top of page
Avukat Baran DELİL

Komplikasyon Nedir, Tıbbi Uygulama Hatasından(Malpraktis) Nasıl Ayırt Edilir? 2024

Delil Hukuk Bürosu

komplikasyon malpraktis farkları
 

Makale İçeriği:

 

Malpraktis Ne Demektir?


Komplikasyonun tanımını yapmadan önce, tıbbi uygulama hatası(malpraktis) tanımının yapılması, konuya ilişkin olarak bilgi edinmek isteyen herkes açısından daha sağlıklı olacaktır. Malpraktis, diğer adıyla tıbbi uygulama hatası: Bilgi, beceri ve deneyim eksikliği nedeniyle tıp biliminin standartlarına ve tecrübelerine göre gerekli özen ve dikkatin gösterilmemiş olması sonucunda hastada zararın meydana gelmesi halidir. Devlet hastanelerinde hatalı tıbbi uygulamalar, kusur sorumluluğu kapsamında hizmet kusuru ilkesinin kavramsal çerçevesi içerisinde değerlendirilir. Özel hastane ve özel sağlık kuruluşlarında gerçekleştiği öne sürülen malpraktis olaylarında ise, kusur hususu her somut olayın özelliklerine göre "hasta kabul sözleşmesi", vekalet sözleşmesi ve eser sözleşmesine aykırılık çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulur.


Malpraktis, kelime anlamı ile kötü uygulama veya kötü pratiktir. Mesleğini yerine getiren uzmanların, faaliyetlerini mesleki gereklere aykırı olarak gerçekleştirmeleri, kötü veya hatalı uygulamalar gerçekleştirmeleri anlamına gelir.


Tıbbi uygulamalar açısından malpraktis de, aynı şekilde en basit formuyla "tıbbi uygulama hatası" olarak nitelendirilebilir. Zaten uygulamada ve halk arasında "hekim hatası", "doktor hatası" veya "tıbbi uygulama hatası" olarak da lanse edildiği görülmektedir.


Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının "Hekimliğin Kötü Uygulanması(Malpraktis)" Başlıklı 13. Maddesine Göre: "Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi 'hekimliğin kötü uygulaması' anlamına gelir."

Malpraktise ilişkin kavramsal çerçevenin çizilmesinde Hasta Hakları Yönetmeliğinin ilgili hükümleri de önem arz etmektedir.


Hasta Hakları Yönetmeliğinin 11. Maddesine Göre: "Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir. Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz."
Hasta Hakları Yönetmeliğinin 12. Maddesine Göre: "Teşhis, tedavi veya korunma maksadı olmaksızın, ölüme veya hayati tehlikeye yol açabilecek veya vücut bütünlüğünü ihlal edebilecek veya akli veya bedeni mukavemeti azaltabilecek hiçbir şey yapılamaz ve talep de edilemez."

Malpraktis, özel hastaneler ve devlet hastaneleri açısından farklı uygulamalara tabii tutulmaktadır ve malpraktis nedeniyle tazminat talebinde bulunulmadan öncesinde mutlaka alanında uzman bir tazminat avukatı ile görüşülmeli, sürece dair detaylı hukuki danışma hizmeti temin edilmelidir. Çünkü usule ilişkin bu farklı uygulamalara basit bir örnek vermemiz gerekirse: Özel hastaneler ve diğer özel sağlık kuruluşlarına karşı malpraktis nedeniyle açılacak olan tazminat davalarının öncesinde mutlaka zorunlu arabuluculuk sürecinin yürütülmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, devlet hastaneleri ve diğer kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına karşı açılacak olan tazminat davaları, idari yargıda açılacağı gibi davanın açılması öncesinde mutlaka 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunumuzun 13. maddesi uyarınca ilgili idareye başvuruda bulunulması gerekmektedir.


Örneklerle, aşağıdaki hallerde malpraktis olgusunun gerçekleşmiş olduğunun ileri sürülmesi mümkündür:

  • Hastaya gerekli testler yapılmaksızın tanı konulması,

  • Test sonuçlarında açıkça görülebilecek endikasyonların gözden kaçırılması sonucunda komplikasyona neden olunması,

  • Komplikasyonun meydana geldiğinin tespiti akabinde sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmemesi neticesinde zararın meydana gelmesi,

  • Cerrahi müdahalede kullanılan araç ve gereçlerin gerekli standartlara uygun olmaması, hijyenik olmaması, bozuk olması nedeniyle hastanın zarara uğraması,

  • Ameliyat sonrası uygulanması gereken soğuk kompresin gereğinden fazla sıcak olması,

  • Hastaya bozuk yemek verilmesi,

  • Hastanın kan grubunun hatalı tespit edilmesi sonucunda hastaya yanlış kan verilmesi ya da hastanın kan grubunun doğru tespit edilmiş olmasına rağmen, hastaya yanlış kan verilmesi,

  • Akıl sağlığının bozuk olduğu bilinen hastanın kontrolsüz bırakılması nedeniyle intihar etmesi,

  • Bir görevin, hastane organizasyonu içerisinde uzmanı olmayan bir kişiye verilmesi gibi durumlar.


Doktorun özen yükümlülüğünün ihlalini üç ana alanda incelemek, malpraktis kavramına ilişkin olarak tasniflendirme ve anlatım kolaylığı açısından daha elverişli olacaktır. Bu nedenle, hatalı tıbbi uygulamanın tespitinde:

  1. Tedavi süreci: Teşhis, endikasyon, tıbbi tedbirlerin belirlenmesi ve gereğince uygulanması, tedavi veya cerrahi operasyon sonrası bakım,

  2. Hastadan anamnez alınması ve hastanın aydınlatılması,

  3. Hastane organizasyon sorumluluğu: Çalışan personelin nitelik ve niceliği, hekimler arasındaki işbirliği ve konsültasyon, ilgili ve gerekli cihaz ve teçhizatın kullanıma hazır bulundurulması

şeklinde üç temel sorumluluk alanının mercek altına alınması ve dikkatle incelenmesi gerekecektir.


Bu makalemizde komplikasyon kavramı üzerinde durulacak olup, genel olarak malpraktis nedeniyle açılacak olan tazminat ve tam yargı davalarına ilişkin bilgi edinmek için, konuya dair makalemizi inceleyebilirsiniz: Doktor Hatası ve Tıbbi Uygulama Hatası(Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davası



Komplikasyon Ne Demektir?


Komplikasyon, tıbbi uygulamaya ilişkin olarak öngörülemeyen, öngörülse dahi önlenemeyen durumdur; istenmeyen sonuç olarak da nitelendirildiği görülebilmektedir. Doktorun tıbben genel kabul gören uygulamaları gerçekleştirmiş olmasıyla birlikte, süreç içerisinde gerekli tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen ortaya çıkan istenmeyen sonuçlar "komplikasyon" olarak nitelendirilir ve bu tip istenmeyen sonuçlar, tüm şartların sağlanması halinde sorumluluğu ortadan kaldırır. Çünkü bu halde, ortada bir kusurun varlığından söz edilmesi mümkün değildir.


Komplikasyon, malpraktisten farklı olarak: Hastaya yönelik olarak tıbbi müdahalede bulunan hekimin, her şeyi doğru yapmış olmasına rağmen yine de istenmeyen bir sonucun meydana gelmesidir. Olası bir komplikasyon olayının gerçekleşmesi halinde komplikasyonun mümkün olabildiğince hızlı bir şekilde fark edilmesi ve komplikasyon olgusunun fark edilmesi akabinde de sürecin iyi, doğru ve profesyonel bir şekilde yönetilmiş olması gerekir. Kendi kusurlu tıbbi uygulamasından kaynaklanmayan komplikasyon sürecini iyi, doğru ve profesyonel bir şekilde yürütmüş olan doktorun veya hastanenin herhangi bir tazminat sorumluluğu gündeme gelmeyecektir. Çünkü bu halde tıp biliminin genel kabul görmüş olan kurallarının kusurlu ihlali söz konusu olmamaktadır.


Öngörülmesi mümkün olmayan komplikasyonlara istinaden önceden hastaya bilgi verilmesi, doğal olarak mümkün değildir. Ancak öngörülebilir nitelikte bulunan olası komplikasyonlar, doktor tarafından hastaya anlatılmalı ve hastadan buna istinaden aydınlatılmış onam alınmalıdır. Aydınlatılmış onam, olası komplikasyonların da hastaya anlatılmasını gerektirir. Bu husus, Hasta Hakları Yönetmeliğinde de açıkça belirtilmiştir.


Hasta Hakları Yönetmeliğinin 15. Maddesine Göre: "Hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç) Muhtemel komplikasyonları, d) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, f) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği, hususlarında bilgi verilir."

Aynı şekilde, Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 26. maddesinde de "Aydınlatılmış Onam" başlığı altında doktor tarafından hastaya tedaviye ilişkin risklerin aktarılması gerektiği ifade edilmiştir. Olası komplikasyon durumlarına ilişkin olarak hastanın önceden bilgilendirilmiş olduğu hususunu ispat yükü, hastanenin üzerindedir.


Aydınlatılmış onam konusunda detaylı bilgilendirme için konuya ilişkin makalemizi inceleyebilirsiniz: Tıbbi Uygulamalarda Aydınlatılmış Onam



Malpraktis ile Komplikasyonun Farkları Nelerdir?


Malpraktis ve komplikasyon, gerek tanımsal çerçeveleri ve gerekse hukuki sonuçları bakımından birbirinden oldukça farklı kavramlardır. Bu farkları kısaca ve maddeler halinde belirtmemiz gerekecek olursa:

  • Malpraktis, doktorun bilgi, beceri, özen, dikkat ve deneyim eksikliğinden faydalanmaktadır. Komplikasyonda ise doktor tarafından gerekli tüm dikkat ve özen gösterilmiş ve yapılması gerekli olan her şey yapılmış olmasına rağmen istenmeyen sonuç ortaya çıkmaktadır.

  • Malpraktis, doktorun kusurlu davranışı sonucu meydana gelir; oysa komplikasyonda, tıp biliminin genel kabul görmüş bulunan herhangi bir kuralına aykırı davranmamış olan doktorun kusurunun bulunduğu öne sürülemez.

  • Hasta öngörülebilir nitelikte olan olası komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmişse ve kendisinden aydınlatılmış onam alınmışsa, tıbbi müdahalenin gerçekleştirilmesi hukuka uygun kabul edilebilir. Ancak hastadan tıbbi kötü uygulamaya, yani malpraktise yönelik olarak onay alınması mümkün değildir, bu neviden bir sözleşme hukuka aykırı olacaktır.

  • Malpraktis, tıbbi uygulama ve standartlara aykırılık teşkil eden, hatalı uygulamalara denir. Komplikasyonda ise tıp biliminin genel kabul görmüş uygulama ve standartlarına aykırılık söz konusu değildir.

  • Malpraktis teşkil eden bir tıbbi uygulama, sonradan yürütülen süreç iyi ve doğru bir şekilde yürütülse dahi kavramsal olarak hatalı tıbbi uygulama olarak kabul edilir ve sorumluluk gündeme gelir. Ancak komplikasyon ortaya çıktıktan sonra hızla fark edilir ve komplikasyona karşı yürütülen süreç iyi ve doğru bir şekilde yürütülürse, komplikasyon nedeniyle herhangi bir sorumluluğun doğması söz konusu olmayacaktır.



Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davalarında Komplikasyon Tespitinin Sonuçları


Hem özel hastaneler hem de kamu hastaneleri ve diğer kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına karşı hatalı tıbbi uygulama nedeniyle açılacak olan tazminat davaları ve tam yargı davalarında, somut olayın incelenmesi esnasında sıklıkla komplikasyon terimiyle karşılaşıldığı görülmektedir. Komplikasyonun varlığının tespitinin hukuk sonucu: Doktorun ve hastanenin sorumluluğunun ortadan kalkması ve tazminat talebinin mahkeme tarafından reddedilmesidir.


Ancak bu noktada küçük bir ayrım yapmamız gerekir. Önceden öngörülebilecek nitelikte olan komplikasyonlar, hastaya bildirilmeli ve hastadan tedavi ya da cerrahi operasyona ilişkin olarak aydınlatılmış onam alınmalıdır. Aksi takdirde öngörülebilir nitelikte olan komplikasyonlara ilişkin olarak hastanın tedaviyi seçme özgürlüğü ihlal edilmiş olacaktır ki bu durum, hukuki anlamda başlı başına hastanın vücut bütünlüğü üzerindeki haklarının ihlali ve hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Çünkü hekimin, hastanın vücudu üzerinde gerçekleştireceği tıbbi uygulamalara hukuka uygunluk katan husus, hastanın rızasıdır. Rızanın tıbbi uygulamalardaki görünümü ise aydınlatılmış onamdır. Dolayısıyla aydınlatılmış onamın usulüne uygun bir şekilde alınmamış olması, komplikasyonların ortaya çıkması halinde sürecin doktor tarafından en iyi şekilde yönetilmiş olması halinde dahi tazminat yükümlülüğünü doğurabilecek nitelikte olarak kabul edilebilir.


Aynı şekilde, yukarıda arz ve izah etmiş olduğumuz üzere, her ne kadar komplikasyonların gerçekleşmesi başlı başına hekim hatası ya da tıbbi uygulama hatası olarak değerlendirilemeyecek olsa dahi, komplikasyonların erkenden fark edilmesi ve komplikasyonların giderilmesine ilişkin sürecin iyi ve doğru yönetilmesi gerekmektedir; aksi takdirde komplikasyon tespiti akabinde gerçekleşen sürecin iyi ve doğru yürütülmemesi halinde de tazminat yükümlülüğü gündeme gelecektir.



Malpraktis ve Komplikasyon Ayrımında Bilirkişi Raporlarının Önemi


Avukatların ve hakimlerin, tıbbi uygulamaya ilişkin olarak doğru ve detaylı bilgiye sahip olması genellikle mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bilirkişi raporları, doktor ve hastane uygulamalarının hukuka ve tıp ilmine uygunluğunu veya aykırılığını tespit noktasında son derece büyük önem arz etmektedir. Bilirkişi raporlarındaki en ufak bir eksiklik veya hata, hakkın elde edilmesini geciktirebileceği ve sürüncemede bırakabileceği gibi, bu raporlara usulüne uygun bir şekilde itiraz edilmediği takdirde çok büyük hak kayıplarına da sebebiyet verebilecektir.


Bilirkişi raporunda bir tıbbi uygulamanın malpraktis değil de komplikasyon olarak tanımlanmış olduğu hallerde, bu hususun ve soyut kalan kavram ve ifadelerin somutlaştırılması, adeta kristalize bir hale getirilmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporunda belirtilen hususlara itiraz edilirken, bilirkişi heyetindeki kişilerin somut ve elle tutulur beyanlar vermeye zorlanması, daha sonrasında da tıp literatüründe ilgili kavramlara ilişkin olarak akademik yayınlar incelenerek literatür araştırması yapılması, dosyanın daha en başta Yargıtay incelemesine hazır bir şekilde yürütülmesini sağlayabilecek ve yargılamanın hızlandırılmasını sağlayacaktır.



 

Komplikasyon ve Tıbbi Uygulama Hatası Ayrımına İlişkin Yargıtay ve Danıştay Kararları

 
  • Somut olayda uygulanmış olan tıbbi tedavinin mesleki yükümlülük ve standartlara ait olup olmadığı hususu yeterince tartışılmaksızın, sadece yapılan işlemler ve sonuç kısmında komplikasyona bağlanarak hastane ve/veya doktorun kusursuz olduğunun bildirildiği bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığına ilişkin karar,

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/2524 E., 2018/2644 K. sayılı kararı "...

...

... 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen Avrupa Biyotıp Sözleşmesi 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin "Meslek Kurallarına Uyma" başlıklı 4. maddesinde, "araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir." düzenlemesi karşısında, raporda davacıya uygulanan tıbbi tedavinin mesleki yükümlülük ve standartlara ait olup olmadığı hususu da yeterince tartışılmamış, sadece yapılan işlemler ve sonuç kısmında komplikasyona bağlanarak davalıların kusursuz olduğu bildirilmiştir. Hekim hasta arasındaki ilişkide belirleyici olan tıbbi standarttan kastedilenin, teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde değerlendirilmesi zorunludur. Hekim, hastasına hem teşhis hem tedavi hem de ameliyat sonrası gelişen komplikasyonlarda hastanın zarara uğramaması için gerekli önlemleri almak zorunda olup, bu önlemleri aldığı halde sonuç meydana geldiyse bu durumda sorumluluğundan bahsedilemez. Mahkemece bu hususlara değinmeyen rapora dayalı olarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenlerle mahkemece yapılacak iş, aralarında plastik ve estetik cerrahi, genel cerrahi ve enfeksiyon uzmanının da bulunduğu 3 kişilik akademik kariyere sahip bilirkişi heyeti oluşturulmak suretiyle, davacıya uygulanan iş ve işlemlerin neler olduğu, olması gerekenle yapılanlar kıyaslanarak, özellikle davacıda gelişen durumun komplikasyon mu yoksa hekim hatası mı olduğu hususu da aydınlatılarak, hekim hatası bulunduğu kanısına varıldığı taktirde sorumlu tutulmalı, komplikasyon olduğu kanısına varıldığı taktirde ise, aydınlatılmış onam formunda bu konuda bir detaya yer verilmediği gibi gelişen komplikasyon ise yönetiminin de tıbbi standartlara uygun olup olmadığı gözetilerek davacının istek kalemleri değerlendirilmeli ve az yukarıda açıklanan düzenlemeler dikkate alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. ...

...

..."


 
  • Komplikasyon ve malpraktis kavramlarının tanımsal çerçevesine ilişkin karar,

  • Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda yer alan hususların açıkça hukuka aykırı olması halinde, yeni rapor alınmasına gerek görülmeksizin rapora aykırı olarak hüküm kurulabileceğine ilişkin karar,

Danıştay 15. Daire Başkanlığı 2015/6119 E., 2015/5733 K. sayılı kararı "...

...

... Hatalı Tıbbi Uygulama (Malpraktis); Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları'nın 13. maddesinde, tıbbi hata tanımlanmaktadır. Tıp biliminin standartlarına ve tecrübelere göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası (malpraktis) olarak anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hastanın tanı ve tedavisi sırasında standart uygulamanın yapılmaması, bilgi ve beceri eksikliği, hastaya uygun tedavi uygulanmaması; tıbbi hata olarak tanımlanabilir. Bu noktada hatalı tıbbi uygulama sonucu doğacak sorumluluk " kusura dayalı genel sorumluluk"tur. Hekimin hukuksal sorumluluğu bakımından ölçü; tecrübeli bir uzman hekim standardıdır. Hekim, objektif olarak olayların normal gelişimine ve subjektif olarak da kendi kişisel tecrübesine, kişisel yeteneğine, bireysel mesleki bilgisine, eğitiminin nitelik ve derecesine göre, hastanın sağlığında bir zarar gelmesini önceden görebilecek durumda olmalıdır. Bu halde karşımıza özen yükümlülüğü çıkmaktadır. Hekimin özen yükümlülüğünün ihlali, üç alanda yoğunlaşmaktadır; birincisi, hastanın tedavisinde yani teşhis, endikasyon, tıbbi tedbirin seçimi, bu tedbirin uygulanması, tedavi yahut cerrahi girişim sonrası bakım alanındadır. İkincisi, hastanın aydınlatılması ve anamnez alınmasıdır. Üçüncüsü, klinik organizasyonu alanında (personelin niteliği, yeterli sayıda personel bulundurulması, hekimlerin birbiriyle işbirliği (Konsültasyon)dir. Bu üç alandaki kusuru, sırasıyla uygulama kusuru(tedavide hata), aydınlatma kusuru ve organizasyon kusuru olarak değerlendirmek mümkündür. Bu üç kusura "Tıbbi Uygulama Hatası" (Malpraktis) adı verilmektedir. Bu noktada tıbbi standart kavramına açıklık getirilmelidir. Tıbbi standart kavramı ile, tıp ilminin genel olarak tanınıp kabul edilmiş meslek kuralları kastedilmektedir. Tıbbi standart ihlali değişik şekillerde gerçekleşebilir; teşhis, tedavi (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yönteminin seçimi) ve müdahale sonrası bakım yönetimi bunlardan bazılarıdır. Komplikasyon; Komplikasyon ise, tıbbi girişim sırasında öngörülmeyen, öngörülse bile önlenemeyen durum, istenmeyen sonuçtur; ancak bunun bilgi ve beceri eksikliği sonucu olmaması gerekir. Bu tanıma göre, hekimin tıbben kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde davranarak gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen ortaya çıkan istenmeyen sonuçlardan yasal olarak sorumlu olmayacağı belirtilmektedir. Hasta tıbbi uygulama sırasında ve sonrasında kusur olmadan da oluşabilecek istenmeyen sonuçları, komplikasyonları bilirse ve uygulamaya onay verirse tıbbi müdahale hukuka uygun olur. Hastada oluşan zararlı sonuç öngörülemiyor ve önlenemiyorsa veya öngörülebilse bile (hastanın yeterince aydınlatılmış, onayı alınmış olması ve uygulamada kusur olmaması şartı ile) önlenemiyorsa bu durumun komplikasyon olarak kabulü gerekmektedir. Yine bu noktada, tıbbi standartlardan sapılmaması, mesleki tecrübe kurallarına riayet edilmiş olması gereklidir. Yine meydana gelen komplikasyon sonrası süreçte de uygulanan teşhis ve tedavinin de tıp kurallarına uygun olması gerekmektedir. Bu noktada komplikasyon sonrası yönetim süreci de hizmet kusurunun varlığını tespit etme adına önem arzetmektedir. Dava konusu olayda, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda en gelişmiş ülkelerde bile tüm önlemlere rağmen, yüksek ölüm riski bulunan bu enfeksiyonun görülebildiği, hastanede bulunulan süre içinde bu enfeksiyona maruz kalınabileceği, tanının konulmasıyla birlikte gerekli tedavinin hastaya zamanında yapıldığı, dolayısıyla hastane personeli ve hekimlere atfı kabil kusurun bulunmadığı belirtilmiş ise de yukarıda açıklamasına yer verilen "tıbbi uygulama hatası-komplikasyon" ayrımına ilişkin açıklamalar dikkate alındığında; oluşan durumun, hizmet kusuru kavramının niteliği dikkate alındığında komplikasyondan öte, davalı idareye ait hastanede hijyen şartları açısından gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi sonucu doğduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, idare tarafından sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletildiği anlaşıldığından davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

...

...

..."


 
  • Olası komplikasyonlara ilişkin olarak aydınlatılmış onam alınmamasının başlı başına tazminat sebebi olduğuna ilişkin karar,

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/6148 E., 2022/4506 K. sayılı kararı

"...

...

... Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; her ne kadar hekime kusur izafe edilemeyeceği belirtilmiş ise de, mahkemeye sunulan belgelerde sadece yüz gerdirme operasyonu ile ilgili onam formunun bulunduğu, karın yağ aldırma ameliyatı ile ilgili onam kaydına rastlanmamış olup, hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahale ve neticesinde karşılaşabileceği komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi zorunluluktur. Nitekim hükme esas alınan 03/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda da; dosya ve eklerinde anlaşılacağı üzere ameliyat sonrası takiplerde, karında seroma ve göz kapaklarında açılmaya bağlı asimetriler meydana geldiğinin anlaşıldığı, her iki durum da ameliyat sonrasında görülebilecek istenmeyen durumlar olarak kabul edilse de; karın yağ aldırma ve yüz germe ameliyatları yapılması konusunda uzman olan hekimdir ve aydınlatma görevi vardır. Davacıda ameliyat sonrası ortaya çıkan komplikasyon ve görüntü bozukluğuna sebebiyet verilmesi de kusurlu bir davranış olup, hekime izafe edilebilecek bir kusur olarak değerlendirilmelidir. Yine yukarıda belirtilen ilkeler gereğince davalı yüklenicinin sonuç taahhüdünü tam ve gereği gibi yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat talebinin yukarıda açıklanan kriterler esas alınarak değerlendirmesi ve karar verilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle; eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu verilen karar doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur. ...

...

..."


 
  • Olası komplikasyonlara ilişkin olarak hastanın bilgilendirilmemesi ve kendisinden aydınlatılmış onam alınmamasının hukuka aykırı olduğuna ve tazminat sorumluluğunu doğuracağına ilişkin karar,

  • Yazılı rıza formunda aydınlatılmış onam verilmemiş olması halinde, soyut ifadelerle düzenlenmiş olan rıza formunun, hastadan aydınlatılmış onam alınmış olduğunu ispatlamaya elverişli kabul edilemeyeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/9077 E., 2016/5505 K. sayılı kararı

"...

...

... Yüklenici hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekir. Yüklenici, sadakat ve özen borcu gereğince eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde meydana getirmek zorundadır. Akdin gereği gibi veya zamanında ifasını tehlikeye koyan tüm hallerinden zamanında iş sahibine haber vermek zorundadır. Yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğünden doğan çeşitli özel açıklama ve yol gösterme yükümlülükleri vardır. Yüklenici ihbar mükellefiyetini zamanında yerine getirmezse bundan doğacak tüm zarardan da sorumludur (BK. md. 96). (TBK. md. 112) O halde, davalının ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında hastasını bilgilendirmesi BK. 357.(TBK. 472) maddesine göre bir zorunluluktur. (Ayrıca Avrupa Biyotıp Sözleşmesinin 5.maddesi ile Hekim Etiği Yönetmeliğinin 26.maddelerinde bu husus düzenlenmiştir.) Davacı tarafından imzalanan 20/11/2006 tarihli bilgilendirme ve rıza formunda işlemin tıbbi sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatıldığı ve davacının bu işleme rıza gösterdiği yazılı ise de, bu rızanın az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Anılan belgede önerilen tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında bir açıklama bulunmamaktadır. Diğer anlatım ile somut olayda genel soyut ibarelerle düzenlenmiş bir onay vardır, davacı hastaya ameliyat sonrası oluşan kemik çökmesi, nefes alma zorluğu gibi olumsuz sonuçlar olabileceği açıklanmamıştır. Bu nedenle davalının kusuru olmasa da davacıyı uyarmamış olduğu olumsuz sonuçlardan sorumluluğu vardır. Mahkemece davalının kusurunun olmadığını açıklayan bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru değildir. Şu durumda; davalı yüklenicinin, davacı iş sahibini, eser sözleşmesinin ifasından sonra ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında yeterince bilgilendirmediği, dolayısıyla özen ve sadakat borcunu gereğince yerine getirmediği, davalı yüklenicinin ortaya çıkan zarardan sorumlu bulunduğu ortadadır. O halde mahkemece; davalının kusurlu davranışıyla istediği sonuca ulaşamamasına rağmen tedavi bedelini ödemek zorunda kalan davacının, uğradığı bu zararın bilirkişi tarafından belirlenmesi ve sonrasında davacının çektiği üzüntü durumu da gözetilerek uygun bir manevi tazminatın takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile maddi ve manevi tazminat istemlerinin tamamen reddedilmesi doğru görülmemiştir. ...

...

..."


 
  • Somut olaya ilişkin komplikasyon ve aydınlatılmış onama istinaden yeterli gerekçe içermeyen Adli Tıp Kurumu raporuna aykırı olarak hüküm kurulabileceğine ilişkin karar,

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/3043 E., 2018/2820 K. sayılı kararı

"...

...

... Somut olay değerlendirildiğinde, davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle işsahibi yararına sonuç vermediği gibi, 1. operasyon öncesi onamda aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve kayıtların tam olarak tutulmadığı, eser sözleşmesi niteliği gereğince yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği ve kusurlu bulunduğu, komplikasyon konusunda aydınlatılmanın yetersiz olduğu gibi, komplikasyon yönetiminin de yeterli olmadığı dosya kapsamı ile anlaşıldığından, Adli Tıp Kurumu'nun yeterli gerekçe içermeyen raporuna dayanılması ve bu raporun tekrarı mahiyetindeki 2. rapor da gözetilerek karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenlerle mahkemece yapılacak iş, davalı hekimin kusurlu olduğu gözetilerek davacının istek kalemleri değerlendirilerek eserin kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olmamakla birlikte adli tıp raporunda belirtilen müdahalelerin neler olduğu ve tür ameliyatlarla ve ne miktarda giderilebileceği konusunda rapor alınıp, davacının gelir kaybı ve manevi tazminatla ilgili istek kalemleri de değerlendirilip, hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır. ...

...

..."

 
ankara tazminat avukatı

bottom of page