Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Nitelikli Halleri ve Cezaları
Suçun Mağdurun Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi
Suçun Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuzun Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Suçun Üstsoya, Altsoya, Eşe veya Boşanılan Eşe Karşı İşlenmesi
Suçun Mağdurun Ekonomik Bakımdan Önemli Bir Kayba Uğramasına Neden Olması
Bu Suç Nedeniyle Kasten Yaralama Suçunun Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hallerinin Gerçekleşmesi Hali
Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu ve Cezası
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, Türk Ceza Kanunumuzun 109. maddesinde düzenlenmiş olup, bir kimsenin serbestçe hareket etme özgürlüğünü hukuka aykırı bir şekilde kısıtlayan veya tamamen ortadan kaldıran fiilleri ifade eder. Halk arasında bu suç tipinden "adam kaçırma" suçu olarak bahsedildiği de görülmektedir. Aynı şekilde, eski ceza kanunumuz döneminden kalma bir alışkanlık olarak bu suç tipine "hürriyeti tahdit" suçu denildiği de görülebilmektedir. Ancak kanunda düzenlenmiş haliyle suçun doğru tanımı, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçudur. Bu suç, kişinin serbestçe hareket etme hakkını engelleyen bir eylemi kapsar ve kaynağını Anayasamızda bulan seyehat özgürlüğünün de ihlali anlamına gelmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, mağdurun iradesine aykırı olarak belli bir yerde tutulmasını, hareket etmesinin engellenmesini ya da mağdurun iradesi dışında bir yerden başka bir yere götürülmesini içerebilir.
Türk Ceza Kanunumuzun 109. Maddesinin 1. Fıkrasına Göre: "(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz hükümden de açıkça anlaşılabileceği üzere, bir davranışın kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu teşkil edebilmesi için:
Kişinin bir yere gitme veya bir yerde kalma hürriyetinden yoksun bırakılmış olması ve
Kişinin bu hürriyetlerinden yoksun bırakılmasının hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir.
Dolayısıyla örneğin bir kişinin usulüne uygun bir şekilde savcılığın emriyle polis veya jandarma gibi kolluk personeli tarafından yakalanması ve gözaltına alınması durumunda kişinin hürriyetinden yoksun bırakılmış olması, hukuka aykırılık teşkil etmeyeceği için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu meydana getirmez. Bu ve benzeri istisnai durumlar makalemizin devamında detaylı olarak açıklanacaktır.
Kanun hükmünden kolaylıkla görülebildiği üzere, suçun bu basit halinin cezası bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Nitelikli Halleri ve Cezaları
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun daha ağır cezayı gerektiren ve nitelikli halleri, Türk Ceza Kanunumuzun 109. maddesinin 2, 3, 4, 5 ve 6. fıkralarında düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 109. Maddesinin 2, 3, 4, 5 ve 6. Fıkralarına Göre: "(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (3) Bu suçun; a) Silahla, b) Birden fazla kişi tarafından birlikte, c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır. (4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır. (6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."
Görüldüğü üzere nitelikli haller tek tek sayılmış ve bu hallerden her birinin gerçekleşmiş olması durumunda verilecek cezada nasıl bir artırıma gidileceği belirtilmiştir.
a) Suçun Cebir, Tehdit veya Hile Kullanılarak İşlenmesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir, tehdit ve hile ile işlenmesi durumu TCK 109/2. maddesinde düzenlenmiş olup bu suçun daha ağır cezayı gerektiren hallerinden biridir. Suçun bu nitelikli halinin daha verimli bir şekilde anlaşılabilmesi için cebir, tehdit ve hile kavramlarının somutlaştırılması gerekmektedir.
Cebir, bir kişiye fiziksel güç kullanarak zorla bir şeyi yaptırma veya bir eylemi gerçekleştirmesini engelleme anlamına gelir. Örneğin, bir kişiyi zorla bir yere götürmek için ona fiziki şiddet uygulanması veya onun bir yerde zorla tutulabilmesi için bir odaya kilitlenmesi, cebir kullanımıdır. Cebir, mağdurun iradesini fiziksel müdahaleyle kırmayı amaçlar.
Tehdit, kişiye veya bir yakınına karşı bir kötülük yapılacağına dair korkutma ve kişi üzerinde psikolojik baskı oluşturma anlamına gelir. Bu durumda fail, mağdurun bir şey yapmaması veya belli bir şekilde davranmaması için korku yaratır. Örneğin, bir kişiyi veya yakınını öldürmekle ya da onlara zarar vermekle tehdit ederek kişinin hürriyetini kısıtlamak, tehdit olarak değerlendirilir.
Hile ise mağduru aldatıcı yöntemlerle kandırmak anlamına gelir. Fail, mağduru yanlış yönlendirerek veya yanıltarak onun özgürlüğünü kısıtlar. Örneğin, bir kişiyi sahte bir mazeretle bir yere çağırmak ve orada onu hürriyetinden mahrum bırakmak, hileyle işlenen bir hürriyetten yoksun kılma suçuna örnek teşkil eder.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi durumunda suçun basit halinde olduğu gibi bir yıldan beş yıla kadar hapis yerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmedilir.
b) Suçun Silahla İşlenmesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun silahla işlenmesi, TCK 109/3-a. bendinde sayılan nitelikli haller arasındadır. Türk Ceza Kanunumuz dahilinde "silah" kavramı, yalnızca tabanca gibi ateşli silahlardan ibaret değildir. Türk Ceza Kanunumuzun "Tanımlar" başlıklı 6/1. maddesinin f. bendinde "silah" kelimesinin tanımı yapılmıştır.
Türk Ceza Kanunumuzun 6/1-f. Bendine Göre: "f) Silah deyiminden; 1. Ateşli silahlar, 2. Patlayıcı maddeler, 3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, 4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, 5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,..." anlaşılır.
Dolayısıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanunda yer alan bu silah tanımına uyar nitelikte bıçak, sopa, biber gazı vb. eşyalarla işlenmesi durumunda da suçun silahla işlenmiş olduğundan bahisle faile verilecek cezanın bir kat artırılmasına karar verilecektir.
c) Suçun Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun 109/3-b. bendinde suçun nitelikli hallerinden biri olarak düzenlenmiştir. Bu durumda suçun daha ağır bir şekilde cezalandırılmasını gerekir ve faile verilecek ceza bir kat artırılır.
Birden fazla kişinin suç fiilini birlikte işlemesi, mağdurun üzerindeki baskıyı artıran ve suçun işlenmesini kolaylaştıran bir unsur olarak değerlendirilir. Dolayısıyla birden fazla failin bu suça katılması, cezanın artmasına yol açar. Bu durumda suçun cezası, basit haline göre daha yüksek olur; çünkü mağdurun üzerindeki baskı ve korkutma etkisi artar. Mağdurun iradesi açısından bir faille baş etmek yeterince zor olabilirken, birden fazla kişiyle karşı karşıya kaldığında mağdurun direnme gücünün daha da zayıflayacağı hususu izahtan varestedir. Bu nedenle yasa koyucu, birden fazla kişiyle işlenen hürriyeti tahdit suçunu daha tehlikeli bulmuş ve cezai müeyyidesini ağırlaştırmıştır.
d) Suçun Mağdurun Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi
Kamu görevi: Devletin ya da kamu tüzel kişilerinin yürüttüğü hizmetlerde görev alan kişilerin ifa ettikleri görevdir. Bu görevler memurlar, kamu görevlileri, belediye çalışanları, polis, asker ve yargı mensupları gibi kamu otoritesini temsil eden kişiler tarafından yerine getirilir. Mağdura yönelik olarak gerçekleştirilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun, mağdurun kamu görevi sebebiyle işlenmesi, failin kamu düzenini bozma, kamu görevinin devamlılığını engelleme ya da kamuya hizmet eden bir kişinin iradesine yönelik bir müdahalede bulunma amacı taşıdığını gösterir. Suçun bu hali, TCK 109/3-c. bendinde düzenlenmiştir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun, mağdurun yerine getirdiği kamu görevi sebebiyle işlenmesi halinde, fail, sadece bireyin hürriyetine müdahale etmekle kalmaz; aynı zamanda kamu düzenini ve hizmetin yürütülmesini engelleme amacı gütmektedir. Bu nedenle faile verilecek ceza bir kat artırılır.
e) Suçun Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuzun Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi
Kamu görevlileri, görevleri gereği belirli yetkilere, ayrıcalıklara ve bir otoriteye sahiptir. Bu otorite, kamu düzeninin sağlanması, toplumun güvenliği ve kamu hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi amacıyla verilmiştir. Ancak kamu görevlisi bu yetkisini hukuka aykırı bir şekilde, kişisel çıkarları veya diğer gayri meşru amaçlar için kullanırsa, bu durum görevdeki nüfuzunu kötüye kullanmak anlamına gelir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun bir kamu görevlisi tarafından ve kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli hallerinden biri olarak Türk Ceza Kanunumuzun 109/3-d. bendinde ayrıca düzenlenmiştir. Kanunkoyucu tarafından, kamu görevlilerinin sahip olduğu bu nüfuzun kötüye kullanılması ihtimali göz ardı edilmemiştir ve bu durum kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezasını ağırlaştıran nitelikli hallerden biri sayılmıştır. Çünkü aksi takdirde kamu görevlisi olmalarından kaynaklanan nüfuzlarını kötüye kullanan kamu görevlilerinin bu suçu işlemeleri, toplum nezdinde de devlet ve idari personele olan güveni zedeleyebilecektir. Bu nedenle suçun bu halinde yalnızca kişinin hürriyeti değil, kamu kurum ve kuruluşlarına olan güven de korunmak istenmektedir.
Bu durumda fail, bir kamu görevlisi olarak sahip olduğu kamu görevinin kendisine sağladığı yetki, otorite veya nüfuzu kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmaktadır. Örneğin, bir polis memurunun, kişisel olarak husumetli olduğu bir kişiyi, resmi yetkisini ve kamu görevlisi kimliğini kullanarak zorla bir yere götürüp orada alıkoyması, kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılmasıyla işlenen hürriyeti tahdit suçuna örnektir. Somut olayda suçun bu nitelikli halinin gerçekleşmiş olduğunun tespiti halinde faile verilecek ceza bir kat artırılır.
f) Suçun Üstsoya, Altsoya, Eşe veya Boşanılan Eşe Karşı İşlenmesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun üstsoya, altsoya, eşe ve boşanılan eşe karşı işlenmesi, suçun nitelikli hallerinden biri olarak Türk Ceza Kanunumuzun 109/3-e. bendinde düzenlenmiştir.
Üstsoy: Kişinin anne, baba, büyükanne, büyükbaba gibi daha üst kuşaktaki akrabalarını ifade ederken,
Altsoy: Çocuklar, torunlar gibi daha alt kuşakta bulunan akrabaları kapsamaktadır.
Eş: failin resmi olarak evli olduğu kişidir,
Boşandığı eş: Boşanma gerçekleşmiş olsa bile, failin daha önce evlilik bağı kurmuş olduğu ve boşandığı kişiyi ifade eder.
Bu nitelikli halin hukuki dayanağı, bu tür akrabalık ya da evlilik ilişkilerinde mağdurun faille olan duygusal, maddi veya manevi bağı nedeniyle mağduriyetinin daha ağır olmasıdır. Ayrıca bu tür ilişkilerde mağdur olan kişinin, failin otoritesi veya nüfuzu altında olabileceği ve dolayısıyla suça karşı direnme kapasitesinin zayıf olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle kanun koyucu, bu tür durumlarda mağduru korumak amacıyla cezai yaptırımları artırmış ve faile verilecek cezanın bir kat artırılarak hükmedilmesi gerektiğini düzenlemiştir. .
g) Suçun Çocuğa ya da Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Olan Kişiye Karşı İşlenmesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan kişiye karşı işlenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun 109/3-f. bendinde suçun nitelikli halleri arasında yer almaktadır. Bu durumda faile verilecek ceza bir kat artırılır. Çünkü mağdurun yaşı veya fiziksel/ruhsal durumu nedeniyle kendini savunma kapasitesi zayıf olduğundan, bu tür suçların mağdura daha fazla zarar verme potansiyeli bulunur ve suçun ağırlığı artar; ayrıca bu durumda mağdurun faili engellemesi de yetişkin ve sağlıklı bir bireye nazaran daha güç olacaktır. Bu nedenle suçun bu hali de nitelikli haller arasında sayılmış ve böylece cezanın caydırıcı etkisinin artırılması amaçlanmıştır.
Çocuk kavramı, hukuken 18 yaşından küçük bireyleri ifade eder. Çocuklar, yaşları gereği hem fiziksel hem de zihinsel olarak yetişkinler kadar güçlü ve dirençli olmadıkları için, bir suçun hedefi olduklarında daha fazla korunmaya muhtaçtırlar. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, çocuğa karşı işlendiğinde, failin mağdur üzerindeki kontrol ve baskısı çok daha güçlü olabilir, çünkü çocuklar genellikle direnecek yeterli fiziksel ya da zihinsel güce sahip değildir.
Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan kişiler ise, fiziksel engelleri, hastalıkları, yaşlılık gibi sebeplerle bedenlerini yeterince kullanamayan ya da ruhsal bozukluklar nedeniyle düşünce ve hareket kabiliyetleri sınırlı olan bireyleri ifade eder. Bu tür mağdurlar da failin müdahalesine karşı kendilerini yeterince koruyamayacakları için savunmasız bir konumdadırlar.
Bu nitelikli halin hukuki gerekçesi, savunmasız kişilere karşı işlenen suçların toplumda daha büyük bir tepki yaratması ve bu mağdurların korunmaya daha fazla ihtiyaç duymasıdır. Fail, bu tür mağdurlara karşı suç işlediğinde, onların zayıf durumlarını kötüye kullanmış olur. Bu yüzden yasa koyucu, hem çocuklara hem de beden veya ruh bakımından savunmasız kişilere karşı işlenen bu tür suçlarda cezanın artırılmasını öngörmüştür. Bu durum, failin bu kişilere karşı suç işlemesini daha kolay ve ciddi bir hale getirir, çünkü mağdurun direnme gücü sağlıklı insanlara nazaran daha düşüktür ve bu nedenle bu kişiler, olası saldırılara karşı daha savunmasızdır.
h) Suçun Mağdurun Ekonomik Bakımdan Önemli Bir Kayba Uğramasına Neden Olması
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması, suçun nitelikli hallerinden biri olarak Türk Ceza Kanunumuzun 109/4. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu durum, mağdurun özgürlüğünün kısıtlanmasının yanı sıra ekonomik açıdan da ciddi zarar görmesine yol açtığından, suçun cezasını artıran bir unsur olarak kabul edilir ve faile verilecek hapis cezasına ek olarak ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedilir. Mağdur, hürriyetinden yoksun kaldığı sürede, maddi anlamda önemli bir kayba uğramışsa, failin cezası daha ağır olur.
İlgili kanun hükmünün gerekçesinde bu fıkraya ilişkin olarak: "Maddenin dördüncü fıkrasına göre; bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Dikkat edilmelidir ki, bu durumda, suçun netice nedeniyle bir ağırlaşmış hâli söz konusudur. Bu nedenle, failde bu neticeye yönelik kastın bulunması gerekmez. Bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdurun ekonomik kaybının önemli miktarda olması gerekir." ifadeleri yer almaktadır. Dolayısıyla suçun bu nitelikli halinden ceza verilebilmesi için, failin mağduru ekonomik olarak zarara uğratmaya yönelik özel bir kastının bulunması şartı aranmamaktadır; buna ek olarak, mağdurun uğradığı ekonomik kaybın da önemli miktarda olması gerekecektir. Önemli miktarda ekonomik kaybın ne kadar olduğunun takdiri hakime ait olacaktır ve bu konuda emsal yargı kararları önem arz etmektedir. Usulüne uygun bir yargılama yapılmadan ve mağdurun ekonomik kaybının gerçekten önemli miktarda olup olmadığına ilişkin deliller toplanmadan suçun bu nitelikli haline dair hüküm kurulması halinde hükmün bozulabileceği hususu dikkate edilmelidir.
Bakınız Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından 2019/6543 E. ve 2022/5136 K. sayısı ile verilen kararda:
"TCK.nın 109/4.maddesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun mağdurun ekonomik bakımından önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedileceğinin düzenlenmiş olması karşısında, katılanın maddi zararı hususunda bir araştırma yapılmadan ve söz konusu fıkradaki şartların ne şekilde gerçekleştiği hususu gerekçeli kararda tartışılmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan..." ifadeleriyle yargılama esnasında bu hususların dikkate alınması gerekeceği açıkça ortaya konulmuştur.
Ekonomik kayıp, mağdurun gelirinden, işinden veya mülkiyet haklarından yoksun kalması sonucu ortaya çıkan zararları ifade eder. Bu kayıp, kişinin haksız yere özgürlüğünden mahrum kaldığı süre boyunca çalışamaması, işini kaybetmesi, ticari faaliyetlerini yürütememesi veya malvarlığının bir şekilde zarar görmesi gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin, bir iş insanının hürriyetinden yoksun bırakılması ve bu süreçte işlerini yürütemediği için çok ciddi ve ağır ekonomik kayıplara uğraması bu duruma örnek olabilir.
Suçun bu nitelikli hali, failin mağdura yalnızca fiziksel veya psikolojik zarar vermesiyle kalmayıp, aynı zamanda onun maddi çıkarlarına da zarar vermesi nedeniyle daha ağır cezalandırılmasını öngörür. Mağdurun özgürlüğünden yoksun kalması, işini veya ticari haklarını ve fırsatlarını kaybetmesi gibi ekonomik sonuçlar doğurduğunda, bu durum suçun işlenişindeki haksızlığı artırır. Mağdurun yaşadığı ekonomik kayıpların önemli ölçüde olup olmadığının tespiti, her somut olay özelinde mahkeme tarafından gerçekleştirilir.
i) Suçun Cinsel Amaçla İşlenmesi Hali
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlenmesi, bu suçun nitelikli hallerinden biridir ve Türk Ceza Kanunumuzun 109/5. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu durumda fail, mağduru cinsel amaçları doğrultusunda özgürlüğünden yoksun bırakır ve bu eylem, basit hürriyeti tahdit suçuna göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılır; suçun bu halinde faile verilecek ceza, yarı oranında artırılacaktır. Çünkü suçun bu halinde mağdurun yalnızca seyahat özgürlüğü değil, aynı zamanda bedensel bütünlüğü üzerindeki hakları ve dokunulmazlığı ile cinsel dokunulmazlığı ve özgürlüğü de tehdit altındadır.
Bu nitelikli hal, failin mağduru cinsel saldırı veya cinsel istismar gibi suç fiillerini gerçekleştirmek amacıyla hürriyetinden yoksun bırakmasını ifade eder. Örneğin, mağdurun zorla bir yere götürülmesi ve bu süre zarfında cinsel amaçla alıkonulması veya cinsel istismara uğraması bu duruma örnek teşkil eder.
j) Bu Suç Nedeniyle Kasten Yaralama Suçunun Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hallerinin Gerçekleşmesi Hali
Kasten yaralama suçu, mağdurun vücut bütünlüğüne yönelik bir zarar verme fiilidir ve Türk Ceza Kanunumuzun 86. maddesinde düzenlenmiştir. Kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri ise, TCK 87. maddesinde ayrıca düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 87. Maddesine Göre: "(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Konuşmasında sürekli zorluğa, c) Yüzünde sabit ize, d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz. (2) Kasten yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz. (3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır. (4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla veya bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Unsurları
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin olarak gerçekleştirilecek yargılamada failin kişiliği, failin veya mağdurun kamu görevlisi olup olmaması, fail ile mağdur arasındaki ilişki ve varsa akrabalık bağları, somut olayın meydana geliş şekli ve nedenleri, failin kastı, rızanın varlığı ve hukuka aykırılık gibi birçok farklı husus ele alınacaktır. Şimdi bunların hepsini, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun birer unsuru olarak kendi altbaşlıkları altında inceleyelim.
a) Fail
Fail bir suçu işleyen kişidir. Suçun kim tarafından işlenebileceği ile ilgilidir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, genel bir suç tipi olduğundan, failin kim olabileceği konusunda herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Yani bu suçu işleyebilecek kişi, hukuken fail olma ehliyetine sahip herkes olabilir. Dolayısıyla suçu işleyen kişi bir kamu görevlisi olabileceği gibi, sıradan bir vatandaş da olabilecektir.
Bu suçun faili: Kişiyi iradesine aykırı olarak bir yere kapatmak, hareket özgürlüğünü kısıtlamak veya kişinin iradesine aykırı olarak onu başka bir yere götürerek özgürlüğünden mahrum bırakmak fiilini gerçekleştiren kişidir.
Failin kimliği, Türk Ceza Kanunumuzun 109. maddesi içerisinde sayılan bazı hallerde, cezayı artıran ve nitelikli hallerden sayılmıştır. Failin kimliğine dair bir diğer önemli nokta ise, suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi veya failin, mağdurun TCK 109/3-e. bendinde sayılan yakınlarından birinin olması hususlardır. Bu gibi durumlar, suçun daha ağır şekilde cezalandırılmasına yol açar. Ayrıca, failin kamu görevlisi olması ve bu suçu kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak işlemesi de cezai sorumluluğu artıran unsurlardan biridir.
Failin ceza ehliyetinin olup olmadığı hususu ile somut olay açısından özel inceleme gerektiren diğer haller(örneğin teşebbüs, gönüllü vazgeçme, iştirak ve takdiri indirim sebepleri gibi), fail hakkında verilecek olan hükme etki edecek olan hususlardır.
b) Mağdur
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda mağdur, özgürlüğü kısıtlanan veya tamamen ortadan kaldırılan kişidir. Bu suç açısından mağdur: İradesine aykırı olarak fail tarafından bir yere kapatılan, hareket özgürlüğü engellenen veya zorla başka bir yere götürülen kişiyi ifade eder. Bu suçun mağduru, herhangi bir kişi olabilir ve Türk Ceza Kanunumuz açısından yaşı, cinsiyeti, sosyal statüsü veya mesleği fark etmeksizin herkes mağdur olma niteliğine sahiptir.
Ancak mağdurun kimliği, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı faile verilecek cezanın belirlenmesinde önemli rol oynayabilmektedir. Örneğin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun:
Çocuklara,
Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişilere,
Üstsoy, altsoy, eş veya boşanılan eşe,
Kamu görevini yerine getirmesi sebebiyle kamu görevlisine karşı
işlenmesi halleri, TCK 109. maddesi içerisinde mağdurun kimliğinden ötürü cezayı ağırlaştıran ve nitelikli haller olarak sayılmıştır.
Ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu sonucunda mağdurun önemli ölçüde ekonomik zarara uğramış olması durumunda, faile verilecek hapis cezasına ek olarak bin güne kadar adli para cezasına hükmedilir.
Bunlara ek olarak mağdur, bu suçta özgürlüğünden yoksun bırakılan kişidir ve bu özgürlüğün kısıtlanması fiili, mağdurun psikolojik, fiziksel veya maddi zarara uğramasına neden olabilir. Suçun işleniş şekli ve mağdurun durumu, maddi ve manevi bütünlüğünde oluşan zarar ve örneğin mağdurun psikolojik hali, failin cezasının belirlenmesinde önemli bir rol oynar.
c) Suçun Hukuki Konusu
Ceza hukukunda suçun hukuki konusu, bir suça ilişkin yasal düzenlenmeyle koruma altına alınmak istenen hukuki değer veya hak anlamına gelir. Her suç, belirli bir hakkın ya da hukuki değerin ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkar ve ceza hukukunun amacı, bu hakları ve değerleri korumaktır. Bu nedenle hukuki konu, suçun işlenmesiyle ihlal edilen ya da tehlikeye atılan toplumsal, bireysel veya kamusal menfaatleri ifade eder.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun hukuki konusu, bireylerin hareket özgürlüğü ve kişisel hürriyetleri üzerindeki temel haklarının korunmasıdır. Türk Ceza Kanunumuzun 109. maddesinde düzenlenen bu suç, bireylerin diledikleri gibi hareket edebilme, belirli bir yerde kalıp kalmama, bir yerden ayrılma ya da serbestçe bir yere gitme hakkını ihlal eden fiillere karşı bireyin özgürlüğünü korur.
Kişisel hürriyet, bir kişinin iradesi doğrultusunda serbestçe hareket edebilme ve kendi kararlarını uygulayabilme hakkını ifade eder. Bu hak, Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Her bireyin, başkalarının müdahalesi olmaksızın özgürce hareket etme ve iradesine aykırı şekilde bir yerde tutulmama hakkı vardır.
Bu suçun hukuki konusu, bireyin haksız bir şekilde özgürlüğünün elinden alınmasını veya kısıtlanmasını engellemeyi amaçlar. Kişinin iradesine aykırı olarak bir yere götürülmesi, bir yerde zorla tutulması veya hareket serbestisinin ortadan kaldırılması, mağdurun özgürlük hakkına ciddi bir müdahale teşkil eder.
Kısacası, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun hukuki konusu, bireylerin anayasal ve uluslararası düzeyde korunan kişisel özgürlüğü ve hareket serbestisi hakkını ihlal eden fiillerin önlenmesidir. Bu haklar, bireyin temel insan hakları arasındadır ve suçun cezai yaptırımı da bu hakkı ihlal eden kişilere karşı uygulanır.
d) Suç Fiili
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda suç fiili, hukuka aykırı olarak mağdurun iradesine aykırı olarak onun hareket serbestisinin kısıtlanması, bir yere götürülmesi veya bir yerden ayrılmasının engellenmesidir. Fail mağduru zorla bir yerde tutabileceği gibi, mağdurun iradesine aykırı bir şekilde onu başka bir yere götürebilir veya belirli bir alana girmesine ya da bir alanda hareket etmesine engel olabilir. Bu fiillerin tümü, mağdurun özgürlüğüne yönelik ciddi bir müdahale olarak değerlendirilir ve suçun oluşması için yeterlidir.
Fail tarafından gerçekleştirilen fiilin suç teşkil edebilmesi için, bu fiilin hukuka aykırılık teşkil etmesi de gerekmektedir. Hukuka aykırılık, bir davranışın yasal bir dayanağı olmadan, yasaların öngördüğü sınırlar dışında ve kişinin temel haklarını ihlal ederek gerçekleştirilmesi durumunda ortaya çıkar. Bu anlamda örneğin polis memuru veya jandarma gibi kolluk personelinin usulüne uygun olarak alınmış bir yakalama ve gözaltı kararı ile bir vatandaşa yakalama ve gözaltı uygulamasında hukuka aykırılık söz konusu olacağı için fiilin hukuka aykırı olduğundan söz edilemeyecek ve suç oluşmayacaktır. Hukuka aykırılık hususu detaylı bir açıklamayı gerektirdiğinden ötürü, bu hususu makalemizin devamında yer alan hukuka aykırılık alt başlığı altında daha detaylı olarak açıklayacağız.
e) Manevi Unsur
Bir suçun manevi unsuru, failin suçu işlerken zihni durumu, yani suç işleme iradesi ve kastı ile ilgilidir. Manevi unsur, failin bir suçu işlerken hangi niyetle, hangi bilinçle hareket ettiğini belirler. Failin suça konu fiili meydana getirirken hareketi kasten mi yoksa taksirli olarak mı meydana getirdiği hususu gibi sorunlar suçun manevi unsurunun konu alanına girer.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda manevi unsur, failin suç işleme niyetini ve bilinçli olarak hareket etmesini ifade eden kasttır. Bu suç, doğrudan kastla işlenebilen bir suçtur. Yani, fail, mağdurun hareket serbestisini bilerek ve isteyerek kısıtlamalı veya ortadan kaldırmalıdır. Manevi unsurun varlığı, failin bu fiili kasıtlı olarak gerçekleştirdiğini, yani mağdurun özgürlüğünü bilerek ihlal ettiğini gösterir. Doğrudan kast durumunda fail, mağduru iradesine aykırı bir şekilde bir yerde tutmak, hareket etmesini engellemek ya da bir yere götürmek gibi fiilleri bilerek ve bu sonucu elde etmek amacıyla yapar. Örneğin, bir kişiyi zorla bir odaya kilitleyen ya da hareket etmesini engelleyen fail, bu fiili gerçekleştirdiği sırada mağdurun özgürlüğünü ihlal ettiğinin bilincindedir ve bu sonucu istemektedir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun taksirle, dikkatsizlik veya ihmalle işlenme hali söz konusu olamaz, çünkü suçun meydana gelmesi için failin mağdurun özgürlüğünü bilinçli olarak ihlal etmesi gerekmektedir. Failin hareket özgürlüğünü ihlal etmek amacıyla hareket ettiği, yani suçun işlenişi sırasında bu sonucu bilerek ve isteyerek hareket ettiği durumlarda suçun manevi unsurunun mevcut olduğu ileri sürülebilir. Bu nedenle örneğin bir dolmuş şoförünün, inmek isteyen yolcunun bu niyetinden haberdar olmaksızın, onu duymaksızın ve yolcuyu araçtan indirmeksizin istikametine devam etmesi durumunda, bu suçun manevi unsuru mevcut olmadığından mütevellit kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun meydana gelmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
f) Hukuka Aykırılık
Hukuka aykırılık, bir suç fiilini gerçekleştiren failin bu eylemi gerçekleştirmesinde herhangi bir hukuka uygunluk nedeninin bulunmaması anlamına gelir. Eğer somut olayda hukuka uygunluk nedenleri mevcut değilse, eylem hukuka aykırı kabul edilir ve suç teşkil eder. Ancak bazı durumlarda, özgürlüğün kısıtlanması yasal dayanaklara dayanabilir ve bu tür durumlarda hukuka uygunluk nedenlerinden biri veya birkaçı mevcut olduğu için somut olayın gereklerine göre eylem suç doğurmayabilir veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilebilir.
Hukuka uygunluk sebepleri, Türk Ceza Kanunumuzun ikinci kısım, ikinci bölümde ve ceza hukuku genel hükümleri arasında, "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlığı altında düzenlenmiştir.
Bu çerçevede hukuka uygunluk sebebi olarak aşağıdaki haller sayılabilir.
Kanun hükmünün yerine getirilmesi ve amirin emri(TCK md. 24)
Meşru müdafaa(TCK md. 25)
Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK md. 26)
Zorunluluk hali(TCK md. 25)
Bu hukuka uygunluk sebeplerinden her birinin somut olayın şartları dahilinde özel olarak dikkate alınması ve incelenmesi gerekmektedir. Bir olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcudiyeti halinde faile ceza verilmeyebileceği gibi hukuka uygunluk sebeplerinde yasal sınırların aşılması halinde verilecek cezada indirime de gidilebilir.
Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar
Somut olay açısından özel inceleme gerektiren hususlar, somut olaya ilişkin yargılama süreci işletilirken ve hüküm kurulurken dikkate alınması gereken, Türk Ceza Kanunumuzda yer alan ceza hukuku genel hükümleri ile Ceza Muhakemesi Kanunumuzdaki hükümler ve diğer ilgili mevzuat hükümleridir. Örneğin takdiri indirim sebepleri, gönüllü vazgeçme, etkin pişmanlık, şikayet süreleri, suçların içtimaı gibi hususlar bu kapsamda değerlendirilebilir ve her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulmalıdır.
a) Cezada İndirim ya da Cezasızlık Gerektiren Şahsi Sebepler
Cezada indirim veya cezasızlık gerektiren şahsi nedenler, yukarıda "hukuka aykırılık" unsuru alt başlığında saymış olduğumuz ve TCK 25. maddesi ile devamı hükümlerinde düzenlenmiş olan hukuka uygunluk nedenlerine ek olarak ceza hukuku mevzuatında yer alan aşağıdaki hallerdir:
Haksız tahrik,
Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit,
Hata,
Yaş küçüklüğü,
Akıl hastalığı,
Sağır ve dilsizlik,
Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma(kişinin kendi iradesi dışında ise),
Takdiri indirim nedenleri; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar
Yargılama esnasında tutuklu olarak geçirilen sürenin hükümde belirtilen süreden mahsup edilmesi,
şeklinde sayılabilir.
b) Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme veya Etkin Pişmanlık
Suça teşebbüs ve gönüllü vazgeçme, Türk Ceza Kanunumuzun genel hükümlerinde 35. ve 36. maddelerde düzenlenmiştir ve uygun düştükleri ölçüde(kanuni şartların tamamının mevcut olması halinde) tüm suçlar açısından uygulanabilme potansiyeline sahiptir. Ancak etkin pişmanlık, ceza özel hükümleri arasında ve uygulanabileceği her suç tipi için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Aşağıda detaylı olarak da açıklayacak olduğumuz üzere, spesifik olarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna istinaden etkin pişmanlık düzenlemesi mevcuttur. Bu nedenle somut olayda gerekli tüm şartların mevcut olması durumunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda da etkin pişmanlık müessesesinin uygulanması mümkündür.
b.1) Suça Teşebbüs
Suça teşebbüs, bir suçun işlenmesi için gerekli icra hareketlerine başlanmasına rağmen, failin iradesi dışında gerçekleşen nedenlerle suçun tamamlanamaması durumudur. Teşebbüs halinde suç nedeniyle verilecek olan ceza, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması nedeniyle indirilir.
Türk Ceza Kanunumuzun 35. Maddesine Göre: "(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. (2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda suça teşebbüs: Failin, mağdurun özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla harekete geçmesine rağmen, iradesi dışında bir nedenle bu fiili tamamlayamaması durumunda ortaya çıkar. Örneğin, fail mağduru zorla bir yere götürmeye çalışırken mağdurun kaçması, çevredeki kişilerin müdahalesi ya da polisin olaya müdahale etmesi gibi nedenlerle suç tamamlanamadan yarıda kalırsa, bu teşebbüs sayılır. Suçun teşebbüs aşamasında kalması, mağdurun özgürlüğünün fiilen kısıtlanmadığı ancak failin bu sonucu elde etmek için hareket ettiği anlamına gelir. Bu durumda faile kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna ilişkin olarak verilecek olan ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilir.
b.2) Gönüllü Vazgeçme
Gönüllü vazgeçme, failin suçu işleme yönünde gerekli adımları atmış olmasına rağmen, kendi isteğiyle ve tamamen iradi olarak suçun tamamlanmasından vazgeçmesidir. Gönüllü vazgeçme halinde fail, suçu işleyebilecek durumda olmasına rağmen bilinçli bir kararla suçun sonuçlarını doğurmaktan kendi isteğiyle geri durur.
Türk Ceza Kanunumuzun 36. Maddesine Göre: "(1) Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır."
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda gönüllü vazgeçme, failin mağduru özgürlüğünden yoksun kılmak için gerekli hareketlere başlamasına rağmen, suçu tamamlamadan önce kendi isteğiyle bu eylemden vazgeçmesi halinde söz konusu olur. Örneğin, fail mağduru bir yere kapatmak için zorla alıkoyma girişiminde bulunmuşsa ve suçu tamamlama imkânı varken bu eylemi gerçekleştirmekten kendi isteğiyle vazgeçmişse gönüllü vazgeçme söz konusu olur. Bu durumda fail, suçu işlememiş sayılır ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı cezalandırılmaz.
Ancak, gönüllü vazgeçme sadece suçun tamamlanmasından önce mümkün olabilir. Suç tamamlandıktan sonra failin pişmanlık gösterip mağduru serbest bırakması gönüllü vazgeçme değil, etkin pişmanlık sayılır ve aşağıda açıklayacak olduğumuz üzere etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi uygulanabilir. Bu durumda TCK 36. maddesi gereğince gönüllü vazgeçme uygulamasıyla tamamen cezadan kurtulma söz konusu olmaz.
b.3) Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, bir suçun işlenmesinden sonra failin pişmanlık duyarak, suçun neden olduğu zararları gidermeye çalışması, yargılama sürecinde adaletin sağlanması için elinden geleni yapması veya yetkili mercilere başvurarak suçun ortaya çıkmasını sağlaması gibi hallerde uygulanacak olan bir ceza hukuku müessesesidir. Gönüllü vazgeçme ve suça teşebbüsten farklı olarak etkin pişmanlık müessesesi, Türk Ceza Kanunumuzun genel hükümlerinde düzenlenmemiş, uygulanacağı her bir suç tipine ilişkin olarak özel olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümlerinin, her suç açısından uygulanması mümkün değildir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkündür, çünkü bu suça ilişkin olarak TCK 110. maddesinde özel bir etkin pişmanlık hükmü mevcuttur.
Türk Ceza Kanunumuzun 110. Maddesine Göre: "(1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir."
Bu nedenle somut olay açısından yukarıda alıntılamış olduğumuz etkin pişmanlık hükmünün uygulanması mümkünse, fail hakkında verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilerek hüküm kurulacaktır.
c) Şikayet, Şikayet Süreleri ve Şikayetten Vazgeçme
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu şikayete bağlı suçlar arasında değildir. Bu nedenle mağdur suç duyurusunda bulunsa da, bulunmasa da fail hakkında soruşturma işlemleri başlatılabilir ve soruşturma evresinde yeterli şüpheye ulaşılırsa iddianame hazırlanarak kovuşturma evresine geçilebilir. Ayrıca bu suçun takibi şikayete bağlı olmadığı için herhangi bir şikayet süresi de söz konusu değildir. Mağdur, dava zamanaşımı süresi içerisinde dilediği vakit şikayette bulunabilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun takibi şikayete bağlı olmadığı için, mağdurun sonradan şikayetten vazgeçmesi de soruşturma ve kovuşturma evrelerini sonlandırmaz. İlgili merciler tarafından gerekli çalışmalar gerçekleştirilip sanık hakkında hüküm kurulur.
d) Zamanaşımı
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda zamanaşımı süreleri, suçun temel şekli ve nitelikli halleri için farklılık gösterir. Suçun temel şekli için öngörülen ceza: 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olduğu için, dava zamanaşımı süresi 8 yıl(TCK md. 66/1-e) ve ceza zamanaşımı süresi de 10 yıl(TCK md. 68/1-e) olarak uygulanır. Ancak suçun daha ağır cezayı gerektiren ve nitelikli hallerinde zamanaşımı süreleri daha fazla olabilmektedir. Örneğin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun silahla ve cinsel amaçla işlenmesi halinde dava zamanaşımı 15 yıl, ceza zamanaşımı ise 20 yıl olarak uygulanacaktır. Bu nedenle zamanaşımı hususu da her somut olay özelinde ayrıca değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
e) Suça İştirak
Ceza hukukunda suça iştirak, bir suçun işlenmesine doğrudan ya da dolaylı katkı sağlayan kişilerin, işledikleri fiillerin ağırlığına göre sorumlu tutulmalarını sağlar. Suça iştirak eden kişiler, suçu işleyen fail kadar cezai sorumluluk taşıyabilir ya da suça katkı derecelerine göre daha az ceza alabilirler. Suça iştirak eden kişiler farklı roller üstlenebilir ve buna göre ceza hukukumuzda:
Fail,
Azmettiren ve
Yardım eden
gibi kategoriler altında değerlendirilirler.
e.1) Fail Olarak İştirak
Fail olarak iştirak, bir suçun birden fazla kişi tarafından müştereken işlenmesi durumudur. Burada suçu işleyen kişiler, suç fiillerini birlikte gerçekleştirirler. Faillerin her biri, mağdurun veya mağdurların özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin olarak suçun icra hareketlerine aktif katılım sağlayan kişilerdir.
Türk Ceza Kanunumuzun 37. Maddesine Göre: "(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur. (2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır."
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun, birden çok kişi tarafından gerçekleştirilmesi durumunda da yukarıda alıntılamış olduğumuz bu TCK 37. maddesi hükmü uygulama alanı bulur. Örneğin iki kişinin, bir mağduru zorla arabaya bindirip belirli bir yere götürerek, iradesine aykırı olarak bir odaya kilitlemeleri halinde, her iki kişi de fail olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemiş olur. Bu durumda faillerin her ikisi de suçun işlenmesine doğrudan katıldığından, fail olarak sorumlu olurlar.
e.2) Suça Azmettirme
Bir kişiyi suça azmettirme, bir suçu işleme konusunda henüz bir fikri olmayan kişinin söz konusu suçu işlemeye karar vermesinin sağlanmasıdır. Azmettiren, bir suçu kendisi bizzat işlememekte fakat suçu işlemesi için bir kişiyi ikna etmektedir. Azmettiren, suçun işlenmesinde fiilen etkin bir rol oynamıyor olsa dahi, failin suç işlemeye yönlendirilmesi açısından sorumludur ve failin işlemiş olduğu suçun cezası ile cezalandırılır.
Türk Ceza Kanunumuzun 38. Maddesine Göre: "(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. (2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz. (3) Azmettirenin belli olmaması halinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hallerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir."
Örneğin bir kişi, arkadaşını bir alacak meselesi nedeniyle mağduru kaçırmaya ve bir depoda zorla tutmaya ikna ederse, bu kişi azmettiren olarak suçun sorumluluğunu taşır. Arkadaş, mağduru bizzat zorla alıkoyan kişi olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun faili olsa da, azmettiren kişi de suçu işlemeye teşvik ettiği için azmettiren olarak cezalandırılır.
e.3) Yardım Etme
Yardım eden, suçun işlenmesine doğrudan katılmayan ancak dolaylı olarak katkıda bulunan kişidir. Suçun icrası sırasında doğrudan müdahale etmez, ancak failin suçu işlemesini kolaylaştırmak amacıyla çeşitli yardımlarda bulunur.
Türk Ceza Kanunumuzun 39. Maddesine Göre: "(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez. (2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur: a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek. b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak. c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak."
Bir kişi, bir mağdura karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemeyi planlayan faile, mağduru kaçırabilmesi için araç temin ederse veya mağduru kapatmak için kullanılacak depo vb. bir yeri ayarlarsa yardım eden kişi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna yardım eden olarak suçun işlenmesine iştirak etmiş olur. Yardımcı kişi suçu doğrudan işlemez, ancak failin suç işlemesini kolaylaştırdığı için cezai sorumluluk taşır.
f) Suçların İçtimaı
Suçların içtimaı, failin bir ya da birden fazla fiille birden fazla suç işlemesi halinde ortaya çıkar ve bu suçların nasıl cezalandırılacağını belirler. Türk Ceza Kanunu’nda suçların içtimaı üç başlık altında incelenir:
Bileşik suç,
Zincirleme suç ve
Fikri içtima
Bileşik suçta, iki ya da daha fazla suçun unsurları birleştirilerek tek bir suç ortaya çıkar ve bu suç, bağımsız bir şekilde işlenmiş gibi ayrı ayrı cezalandırılmaz; yalnızca tek bir suçtan hüküm kurulur. Bu durumda, suçlardan biri, diğerinin işlenmesi için zorunlu bir aşamayı oluşturur ve bu suçlar tek bir suç olarak kabul edilir.
Türk Ceza Kanunumuzun 42. Maddesine Göre: "(1) Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz."
Örneğin fail, mağduru zorla bir yere götürüp mağdura yönelik olarak cinsel saldırıda bulunursa, burada hem kişiyi hürriyetinden yoksun kılma hem de cinsel saldırı suçu gerçekleşmiş olacaktır. Bu durumda failin cinsel saldırı fiilini gerçekleştirebilmesi için zaten mağduru belirli bir yerde zorla ve mağdurun iradesine aykırı olarak tutması gerekeceğinden mütevellit bileşik suç uygulamasına gidilmesi ve faile yalnızca cinsel saldırı suçundan ceza verilip ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir. Her ne kadar bu görüş genel itibariyle hukuki mantık yürütme, yorum ve TCK 42. maddesinde düzenlenen "bileşik suç" tanımı ile uyum içerisinde olsa da, Yargıtay'ın ilgili ceza daireleri tarafından tarafından verilen kararlarda benzer olaylara ilişkin olarak hem cinsel saldırı suçundan hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan birlikte verilen cezaların onandığı görülmektedir. Söz konusu kararlarda birçok karşı oy yazısı mevcuttur, dolayısıyla meselenin halen daha tartışmaya açık olduğunun söylenmesi yanlış olmayacaktır. Keza bakınız, aşağıda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin Yargıtay kararları başlığımız altında da alıntılamış olduğumuz Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından 2016/749 E. ve 2020/965 K. numarasıyla verilen kararda: "Mağdurenin aşamalardaki beyanları, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın olay günü mağdureyi kollarından tutup zorla ahırın içine fırlatmasının ardından kapıyı arkadan kapatmak istediği sırada yanlarına gelen tanık...'in sanığı itekleyerek mağdureyi alıp uzaklaştığı anlaşıldığından, mevcut haliyle sanığın fiziksel temas içeren eylemlerinin bütün halinde çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu, bu suçun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süreyle mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle mağdurenin hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği nazara alındığında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesi ile belirlenen temel cezanın aynı Kanunun 103/4. maddesi artırılması ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması, kanuna aykırı, sanık müdafisi ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden..." ifadeleriyle çocuğun hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının, çocuğun cinsel istismarı suçunun unsurlarından biri olduğu belirtilerek bu somut olay açısından yalnızca çocukların cinsel istismarı suçundan hüküm kurulması gerektiği hususu vurgulanmış ve sanığın kişiyi hürriyeti yoksun kılma suçundan beraatine karar verilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.
Ancak örneğin kasten yaralama suçunun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir unsurunu oluşturması halinde ayrı ayrı ceza verilmesi hukuka uygun bulunmamaktadır. Bu durumda ilgili suçtan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Bakınız Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2017/9194 E., 2018/1633 K. sayılı kararında yer alan:
"...Katılan sanığın kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir unsurunu oluşturduğu mahkemecede kabul edildiği halde, hakkında kasten yaralama (iki kez) suçundan dolayı hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraatlerine hükmedilmesi,... Kanuna aykırı, katılanlar ... ile ... vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden,..." ifadeleriyle bu husus açıkça ortaya konulmuştur.
Failin bir suç işleme kastıyla hareket ederek aynı mağdura karşı birden fazla kez aynı suçu işlemesi ya da aynı suçun birden fazla mağdura karşı aynı eylemle işlenmesi zincirleme suç olarak değerlendirilir. Bu durumda, fail, meydana gelen suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmaz; faile tek bir ceza verilir ve bu ceza, zincirleme suç nedeniyle artırılır.
Türk Ceza Kanunumuzun 43. Maddesine Göre: "(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. (2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. (3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz."
Örneğin fail, bir kişiye karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyip o kişiyi serbest bıraktıktan belirli bir süre sonra tekrar aynı kişiye karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlerse(TCK 43/1. md) veya örneğin bir otobüsü içerisinde bulunan insanlarla birlikte kaçırmak suretiyle birden fazla kişiye karşı aynı anda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlerse, her bir suç için tek tek ceza verilmez; tek bir kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilir ve zincirleme suç hükümleri uygulanarak verilen cezada artırıma gidilir.
g) Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması(HAGB)
HAGB olarak kısaltılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması, sanığın işlediği suçtan dolayı hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının, belirli koşullara bağlı olarak ertelenmesi ve sanığın denetim süresini(genellikle 5 yıl) sorunsuz geçirmesi halinde bu hükmün hiç açıklanmaması anlamına gelir. Sanık hakkında HAGB kararı verilmesi durumunda sanığın sabıka kaydına suç kaydı işlenmez. Ancak denetim süresi içerisinde başkaca bir suç işlenmesi durumunda hem işlenen bu yeni suçtan hüküm kurulur, hem de daha önce HAGB kararı verilerek açıklanmayan hüküm de açıklanır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı gerçekleştirilen yargılamada sanık hakkında HAGB kararı verilebilmesinin şartları şunlardır:
Sanığa verilen cezanın 2 yıl veya daha az hapis cezası ya da adli para cezası olması,
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olması,
Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışlarının bir daha suç işlemeyeceği konusunda mahkemeye kanaat vermesi ve
Mağdurun uğradığı zararın giderilmesi (suçun niteliğine bağlı olarak)
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda HAGB şartlarının tümünün somut olayda mevcut olması durumunda fail hakkında HAGB kararı verilebilir. Ancak tüm bunlara ek olarak belirtmemiz gerekir ki: Anayasa Mahkemesi tarafından 01.06.2023 tarihinde E:2022/120 ve K:2023/107 sayı numarası ile verilen karar ile Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına ilişkin düzenleme iptal edilmiş olup bu karar 01.08.2024 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 01.08.2024 tarihinden itibaren işlenen suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün değildir.
h) Cezanın Ertelenmesine Karar Verilmesi
Hapis cezasının ertelenmesi, bir kişinin işlediği suç nedeniyle iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilmesi halinde söz konusu olur. Failin fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olması ya da 65 yaşını bitirmiş olması durumunda bahsetmiş olduğumuz bu iki yıllık süre üç yıl olarak esas alınır.
Cezanın ertelenmesi halinde fail hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasında olduğu gibi belirli bir denetim süresine tabi tutulur. Ancak bu denetim süresi sonunda suç işlememesi halinde HAGB uygulamasından farklı olarak söz konusu suç, failin sabıka kaydından silinmez.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından da cezanın ertelenmesi şartlarının mevcut olması durumunda cezanın ertelenmesine karar verilebilir.
i) Adli Para Cezası
Suç karşılığında uygulanabilecek olan cezai yaptırımlar: Hapis ve adli para cezalarıdır. Adli para cezası, somut olayın gereklerine göre bir kişi hakkında hem hapis cezası ile birlikte hem de tek başına verilebilen bir yaptırım türüdür. Adli para cezasının gün sayısı ve her gün başına verilecek para cezası, somut olayın gereklerine göre yasal sınırlar ile tarafların sosyo-ekonomik durumları gözetilerek belirlenecektir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun basit halinde faile verilecek olan ceza kural olarak bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun bu haline istinaden spesifik bir adli para cezası uygulaması düzenlenmemiştir. Ancak bu suçun TCK 109/4. fıkrasında tanımlanmış olan halinde ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedileceği açıkça düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunumuzun 109/4. Fıkrasına Göre: "(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur."
Bu nedenle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kayba uğraması halinde fail hakkında hapis cezasının yanında hükümdeki sınırlar dahilinde adli para cezasına da hükmedilecektir.
Tabii ki, Türk Ceza Kanunumuzun genel hükümlerinde yer alan 49. ve 50. maddesi hükümleri saklıdır. Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu meydana getiren sanık hakkında 1 yıldan az ceza verilmesi durumunda bu kısa süreli hapis cezasının çeşitli diğer bazı şartların da varlığı halinde adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Bu noktada hakim tarafından suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun meydana geliş şekli somut olay özelinde dikkate alınmalı ve değerlendirmeye tabii tutulmalıdır.
j) Uzlaşma Usulü
Ceza hukukunda uzlaşma usulü, TCK 253. maddesi ve devamındaki hükümlerde düzenlenmiştir. Buna göre uzlaşma, mağdur ile fail arasında suç nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığın mahkemeye gitmeden çözüme kavuşturulmasını sağlayan alternatif bir çözüm yoludur. Uzlaşma, tarafların karşılıklı anlaşma ile sorunlarını çözmeyi kabul ettiği ve failin, mağdurun zararını gidermeyi taahhüt ettiği bir süreçtir. Bu usul, her suç tipi açısından uygulanamamaktadır ve genellikle daha hafif suçlar açısından söz konusu olmaktadır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, suç uzlaşma usulüne tabi suçlar arasında değildir. Uzlaşma, yukarıda da açıklamış olduğumuz gibi ceza muhakemesi kapsamında yalnızca belirli suçlar için geçerli bir prosedürdür. Ancak, uzlaşma usulü yalnızca kanunda açıkça belirtilen ve genellikle daha hafif nitelikte olan suçlar için uygulanabilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ise TCK 253. maddesi kapsamında olan suç tiplerinden biri değildir ve bu nedenle uzlaşma usulü bu suç açısından uygulanmamaktadır.
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
TCK 109/4. fıkrasına göre mağdurun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle ekonomik bakımdan önemli bir kayba uğradığı hususunun açıkça delillendirilmesi gerekeceğine ilişkin karar
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2016/731 E., 2019/2043 K. sayılı kararı
"...
...
...
2-Mağdurun, sanıklar tarafından tehdit edilmek suretiyle parasının, cep telefonunun ve otomobilinin alınmasının yağma suçunun maddi ögesi olduğu ve bu durumun kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu yönünden ayrıca “ekonomik bakımdan önemli bir kayıp” olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden ve mağdurun sanıklar tarafından alıkonulduğu süre içinde ekonomik bakımdan önemli bir kayba uğradığına ilişkin kanıtların neler olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, TCK’nin 109/4. maddesiyle cezada arttırma yapılması,
...
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... savunmanları ile sanık ... ve savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA...
...
...
..."
Cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarında kişinin hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının zaten halihazırda bu suçların meydana gelme unsuru olduğu kabulüyle ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilmesine yer olmadığına ve hatta bu durumda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından beraat verilmesi gerekeceğine ilişkin karar
Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/749 E., 2020/965 K. sayılı kararı
"...
...
...
Mağdurenin aşamalardaki beyanları,tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın olay günü mağdureyi kollarından tutup zorla ahırın içine fırlatmasının ardından kapıyı arkadan kapatmak istediği sırada yanlarına gelen tanık...'in sanığı itekleyerek mağdureyi alıp uzaklaştığı anlaşıldığından, mevcut haliyle sanığın fiziksel temas içeren eylemlerinin bütün halinde çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu, bu suçun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süreyle mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle mağdurenin hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği nazara alındığında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesi ile belirlenen temel cezanın aynı Kanunun 103/4. maddesi artırılması ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafisi ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden...
...
...
..."
15-20 metre gibi kısa mesafelerle bile mağdurun hareket özgürlüğünün iradesine aykırı olarak kısıtlanması durumunda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun meydana gelmiş olacağına ilişkin karar,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/7490 E., 2021/17582 K. sayılı kararı
"...
...
...
Suça Sürüklenen Çocuk ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde ise;
Suça sürüklenen çocuk ...’ın, mağdurun kolundan tutup çekmek suretiyle 15-20 metre öteye götürüp bir binanın duvarına yaslama biçimindeki eyleminde suçun tamamlandığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre suça sürüklenen çocuk müdafinin suçun unsurlarının oluşmadığına, lehine olan yasa hükümlerinden faydalandırılmadığına ve kastına yönelik ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA...
...
...
..."
Mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle ekonomik bakımdan önemli bir kayba uğradığı hususuna ilişkin olguların ayrıca araştırılması gerekeceğine ilişkin karar
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/6543 E., 2022/5136 K. sayılı kararı
...
...
2) Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde ise,
İddianamede sanık hakkında TCK.nın 109/4.maddesinin uygulanması talep edilmediği halde, ek savunma hakkı verilmeden sanık hakkında TCK'nın 109/4. maddesinin uygulanması suretiyle CMK.nın 226. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması,
TCK.nın 109/4.maddesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun mağdurun ekonomik bakımından önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedileceğinin düzenlenmiş olması karşısında, katılanın maddi zararı hususunda bir araştırma yapılmadan ve söz konusu fıkradaki şartların ne şekilde gerçekleştiği hususu gerekçeli kararda tartışılmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan,...
...
...
..."
Mağdurun hürriyeti 2-3 metre gibi kısa bir mesafe süresince dahi kısıtlanmış olsa kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun meydana gelmiş olacağına ilişkin karar
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/14037 E., 2022/13914 K. sayılı kararı
"...
...
...
Sanığın, müştekiyi saçlarından tutup bulunduğu yerden 2-3 metre sürükleyerek uzağa götürmek suretiyle bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun kıldığı anlaşılmakla, Mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, suç işleme kastı olmadığına yönelik temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA...
...
...
..."
Cebir ve tehdit ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin karar,
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/12903 E., 2021/19794 K. sayılı kararı
"...
...
...
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Sanık ...'in sahibi olduğu internet Cafe'ye gelen mağdur çocuk ...'yu kolundan tutup zorla internet kafe içerisindeki bir odaya götürerek darp ettikten sonra serbest bıraktığı anlaşılmakla; sanığın üzerine atılı cebir ve tehdit ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları oluştuğundan mahkumiyeti yerine, yazılı biçimde beraatine karar verilmesi, yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan...
...
...
..."
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçuna ilişkin karar
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/4422 E., 2021/18670 K. sayılı kararı
"...
...
...
Sanığın olay günü mağduru okulunun önünde görünce konuşmak için seslendiği, mağdurun arkasını dönüp gitmesi nedeniyle engel olmak için hırkasından tutup zorla çekmeye başladığı, bu sırada mağdura ''seni okulda rezil edeceğim diyerek'' tehditte bulunduğu, sanığın mağdurun gitmesini engellemesi nedeniyle mağdurun bağırarak yardım istediği ve kendini kurtarıp kaçtığı, yardım için başkalarının geldiğini gören sanığın da oradan hızla uzaklaştığı olayda, sanığın eyleminin TCK.nın 109/2, 109/3-f ve 35. maddelerine uyan cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu,
Sanığın, cebir, tehdit veya hile ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlenmeye devam etmekte iken, mağdura ''seni okulda rezil edeceğim'' diyerek tehditte bulunmasının bu suçun unsuru olduğu gözetilmeksizin eylemin nitelik yönünden ikiye bölünmek ve suç vasfının hatalı belirlenerek yazılı şekilde hükümler kurulması, yasaya aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan...
...
...
..."