Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Kanunda Düzenlenmemiş Olan Kişisel Gerekçelerle Mirasçılıktan Çıkarma
Mirasçılıktan Çıkarmanın, Iskat Edilen Mirasçının Altsoyuna Etkisi
Mirastan Çıkarmanın İptali Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Mirasçılıktan Çıkarma(Mirastan Iskat) Nedir?
Mirasçılıktan çıkarma, diğer adıyla ıskat: Kanunda sayılan çeşitli nedenlere dayanarak mirasbırakanın(murisin), saklı paylı mirasçısının miras hakkını, tenkis davası dahi açamayacak şekilde ortadan kaldırmasına ilişkin bir çeşit ölüme bağlı tasarruf işlemidir. Halk arasında "mirastan men" olarak da bilinir, ancak doğru kullanım mirasçılıktan çıkarma veya ıskattır. Usulüne uygun şekilde gerçekleştirilen bir mirasçılıktan çıkarmanın varlığı halinde, bu işlemle mirasçılıktan çıkarılmış olan mirasçı mirastan pay alamayacağı gibi bu nedene dayalı olarak tenkis davası da açamayacaktır. Bu nedenle mirasçılıktan çıkarma, miras hukukumuzdaki "saklı pay" kavramıyla yakından ilişkilidir.
Miras hukukumuzda
Sağ kalan eş,
1. zümre mirasçıları(murisin altsoyu) ve
2. zümre mirasçılarından yalnızca mirasbırakanın anne ve babası,
kanunda öngörülen saklı payları oranında birer saklı pay mirasçısıdır. Kural olarak mirasbırakanın, saklı pay mirasçılarının miras haklarına aykırılık oluşturacak nitelikte bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılıktan çıkarma yani ıskat, bu kuralın istisnalarından biridir. Kanunda öngörülmüş olan belirli koşulların varlığı halinde mirasbırakan tarafından gerçekleştirilecek bir ölüme bağlı tasarruf ile saklı pay mirasçılarının miras hakları sona erdirilebilmektedir. Mirastan ıskat edilen mirasçının miras hakkı, ıskat işlemi doğrultusunda son bulacaktır.
Mirasbırakanın saklı payı olmayan mirasçıların miras payları üzerinde sınırsız bir tasarruf yetkisi olduğu da düşünülecek olursa, mirastan ıskat yalnızca saklı paylı mirasçılar için uyulması gerekli olan bir müessesedir.
Mirasçılıktan Çıkarma(Iskat) Nasıl Yapılır?
Saklı pay mirasçılarının mirastan çıkarılması işlemi, mirasbırakan tarafından yapılacak olan bir çeşit ölüme bağlı tasarruf ile gerçekleştirilebilmektedir. Mirasbırakan, usulüne uygun olarak gerçekleştireceği bir vasiyetname veya miras sözleşmesi ile mirastan çıkarma işlemini gerçekleştirebilir.
Mirasbırakan tarafından gerçekleştirilecek olan ölüme bağlı tasarrufta, mirasçılıktan çıkarma sebebi şüpheye mahal vermeyecek bir şekilde açıkça belirtilmeli ve mümkünse mirasçılıktan çıkarma sebebine ilişkin somut olay da belirtilmelidir. Çünkü mirasçılıktan çıkarılan mirasçı tarafından mirasçılıktan çıkarılmanın iptali davası açılması halinde, spesifik olarak hangi sebeple mirastan ıskat işleminin gerçekleştirilmiş olduğunun belirtilmemiş olması halinde, mirasbırakanın iradesine aykırı bir hukuki durum meydana gelebilecektir.
Aşağıda detaylı olarak açıklayacak olduğumuz üzere ıskat, cezai(olağan) ıskat(TMK 510. madde) ve koruyucu ıskat(TMK 513. madde) olmak üzere iki türlüdür.
Mirasçılıktan Çıkarma(Iskat) Sebepleri Nelerdir?
Mirasçılıktan çıkarma, iki farklı şekilde gerçekleştirilebilir.
Cezai(olağan) ıskat, aşağıdaki sebeplerden birinin varlığı halinde söz konusu olabilir:
Mirasçının mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemiş olması veya
Mirasçının mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması
Koruyucu ıskat ise, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyun mirasçılıktan çıkarılması yoluyla borç ödemeden aciz olan altsoyun kendi çocuklarının mirasçı olmasının sağlanmasıdır.
Aşağıda detaylı olarak kendi alt başlıkları altında işleyecek olduğumuz üzere cezai(olağan) ıskat Türk Medeni Kanunumuzun 510. maddesinde ve koruyucu ıskat ise Türk Medeni Kanunumuzun 513. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Mirasçılıktan çıkarma sebepleri, kanunda sınırlı olarak sayılmış olup, bunların dışında bir sebebe dayanılarak mirasçılıktan çıkarma işleminin gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
a) Cezai(Olağan) Iskat
Cezai(olağan) ıskat, Türk Medeni Kanunumuzun 510. maddesinde düzenlenmiş olan mirasçılıktan çıkarma türüdür.
Türk Medeni Kanunumuzun 510. Maddesine Göre: "Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir: 1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse."
Ancak uygulamada sıkıntı yaşanmaması ve hak kayıplarına sebebiyet verilmemesi adına bu kavramlara netlik kazandırılması gerekmektedir. Örneğin: "ağır bir suç" ne demektir ya da aile hukukundan doğan yükümlülükler nelerdir ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesinde "önemli ölçü" ne zaman aşılmış olur? Şimdi bu hususları kısaca açıklayalım ve konuya dair daha yüksek çözünürlüklü bir bilgi birikimi yaratmaya çalışalım.
a.1) Mirasçının Mirasbırakana veya Mirasbırakanın Yakınlarından Birine Karşı Ağır Bir Suç İşlemesi Hali
Mirasçı tarafından mirasbırakana veya onun yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlenmesi halinde ölüme bağlı tasarruf ile mirastan çıkarılmasının mümkün olduğunu belirtmiştik. Peki burada ifade edilen "ağır suç" ne anlama gelmektedir? Ayrıca yine kanun hükmünde yer alan "mirasbırakanın yakınları" kimlerdir ve bu ifade ne derece bir yakınlığı kapsamaktadır? Bu soyut ve genel ifadelerin aydınlatılmaması halinde bir takım yanlış anlaşılmaların yaşanılması kaçınılmazdır.
a.1.1) "Ağır Bir Suç" İfadesi ile Ne Kastedilmektedir?
Öncelikle burada yer alan ağır bir suç ifadesi ile kastedilen, ceza hukuku anlamında ağır bir suç işlenmesi ve mahkumiyet hükmü verilmesi değildir. Yargıtay kararları da dikkate alındığında görülmektedir ki ağır suç ifadesi ile ulaşılmak istenen anlam, mirasbırakanın şahsi kişilik haklarına, beden bütünlüğüne ve malvarlığına yönelik olarak gerçekleştirilen ve mirasçı ile mirasbırakan arasında mirasbırakanın kusurlu davranışları nedeniyle meydana gelen olaylardır. Saygı ve sevgiye dayanan aile bağlarının kopmuş olduğunu meydana koyan hukuka aykırı fiillerdir. Bu nedenle mirasçılıktan çıkarılmanın iptali davasında hukuk hakiminin ceza hakimi kararı ile bağlı olmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak tabii ki mirasçının hukuka aykırı fiilin konusunun suç teşkil ediyor olması halinde, ceza hakimi tarafından verilecek olan mahkumiyet hükmü; mirastan çıkarılan mirasçı aleyhine güçlü bir delil teşkil edecektir.
Bakınız Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 2015/19402 E., 2017/4866 K. numarası ile verilen kararda: "Ağır suçdan amaç miras bırakanın şahsiyet haklarına, beden tamlığına, mamelekine yönelik onunla aile bağlarının kopduğunu gösteren hukuka aykırı bir fiildir. Bunun belirlenmesinde ceza hukuku değil Medeni Hukuk kuralları gözönünde bulundurulacaktır. Mirasbırakanın yakınlarına karşı aynı nitelikte işlenen suçlarda iskat nedenidir. Yani suçun mutlaka murise karşı işlenmiş olması da koşul değildir.
Yakınlık kavramına murisin sevgi, saygı ve bağlılık duyduğu tüm kişiler örneğin arkadaşlar, nişanlı, öğretmen, öğrenci, ona bakan onu koruyan veya onun baktığı, koruduğu v.b. kişilerde dahildir (MK. 457/1 md.)." şeklinde yer alan ifadelerle bu durum açıkça ortaya konulmuştur.
a.1.2) "Mirasbırakanın Yakınları" İfadesi ile Kimler Kastedilmektedir?
Bu anlamda mirasbırakanın yakınlarına yönelik olarak işlenen aynı nitelikte ağır suç varlığı halinde de mirastan ıskat sebebi oluşmaktadır. Yukarıda alıntılamış olduğumuz Yargıtay kararından da rahatlıkla görülebildiği üzere, mirasbırakanın yakınlarından çıkarılması gereken anlam da yalnızca mirasbırakanın akrabaları ile sınırlı değildir. Mirasbırakanın sevgi ve saygı ile bağlılık duyduğu tüm kişiler murisin yakınları ifadesinin kapsama alanına girmektedir. Murisin arkadaşları, öğretmeni, öğrencisi, iş ortakları, nişanlısı, eşi, bakmakla yükümlü olduğu kimseler vb. kişiler mirasbırakanın yakını olarak kabul edilmelidir. Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğu görülmektedir.
Burada aile bağlarının kopması objektif ve subjektif olarak ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulur. Mirasçı tarafından gerçekleştirilen mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarına karşı davranış, aile bağlarının kopmasına sebebiyet verecek nitelikte ise subjektif nitelik sağlanmış olur. Aile bağlarının fiilen zarar görmüş olması da objektif niteliğin gerçekleştiğine dalalet etmektedir.
a.2) Mirasçının Aile Hukukundan Doğan Yükümlülüklerini Önemli Ölçüde Yerine Getirmemesi Hali
Mirasçı, mirasbırakan ve mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması durumunda da mirasçılıktan çıkarılması söz konusu olabilir. Burada da yine bazı hususların aydınlatılması ve kavramsal sınırlarının belirgin hale getirilmesi gerekmektedir. Mirasbırakanın ailesi üyelerinin kimler olduğu hususu kolaylıkla tespit edilebilir. Bu anlamda yukarıda açıklamış olduğumuz ağır bir suç işlemiş olma halinde olduğu gibi "mirasbırakanın yakınları" ifadesinin belirsizliği, aile hukukundan doğan yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmemesi halinde söz konusu olmamaktadır. Ancak bu sefer de "aile hukukundan doğan yükümlülükler nelerdir?" ve "Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olduğunun tespitinde önemli ölçü neye göre belirlenmektedir?" sorularının cevaplanması gerekir.
a.2.1) Aile Hukukundan Doğan Yükümlülükler Nelerdir?
Aile hukuku, Türk Medeni Kanunumuzun 2. kitabında düzenlenmiş olup, Türk Medeni Kanunumuzun 118. maddesi ile 494. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Aile hukukundan doğan yükümlülükleri kısaca:
Eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlülükleri,
Eşlerin, evliliğin ortak giderlerine katılım sağlama yükümlülükleri,
Aile bireylerinin birbirine yardım etme, birbirlerinin bakım ve gözetimini sağlama yükümlülükleri,
Nafaka yükümlülükleri(tedbir nafakası, yardım nafakası, iştirak nafakası gibi)
Anne ve babanın, müşterek çocukların eğitim, bakım ve gözetim giderlerine katılma yükümlülükleri
şeklinde sayılabilir.
Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali, aynı zamanda Türk Ceza Kanunumuzun 233. maddesi kapsamında da suç teşkil etmektedir. Ancak ceza mahkemesinin bu suça ilişkin olarak vereceği beraat kararı, olası bir mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi bu durumda somut olayın gereklerine göre karar verir.
a.2.2) Aile Hukukundan Doğan Yükümlülüklerin İhlalinde Önemli Ölçü Nasıl Tespit Edilir?
Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin neler olabileceğini kısaca belirttik. Peki bu yükümlülüklerin önemli ölçüde ihlal edilmiş olması veya yerine getirilmemiş olması sebebinde ifade edilen "önemli ölçü" nedir ve her somut olay açısından nasıl tespit edilir?
Örneğin mirasbırakanın bakıma muhtaç olmasına rağmen mirasçının bakım yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda, eğer mirasçı bakım yükümlülüğünü yerine getirmek için elinde bulunan imkanlar dahilinde objektif bir çaba göstermiş ve fakat bu yardım, mirasbırakan tarafından yeterli görülmemişse, aile hukukundan doğan yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmediğinden bahis olunamaz. Bu nedenle asgari ücretli bir çalışan ile onlarca gayrimenkulü olan bir vatandaşın aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirme noktasında benzer koşullarda değerlendirilmesi mümkün olamayacaktır. Dolayısıyla aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin önemli ölçüde ihlal edilmiş olmasında dikkate alınacak kıstas, her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
b) Koruyucu(Aciz Sebebiyle) Iskat
Mirasbırakanın altsoyu olan mirasçı hakkında borç ödemeden aciz belgesi düzenlenmiş olması halinde mirastan çıkarmaya "koruyucu ıskat" da denilmektedir. Mirastan çıkarmanın bu halinde mirasbırakan tarafından hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan mirasçının çocukları koruma altına alınmaya çalışılmaktadır. Mirasçılıktan çıkarmanın bu halinde dikkat edilmesi gereken husus, koruyucu ıskatın yalnızca mirasbırakanın altsoyu olan mirasçılar açısından söz konusu olabilecek nitelikte bir müessese olduğudur. Çünkü bu durum koruyucu ıskatın düzenlenmiş olduğu Türk Medeni Kanunumuzun 513. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 513. Maddesine Göre: "Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır. Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur."
Bu halde mirasbırakanın, saklı payının yalnızca yarısı ıskat konusu edilebilir; mirasçılıktan çıkarılan altsoyun saklı payı, yasal miras payının yarısı olacağından dolayı(Bakınız TMK 506. maddesi gereğince), saklı payının yarısı da yasal miras payının 1/4'ü olacaktır. Dolayısıyla bu halde dahi mirasçılıktan çıkarılan altsoyun saklı payının yarısı, bu mirasçı uhdesinde kalacaktır. Böylece mirasçılıktan çıkarılan altsoyun alacaklılarının da alacak hakları ihlal edilmemiş olacaktır. Kanun koyucu bu şekilde menfaatler dengesi sağlamayı amaç edinmiştir.
Koruyucu ıskat halinde ıskat edilen payın, mirasçının altsoyuna özgülenmesi şarttır. Dolayısıyla koruyucu ıskat halinde mirasçılıktan çıkarma işleminden menfaat sağlayan taraf, ancak mirasçılıktan çıkarılan altsoyun çocukları olabilir. Aksi takdirde kanunda öngörülmüş olan hükmün amacıyla somut durum arasında tezat oluşacaktır.
Türk Medeni Kanunumuzun 513/2. fıkrasına göre, murisin ölümü akabinde mirasın açıldığı anda aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılan mirasçının talebi halinde mirastan çıkarma işlemi iptal olur.
Mirasçılıktan Çıkarma(Iskat) İşleminin Geri Alınması
Mirasçılıktan çıkarma işleminin mirasbırakan tarafından geri alınması da oldukça hassas bir müessesedir. Bu durumda vasiyetnameden dönmeye ilişkin hükümler uygulanabilir. Örneğin resmi yazılı bir vasiyetname ile gerçekleştirilen mirasçılıktan çıkarma işlemi, el yazılı bir vasiyetname ile ya da şartları oluşmuşsa sözlü vasiyetname ile geri alınabilir. Eğer ki mirasbırakan, sonradan fikrini değiştirirse ve herhangi bir sebeple mirasçılıktan çıkarmadan vazgeçmek isterse, mirasçılıktan çıkarma işlemini gerçekleştirdiği ölüme bağlı tasarrufuna ilişkin olarak usulüne uygun bir şekilde bu iradesini belli etmelidir. Yani örneğin vasiyetname ile mirasçılıktan çıkarma işlemi gerçekleştirildiyse, eski vasiyetnameyi hükümsüz kılacak nitelikte yeni bir vasiyetname düzenlenerek mirasçılıktan çıkarma işlemi ortadan kaldırılmalıdır.
Ancak bu durumda uygulamada sıkıntı yaşanmaması adına tekrar resmi vasiyetname düzenlenmesi ve bu şekilde mirasçılıktan çıkarma işleminden dönülmesi tavsiye edilir. Aksi takdirde çok büyük hak kayıpları gündeme gelebilecektir. Olası hak kayıplarını basitçe örneklemek gerekirse: 65 yaş üstü vatandaşların resmi vasiyetname düzenlenmesi işlemlerinde noterliklerce akıl sağlığına ilişkin usulünce alınmış sağlık raporları talep edilmekte ve resmi vasiyetname evrakının ekine iliştirilmektedir. Ancak daha sonrasında el yazılı olarak düzenlenecek olan vasiyetname, noterlik nezdinde resmi düzenleme şeklinde hazırlanan vasiyetnamenin haiz olduğu bu tip ispat imkanlarını taşımayabilir. Dolayısıyla bu tip usuli hususların son derece profesyonel bir şekilde ele alınması ve mümkünse miras alanında bilgi ve sürecin, deneyim sahibi olan bir miras avukatının yardımıyla yürütülmesi ya da en azından konuya ilişkin olarak hukuki danışma hizmeti alınması tavsiye edilir.
Çünkü usulüne uygun olarak hazırlanan ölüme bağlı tasarruflar, mirasbırakanın son iradesine yönelik güçlü bir delil teşkil etmektedir. Mirasçı tarafından sadece ölüme bağlı tasarrufta yer alan sebebin geçersizliği sebebiyle mirastan çıkarmanın iptali davası açılabilecektir.
Mirasçılıktan Çıkarmanın Hukuki Sonuçları
Mirasçılıktan çıkarılan mirasçı, mirastan çıkarma iradesi yönünde ve mirasçılıktan çıkarıldığı oranında miras payından mahrum kalacaktır. Ayrıca mirastan çıkarma zaten saklı pay mirasçılarını ilgilendiren işlem olduğundan dolayı, usulüne uygun olarak gerçekleştirilmiş ise tenkis davasına da konu edilemeyecektir. Bununla birlikte, saklı paylara ilişkin olarak aşağıdaki hususlar gözden kaçırılmamalıdır:
Mirasbırakan tarafından gerçekleştirilen mirasçılıktan çıkarma işleminde aksine bir hüküm bulunmadıkça, mirastan çıkarılan kişinin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi onun altsoyuna kalır. Mirasçılıktan çıkarılan mirasçının altsoyunun bulunmaması durumunda ise mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarına kalır(TMK 511/2. madde),
Ancak mirasçılıktan çıkarma işlemi, mirasçılıktan çıkarılan mirasçının altsoyunun saklı payını ortadan kaldırmaz ve bu nedenle bu mirasçının altsoyu tarafından tenkis davası açılması mümkündür(TMK 511/3. madde),
Mirasçılıktan çıkarılan mirasçı tarafından mirasçılıktan çıkarılmanın iptali davası açılabilir. Bu davanın açılması durumunda mirasçılıktan çıkarmaya dair hukuki işlemde gösterilmiş olan mirasçılıktan çıkarma sebebinin gerçekleşmiş olduğunu ispat yükü, mirasçılıktan çıkarma işleminden yararlanan mirasçılara veya vasiyet alacaklılarına düşer(TMK madde 512/2. madde). Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında, mirasçılıktan çıkarma sebebinin varlığı ispat edilemez veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemiş olursa, mirasçılıktan çıkarma işlemi ancak mirasbırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olabilir(TMK 512/3. Madde). Bu nedenle mirasçılıktan çıkarmaya dair ölüme bağlı tasarrufta bulunacak olan muris, mutlaka mirasçılıktan çıkarma sebeplerine ilişkin olarak diğer mirasçılarını bilgilendirmeli ve olası bir mirasçılıktan çıkarmanın iptali davası senaryosunda lazım olabilecek gerekli ispat vasıtalarını sağlamalıdır.
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında, mirasbırakanın söz konusu ölüme bağlı tasarruf işlemini, çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmış olmasının tespit edilmesi durumunda çıkarma işlemi tümden geçersiz olur(TMK 512/3. madde). Bu halde mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasını açan mirasçı, yalnızca saklı payını almaya değil, yasal miras payının tamamını almaya hak kazanır.
Koruyucu ıskat halinde(mirasçı hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunması durumunda ve bu sebeple gerçekleştirilen mirasçılıktan çıkarma işleminin varlığı halinde), mirasçılıktan çıkarılan mirasçının altsoyu, en az ıskat edilen mirasçının saklı payının yarısını almalı, bu pay ıskat edilen mirasçının altsoyuna özgülenmelidir(TMK 513/1. madde).
Mirasbırakan vefat ettiği ve miras açıldığı zaman, koruyucu ıskat yoluyla mirasçılıktan çıkarılmış olan mirasçıya ilişkin borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur(TMK 513/2. madde).
Mirasçılıktan Çıkarma(Iskat) Niçin Yapılır?
Mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin hükümlerin mevcudiyetinin sebebi, saklı payın temelinde yer alan görüşle açıklanabilir. Saklı pay müessesesinin varlık sebebi, mirasbırakan ile bazı yasal mirasçılar arasında yakın ve kopmaz bir aile bağı bulunduğu öngörüsüdür. Bu bağın kendine has yapısı ve önemi nedeniyle bu mirasçıların, mirasbırakanın terekesi üzerinde belirli bir oranda saklı payları vardır ve murisin bu mirasçıların yasal payları üzerindeki tasarruf nisabı, saklı pay hakkı sahibi olan mirasçıların saklı pay oranlarına göre belirlenir. Oysa bu aile bağı, saklı paylı mirasçının bir davranışı yüzünden kopmuşsa, saklı paya ilişkin hükümlerin korumasından yararlanması hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Bu nedenle mirasçılıktan çıkarma, esasen saklı paya layık olmayan bir kimsenin saklı payının ortadan kaldırılması için gerçekleştirilen bir ölüme bağlı tasarruf işlemidir.
Kanunda Düzenlenmemiş Olan Kişisel Gerekçelerle Mirasçılıktan Çıkarma
Yukarıda, kanunda düzenlenmiş ve sınırlı olarak sayılmış olan olan mirasçılıktan çıkarma sebeplerini tek tek saymış bulunmaktayız. Ancak buna ek olarak, uygulamada sıklıkla büromuza gelen ve konuya ilişkin hukuki danışmamızı talep eden müvekkillerimiz ile müvekkil adaylarımızdan kişisel nedenlere dayalı olarak mirasçılıktan çıkarmaya dair sorular almaktayız. Hemen belirtmemiz gerekir ki, kanunda yer almayan herhangi bir sebebe dayalı olarak mirasçılıktan çıkarma işleminin yapılması mümkün değildir. Örneğin mirasçının, mirasbırakanın tüm istek ve arzularına aykırı olarak doktor değil, mühendis olması gibi sebepler, mirasçılıktan çıkarma sebebi değildir ve bu nedenle mirasçılıktan çıkarmaya dair gerçekleştirilecek olan bir ölüme bağlı tasarrufun konusu edilemez. Bu gibi sebeplerle gerçekleştirilen mirasçılıktan çıkarma işlemlerinin iptali, ıskat edilen mirasçı açısından çok da zor olmayacaktır.
Mirasçılıktan Çıkarmanın, Iskat Edilen Mirasçının Altsoyuna Etkisi
Mirasçılıktan çıkarılan mirasçının altsoyu, mirasçılıktan çıkarılmış olan mirasçının mirasbırakanın kendisinden önce ölmüş olması halinde olduğu gibi saklı pay talebinde bulunabilir. Dolayısıyla mirasçılıktan çıkarma işlemi, ıskat edilen mirasçının altsoyu açısından yalnızca tasarruf nisabı oranında geçerlilik kazanmaktadır. Iskat edilen mirasçının altsoyu, saklı payını talep edebilir. Ayrıca mirasbırakanın mirasçılıktan çıkarmayı ihtiva eden ölüme bağlı tasarrufunun içerisinden aksi açıkça anlaşılmadığı sürece, ıskat edilen mirasçının miras payı kendi altsoyuna kalır.
Koruyucu ıskatta ise mirasbırakan, ıskat edilen mirasçının saklı payının yarısını, ıskat edilen mirasçının doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemelidir.
Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davası
Mirasçılıktan çıkarma işleminin gerçekleştirileceği ölüme bağlı tasarrufta mutlaka mirasçılıktan çıkarma sebebinin belirtilmesi gerektiğini, aksi takdirde mirasçılıktan çıkarılan mirasçının itirazı üzerinde mirasbırakanın iradesine aykırı sonuçların meydana gelebileceğini belirtmiştik. Bu husus da Medeni Kanunumuzun 512. maddesinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 512. Maddesine Göre: "Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur."
Mirasçılıktan çıkarılan mirasçı tarafından mirasçılıktan çıkarma işleminin iptali davası açılabilecektir. Bu davada mirastan çıkarılan mirasçı tarafından mirasçılıktan çıkarma sebebinin gerçekleşmemiş olduğu ya da ölüme bağlı tasarrufta herhangi bir mirasçılıktan çıkarma sebebinin gösterilmemiş olduğu hususu ileri sürülebilir.
Bununla birlikte, vasiyetnamenin iptali sebeplerinin mevcut olması durumunda doğrudan vasiyetnamenin iptali davası da açılabilir. Örneğin mirasbırakan tarafından mirastan çıkarma işleminin gerçekleştirildiği ölüme bağlı tasarrufun usulüne uygun olarak düzenlenmediği, gerekli şartların sağlanmadığı(resmi vasiyetnamede iki tanık bulunmaması veya tanıkların kanunda yer alan nitelikleri sağlamaması ya da murisin yaşı sebebiyle vasiyetname tarihinde sağlık raporunun bulunması gerektiğine rağmen sağlık raporu alınmaksızın vasiyetname düzenlenmiş olması gibi) iddiasında bulunulabilir.
TMK 557. maddede vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar:
Ehliyetsizlik,
Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması,
Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlaka aykırı olması,
Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması halleridir.
Ayrıca bakınız: Vasiyetnamenin İptali Davası
TMK 512/2. maddede görüldüğü üzere mirastan çıkarmanın iptali davasında mirasbırakanın gösterdiği sebebin varlığını ve doğruluğunu, çıkarmadan yararlanan, yani mirastan çıkarma dolayısıyla kendisine miras payı kalan vasiyet alacaklısı ispat etmelidir.
TMK 512/3. maddede yer alan açık ifadelerden anlaşıldığı üzere, sebebin varlığının ispat edilememesi veya çıkarma sebebinin tasarrufta belirtilmemiş olması hallerinde mirasçının saklı payı korunur, ancak saklı pay dışında kalan ve mirasbırakanın tasarruf nisabı kapsamında kalan tasarrufun geçerli olduğunun kabulü gerekir.
a) Mirastan Çıkarmanın İptali Davasında Taraflar
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davası, mirastan çıkarılmış olan mirasçı tarafından, mirasbırakanın kanuni mirasçılarına ve varsa ıskat edilen mirasçının altsoyuna karşı açılır.
b) Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali Davasında İspat Yükü
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davalarında mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak gösterilen sebebin hakikaten gerçekleşmiş olup olmadığının ispatı, davalıların yükümlülüğündedir. Bu nedenle, daha önce yukarıda da değinmiş olduğumuz gibi mirasçılarından birini mirasçılıktan çıkarma iradesi taşıyan mirasbırakan, mutlaka bu durumdan diğer mirasçılarını veya lehine mirasçılıktan çıkarmaya dair ölüme bağlı tasarrufu yaptığı kişileri konuya ilişkin olarak bilgilendirmeli ve mirasçılıktan çıkarma sebeplerinin varlığını ispatlayan nitelikte delilleri de bu kişilere sağlamalıdır. Aşağıda, makalemizin sonunda siz değerli okuyucularımızla paylaşacağımız konuya ilişkin emsal kararlar da dikkate alınacak olursa, mirasçılıktan çıkarmanın iptali davalarında davalılar tarafından çıkarma sebebinin gerçekleşmiş olduğunun ispat edilememesi durumunda ağır hak kayıpları yaşanabilmektedir.
c) Mirasçılıktan Çıkarmanın İptalinin Sonuçları
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında davalılar tarafından mirasçılıktan çıkarma sebebinin varlığı ispat edilemezse veya çıkarma sebebi ölüme bağlı tasarrufta belirtilmemişse söz konusu mirasçılıktan çıkarma işlemi, mirasbırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olur. Bunun sonucu olarak ıskat edilen mirasçının saklı payını talep etme hakkı söz konusu olacaktır. Bu durumda mirasçılıktan çıkarma davasına tenkis davası olarak devam edilir.
Bakınız Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/17228 E., 2018/1512 K. sayılı kararında: "Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK'nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmak olmalıdır." şeklinde ifadelerle, mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında davalılar tarafından mirastan ıskat sebebinin varlığının ispat edilememesi durumunda ıskat edilen mirasçının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilmesi gerekeceği ifade edilmiştir.
Ancak mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında, mirasbırakanın mirasçılıktan çıkarma işlemini gerçekleştirdiği ölüme bağlı tasarrufu yapmasının, mirasçılıktan çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılmadan kaynaklandığının anlaşılması durumunda mirasçılıktan çıkarma işlemi tamamen geçersiz olur.
d) Mirastan Çıkarmanın İptali Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, Türk Medeni Kanunumuzun 576/2. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 11. maddesi uyarınca mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
Mirastan Çıkarmanın İptali Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Mirasçılıktan çıkarma halinde doğrudan vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis talebinde bulunulması,
Mirasçılıktan çıkarılma sebeplerine ilişkin karar,
Mirasçılıktan çıkarılmanın iptali davasında mirasçılıktan çıkarılma sebeplerinin davalılar tarafından ispat edilememesi durumunda davaya tenkis davası olarak devam edileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9952 E., 2018/2354 K. sayılı kararı "...
...
...
1- Dava, murisin aldatma, korkutma, baskı ve zorlama altında vasiyetname düzenlediği iddiasıyla açılan vasiyetnamenin iptali olmadığı takdirde tenkisi istemine ilişkindir.
TMK. nun 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar; 1-Ehliyetsizlik, 2-Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmış olması, 3-Tasarrufun içeriğinin bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlaka aykırı olması, 4-Tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması halleridir.
TMK'nun 557. maddesinde sayılan sebeplerin bulunması halinde vasiyetnamenin iptali gerekir. Bu sebepler dışında kalan durumlara dayanılarak ölüme bağlı tasarrufun iptali istenilemez.
Hata, hile, tehdit veya cebre uğrayan vasiyetçi, sonradan bu vasiyeti açık veya zımmi olarak onaylamış veya kabul etmişse, bu takdirde, artık iptal davası açılamaz. TMK'nun 504. maddesi gereğince, ölüme bağlı tasarrufu yapan vasiyetçi, hata ve hileyi öğrendiği veya cebir ve tehdidin tesirinden kurtulduğu andan itibaren bir yıl içinde tasarrufundan dönmezse, bu geçerli hale gelir, vasiyetçinin ölümünden sonra miras ile ilgili kişilerin iptal davası açmalarını da hukuken imkan kalmaz. TMK. 504. maddede belirtilen bu süre hak düşürücü süredir.
Davacı taraf, murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte, aynı günlü ve aynı noterlikte kendisine karşı murisin boşanma davası açması için avukata vekalet verdiğini, vekalet verilen avukat tarafından açılan boşanma davasından, murisin vekilini azlettiğini ve boşanma davasından vasiyetnamede belirtilen hususları da bertaraf edecek şekilde beyanla 24.03.2009 tarihli dilekçesi ile feragat ettiğini ileri sürerek vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.
Vasiyetçi, sakat irade beyanı ile yapıldığı ileri sürülen 30.01.2009 vasiyetnamesinden sonra, davacıya karşı açmış olduğu boşanma davasından feragat etmiş, davacı ile bir arada yaşamış olmasına karşın, ölüm tarihi olan 16.03.2011 tarihine kadar vasiyetnamesinden dönmemiştir. Bir yıllık hak düşürücü süre içinde vasiyetçi vasiyetnameden dönmemiş ise artık ölümünden sonra onun mirasçılarının da iptal davası açma hakkından söz edilemez.
Davacının vasiyetnamenin iptaline ilişkin talebinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Mirasdan iskat, mahfuz hissenin temelini teşkil eden aile dayanışmasının zedelendiği hallerde, mahfuz hisseli mirasçıyı mirasdan uzaklaştırma olanağını miras bırakana tanıyan ölüme bağlı bir tasarruftur.
Bu tasarrufla vasiyetci mahfuz hisseli bir mirasçısını miras hakkından ve mahfuz hissesinden yoksun bırakır. Normal koşullarda vasiyetci mahfuz hisse üzerinde tasarruf edemez, etse bile bu tenkis yolu ile iskat olunan mirasçılara dönebilir. Ancak iskat yolu ile ve iskat sebeplerinin gerçekleşmesi halinde mahfuz hisseden yoksun kalma konusu gündeme gelir.
Vasiyetci her zaman ve dilediği taktirde mahfuz hisse dışında kalan hisseler üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir. Onun için mirasdan iskat sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında hüküm ifade eder.
Mirasdan iskat murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir.
İskat cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere iki türlüdür.
Mirascı miras bırakana ve yakınlarından birine karşı Medeni Kanunun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) iskat nedenleri doğmuş olur.
Koruyucu iskat ise: Tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin iskat ettiği mirasçının çocuklarını koruma amacına yöneliktir.
Cezai (olağan) iskat sebepleri iki kısımda incelenebilir.
a) Mirasçının murisine ve onun yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesidir. Bu suçun tamamlanması şart olmadığı gibi bu konuda bir mahkumiyet kararı bulunması da koşul değildir. Afdan ve zamanaşımından yararlanılmasının da önemi yoktur.
Ağır suçdan amaç miras bırakanın şahsiyet haklarına, beden tamlığına, mamelekine yönelik onunla aile bağlarının kopduğunu gösteren hukuka aykırı bir fiildir. Bunun belirlenmesinde ceza hukuku değil Medeni Hukuk kuralları gözönünde bulundurulacaktır. Mirasbırakanın yakınlarına karşı aynı nitelikte işlenen suçlarda iskat nedenidir. Yani suçun mutlaka murise karşı işlenmiş olması da koşul değildir.
Yakınlık kavramına murisin sevgi, saygı ve bağlılık duyduğu tüm kişiler örneğin arkadaşlar, nişanlı, öğretmen, öğrenci, ona bakan onu koruyan veya onun baktığı, koruduğu v.b. kişilerde dahildir (MK. 457/1 md.).
b)Mirasçının murise ve ailesine karşı kanunen mükellef olduğu aile hukuku vazifelerini büyük bir kusurlu davranışla yerine getirmemesi (MK. 457/2. md.).
Örneğin; Medeni Kanunun 151.maddesinde düzenlenen sadakat, yardım, bağlılık, çocuklara itina gösterme görevini yapmaması,
Ana baba ve çocukların karşılıklı sevgi ve saygı şefkat bağları, yoksulluğa ve zarurete düşmede yardım yükümlülüğü, nafaka borcu (MK. madde 315) aile birlik ve huzuru bozan davranışlarda bulunmama ilkelerine aykırı hareketler v.b. gibi.
Aynı nedenlerle evlatlık da mirasdan iskat edilebilir veya aynı nedenlere dayalı olarak evlatlığın evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası da açılabilir (MK. madde 258, 457).
Ancak, bu haklar şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan mirasçılara geçmez, sadece muris tarafından kullanılabilir. Mirasçılar bu konuda açılmış bir dava varsa murisin ölümü halinde bu davalara devam edebilirler.
İskat sebebi açık olmalı, belirli bir eyleme, işleme ve davranışa dayanmalıdır. Sadece mirasdan iskat ettim, miras dışı bıraktım, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayılmamalıdır. İskat sebebi kabul edilen olayların delillerinin gösterilmesi de mirasçının iskata itirazı halinde diğer tarafa kolaylık sağlayacağından, tasarrufda yer almalıdır (MK. madde 512/2).
İskat edilen şahsın iskatla mirascılık sıfatı sona erer. Ancak, iskat mahfuz hissenin tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir.
Miras hakkından tamamen iskat olunan kimse terekeden hisse talep edemeyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz.
Kısmi iskat halinde ise, mirasçının mirascılık sıfatı devam eder. Çünkü iskat haricinde kalan saklı payın bir kısmını bu mirasçı iktisap edecektir.
Mirasbırakanın mirasdan iskat ettiği şahıs lehine mal vasiyetinde bulunması da mümkündür.
İskat şahsidir. İskat olunanın mahfuz hisseli füruuna şamil olamaz.
İskat haksız ise iskat edilen mirasçı davacı: İskata itiraz edebilir ve iskatın iptalini veya tenkisini isteyebilir (MK. madde 512/2).
Dava, iskat olunan şahıs dışındaki ıskattan yararlanan diğer kanuni mirasçılar aleyhine açılır.
Genel olarak iskata itiraz nedenleri:
Davacı genel olarak vasiyetcinin ehliyetsiz olduğunu, iskatın hata, hile, ikrah sonucu yapıldığını ortaya koyarsa veya vasiyetname şeklen geçersiz ise iskat tasarrufu iptal edilir ve mirasçı iskat edilmemiş gibi tüm miras hakkına kavuşur.
Özel olarak iskata itiraz nedenleri:
Cezai (olağan) iskatın hükümsüz kılınması konusunda ölüme bağlı tasarrufun genel olarak hükümsüzlüğü yanında Medeni Kanunun 512.maddesinde belirlenen bazı özel durumlarda mirasdan iskat edilen mirasçıya, iskata ilişkin ölüme bağlı tasarrufa itiraz ederek onu kısmen veya tamamen etkisiz bırakma imkanı tanınmıştır.
İskat edilen mirascı, bu itirazını duruma göre tenkis veya iptal davası açmak suretiyle gerçekleştirir.
TMK'nun 510.maddesinde "Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak, 1)Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2) Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse mirasçılıktan çıkarabilir" hükmü getirilmiştir
TMK'nun 512/1. maddesinde "Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir." 2.fıkrasında "Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer". 3.fıkrasında ise "Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapılmışsa, çıkarma geçersiz olur" hükmü getirilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra, somut olaya dönüldüğünde; mirasbırakan, davacı eşini mirastan çıkarma sebebini 30.01.2009 tarihli vasiyetnamesinde; "Yaşlılık günlerimde bana bakacağını düşünerek 16.01.2003 tarihinde ... isimli bayanla evlendim. 2007 yılı Temmuz ayında hastalanarak tedavi için İstanbul'a geldim. Akciğerlerde doku sertleşmesi teşhisi kondu ve nefes almakta güçlük çektiğim için oksijen makinası ile yaşamak zorunda kaldım. Bu zor günlerimde eşim beni yalnız bıraktı. Bir iki kez hastaneye uğrayıp kısa süreli ziyaretin dışında refakatçi olarak bir gün yanımda dahi kalmadı. "Ben senin dadın değilim çocukların baksın" diyerek beni terk edip gitti. Uzun süredir ne aradı ne de sordu. Bu nedenle bana ve evlatlarıma karşı aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal eden eşim ...'ı MK'nun 510. maddesi gereğince mirasçılıktan çıkarıyorum..." olarak açıklamıştır.
Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının, eş olarak mirasbırakana karşı gerekli vazifelerini yerine getirdiği, hastalığında muris ile ilgilendiği, vasiyetnameden sonra birlikte yaşadıkları, murisin , davacıya karşı açmış olduğu boşanma davasından feragat ettiği, mahkemeye sunulan feragat dilekçesi içeriği ve vasiyetnamede davacının mirasçılıktan çıkarılma sebepleri olarak belirtilen hususların davalı tarafça ispat edilemediği, bu itibarla miraçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu 30.01.2009 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan ...'ın, eşi olan davacı hakkında gösterdiği sebeplerin, mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığı gözetilerek, TMK. nun 512. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacının saklı payını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yazılı gerekçe ile vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ...
...
..."
Mirasçılıktan çıkarılmanın iptali davasına ilişkin karar,
Mirasçılıktan çıkarmanın iptali davasında ıskat edilen mirasçının, tanık beyanı yardımıyla ıskat sebeplerinin gerçek olmadığını ispatlayabileceğine ve davalıların ıskat sebeplerini ispatla yükümlü olacaklarına ilişkin karar,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/19402 E., 2017/4866 K. sayılı kararı "...
...
...
İskat sebebi açık olmalı, belirli bir eyleme, işleme ve davranışa dayanmalıdır. Sadece mirasdan iskat ettim, miras dışı bıraktım, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayılmamalıdır. İskat sebebi kabul edilen olayların delillerinin gösterilmesi de mirasçının iskata itirazı halinde diğer tarafa kolaylık sağlayacağından, tasarrufda yer almalıdır (MK. madde 512/2).
İskat edilen şahsın iskatla mirascılık sıfatı sona erer. Ancak, iskat mahfuz hissenin tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir.
Miras hakkından tamamen iskat olunan kimse terekeden hisse talep edemiyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz.
Kısmi iskat halinde ise, mirasçının mirascılık sıfatı devam eder. Çünkü iskat haricinde kalan saklı payın bir kısmını bu mirasçı iktisap edecektir.
Mirasbırakanın mirasdan iskat ettiği şahıs lehine mal vasiyetinde bulunması da mümkündür.
İskat şahsidir. İskat olunanın mahfuz hisseli füruuna şamil olamaz.
İskat haksız ise iskat edilen1 mirasçı davacı: İskata itiraz edebilir ve iskatın iptalini veya tenkisini isteyebilir (MK. madde 512/2).
Dava, iskat olunan şahıs dışındaki ıskattan yararlanan diğer kanuni mirasçılar aleyhine açılır. Genel olarak iskata itiraz nedenleri:
Davacı genel olarak vasiyetcinin ehliyetsiz olduğunu, iskatın hata, hile, ikrah sonucu yapıldığını ortaya koyarsa veya vasiyetname şeklen geçersiz ise iskat tasarrufu iptal edilir ve mirasçı iskat edilmemiş gibi tüm miras hakkına kavuşur.
Özel olarak iskata itiraz nedenleri:
Cezai (olağan) iskatın hükümsüz kılınması konusunda ölüme bağlı tasarrufun genel olarak hükümsüzlüğü yanında Medeni Kanunun 512.maddesinde belirlenen bazı özel durumlarda mirasdan iskat edilen mirasçıya, iskata ilişkin ölüme bağlı tasarrufa itiraz ederek onu kısmen veya tamamen etkisiz bırakma imkanı tanınmıştır.
İskat edilen mirascı, bu itirazını duruma göre tenkis veya iptal davası açmak suretiyle gerçekleştirir.
TMK'nun 510.maddesinde "Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak, 1)Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2) Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse mirasçılıktan çıkarabilir" hükmü getirilmiştir. (Ayrıca mirasçının temyiz kudretine haiz olarak kasıtlı ve kusurlu davranışlarıyla belirli bir fiili yapması şartı aranacaktır. Ancak, muris kusurlu davranışı ile ıskata neden olan olaylara sebep olmuş ise iskat şartları oluşmayabilir. Bu hususun takdiri ise olayların akışına göre, hakime aittir.)
TMK'nun 512/1. maddesinde "Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir." 2.fıkrasında "Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer". 3.fıkrasında ise "Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapılmışsa, çıkarma geçersiz olur" hükmü getirilmiştir.
Somut olay; mirasbırakan, oğlu olan davacıyı mirastan çıkarma sebebini vasiyetnamesinde; "... bana ve aile üyelerime aile hukukundan doğan yükümlülüklerini hiç yerine getirmemiştir. Yine kanunun 230.maddesinde belirtilen yardım, saygı ve anlayışı göstermemiş ve aile onurunu gözetmemiştir. Tam tersine bana bu yaşıma kadar sürekli eziyet etmiştir. Bir evlada yakışmayacak davranışlarda bulunmuştur. Eşimle birlikte Almanya'da 20 yıl çalışarak edindiğimiz Bozdoğan-Nazilli ve İzmir'deki taşınmazları eşimin vefatından sonra mahkeme kanalıyla yok denecek düşük fiyatlara sattırmıştır. Altıntaş Mah. 95 sok. no.50 adresindeki .... Apartmanında 3.katında yaptırdığımız tadilattan sonra kızımın evlenmesinden itibaren 1998 yılından bu güne kadar kızımla beraber oturduğumuz konutu yıktırmak için belediyeye şikayette bulunmuş, belediye yıkmadı diye belediye başkanı ve bürokratlarına soruşturma açtırtmış ve en sonunda .... Başkanı....'in sırf binayı yıktırmamasından dolayı hakkında ağır ceza mahkemesinde görevi suistimal davası açılmasına neden olmuştur. 80 yaşından sonra beni sokağa atmak için bu kadar gayret gösteren bir evladın verdiği üzüntü nedeniyle 2003 yılında felç geçirip bir hastanede 3 ay evde yatalak olarak kalmama neden olmuştur." olarak açıklamıştır.
Dinlenen davacı tanıkları, davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yaptığını, davacının kendisiyle ilgilendiği yönünde murisin beyanları olduğu, davacının annesinin ölümünden sonra problemleri olduğu, davacının yurtdışından muris babasını ziyarete geldiği ancak davalının kapıyı açmadığı anlaşılmaktadır. Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştığı, ailesini ziyarete gittiği anlaşılmakla, aile yükümlülüklerinin önemli ölçüde yerine getirmediği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği, bu itibarla miraçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu 04.02.2005 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan ...'nin çocuğu olan davacı hakkında gösterdiği sebeplerin, mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığı gözetilerek, TMK. nun 512. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacının saklı payını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilebileceği düşünülmeden, istemin tümden reddilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ...
...
..."
Mirasçıların mirasbırakana karşı aile hukukundan doğan vazifelerini yerine getirme girişimlerinin mirasbırakan tarafından engellenmesi halinde bu durumun mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak gösterilemeyeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/11678 E., 2015/19101 K. sayılı kararı "...
...
...
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapılmışsa, çıkarma geçersiz olur." hükmünü içermektedir.
Bu açıklamalardan sonra, somut olaya dönüldüğünde; Mirasbırakan Ali, çocukları ve torunları olan davacıları mirastan çıkarma sebebini 26.03.2010 tarihli vasiyetnamesinde; "Çocukları olan Murat ve Özgül'ün evlatlık vazifelerini yerine getirmemeleri, akli dengesi yerinde olmasına rağmen malvarlığını ele geçirebilmek için vesayet davaları açmaları, evine girip kendini öldürmeye çalışmaları, torunlarının kendisini büyükbaba olarak sevip saymamaları, torunu Olcay'ın rızası hilafına oğlu Murat ile birlikte evine girmesi" olarak açıklamıştır.
Dava konusu vasiyetnamede belirtilen vesayet dosyalarının incelenmesinde; davacılar Murat ve Özgül tarafından açılan Şarköy Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/378 E. Sayılı dava dosyasında, babaları olan Ali, annelerinin ölümünden sonra ruh halinin değiştiği, asabi tavırlarının arttığı, evin kilitlerini değiştiren babalarının kendilerini eve almadığı ileri sürülerek; TMK.nun 408. maddesi uyarınca kısıtlanmasının ve kendisine vasi tayin edilmesinin istendiği, mahkemece Tekirdağ Devlet Hastanesi ve Adli Tıp Kurumundan raporlar ile mirasbırakanın fiil ehliyetinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı Murat tarafından açılan Şarköy Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/482 Esas sayılı dosyasında ise; babası olan Ali İstanbul'da bulunan iki adet dairesini avukatı aracılığı ile satmasına rağmen elde ettiği parayı banka hesabına yatırmadığı, babasının bankadaki hesabından bakıcısının hesabına 50.000 TL aktardığı ve ayrıca bakıcının kızına 150.000 TL değerinde bir daire satın aldığı iddiasıyla TMK. unun 406. maddesi uyarınca kısıtlanmasının ve kendisine vasi tayin edilmesinin istendiği, kısıtlanması istenilen Ali Özkan'ın dava dilekçesindeki iddiaları bakıcısının kendisine iyi bakması nedeniyle yaptığını kabul ettiği, mahkemece Ali Özkan'ın vefat etmesiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm tesis edildiği, anlaşılmıştır.
Yine vasiyetnamede davacı çocuklar ile davacı torun Olcay hakkında yapıldığı bildirilen soruşturma ve dava dosyalarının incelenmesinde; mirasbırakanın, çocukları Murat ve Özgül tarafından 17.09.2008 tarihinde yapılan saldırı sonucunda yaralandığı iddiasıyla yaptığı şikayet nedeniyle savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, mirasbırakanın, oğlu Murat, torunu Olcay ve dava dışı kardeşi Murteza'nın 16.10.2008 tarihinde rızası hilafına evine girdikleri iddiasıyla yaptığı şikayet üzerine Şarköy Asliye Ceza Mahkemesinde açılan 2008/323 E. Sayılı davada, eylemin sanık Murat tarafından işlenmediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine, sanık Murteza ve Olcay'ın ise şikayetçi ile görüşüp durumunu anlama yönündeki eylemlerinin suç olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği, hükmün sanık Murat yönünden Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği belirlenmiştir.
Ayrıca, mahkemede dinlenen diğer tanık ifadelerine göre; davacılar Murat ve Özgül'ün, annelerinin ölümünden sonra Şarköy'de yalnız yaşayan mirasbırakanı ikametlerinin bulunduğu İstanbul'a götürmek istedikleri, mirasbırakanın bu teklifi kabul etmemesi üzerine kendisi ile ilgilenmesi için bakıcı tuttukları, davacı Murat'ın zaman zaman mirasbırakan ile kaldığı, rahatsızlıkları nedeniyle mirasbırakanı doktora götürdüğü, ancak asabi bir yapıya sahip olan mirasbırakanın kendisini ziyarete gelen davacıları eve kabul etmediği anlaşılmıştır.
Toplanan bu deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı çocukların, mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştıkları, ancak bir süre sonra mirasbırakanın çocukları ile görüşmeyi kabul etmediği gibi haklarında isnat ettiği eylemler nedeniyle adli makamlara şikayette bulunduğu, mirasbırakanın taşınmazlarının satılması ile elde ettiği gelirin bir bölümünü bakıcısına verdiği ve sonrasında bakıcısının kızı adına taşınmaz satın aldığı, gelişen bu olaylar üzerine davacılar Özgül ve Murat'ın babaları olan mirasbırakanı korumak amacıyla TMK.dan doğan haklarını kullanarak vesayet davaları açtıkları, buna göre vesayet davalarının açılmasının aile bağlarını koparacak nitelikte olmadığı, aksine aile bağlarının korunmasını temine yönelik olduğu gözetildiğinde subjektif şartın gerçekleşmediği, kaldı ki vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesince mirasbırakanın fiili ehliyetinin tespit edilebilmesi için hastane ve sonrasında en yetkili makam olan Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesi şeklinde tezahür eden uygulamanın uyuşmazlığın çözümü için zorunlu bulunduğunun anlaşılmasına göre, mirasbırakanın kendi kusurlu davranışları ile vesayet davalarının açılmasına sebebiyet verdiği, bu itibarla miraçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; dava konusu 26.03.2010 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan Ali Özkan'ın, çocukları ve torunları olan davacılar hakkında gösterdiği sebeplerin, mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığı gözetilerek, TMK. nun 512. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf niisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacıların saklı paylarını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilebileceği düşünülmeden, istemin tümden reddilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ...
...
..."