top of page
Avukat Baran DELİL

Miras Taksim Sözleşmesi ve Mirasın Paylaştırılması Davası

Delil Hukuk Bürosu


 

Makale İçeriği:

  1. Mirasın Paylaşımı

  2. Mirasçılar Anlaşırsa: Miras Taksim Sözleşmesi

  3. Mirasçılar Anlaşamazsa: Mirasın Paylaştırılması Davası

  4. Mirasın Paylaştırılmasından Önce Pay Satışı

  5. Mirasın Paylaştırılması Davasında Paylaşım Usulü

  6. Miras Bırakanın Ölüme Bağlı Tasarrufları

  7. Mirasbırakanla Birlikte Yaşayanların 3 Aylık Geçim Gideri Hakkı

  8. Mirasçıların 3. Kişilere Borçlu Olması Halinde Alacaklıların Kayyım Atanması Talebi

  9. Aile Konutu ve Ev Eşyalarının Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi

  10. Bütünlük Oluşturan Eşyalar veya Aile Belgeleri ile Özel Anı Değeri Olan Eşyalar

  11. Mirasbırakanın Mirasçılarda Bulunan Alacakları

  12. Miras Paylaşım Davası Açılmadan Önce Yapılması Gerekenler

  13. Mirasın Paylaştırılması Davasında Husumet

  14. Miras Paylaşım Sözleşmesi ve Mirasın Paylaştırılması Davasında Zamanaşımı

  15. Mirasın Paylaştırılması Davasında Yetkili ve Görevli Mahkemeler

 

Mirasın Paylaşımı


Mirasçılar, murisin yani miras bırakanın tüm malvarlığı üzerinde, ölüm olayının gerçekleşmesi ile birlikte, el birliğiyle mülkiyet hakkını kazanırlar. Miras bırakanın ölüm anına kadar edindiği ve sahip olduğu banka hesapları, kripto para hesapları, taşınır veya taşınmazlara ilişkin her türlü hak ve alacak, her türlü fikri hak, patent, marka vb. tüm mal varlığı değerleri, borçlarıyla birlikte bir bütün olarak bir araya gelir ve "tereke" adını verdiğimiz hukuki statü çatısı altında birleşirler. Miras bırakanın tüm mirasçıları da tereke adını verdiğimiz bu malvarlığı değerlerinin tümüne miras hukuku hükümlerine göre elbirliğiyle ortak olurlar.


Türk Medeni Kanunumuzun 640. Maddesine göre: "Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler."

Miras hukukunda mirasçıların tereke üzerindeki miras hakları ölüm olayıyla birlikte kurulduğu için, terekede yer alan miras mallarının mirasçılara aktarımına ilişkin yapılacak işlemler kurucu değil, bildirici niteliktedir. Örneğin taşınmaz mülkiyetine ilişkin olarak mülkiyet hakkının iktisap edilebilmesi için tapuda tescil işleminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu örneğimizde tapu sicilinde gerçekleştirilecek olan tescil işlemi mülkiyet hakkını kurucu nitelik taşımaktadır. Miras hukukunda ise durum farklıdır. Miras hukukunda kendisine bir taşınmaz payı miras kalan mirasçı, tapu siciline tescil ile değil, ölüm olayının gerçekleştiği anda mülkiyet hakkını kazanmaktadır. Burada tapu siciline tescil işlemi yalnızca bildirici niteliktedir.


Ölüm olayından sonra mirasın taksimi yani mirasın paylaştırılması iki şekilde gerçekleştirilebilir:

  1. Mirasçıların anlaşması yoluyla taksim,

  2. Mirasın paylaştırılması davası yoluyla taksim

Aşağıda her iki paylaştırma şeklini de detayları ile açıklamaya çalışacağız.



Mirasçıların Anlaşması Yoluyla Paylaştırma - Miras Taksim Sözleşmesi


Mirasın paylaştırılmasına ilişkin sözleşmeler, murisin ölümünden önce yapılmak şartıyla geçerlidir. Murisin ölümünden önce yapılan miras sözleşmeleri, henüz doğmamış olan bir hakka ilişkin yapıldıklarından dolayı geçerlilik arz etmeyecektir.


Kendilerine miras payı düşen mirasçılar, kendi aralarında anlaşarak mirasın paylaştırılmasını gerçekleştirebilirler. Mutlaka bir miras avukatı yardımıyla yürütülmesini tavsiye ettiğimiz bu süreçte, mirasçı tarafların tümü bir araya gelerek yazılı bir miras taksim sözleşmesi akdedeceklerdir.


Tüm mirasçıları hukuken bağlaması öngörülen bir miras paylaşım sözleşmesi, sonradan herhangi bir problemin çıkması ihtimaline binaen mutlaka yazılı bir şekilde düzenlenmelidir. Hele ki miras taksim sözleşmesinin konusu, bir taşınmaza ilişkin mülkiyet ve sınırlı ayni hak devrini ihtiva ediyorsa yazılı olması da yeterli olmayacak, en azından noterde onaylama şeklinde yapılması ispat açısından son derece önem arz etmektedir. Sonradan geri dönülmesi güç, olası hak kayıplarının önüne geçilebilmesi adına bu hususa ilişkin mutlaka bir miras avukatından yardım alınması zorunlu değilse bile çok önem arz etmektedir.


Ayrıca taraflar arasında bir mirasın taksimi davası görülmekte ise, taraflar yargılama sonuçlanıp kesinleşinceye kadar her aşamada diledikleri hususlarda özgürce anlaşmak suretiyle sulh de olabileceklerdir. Miras taksim sözleşmesi uyarınca gayrimenkule ilişkin intikal işlemi gerçekleştirmesi gereken mirasçıların bu işlemi gerçekleştirmemesi halinde tapu iptali ve tescil davası yoluyla tapuya tescil sağlanması mümkündür. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/11045 E., 2020/3809 K.)



Mirasın Paylaştırılması Davası - Mirasçıların Anlaşamaması Durumunda


Mirasçıların paylaşma konusunda anlaşamamaları halinde, mirasçılardan her biri tarafından miras taksim davası açılabilir ve paylaştırmanın mahkeme tarafından, miras hukuku hükümlerine göre gerçekleştirilmesi talep edilebilir. Mirasçılardan tek bir tanesi dahi paylaşım konusunda anlaşmaya yanaşmıyorsa, mirasın paylaştırılması mirasın taksimi davası ile mümkün olabilecektir. Miras taksim davası, uygulamada "ortaklığın giderilmesi davası" olarak görülmektedir. Ortaklığın giderilmesi davası hakkında daha detaylı bilgi için konuya ilişkin makalemizi okuyabilirsiniz: Ortaklığın Giderilmesi Davası


Mirasın paylaştırılmasını yasal mirasçılar talep edebileceği gibi, atanmış mirasçılar da talep edebilmektedir. Mirasın paylaştırılması davası, Türk Medeni Kanunumuzun 642. maddesinde düzenlenmiştir:

Türk Medeni Kanunumuzun 642. Maddesi: "Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir."

Mirasın Paylaştırılmasından Önce Pay Satışı


Terekenin mirasçılar arasında paylaştırılmasından önce, yukarıda alıntıladığımız TMK 640. maddesinin 1. ve 2. fıkraları gereği mirasçılar arasında elbirliğiyle mülkiyet mevcut bulunacağından dolayı paylı mülkiyetin söz konusu olduğu düşünülemez. Dolayısıyla mirasçılardan her biri, kendi miras payı üzerinde gerçekleştirmek istediği tasarruf işlemi için diğer mirasçıların onayını almak zorundadır. Bu kuralın istisnası, yukarıda açıkladığımız üzere, mirasçıların kendi aralarında gerçekleştirecekleri miras taksim sözleşmesidir.



Mirasın Paylaştırılması Davasında Paylaşım Usulü



Mirasçılardan biri, birkaçı veya mirasçıların hepsi mirasın paylaştırılmasını mahkemeden talep edebileceklerdir. Aynı şekilde, mirasın tamamının paylaştırılması için talepte bulunulabileceği gibi, yalnızca paylaşım konusu üzerinde anlaşma sağlayamadıkları belirli bir kısmının da paylaştırılmasını mahkemeden talep edebilmektedirler.


TMK 642/2'de açıkça belirtilmiş olduğu üzere: Terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesi sulh mahkemesinden istenilebilmektedir. Mirasçılardan birinin talebi halinde, terekenin tamamı ve terekedeki malların her biri göz önünde tutulur, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırma gerçekleştirilir. Mirasçılara bırakılan taşınmazların değerleri arasındaki fark, para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.


Basitçe örneklememiz gerekirse: 3 mirasçıya miras kalmış olan 250.000, 500.000 ve 750.000 TL değerinde 3 adet taşınmazın paylaşımının sağlanması, taşınmazların her birinin mülkiyetinin bir mirasçıya düşeceği şekilde gerçekleştirilebilir. Bu halde taşınmazların hepsinin ortalaması 250.000 + 500.000 + 750.000 = 1.500.000 / 3 = 500.000 TL olacağından dolayı 750.000 TL değerinde taşınmaz kendisine bırakılan mirasçı, 250.000 TL değerinde taşınmaz kendisine bırakılan mirasçıya 250.000 TL ödeme gerçekleştirecek ve denkleştirme sağlanacaktır.


TMK 640/3. maddede belirtildiği üzere, paylaşmanın derhal yapılması halinde paylaşım konusu malın veya terekenin değerinde eksilme meydana gelecekse, mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh hakimi tarafından paylaşmanın ertelenmesine karar verilebilecektir.


Türk Medeni Kanunumuzun 643. maddesine göre: "Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa paylaşma doğumuna kadar ertelenir. Ana muhtaç ise, doğuma kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilir."

Paylaşıma ilişkin olarak yasal mirasçıların kendi aralarında geçerli olan kurallar, atanmış mirasçılar açısından da geçerlidir.


Tereke mallarını elinde bulunduran veya mirasbırakana borçlu bulunan mirasçılar, paylaşma sırasında bu konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler. (TMK Madde 646/3.)


Mirasçıların, mirasbırakan ile aralarındaki ilişkiler hakkında, mirasın paylaştırılması sürecinin eşitlik ve adalate uygun bir şekilde yürütülmesi adına dikkate alınması gerekli olan bütün bilgi ve belgeleri birbirlerine verme yükümlülükleri bulunmaktadır.


Mirasçılardan her biri, mirasbırakanın borçlarının tereke borçları olarak paylaşmadan önce ödenmesini veya güvenceye bağlanmasını isteme hakkı vardır. Kanun gerekçesi ve konuya ilişkin Yargıtay kararları incelendiğinde, bu kuralın altında yatan gerekçe ve felsefenin, mirasçıların her birinin tereke borçlarının tamamından müteselsilen sorumlu olmaları olduğu görülmektedir.


Hakim, payların oluşturulması aşamasında mirasçıların kişisel durumlarını, yerel adetleri ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Ancak çoğunluğun arzusunun azınlıkta kalan mirasçıların haklarını hakkaniyete aykırı olacak şekilde engellemesine de göz yumacak kararlar veremez. Payların özgülenmesi için mirasçıların anlaşması öncelikli olarak aranır. Ancak mahkeme huzurunda taraflar arasında bir anlaşma sağlanamaması halinde kur'a çekilerek özgüleme sağlanacaktır.


Türk Medeni Kanunumuzun "Bazı Malların Bölünmesi ve Satılması" Başlıklı 651. Maddesine Göre: "Değerinde önemli azalma olmadan bölünemeyen tereke malı, bütün olarak mirasçılardan birine özgülenir. Mirasçılar bir tereke malının bölünmesi veya özgülenmesi konusunda anlaşamazlarsa, o mal satılır ve bedeli bölüştürülür. Mirasçılardan biri istemde bulunursa satış artırma yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın şekli konusunda anlaşamazlarsa sulh hâkimi, artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık yapılmasına karar verir."

Yukarıda alıntılamış olduğumuz TMK 651. maddesinden açıkça anlaşılabildiği üzere mirasçılar arasında bölüşüm ve özgüleme gerçekleşememesi halinde malın satışı gerçekleştirilir. Ülkemizde genellikle miras paylaşım davalarında satış yoluna gidildiği görülmektedir.


Paylaştırmaya ilişkin olarak Türk Medeni kanunumuzda çeşitli durumlara ilişkin kurallar öngörülmüştür. Sürece ilişkin hata yapılmaması adına mutlaka Ankara hukuk büroları ile temasa geçip hukuki danışma ve dava temsil desteği alınmasını tavsiye etmekt eyiz. Aşağıda başlıklar halinde detaylandırılacak olan bu kurallara örnek vermek gerekirse: mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruflarının paylaşmada değerlendirilmesi, mirasbırakanla birlikte yaşayan üçüncü kişilerin 3 aylık bakım ve geçim gideri talepleri, mirasçıların borçlu olduğu üçüncü kişilerin dosyaya kayyım atanması talebi, aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi, bütünlük oluşturan veya aile belgeleri ile özel anı değeri olan eşyaların durumu, mirasbırakanın mirasçılardaki alacağı vb.



A) Miras Bırakanın Ölüme Bağlı Tasarrufları(Vasiyetname v.b)


TMK 647. maddesi, mirasbırakanın tasarruf hakkını düzenlemektedir, buna göre: Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla(vasiyetname) paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların nasıl oluşturulacağı hakkında kurallar koyabilir. Bu kurallar, mirasbırakan tarafından kastedilmemiş olan bir eşitsizlik hâlinde payların denkleştirilmesi olanağı saklı kalmak kaydıyla, mirasçılar açısından bağlayıcıdır. Aksini arzu ettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasbırakanın tereke malını bir mirasçıya özgülemesi, vasiyet olmayıp sadece paylaştırma kuralı sayılır.


Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunma, örneğin vasiyetname düzenleme hakkı bulunmakla birlikte, bu hakkını mirasçıların saklı payını ihlal edecek şekilde kullanamayacağı açıktır. Mirasçıların saklı paylarının herhangi bir şekilde ihlal edilmesi halinde, saklı payları ihlal edilen mirasçılar tenkis davası yoluyla haklarını talep edebileceklerdir.


Saklı pay oranları ve tenkis davası hakkında bilgi edinmek için tıklayınız: Tenkis Davası



B) Mirasbırakanla Birlikte Yaşayanların 3 Aylık Geçim Gideri Hakkı


Ölüm anında mirasbırakanla birlikte yaşayanlar veya birlikte yaşamıyor olsa da mirasbırakan tarafından bakımı üstlenen kimseler, 3 aylık bakım ve geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını talep edebilmektedir. Buna ilişkin düzenleme TMK 645. maddede yer almaktadır ve bu düzenlemeye göre bakım ve geçim gideri talep edebilecek kimselerin mirasçı olmaları şartı aranmamaktadır.


Dolayısıyla ölüm anında mirasbırakan tarafından bakım ve geçimi üstlenilmiş olan kişiler, mirasçı olmasalar dahi bakım ve geçim gideri talep edebileceklerdir.



C) Mirasçıların 3. Kişilere Borçlu Olması Halinde Alacaklıların Kayyım Atanması Talebi


Mirasbırakanın ölmesi akabinde, mirasçının borçlu olduğu üçüncü kişiler, sulh hakiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir(TMK 648. maddesi)


Kanunda, bunun için aşağıdaki şartlardan birinin varlığı aranmaktadır:

  1. Alacaklının, mirasçının miras payını devralmış olması,

  2. Alacaklının, mirasçının miras payına haciz koymuş olması,

  3. Alacaklının elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunması


D) Aile Konutu ve Ev Eşyalarının Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi


Tereke malları arasında bulunan murisin ev eşyaları ve eşiyle birlikte yaşadıkları müşterek konut, sağ kalan eşin talebi üzerine, sağ kalan eşin miras payından mahsup edilmek üzere sağ kalan eşe bırakılabilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eş veya diğer yasal mirasçılardan birinin talebi üzerine, mülkiyet hakkı yerine yalnızca intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.


Bu duruma ilişkin haklı sebeplere örnek vermek gerekirse, sağ kalan eşe bırakılması talep edilen taşınmaz ve eş eşyaları, diğer mirasçıların haklarını olumsuz bir şekilde etkilecek şekilde tüm terekenin çok büyük bir kısmını oluşturuyor olabilir. Bu durumda sağ kalan eşin çalışmıyor olması ve herhangi bir başka malvarlığının da bulunmaması halinde diğer mirasçılara denkleştirme amacıyla ödeme de yapması mümkün olmayacağından dolayı adil bir paylaşım yapıldığı söylenemeyecektir. Bu nedenle mülkiyet hakkı yerine oturma veya intifa hakkının tercih edilmesi daha hakkaniyetli bir çözüm olmaktadır.


Ancak tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklı kalmak kaydıyla; mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde sağ kalan eşin bu hakları kullanması söz konusu olmamaktadır.



E) Bütünlük Oluşturan Eşyalar veya Aile Belgeleri ile Özel Anı Değeri Olan Eşyalar


Nitelik ve özgülendiği amaç gereği bir bütün oluşturması gereken eşyalar, mirasçılardan birinin karşı çıkması halinde ayrılamayacaktır. Aynı şekilde, aile belgeleri ve aile için manevi değeri olan eşyalara ilişkin olarak yapılacak satış işlemleri de, mirasçılardan birinin istemi halinde gerçekleştirilmez.


Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkması halinde sulh hakimi tarafından yerel adetler gözetilerek bu eşyaların mirasçılardan birine, durumun gereklerine göre miras payına mahsup edilmek veya edilmemek suretiyle özgülenmesine veya satılmasına karar verilebilir. Eşyaya ilişkin yerel adet bulunmaması halinde mirasçıların kişisel durumları dikkate alınacaktır.



F) Mirasbırakanın Mirasçılarda Bulunan Alacakları


Türk Medeni Kanunumuzun 654. maddesine göre, mirasbırakanın mirasçılardaki alacakları, paylaşma sırasında o mirasçıların miras payına mahsup edilir. Böylece mirasbırakanın hayatında ortaya çıkan ve mirasçılarıyla aralarında bulunan borç ve alacaklar, mirasın paylaşımı sırasında değerlendirilmiş olacaktır.



Miras Paylaşım Davası Açılmadan Önce Yapılması Gerekenler


Mirasın paylaştırılması davası açılmadan önce mirasçılar mutlaka bir araya gelmeli ve miras paylaşımı konusunda anlaşmaya varıp varamayacaklarını ortaya koymalıdırlar. Her ne kadar miras paylaşımına dair kendi aralarında sözleşme düzenleyecek olmaları halinde de mutlaka bir Ankara miras avukatından yardım almalarını tavsiye etsek de, en azından olası bir dava halinde yapacakları harcamaların çok büyük bir kısmında kurtulacakları için, anlaşmak en masrafsız yoldur.


Anlaşma sağlanamayacak olduğunun saptanması ve mirasbırakanın da paylaşıma dair usulüne uygun bir vasiyetname bırakmamış olması halinde mirasçılar ölüm belgesi, nüfus kayıt örneği ve veraset ilamı ile birlikte mirasbırakanın son yerleşim yerinde bulunan sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunacaklardır.


Ayrıca mirasın reddinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği de mutlaka dikkate alınmalıdır. Reddi miras için mirasçıların, murisin ölümü tarihinden itibaren 3 aylık süreleri bulunmaktadır. Ancak çeşitli hallerin varlığı halinde mirasın hükmen reddi söz konusu olacaktır.


Reddi miras ve mirasın hükmen reddi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Reddi Miras ve Mirasın Hükmen Reddi



Mirasın Paylaştırılması Davasında Husumet


Mirasın paylaştırılması davasında husumet diğer tüm mirasçılara karşı açılabilir. Diğer mirasçıların davalı olarak yer alacağı bu davada, mirasın paylaştırılmasına ilişkin herhangi bir talepleri varsa, karşı dava açmalarına gerek olmaksızın taleplerini ileri sürebileceklerdir. Örneğin, yukarıda saymış olduğumuz mirasbırakanın ölüme bağlı tasarruflarının paylaşmada değerlendirilmesi, mirasbırakanla birlikte yaşayan üçüncü kişilerin 3 aylık bakım ve geçim gideri talepleri, mirasçıların borçlu olduğu üçüncü kişilerin dosyaya kayyım atanması talebi, aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi, bütünlük oluşturan veya aile belgeleri ile özel anı değeri olan eşyaların durumu, mirasbırakanın mirasçılardaki alacağı gibi hususlar açısından karşı dava açılmasına gerek yoktur.



Miras Paylaşım Sözleşmesi ve Mirasın Paylaştırılması Davasında Zamanaşımı


Miras paylaşım davası ve mirasın paylaştırılması davasında hiçbir zamanaşımı veya hak düşürücü süre mevcut değildir. Ancak anlaşma sağlanamayacağının anlaşılması halinde mirasın paylaştırılması davasının derhal açılmaması, pratikte birçok soruna gebedir. Detaylı bilgi için konuya ilişkin makalemizi okuyabilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz: Ortaklığın Giderilmesi Davaları


Mirasın paylaştırılması davasının açılması geciktirildikçe, mevcut mirasçıların da vefat etmesi ihtimali gündeme gelmektedir. Mevcut mirasçıların vefat etmesi halinde, miras hukuku hükümlerine göre vefat eden mirasçıların miras paylarına kendi mirasçıları geçmektedir. Bu durum mirasçı sayısını artırmakla birlikte, miras davalarındaki tebligat sürecini oldukça olumsuz etkilemekte ve miras davalarının yıllarca sürmesine sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla miras davaları ne kadar erken açılırsa, o kadar iyidir demek yanlış olmayacaktır.



Mirasın Paylaştırılması Davasında Yetkili ve Görevli Mahkemeler


Miras taksim davasında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleridir.


Miras taksim davasında yetkili mahkeme ise, mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Burada kesin yetki kuralı söz konusu olduğundan dolayı mirasçıların kendi aralarında anlaşması halinde dahi başka bir yerde dava açılması söz konusu olamayacaktır. Mahkeme, yetki kuralını resen dikkate almak durumundadır.


Aynı şekilde, miras paylaşım sözleşmelerine ilişkin davalar da ölenin son yerleşim yeri mahkemesinde görülecektir.


Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 11. maddesinin 1. fıkrasında açıkça düzenlenmiştir:

"Aşağıdaki davalarda, ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir: a) Terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar. b) Terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalar."


 

miras avukatı ankara



bottom of page