs suçu sıklıkla birbirine karıştırılabilmektedir. Bu iki suç tipi arasındaki farklılıkların tespiti, her somut olay özelinde suç faili ile suç mağduru arasındaki ilişki ve gerçekleşen suç fiili dikkate alınarak suç failinin, suç fiilini yerine getirmekteki gerçek iradesi ortaya çıkarılmak suretiyle sağlanır.
Yargıtay'ın vermiş olduğu emsal kararlar incelendiğinde, somut olay açısından kasten öldürmeye teşebbüs ile kasten yaralama suçlarından hangisinin işlenmiş olduğunun tespitinde aşağıdaki hususların dikkate alındığı görülmektedir:
Failin olayın meydana gelmesi akabinde mağdura yönelik sergilediği tavır(örneğin ambulansı araması veya mağduru kanlar içerisinde yattığı yerde bırakıp gitmesi ve kimseyi bilgilendirmemesi gibi)
Fail ile mağdur arasında öldürme iradesinin varlığına sebebiyet verecek nitelikte bir husumetin bulunup bulunmadığı,
Fail ile mağdur arasında husumet varsa bu husumet durumunun nedeni ve derecesi,
Failin suçu meydana getiriş şekli ve varsa kullandığı suç aletinin ismi, cismi, niteliği,
Mağdurun aldığı darbelerin sayısı ve şiddeti,
Fail tarafından mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri ile sonuçları,
Somut olayın niteliğine göre failin hedef seçme imkanının bulunup bulunmaması,
Failin fiiline kendiliğinden mi yoksa dışsal bir engelden dolayı mı son verdiği,
Saldırı fiili neticesinde kasten yaralama suçu mu yoksa kasten öldürmeye teşebbüs suçu mu meydana geldiği hususu, her somut olay özelinde ayrıca değerlendirmeye tabii tutulmalıdır. Bu nedenle savcı, ceza avukatı ve ceza hakimi tarafından her bir detay bu çerçevede değerlendirilir ve stratejik anlatımda her detayın kendine has bir önemi olabileceği düşünülerek mesele, yaratıcı bir tavır ile ele alınmalıdır. Ayrıca şüpheden sanık yararlanır ilkesinin bu meseleye ilişkin olarak da dikkate alınması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
Bu hususa ilişkin bazı emsal Yargıtay kararı örnekleri, makalemizin en alt başlığı olan Yargıtay kararları kısmında alıntılanmıştır.
Kasten Yaralama Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
Tazminat, "zarar karşılığı ödenen para" anlamına gelen, Arapça kökenli bir sözcüktür. Kasten yaralama nedeniyle maddi veya manevi tazminata hükmedilebilmesi için, ceza davasına ek olarak Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde maddi ve manevi tazminat davası açılması gerekmektedir. Ceza hukukunun ve dolayısıyla savcılıklar ile ceza mahkemelerinin görev alanına giren ceza yargılaması ile özel hukukun ve dolayısıyla hukuk mahkemelerinin görev alanına giren hukuk yargılaması, hem usule hem de esasa ilişkin olarak birbirinden ayrı davalardır.
Kasten yaralama suçu nedeniyle meydana gelen maddi zararlar ile kişinin olay sonucunda çektiği acı, elem, keder, ızdırap duyguları nedeniyle manevi dünyasında meydana gelen manevi zararlar, maddi ve manevi tazminat davasına konu edilmek suretiyle giderilebilir. Maddi tazminatın konusunu, kasten yaralama fiili sonucunda uğranılan maddi kayıplar oluşturur. Örneğin: Yaralanmış olan mağdurun hastane masrafları, ilaç ve tedavi giderleri(fizik tedavi vb. dahil olmak üzere), kazanç kaybı(çalışamadığı için elde edemediği kazançlar), ekonomik geleceğin sarsılması veya çalışma gücünün azalmış olmasından kaynaklanan kayıplar gibi maddi kayıplar, kasten yaralama fiili nedeniyle maddi tazminat davasına konu edilebilir.
Aynı şekilde, kişinin yaşadığı yaralanma olayı neticesinde uğradığı psikolojik travma, acı ve ızdırap, özgüven kaybı gibi hususlar nedeniyle de manevi tazminat söz konusu olacaktır.
Maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde, kasten yaralama suçunu oluşturan fiili meydana getiren şartlar, fiilin meydana geliş şekli, şiddeti, nitelik ve niceliği, mağdurun vücudunda meydana gelen izlerin nitelik ve niceliği gibi hususlar her somut olay özelinde ayrıca değerlendirmeye tabii tutulur.
Kasten Yaralama Suçunda Ceza Avukatının Rolü
Kanun koyucu Türk Ceza Kanunumuzu düzenlerken, kazuistik kanun yapma metodunu benimsememiş, genel ve soyut ifadelerle düzenlemede bulunarak her olası senaryoya ve somut olaya uygun düşecek bir şekilde yargı makamlarına takdir ve manevra alanı tanımıştır.
En iyi ceza avukatı önce hayatın gereklerini, sonra da kanunu ve uygulamayı bilendir. Yargı süreçlerinde şüpheli ve sanıklara itham edilen ve konusu suç teşkil eden davranışlar kimi zaman birbirine karıştırılabilmekte ve yanlı saptamalarda bulunulabilmektedir. Hukukçu olmayan insanların da anlayabileceği bir şekilde, örneğin, kimi zaman failin gerçek iradesinin tespitinde hataya düşülebilir ve adam öldürmeye teşebbüs suçu ile kasten yaralama suçları birbirine karıştırılabilir. Bunun yanında somut olayın hikayesinin doğru anlatılmaması veya doğru anlaşılmaması halinde aslında meşru müdafaa ya da zaruret(zorunluluk) hali teşkil eden bir davranış, olay örüntüsünün sunumunda yapılabilecek en ufak bir hata nedeniyle gerçekte olan halinden saptırılabilir. Bu nedenle iyi bir ceza avukatı, hikayenin en az kendisi kadar sunumunun da önemli olduğunun bilincinde olarak müvekkilin haklarını savunmalıdır. Öncelikle itham edilen suça ve müvekkilin fiiline ilişkin saptamaları doğru bir şekilde yapmalı ve sonrasında da bu doğruların yargılama sürecine ne şekilde uygulanması ya da bu doğruların ilgili kimselerce ne şekilde dikkate alınması yönünde profesyonel bir savunma stratejisi hazırlamalıdır. Bu nedenle ceza yargılaması gibi önemle ele alınması gereken süreçlere ilişkin olarak mağdur, mağdur yakını, şüpheli ve sanıklara tavsiyemiz: Mutlaka alanında uzman bir Ankara ceza avukatından profesyonel hukuki destek hizmeti almalarıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Silahla kasten yaralamanın cezası nedir?
Kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinin 3. fıkrasında cezayı ağırlaştırıcı bir sebep olarak düzenlenmiştir. Buna göre silahla kasten yaralama halinde: Şikayet aranmaksızın işlem yapılır ve kasten yaralama dolayısıyla verilecek olan ceza, yarı oranında artırılır.
Bıçakla yaralamanın cezası nedir?
Kasten yaralama suçunun bıçakla işlenmesi halinde, kasten yaralama nedeniyle verilecek olan ceza yarı oranında artırılacaktır. Çünkü bıçak da, Türk Ceza Kanunumuzun 6/1-f. maddesine göre silah niteliğindedir ve yine Türk Ceza Kanunumuzun 86/3. maddesine göre kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi halinde verilecek olan ceza yarı oranında artırılır.
Burun kırmanın cezası nedir?
Kasten yaralama suçu sonucunda mağdurun vücudunda kemik kırılması veya çıkmasının meydana gelmesi hali, Türk Ceza Kanunumuzun 87/3. maddesine göre "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçunu oluşturur ve verilecek olan ceza, somut olayın gereklerine göre yarısına kadar artırılır.
Kör etmenin cezası nedir?
Kör etmenin cezası, mağdurun görme duyusunda meydana gelen eksilmenin niteliğine göre değişiklik gösterebilmektedir. Türk Ceza Kanunumuzun 87. maddesine göre: kasten yaralama fiili sonucunda görme duyusu tamamen kaybedilmemiş, yalnızca azalmışsa verilecek olan ceza 1 kat artırılır; ancak görme duyusu tamamen kaybedilmiş ise, verilecek olan ceza iki kat artırılır. Ayrıca yine Türk Ceza Kanunumuzun 87. maddesinde, görme duyusunun kaybedilmiş olması halinde faile verilecek olan cezaya alt sınır da getirilmiştir.
Yumruk, tekme veya kafa atmanın cezası nedir?
Birisine karşı yumruk atmak, kafa atmak ya da tekme atmak, başlı başına kasten yaralama suçunun nitelikli halini oluşturmamaktadır. Dolayısıyla çok büyük ihtimalle TCK 86/1. maddesine göre 1 yıldan 3 yıla hapis cezası veya 86/2. maddesine göre 4 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına hükmedilir(mağdur kadın ise 8 aydan 1 yıla) Ancak her somut olay, kendi özelinde değerlendirilmelidir. Çünkü örneğin kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla yumruk atılıyorsa, TCK 86/3. maddesi gereği verilecek olan ceza artırılabilir ya da aynı şekilde atılan yumruk sonucunda mağdurun vücudunda duyu kaybı meydana gelmiş veya kemik kırığı meydana gelmişse, TCK 87. madde uyarınca işlem yapılacaktır. Bu nedenle verilecek olan cezanın, somut olayın özelliklerine göre değişiklik göstereceğinin bilincinde olmak gerekir. Aynı durum kafa atma ya da tekme atma gibi durumlarda da söz konusu olmaktadır.
Kasten Yaralama Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
Kasten yaralama suçunda mağdurun aşamalardaki beyanlarının istikrarlı olmasının önemi,
Kasten yaralama suçunun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuyla birlikte işlenmesi,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/4700 E., 2021/1254 K. sayılı kararı
"...
...
... Mağdurun aşamalardaki istikrarlı beyanları, doktor raporları ve tüm dosya kapsamına göre, olay günü suça sürüklenen çocukların, aynı okulda öğrenim gördükleri katılanı okulun çıkış kapısında bekleyip, kapıdan çıkar çıkmaz mağdurun kollarını arkadan tutarak ve saçından sürükleyerek okulun karşı tarafından bulunan barakaya zorla götürdükleri ve baraka içerisinde de mağdurun yine kollarından tutup darp ettikleri sırada okul öğretmenlerinden ...'ın gelerek mağduru kurtardığı olayda, suça sürüklenen çocuk ...'nin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suça sürüklenen çocuk ...'ın ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve kasten yaralama eylemlerinin sabit olduğu gözetilmeden, atılı suçlardan mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
...
...
..."
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürmeye teşebbüs suçu arasındaki farklara ilişkin karar,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/804 E., 2014/391 K. sayılı kararı
"...
...
...
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, çözülmesi gereken konu sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184 ile 31.03.2009 gün ve 248-82 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesi sırasında; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânının olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmaktadır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken kıstaslar farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Pazarcılık yapan mağdur ve sanık arasında olay tarihinde yol verme meselesi nedeniyle başlayan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, mağdur ve sanığın akrabalarının da karıştığı kavga sırasında sanığın ele geçirilemeyen bıçakla mağdurun batın bölgesine 3 ayrı darbe vurduğu, mağdurun ağabeyi Hüseyin'in mağduru alarak arabaya bindirdiği ve acil olarak hastahaneye götürdüğü, sanık ve akrabalarının mağdurun arabaya alınmasından sonra da saldırılarına devam ederek arabaya da zarar verdikleri, sanık tarafından kesici-delici aletle gerçekleştirilen 3 adet darbeden orta hat göbek deliği altındaki darbenin karaciğer ve mide yaralanmasına neden olduğu için mağdurun hayati tehlike geçirdiği sabit olan olayda; sanığın öldürmeye elverişli nitelikteki bıçakla hedef gözeterek mağdura üç kez vurması, darbelerden üçünün de hayati bölgelerden olan batın bölgesine isabet etmesi, göbek deliği altındaki darbenin şiddeti ve meydana getirdiği yaralanma, sanığın kendi isteği ile değil de mağdurun ağabeyinin mağduru olay yerinden uzaklaştırması nedeniyle eylemini sonlandırmak zorunda kalması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs olarak kabulü gerekmektedir. ...
...
..."
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna ilişkin karar,
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki farklılıkların belirlenmesine ilişkin karar,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/327 E., 2016/451 K. sayılı kararı
"...
...
...
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdur ...'in sanıklardan birisini kuzenine benzetip uzun süre sanıklara bakması nedeniyle, sanıkların mağdurun yanına gidip “bize neden ters ters bakıyorsun” dedikleri, mağdurun birisine benzettiğini söylemesine rağmen aralarında tartışma çıktığı, tartışmanın kavgaya dönüştüğü, önce sanık ... ile tanık'ın, sanık ... ile mağdurun kavga ettikleri, bir süre sonra sanık ...'in tanık'tan ayrılıp, sanık ... ile kavga etmekte olan mağdurun sırtına vurduğu ve elindeki bıçağı mağdura salladığı ancak mağdurun vücuduna isabet etmediği, daha sonra ise sanık ...'un bıçak ile mağdurun sol koltuk altı bölgesine bir kez vurarak diafragma lezyonuna neden olacak şekilde yaraladığı ve bu yaralanma nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirdiği anlaşılan olayda; sanıklarla mağdur arasında husumet bulunmaması, olayın ani gelişmesi, hareketli kavga ortamında mağdurun hayati bölgesine bilerek ve isteyerek vurulduğuna ilişkin kesin bir belirlemenin yapılamaması, mağdurun vücudunda tek bıçak darbesinin bulunması, mağdurun bıçakla yaralanmasından sonra ciddi bir engel bulunmamasına rağmen sanıkların eylemlerini devam ettirme konusunda ısrarcı olmamaları hususları birlikte göz önüne alındığında, sanıkların eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün, sanıkların eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma sebebine ve tutuklu kaldıkları süreye göre sanıkların tahliyesine karar verilmelidir. ...
...
..."
Kasten yaralama sonucunda burunda kırık meydana gelmesi haline ilişkin karar,
Karşılıklı yaralama halinde, ilk saldırının hangi taraftan geldiğinin tespit edilememesi durumunda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği her iki sanık hakkında da haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin karar,
Yargıtay (Kapatılan)3. Ceza Dairesi 2020/17050 E., 2021/2363 K. sayılı kararı "İçtihat Metni"
"...
...
... 1) Aralarında hesap yüzünden çıkan tartışma nedeniyle ...'in masada oturan ...'in yüzüne yumrukla vurduğu, bunun üzerine ...'in bıçakla ...'in arkasından gittiğini gören tanık ...'in ...'i tutarak engel olduğu, ancak ...'in savurduğu bıçağın ...'e isabet ederek yaraladığı, ...'in de sandalyeyle ...'in bıçak olan eline vurduğunun kabul edildiği olayda, kavgayı başlatan ilk haksız hareketin kim tarafından gerçekleştirildiğine dair tanıkların bilgisinin bulunmadığı, birbirini karşılıklı olarak yaralayan tarafların ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı hususunda diğerini suçlayıcı beyanları karşısında ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde, şüpheli kalan bu halin sanıklar lehine 5237 sayılı TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari seviyede uygulanması gerektirdiğinin gözetilmemesi,
2) Sanık ...'in, mağdur ...'i beden yoluyla burnunda kırığa neden olacak şekilde yaraladıktan sonra tanık ...'in tutarak engel olmaya çalıştığı ...'e, sandalyeyle de vurmak suretiyle kolunda kırığa neden olması eylemlerinin bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eylemlerin bölünerek koşulları bulunmadığı halde ...'in koluna vurması fiilinin meşru savunma kapsamında kaldığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
3) Sanık ...'in fiili nedeniyle mağdur ...'in vücudunda oluşan kırıkların TCK'nin 87/3. maddesi kapsamında birlikte hayat fonksiyonlarına etki derecesinin belirlenmesi amacıyla, mağdurun tedavi evrakları, geçici ve kesin raporları ile birlikte en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğüne gönderilerek, mağdurun yaralanması hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86. ve 87. maddelerinde belirlenen ölçütlere göre rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4) Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun'a aykırılık nedeniyle kurulan hükümde; suça konu bıçağın 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak niteliği haiz olup olmadığının tespiti hususunda Adli Tıp Kurumu, Emniyet Kriminal veya Jandarma Kriminal Laboratuvarından alınacak rapor ile kesin olarak saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, polis memuru tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
...
...
..."
Bıçakla kasten yaralama suçu cezası,
İki ayrı bıçak darbesi ile kasten yaralama suçunda alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğine ilişkin karar,
Yargıtay (Kapatılan)3. Ceza Dairesi 2020/17269 E., 2021/2339 K. sayılı kararı
"İçtihat Metni"
"...
...
... 2) Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz sebeplerinin incelenmesinde; Mağdur hakkında düzenlenen adli rapora göre, sanığın iki ayrı bıçak darbesi ile mağduru yaraladığı olayda, suçun işleniş şekli, meydana gelen zararın ağırlığı ve sanığın kastının yoğunluğu da dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK'nin 61. maddesi gereğince temel cezaya hükmedilirken, TCK'nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi de gözetilerek hakkaniyete uygun şekilde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. ...
...
..."