Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Mirastan Feragat Nedir?
Mirastan feragat ya da halk arasında bilinen adıyla mirastan vazgeçme, mirasbırakan ile mirasçı arasında kanunda düzenlenmiş olan usule uygun olarak yapılacak olan iki taraflı bir sözleşmeyle gerçekleştirilmektedir. Aslında mirastan feragat sözleşmesinin yapıldığı anda hukuken mevcut olan bir miras hakkı söz konusu değildir. Çünkü miras hakkı, mirasbırakanın ölüm olayı ile birlikte doğmaktadır; hukuk sistemimizde mirasçı sıfatını haiz olan kimseler, mirasçı sıfatını mirasbırakanın ölümüyle birlikte kazanırlar. Bunun sonucu olarak da ölüm olayıyla birlikte miras malları üzerinde mülkiyet hakları doğmuş olacaktır. Ayrıca mirastan feragat eden mirasçının, mirasbırakandan önce vefat etmeyeceğinin de bir garantisi yoktur. Ancak mirastan feragat sözleşmesi, henüz doğmamış olan miras hakkına ilişkin sonuçlar doğuracak nitelikte bir sözleşmedir.
Usul ve esas kurallarına uygun olarak hazırlanmış olan bir mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakanın ölümüyle birlikte, mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesi nedenlerinden birinin de mevcut olmaması halinde tüm sonuçlarını doğurur ve sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde mirasçının mirasçılığı ortadan kalkar.
Mirastan feragat halinde, mirastan feragat eden mirasçının kendi altsoyunun miras hukukuna ilişkin hukuki statüsünün nasıl olacağı vb. hükümler yine miras hukuku mevzuatında düzenlenmiş ve yargısal uygulamalarla şekillendirilmiştir. Makalemizin devamında, tüm bu hususları kısaca özetlemeye çalışacağız.
Mirastan Feragat Sözleşmesinin Hukuki Dayanağı
Mirastan feragat sözleşmesi, Türk Medeni Kanunumuzun 528, 529 ve 530. maddelerinde düzenlenmiş olup, bir çeşit miras sözleşmesi olduğundan dolayı şekil şartı ve geçerlilik koşulları gibi hususlara ilişkin olarak resmi vasiyetnameye dair hükümlere de tabidir.
Türk Medeni Kanunumuzun 528. Maddesine Göre: "Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur."
Mirastan Feragat Sözleşmesinde Şekil Şartı
Mirastan feragat sözleşmesi, bir çeşit miras sözleşmesi olduğundan dolayı, Türk Medeni Kanunumuzun 545. maddesinde yer alan açık hüküm gereğince noterde resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir.
Türk Medeni Kanunumuzun 545. Maddesine Göre: "Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz madde hükmünde "resmi memur" olarak tanımlanan kişinin kim olabileceği, Türk Medeni Kanunumuzun 532. maddesinde belirtilmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 532. Maddesine Göre: "Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir. Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir."
Resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanun ile kendisine yetki verilmiş bir diğer kişi olabilir. Ancak uygulamada genellikle noterlikler tercih edilmektedir. Mirastan feragat sözleşmesinin geçerliliği, esasa ilişkin şartların dışında, usulen de bu şekil şartlarına bağlıdır.
Mirastan Feragat Sözleşmesi Yapılırken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Mirastan feragat sözleşmelerine ilişkin olarak en sık düşülen hatalar:
Mirastan feragat sözleşmesinin mirasın reddi işlemi ile karıştırılması,
Mirastan feragat sözleşmesinin mirasçılıktan çıkarma işlemi ile karıştırılması,
Mirastan feragat sözleşmesinin miras taksim sözleşmesi ile karıştırılması ve mirasbırakanın altsoyu arasında mirasbırakan olmaksızın imzalanması,
65 yaşından büyük olan mirasbırakan veya mirasçı için devlet hastanesi psikiyatri bölümünden "akıl sağlığı yerindedir"/"hukuki işlem yapma ehliyeti vardır" şeklinde akıl sağlığına dair rapor alınmaksızın işlem yapılması,
Şekil şartlarına uymayacak şekilde adi yazılı veya el yazılı olarak mirastan feragat sözleşmesi yapılması
şeklinde sayılabilir.
Mirastan feragat, miras hukukuna ilişkin bir sözleşme olduğundan dolayı yukarıda açıklamış olduğumuz resmi vasiyetnameye ilişkin şekil şartlarına uygun olmalıdır. Dolayısıyla mirastan feragat sözleşmesi noterde resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir. Ayrıca resmi vasiyetname şekil şartlarına uygun olacak şekilde
Mirastan feragate sözleşmesi yapılırken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, sözleşmenin ivazlı(karşılıklı) mı ivazsız(karşılıksız) mı yapılacağı konusunda karar vermek olacaktır. Çünkü bu iki halde, aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere farklı hukuki sonuçlar meydana gelmektedir.
Mirastan feragat, tam feragat şeklinde gerçekleştirilebileceği gibi, kısmen feragat şeklinde de gerçekleştirilebilir. Feragatin kapsamı da mirastan feragat sözleşmesinde açıkça gösterilmelidir.
Mirastan ivazlı feragat durumunda, feragat işleminin, mirastan feragat eden müstakbel mirasçının altsoyu için de geçerli olup olmayacağı hususu ayrıca belirtilmelidir.
Ek olarak unutulmamalıdır ki: 65 yaşın üzerinde olan vatandaşların mirasçı veya mirasbırakan sıfatıyla yapacakları mirastan feragat sözleşmeleri için noterlikler nezdinde "akıl sağlığı yerindedir" raporu alınması ve bu raporun, işlem yapılacak gün ile aynı gün içerisinde alınması gerekmektedir. Aslında tarafların her ikisi de, hukuki ehliyetsizlik nedeniyle olası bir iptal davası ile karşı karşıya kalmamak için mutlaka hukuki işlem ehliyetlerinin bulunduğuna dair akıl sağlığı raporu almalıdır. Uygulamada bu akıl sağlığına ilişkin rapor, aile hekiminden alınabilmekteyse ve bu aile hekiminden alınan bu raporlar da kabul görmekteyse de, ileride ortaya çıkabilecek olası uyuşmazlıklar dikkate alınmak suretiyle bir devlet hastanesinin psikiyatri bölümünden randevu alınarak rapor alınması daha sağlıklı olacaktır. Çünkü aile hekiminden alınan akıl sağlığına ilişkin raporların tartışmalı hale getirilmesi durumunda dosya Adli Tıp Kurumu'na sevk edilebilmekte ve tarafların ileriye ve geriye dönük sağlık kayıtları incelenebilmektedir.
Mirastan Feragat Türleri ve Hukuki Sonuçları
Mirastan feragat sözleşmesi, feragatin kapsamına göre:
Kısmi feragat ve
Tam feragat şeklinde gerçekleştirilebilir.
Buna ek olarak ve uygulama ile 3. kişilerin haklarına dair çok daha büyük öneme sahip bir ayrım, mirastan feragat sözleşmesini:
İvazlı(bir bedel, hak veya alacak karşılığında) ya da
İvazsız(karşılıksız) olmasıdır.
a) İvazlı(Karşılıklı) Mirastan Feragat Sözleşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin belirli bir menfaat karşılığında gerçekleştirilmiş olması halinde ivazlı mirastan feragat sözleşmesi söz konusu olmaktadır. Mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı olması halinde bu sözleşme, yukarıda alıntılamış olduğumuz TMK 528. madde gereği mirastan ivazlı feragat eden kişinin altsoyu için de sonuç doğurur.
Türk Medeni Kanunumuzun 528/3. Fıkrasına Göre: "Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur."
İvazlı miras sözleşmesinde, mirasçının miras hakkından feragat etmesinin karşılığı olarak bir menfaat elde etmesinden dolayı, mirasçının miras hakkı alt soyuna sirayet etmeyecektir. Yukarıdaki madde hükmünde açıkça düzenlendiği üzere ivazlı mirastan feragat sözleşmesi düzenlenmesi halinde sözleşmede aksi öngörülmemişse mirastan ivazlı olarak feragat edenin miras hakkı, onun kendi altsoyuna sirayet etmeyecektir. Bu durumda sözleşmede özel bir düzenlemeye yer verilmemişse, mirasbırakanın diğer yasal mirasçıları, kanuni miras payları oranında bu mirasçının miras payını paylaşırlar. Ayrıca, Türk Medeni Kanunumuzun 529. maddesinin 2. fıkrası gereğince mirastan feragatin kim lehine yapıldığı hususu da önem arz etmektedir.
Türk Medeni Kanunumuzun 529. Maddesine Göre: "Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer."
Görüldüğü üzere ivazlı feragat sözleşmesinin belirli bir kişi lehine yapılması yani feragatten kimin yararlanacağı hususunun açıkça düzenlenmiş olması durumunda, bu kişilerin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde feragat hükümden düşecektir.
Bununla birlikte, mirastan ivazlı feragat sözleşmesinde, mirastan feragat eden mirasçının altsoyunun mirasçı olacağı yönünde bir hüküm de yer alabilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, böyle bir durumun mevcudiyeti halinde diğer mirasçıların TMK 565. maddesinin 1. fıkra 2. bent hükmü gereğince tenkis davası açabilmeleri mümkündür. Zira Türk Medeni Kanunumuzun 565. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendine göre, miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar da ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabiidir. Ancak ivazlı mirastan feragat sözleşmesi ile mirastan feragat etmiş bulunan müstakbel mirasçı tarafından herhangi bir miras hakkı ileri sürülemez ve bu nedenle tenkis davası dahi açılamaz. Bu ayrım gözden kaçırılmamalıdır.
b) İvazsız(Karşılıksız) Mirastan Feragat Sözleşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin ivazsız gerçekleştirilmesi halinde, feragat edenin altsoyunun miras hakkı, feragat eden mirasçı mirasbırakandan önce ölmüş gibi devam eder. Yani feragat edenin miras hakkı kendi altsoyuna geçer.
Esasında bu kurala dair tartışmalar doktrin ve içtihatta söz konusu olabilmektedir. Ancak Türk Medeni Kanunumuzun 528. maddesinin gerekçesinden ve bu maddenin 3. fıkrasında yer alan "Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur." ifadesinin mefhum-u muhalifinden(zıt anlamından) karşılık sağlanmaksızın mirastan feragat durumunda feragatin, feragat edenin altsoyu için sonuç doğurmayacağı anlamı çıkmaktadır.
İlgili madde gerekçesiyle, karmaşa şu şekilde giderilmiştir: "...feragat karşılık sağlanarak yapılmış ise, feragat sözleşmesinde belirtilmedikçe, feragat, feragat edenin altsoyuna etkili olacak ve onların da mirasçılık sıfatlarını kaldıracaktır. Düzenlemenin zıt anlamından da feragat karşılık sağlanmadan yapılmışsa, feragat, feragat edenin füruunu etkilemeyecektir. Bu prensibin aksi de mirastan feragat sözleşmesi ile kararlaştırılabilir; ancak feragat edenin altsoyunun mirasbırakana karşı saklı paydan doğan hakları saklıdır."
Madde gerekçesinden kolaylıkla anlaşılabildiği üzere, ivazsız feragat sözleşmesi de bir başkası lehine yapılabilir mirastan feragat eden müstakbel mirasçının altsoyunun, ivazsız feragat sözleşmesi hükümlerinden etkilenmeleri kararlaştırılabilir. Ancak mirastan ivazsız feragat sözleşmesi yapılmışsa, bu durumda mirastan feragat eden müstakbel mirasçının altsoyu, mirastan ivazlı feragat sözleşmesindeki durumdan farklı olarak, en azından saklı pay talebinde bulunabilecektir.
Mirastan Feragat Sözleşmesinin Hükümden Düşmesi
Mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesi, Türk Medeni Kanunumuzun 529. maddesinde düzenlenmiştir. Aşağıda alıntıladığımız madde hükmünde, mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşeceği haller sınırlı olarak sayılmıştır.
Türk Medeni Kanunumuzun 529. Maddesi: "Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer."
Örneğin bu kişilerin mirasbırakanın canına kast etmesi nedeniyle daha sonraki bir tarihte mirasçılıktan çıkarılmaları(ıskat edilmeleri) ya da mirasbırakandan önce vefat etmeleri gibi istisnai durumlarda, mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşeceğinin kabulü gerekir.
Mirastan Feragat Sözleşmesinin İptali Davası
Mirasbırakan ve müstakbel mirasçı arasında yapılan bir mirastan feragat sözleşmesi hukuki ehliyetsizlik veya irade sakatlığı gibi nedenlerle iptal edilebilir. Ancak bunun için mirastan feragat sözleşmesinin iptali/feshi davası açılması gerekir. Şekil noksanlığının, bir çeşit iptal değil, geçersizlik sebebi olduğu unutulmamalıdır. Çünkü kanuni şekil şartlarını sağlamayan bir mirastan feragat sözleşmesi, hukuka uygun olarak kurulmuş sayılamayacaktır.
Bununla birlikte hukuki ehliyetsizlik, irade sakatlığı veya şekil noksanlığı gibi hallerin dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacak şekilde ileri sürülmesi mümkün değildir. Örneğin ivazlı feragat sözleşmesi yapılmış ve bu sözleşme kapsamında karşı taraftan ivaz alınmışsa, sonradan irade sakatlığı veya şekil noksanlığı vb. nedenlerle bu sözleşmenin iptalinin ya da geçersizliğinin ileri sürülmesi, dürüstlüğe aykırı olacaktır(Bakınız: Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2016/8822 E., 2019/2813 K. sayılı karar)
Mirastan İvazlı Feragat Sözleşmesi Nedeniyle Diğer Mirasçıların Saklı Paylarının İhlali
Mirastan ivazlı feragat durumunda mirastan feragat etmiş olan mirasçının sonradan saklı pay talebinde bulunması ve tenkis davası açması mümkün değildir. Aynı şekilde, mirastan ivazlı feragat sözleşmesinde aksine ilişkin bir düzenleme mevcut değilse, ivazlı olarak mirastan feragat eden mirasçının altsoyu da saklı pay talebinde bulunamayacaktır.
Ancak bu durum, diğer saklı paylı mirasçıların, mirasbırakanın sağlığında ondan ivaz alarak mirastan feragat eden mirasçıya karşı tenkis davası açmalarını engellemez. Buna ilişkin düzenleme, Türk Medeni Kanunumuzun 573. ve 574. maddelerinde yer almaktadır.
Türk Medeni Kanunumuzun 573. Maddesine Göre: "Mirasbırakan, mirastan feragat eden mirasçıya, sağlığında terekenin tasarruf edilebilir kısmını aşan edimlerde bulunmuşsa; diğer mirasçılar bunun tenkisini isteyebilirler. Bu durumda, mirastan feragat edenin sadece saklı payını aşan miktar tenkise tâbi olur. Edimlerin değerlerinin mahsubu, mirasta denkleştirme kurallarına göre yapılır."
Bu şekilde kanun koyucu, mirastan feragat eden mirasçı dışındaki diğer saklı pay mirasçıların haklarının da korunmasını sağlamak istemiştir. Buna ek olarak, bu durumda tenkisten farklı olarak mirastan feragat eden mirasçıya Türk Medeni Kanunumuzun 574. maddesi hükmü ile farklı bir hak da tanınmıştır.
Türk Medeni Kanunumuzun 574. Maddesine Göre: "Mirastan feragat eden, tenkis sebebiyle terekeye bir malı veya diğer bir değeri geri vermekle yükümlü olursa; dilerse tenkise tâbi değeri geri verir, dilerse almış olduklarının tamamını terekeye geri vererek mirastan feragat etmemiş gibi paylaşmaya katılır."
Yine de uygulamada bu madde hükmünün sıklıkla kullanıldığını söylemek yanlış olacaktır. Ancak mirastan feragat edene karşı yürütülecek olan hukuki süreçlerde, feragat eden mirasçının böyle bir geri verme ve paylaşıma katılma imkanının da bulunduğunun bilinmesi önem arz etmektedir.
Mirastan Feragat ve Mirasın Reddinin Farkları Nelerdir?
Mirastan feragat, mirasın reddi ile karıştırılmamalıdır. Mirasın reddi, mirasbırakanın ölümü akabinde tek taraflı olarak gerçekleştirilebilmekteyken; mirastan feragat, mirasbırakanın sağlığında ve onun da katılımıyla birlikte, mirasbırakan ile onun mirasçılarından biri veya birkaçı arasında yazılı olarak gerçekleştirilen iki taraflı bir sözleşmedir.
Mirasın reddinde mirası reddeden kişinin altsoyları kural olarak bu ret işleminden etkilenmezler ve mirasçı sıfatını kazanırlar. Ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılması halinde mirasbırakanın altsoyu, mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı mirastan feragat sözleşmesi veya ivazsız mirastan feragat sözleşmesi olarak yapılmasına bağlı olarak değişen şekilde sözleşmeden etkilenebilmektedir.
Mirasın reddi haline mirasçıların alacaklılarının korunmasına ilişkin olarak Türk Medeni Kanunumuzun 617. maddesinde düzenlenmiş olan ve mirası reddeden mirasçının alacaklılarına mirasın reddi işleminin iptali davası açma hakkını veren kanun hükmünün, kıyas yoluyla mirastan feragat halinde kullanılması mümkün değildir. Konuya ilişkin olarak Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tarafından 2015/18071 E. ve 2016/11027 K. sayı ile verilmiş olan bir kararda: "Feragat, mirasbırakanın ölümünden önce gerçekleşen bir hukuki işlemdir. Mirasın reddi ise, mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleşir. Mirastan feragatte beklemece bir haktan vazgeçme söz konusu iken, mirasın reddinde somut, güncel bir haktan vazgeçme söz konusudur. Mirasın reddinin iptaline ilişkin hükmün kıyas yolu ile mirastan feragate de uygulanması mümkün değildir. Kanundaki düzenleme eksikliği bir ihmalin sonucu olmayıp; bilinçli bir tercihin ürünüdür. Mirastan feragatte, kişinin beklenen bir haktan feragat ettiği, mirasçının ölümü anında sağ olup olmayacağı, dolayısıyla mirasçılık sıfatını kazanıp kazanamayacağı; mirasçı olabilse dahi, miras hissesine düşen mirasın parasal değerinin ne olacağı belirli değildir. Kanun koyucu bilinçli olarak susmuş ve olumsuz bir çözüm tarzını benimsemiştir. Buna karşın hukuk düzenince öngörülen diğer imkânlarının kullanılmasının önünü kapatmamamıştır." ifadeleri ile mirastan feragat ile mirasın reddi hallerinin arasındaki ayrımdan bahsedilmiş ve TMK 617. madde hükmünün niçin mirastan feragatin iptali halinde kullanılamayacağı hususu gerekçelendirilmiştir.
Mirastan Feragat ile Mirasçılıktan Çıkarmanın Farkları Nelerdir?
Mirastan feragat, mirasbırakan ile mirasçı arasında, mirasbırakanın sağlığında gerçekleşmesi gereken bir iki taraflı sözleşme olduğundan mütevellit, mirasçının veya mirasbırakanın tek taraflı iradesiyle gerçekleştirilememektedir. Mirasbırakanın sağlığında ve onun tek taraflı irade beyanıyla mirasçının mirasından mahrum bırakılması da mirastan feragat sözleşmesi değil, mirasçılıktan çıkarma(ıskat) işlemidir. Mirastan feragat, usulüne uygun bir şekilde yapılmak ve kanunun emredici kurallarına uygun olmak şartıyla herhangi bir sebeple yapılabilir. Oysa mirasçılıktan çıkarma işlemi, sadece Türk Medeni Kanunumuzun 510. veya 513. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olan sebeplerden birine dayalı olarak gerçekleştirilebilmektedir.
Mirastan Feragat Sözleşmelerine İlişkin Yargıtay Kararları
Mirastan ivazlı feragat sözleşmesinde ivaz olarak devredileceği belirtilen taşınmazın, tapuda "satış" gösterilerek devredilmesi durumunun, devrin ivaz niteliğini ortadan kaldırmayacağına ve salt bu nedenle murisin ivaz yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğunun iddia edilemeyeceğine ilişkin karar,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1111 E., 2016/605 K. sayılı kararı "...
...
...
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının edimini yerine getirip getirmediği; varılacak sonuca göre, 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının davacı adına tescilinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, Düzce 3.Noterliğince 21 Eylül 2001 tarih ve 11616 sayılı "Düzenleme Şeklinde Mirastan Feragat Sözleşmesi" isimli belge içeriğinde aynen; "...İlgililerin kimliklerinin tetkiki ve şahitlerin şahadetleri ile kişilikleri hakkında kanı sahibi bu işi yapmaya ehil olduklarını gördüm, bunun üzerine ilgililerden feragat edenler hep birlikte şahitlerin huzurunda söze başlayarak dedi ki: Dedemiz Mustafa Sağlam'ın adına kayıtlı bulunan ve onunda ölümü ile intikalen hak sahibi bulunduğumuz Düzce İli, Merkez İlçesi, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde kain ve tapunun pafta no:1, parsel no:267 ve 268 parselde kayıtlı gayrimenkullerde diğer hak sahibi olan ve çocuğu bulunmayan amcamız İbrahim Sağlam öldüğü takdirde miras yoluyla irsen ve teselsülen ondan bizlere intikal edecek olan miras hak ve hisselerimizden diğer amcamız ... lehine feragat ediyoruz. Çünki biz onlardan yani amcalarımız İrfan ile İbrahim Sağlam'dan Düzce İli, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan pafta no:1, Parsel no: 214 de kayıtlı bulunan gayrimenkul üzerindeki hak ve hisselerini tapuda devir aldık onlar dedem Mustafa Sağlam'dan kendilerine kalan bu parsel üzerindeki miras hak ve hisselerini bizlere devir ettiler. Bu devir aldığımız gayrimenkulün tahmini değeri 500.000.000 TL (beş yüz milyon liradır) civarındadır. Bu nedenle Medeni Kanunun 475. maddesi gereğince ivazlı feragat ettiğimizi, böylece yukarıda belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederiz. Diyerek sözlerini bitirdiler.
Diğer taraftan lehine feragat edilen ... söz alarak dediki: bende yukarıda feragat edenlerin beyanlarını aynen anlaşarak kabul ettiğimi beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi.
Oturumda hazır bulunan İbrahim Sağlam söz alarak dediki: Bende yukarıda bahsi geçen sözleri aynen kabul ile ivazlı bu feragata aynen anlaşarak kabul ettiğimi, noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi. Feragat edenler ..., ..., ..., Saniye Toğru, .... Lehine Feragat Edilen: ...; Muvafakat Eden (muris): İbrahim Sağlam.” ifadeleri yer almaktadır.
Ayrıca duruşmada dinlenen davacı tanığı Mehmet Karaçayır yeminli beyanında aynen; “Ben taraflar arasında noterde yapılmış bulunan mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak bulundum. Noter sözleşmesinde yazılı hususlarda davacı ve davacının abisi İbrahim Sağlam benden anlaştıklarını söyleyerek tanık olmamı istediler. Bana söylediklerine göre İbrahim Sağlam’ın oturduğu evin olduğu yeri ...’a verdiklerini ayrıca bir çeşmenin başında olan bu evin biraz aşağısında olan bir arsayı Hanife Sağlam ve ...’a verdiklerini söylediler, sanırım bu bahsettiğim arsanın tapu kaydı 214 parseldi, ben bu anlaşma doğrultusunda tapuda işlem yapılıp yapılmadığını bilemiyorum.” şeklindedir.
Yukarıda düzenleme şeklindeki noter senedinin içeriği ve davacı tanığının beyanları bir bütün olarak incelenip, değerlendirildiğinde; muris İbrahim Sağlam ile davalılar arasında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı TMK)'nun 528.maddesi (743 sayılı Türk Kanunu Medenisi m.475) kapsamında mirastan feragat sözleşmesi, diğer taraftan da davacı ile davalılar arasında 4721 sayılı TMK. 677.maddesi (743 sayılı MK. m.612) kapsamında miras payının devrini öngören sözleşme bulunmaktadır. Davalıların yukarıda içeriğine aynen yer verilen noter senedinde yer alan “…belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı …beyan ve ikrar ederiz…” şeklindeki ifade de dikkate alındığında, davalıların uyuşmazlığa konu olan 267 ve 268 parsellerdeki taşınmazlardan hem kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden hem de amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarının tamamından davacı ... lehine feragat ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacının kendi edimini yerine getirip getirmediği hususuna gelince; noter senedi içeriğinde davalıların, davacı ... ile amcaları İbrahim'in 214 parseldeki paylarını aldıklarını beyan ettikleri, devraldıkları 214 parselin tahmini değerinin 500 TL olduğunun belirtildiği, 19.10.2001 tarihinde ise çekişmeli 214 parsel sayılı taşınmazın önce tüm mirasçılar adına intikal ettirilip, daha sonra aynı gün satış suretiyle dava dışı Hanife Sağlam'a 500 TL bedelle temlik edildiği, bu kişi tarafından da 06.12.2005 tarihinde dava dışı Mehmet Emin Toğru'ya 27.200 TL bedel ile satıldığı, taşınmazın halen bu kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, davalıların da katılımıyla 214 parsel sayılı taşınmazın noter senedinin düzenlendiği tarihten (21.09.2001) çok kısa bir süre sonra (19.10.2001 tarihinde) ve noter senedinde belirtilen bedelle (500 TL) dava dışı Hanife Sağlam’a (davalıların annesine) devrinin yapılması karşısında, davacının kendi edimini yerine getirdiğinin kabulü gerekir. Devrin tapuda “satış” olarak gösterilmesinin, varılan bu sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
Şu halde; yerel mahkemece, dava konusu 267 ve 268 parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında bir kısım üyelerce; uyuşmazlığa konu noter senedi içeriğine göre, davalıların sadece amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarını davacı ...’a devretmeyi taahhüt ettikleri, ancak kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden miras payının devrini de taahhüt ettiklerini gösterecek bir ibarenin bulunmadığı, dolayısıyla kök muris Mustafa’dan intikal eden miras payı bakımından yerel mahkemenin direnmesinin bu yönüyle kısmen yerinde olduğu, zira mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olabilmesi için murisin sağlığında ve onun katılımıyla yapılmasının zorunlu olduğu, kök muris Mustafa’nın noter senedi düzenlenmeden önce öldüğü, bu nedenle noter senedinin muris İbrahim’den intikal edecek miras hakkını kapsaması ve davacının kendi edimini yerine getirdiğinin anlaşılması karşısında davanın tamamen değil kısmen kabul edilmesi gerektiği, belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen gerekçelerle bu görüş benimsenmemiştir.
Öte yandan, Özel Daire bozma ilamında 214 parsel sayılı taşınmazın davalıların annesine devrine gerekçe olarak yazılan “…davalıların isteği üzerine…” ibaresinin sehve dayalı olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Zira, bu ibareyi doğrulayacak bir bilgi veya belgeye dosyada rastlanamamıştır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ilave gerekçeyle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. ...
...
..."
Şekil koşulları sağlanmadan yapılan mirastan feragat sözleşmesinin bu nedenle iptalinin değil, geçersizliğinin söz konusu olacağına ilişkin karar,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/1857 E., 2021/651 K. sayılı kararı
"...
...
...
Ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve neticelerini, mirasbırakanın ölümünden sonra meydana getirmesi söz konusu olduğu için, bu özelliği nedeniyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.
Kanun koyucu ölüme bağlı tasarrufların yapılması için iki farklı şekil şartı öngörmüştür. Bunlardan biri, mirasbırakanın tek taraflı yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (MK 531-544), diğeri iki taraflı, bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir.
Miras sözleşmesinin geçerli olması için Türk Medeni Kanununun 545/I. maddesi uyarınca resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.
Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, yukarıda açıklanan kurallar mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacaktır. Somut olayda, mirastan feragat sözleşmesi ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılması geçerlilik koşulu olup resmi şekil koşuluna uyulmadan yapılan sözleşmenin hukuken geçerliliği bulunmadığından iptali de söz konusu değildir. Türk Medeni Kanununun 545. maddesinde belirtilen emredici kural nedeniyle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."
Resmi vasiyetname düzenlenirken tanık olamayacak nitelikte kişilerin, mirastan feragat sözleşmesinde de tanıklık edemeyeceğine ilişkin karar,
Mirastan ivazlı feragat sözleşmesinin iptali davasında, şekil noksanlığının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacak şekilde ileri sürülmesi halinde davanın reddine karar verilmesi gerekeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/8822 E., 2019/2813 K. sayılı kararı
"...
...
...
Mirastan feragat sözleşmesi (TMK. md. 528), miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan, resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur. (TMK. md. 545 ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kanunu 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı ). Türk Medeni Kanunu m. 536’da yer alan mirasbırakanın altsoy kan hısımlarının resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamayacağına ilişkin kural, mirastan feragat sözleşmesi için de geçerlidir. Mirasbırakanın altsoyu olan davalı ..., davaya konu ... 1. Noterliğinin 25.02.2014 tarihli ve 04908 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Bu nedenle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez.
Ancak, davacı aynı mirastan feragat sözleşmesinde bütün miras hisselerinin tamamından murisi ...’dan aldığı 20.000TL bedel karşılığında feragat ettiğini, feragat bedeli olan 20.000TL’yi murisi ...’dan nakden ve defaten noterliğin haricinde aldığını ifade etmiştir. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz (TMK m. 2). Edimlerin ifasından sonra davacının şekil eksikliğini ileri sürerek, gerçekleştirdiği hukuksal işlemin iptalini istemesi; Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine aykırıdır. Bu bakımdan; mahkemece şekil eksikliği nedeniyle iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."