Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Nafakanın Kaldırılması ve Azaltılması Taleplerinin Birlikte İleri Sürülmesi
Anlaşmalı Boşanma Davasıyla Belirlenen Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması
Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Nafaka Nedir?
Nafaka, bir kişinin yasal olarak başka bir kişiye maddi destek sağlamakla yükümlü olduğu durumu ifade eder. Genellikle boşanma, ayrılık veya velayet gibi durumlarda gündeme gelen nafaka, Türk Medeni Kanunumuzda düzenlenmiş olan bir kavramdır. Sanıldığının aksine nafaka yalnızca boşanan eşler arasında söz konusu olmaz. Örneğin TMK 364. maddesi yardım nafakasını düzenlemektedir ve bu madde gereğince herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Ancak nafaka, uygulamada çok büyük çoğunlukla boşanma davalarında söz konusu olmaktadır. Nafakanın temel amacı, mali açıdan dezavantajlı durumda olan bireylerin ya da çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu kişilerin yaşam standartlarını korumak ve adil bir mali denge sağlanması için nafaka ödenir. Nafaka, hem çocukların hem de yetişkinlerin ihtiyaçlarına yönelik olarak farklı türlerde ve durumlarda uygulanabilir.
Nafaka türleri, ödenme amaçlarına ve tarafların durumlarına göre çeşitlilik gösterir. Örneğin, boşanma davası süresince geçici olarak ödenen tedbir nafakası, bu süreçte mali sıkıntı yaşayan eşe veya çocuklara destek olmak için mahkeme tarafından belirlenir ve dava sonuçlanana kadar devam eder. Boşanma sonrasında ise çocukların bakım ve eğitim masraflarını karşılamak için iştirak nafakası ödenir; bu nafaka türü, velayeti alan ebeveyne, diğer eş tarafından verilir ve genellikle çocukların reşit olmalarına kadar sürer. Bir diğer tür olan yoksulluk nafakası, boşanma nedeniyle maddi zorluğa düşecek eşe ödenir ve bu kişinin kendi geçimini sağlayamaması durumunda devreye girer. Ayrıca, yukarıda açıklamış olduğumuz gibi akrabalık ilişkisine dayalı olarak muhtaç durumdaki yakınlara ödenen yardım nafakası da bulunmaktadır.
Nafaka miktarı, mahkeme tarafından tarafların mali durumları dikkate alınarak hesaplanır. Bu süreçte, tarafların gelirleri, yaşam standartları, evlilik süresi, çocukların ihtiyaçları ve mali kapasiteleri gibi çeşitli faktörler göz önünde bulundurulur. Mahkeme, adil bir denge sağlamak amacıyla taraflardan maaş bordroları, banka hesapları veya taşınmaz kayıtları gibi belgeler isteyebilir. Ödeme süresi ise nafaka türüne göre değişir. Örneğin, tedbir nafakası yalnızca dava süresince geçerliyken, iştirak nafakası çocukların reşit olma yaşına veya eğitim durumuna bağlı olarak devam edebilir, yoksulluk nafakası ise nafaka alacaklısı evlenene kadar ya da taraflardan biri vefat edene kadar devam edebilir.
Çeşitli hallerde mahkeme tarafından hükme bağlanan nafaka miktarının sonradan indirilmesi ve hatta tamamen nafakanın kaldırılması bile mümkün olabilmektedir. Makalemizin devamında konuyu uygulama kurallarıyla birlikte detaylı olarak açıklamaya çalışacağız.
Nafakanın Kaldırılması
Nafaka, mahkeme kararıyla ödenen ve tarafların mali durumları ile kusurluluk durumlarına göre(iştirak nafakası olmak üzere, çünkü iştirak nafakası çocuğun üstün yararını ilgilendirdiğinden dolayı tarafların kusurlu olup olmadığına bakılmaz) şekillenen bir yükümlülüktür. Ancak bu ödeme süresiz bir yükümlülük teşkil etmez, belirli koşullarda nafaka kendiliğinden sona erebilir ya da mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Türk Medeni Kanunumuza göre irat şeklinde ödenmesi hükme bağlanan nafaka yükümlülüğünün sona erme süreci, nafaka alacaklısı ile nafaka borçlusunun kişinin yaşam koşullarındaki değişikliklere bağlı olarak değişiklik gösterir. Nafakanın kaldırılması veya nafaka miktarının azaltılması, hem mali hem de hukuki açıdan taraflar için önemli sonuçlar doğurur ve bu konu:
Nafakanın kendiğinden ortadan kalkması ve
Nafakanın kaldırılması davası
şeklinde iki temel başlık altında incelenebilir.
Nafakanın kendiliğinden ortadan kalkması, mahkeme müdahalesi olmadan gerçekleşen durumlardır; örneğin, çocukların reşit olması veya nafaka alan kişinin yeniden evlenmesi gibi. Diğer yandan, nafakanın kaldırılması davası ise nafaka ödeyen kişinin mahkemeye başvurarak nafaka yükümlülüğünü sona erdirmeyi talep ettiği bir süreçtir.
a) Nafakanın Kendiliğinden Ortadan Kalkması
İrat biçiminde ödenmesine hükmedilen nafakanın kendiliğinden ortadan kalkması halleri:
Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi,
Taraflardan birinin ölümü,
Bakımı için iştirak nafakası ödenen çocuğun ergin olması,
Boşanma kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle tedbir nafakasının sona ermesi,
olarak sayılabilir. Bu durumlarda nafaka esasen kendiliğinden sona erer ve şayet nafaka ödemelerinin sağlanması için icra takibine geçilmişse, icra dairesine bildirimde bulunulması yeterli olur, aksi takdirde fazladan ödenen nafaka miktarının sebepsiz zenginleşme davası yoluyla iadesi söz konusu olabilecektir. Ancak bu şekilde sonuç alınamaması durumunda, bu hallerin gerçekleşmiş olmasına rağmen nafaka alacağına dair icra takibinin devam etmesi nedeniyle şikayet yoluna başvurulabilir veya nafakanın kaldırılması davası açılabilir.
Ek olarak, bu konu başlığına ilişkin alt başlıklarımıza geçmeden önce olası yanlış anlaşılmaları gidermek için belirtmemiz gerekir ki: İrat biçiminde ödenmesine hükmedilen nafaka yükümlülüğünün sona ermesi demek, o tarihten itibaren yeni bir nafaka borcunun muaccel olmayacağı anlamına gelir. Dolayısıyla o tarihe kadar birikmiş olan nafaka alacağı halen daha nafaka yükümlüsü veya eğer nafaka yükümlüsü vefat etmişse onun mirasçıları tarafından ödenmelidir.
a.1) Nafaka Alacaklısının Yeniden Evlenmesi
Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi, Türk Medeni Kanunumuzun 176. maddesinin 3. fıkrasında nafakanın kendiliğinden sona ereceği hallerden biri olarak düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 176. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre: "İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır."
Bu madde hükmünde nafaka alacaklısının yeniden evlenmesine ilişkin kısım, yalnızca yoksulluk nafakasına ilişkin kendiliğinden sonlanma hallerindendir. Çünkü örneğin iştirak nafakası alacaklısının yeniden evlenmesi, iştirak nafakasının kendiliğinden sona ermesine sebebiyet vermemektedir. Ancak tabi ki iştirak nafakası ve tedbir nafakasına ilişkin olarak da nafakanın kendiliğinden sona erme halleri söz konusu olabilmektedir. Bunlara makalemizin devamında değineceğiz.
a.2) Taraflardan Birinin Ölümü
Yukarıda alıntılamış olduğumuz TMK 176/3. fıkrası hükmünde açıkça belirtilmiş olduğu üzere, taraflardan birinin ölümü halinde de nafaka yükümlülüğü kendiliğinden ortadan kalkar. Yani nafaka alacaklısı da vefat etse, nafaka yükümlüsü de vefat etse, nafaka yükümlülüğü tamamen ortadan kalkacaktır. Bu husus, tüm nafaka çeşitleri açısından geçerlidir.
a.3) Müşterek Çocuğun Ergin Olması
Boşanma davası sonucunda tarafların müşterek çocuklarının giderlerinin karşılanması adına çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan eş tarafından diğer eşe iştirak nafakası ödenmesine hükmedilebilir. Ancak TMK 328. maddesi hükmü gereğince iştirak nafakasını ödeme yükümlüsü olan eşin bu yükümlülüğü, müşterek çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Türk Medeni Kanunumuzun 328. Maddesine Göre: "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler."
İştirak nafakasının, anne ve babanın çocuğun giderlerine gelirleri oranında katılmaları yani ana ve babanın bakım borcundan kaynaklanıyor olmasından dolayı yukarıdaki madde hükmü gereği çocuğun ergin olması durumunda iştirak nafakası da kendiliğinden sona erer. Bu durumda eğer iştirak nafakası icra takibine konu edilmişse, çocuğun ergin olmuş olduğu hususunun icra dairesine dilekçeyle bildirilmesi gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında çocuğun eğitiminin devam etmesi halinde ana ve babanın müşterek çocuğa eğitimi sona erinceye kadar bakma yükümlülüğünün bulunması, iştirak nafakasının ergin olan çocuklar için eğitim hayatının devamı boyunca devam edeceği anlamına gelmez. Bu durumda ergin olan çocuğun yardım nafakası talebiyle dava açması ihtimali söz konusu olur.
a.4) Boşanma Davasının Kesinleşmesi Nedeniyle Tedbir Nafakasının Sona Ermesi
Tedbir nafakası, boşanma davasının devam ettiği süreçte eşlerden birinin veya çocukların geçimini sağlamak amacıyla mahkeme tarafından tedbiren ve boşanma davası sürecince yani geçici olarak hükmedilen bir nafaka türüdür.
Türk Medeni Kanunumuzun 169. Maddesine Göre: "Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır."
Bu maddeye göre: Tedbir nafakası, boşanma davasının devamı süresince geçerli olan bir önlem olarak hükmedilir. Dolayısıyla, boşanma davasının kesinleşmesiyle tedbir nafakası kendiliğinden sona erer.
b) Nafakanın Kaldırılması Davası
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın kaldırılması veya azaltılması, Türk Medeni Kanunumuzun 176. maddesinin 3. ve 4. maddeleri uyarınca mümkün olabilmektedir. Bu anlamda Türk Medeni Kanunumuzun 176. maddesinin 3. fıkrası, hem yukarıda açıklamış olduğumuz üzere nafakanın kendiliğinden sona ereceği halleri hem de nafakanın sona erdirilmesinin mahkemeden talep edilebileceği halleri düzenlemiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 176. Maddesinin 3. ve 4. Fıkralarına Göre: "... İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. ..."
Maddenin 4. fıkrası nafaka miktarının artırılması veya azaltılmasını düzenlemekte olup, nafaka miktarının artırılması konusu başka bir makalemizde düzenlenmiştir, nafaka miktarının azaltılması konusu ise bir alt başlığımızda yer alacaktır.
Nafakanın mahkeme kararıyla kaldırılabileceği haller, yukarıda alıntılamış olduğumuz TMK 176/3. fıkrasında sayılmıştır. Bunlar:
Nafaka alacaklısının üçüncü bir kişiyle evli olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması,
Yoksulluk nafakası alacaklısının yoksulluk durumunun ortadan kalkması ya da
Nafaka alacaklısının haysiyetsiz hayat sürmesidir.
b.1) Nafaka Alacaklısının Evlenme Olmaksızın Fiilen Evliymiş Gibi Yaşaması
Boşanma sonrası yoksulluk nafakası alan kişinin, üçüncü bir kişiyle evli olmadan fiilen evli gibi yaşaması durumunda, nafaka ödeyen kişi mahkemeye başvurarak nafakanın kaldırılmasını talep edebilir. 176/3. fıkrası, irat biçiminde ödenen maddi tazminat veya nafakanın, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabileceğini belirtir. Ancak bu davada "fiilen evliymiş gibi yaşama" olgusunun şüpheye mahal vermeyecek şekilde açıkça ortaya konulması elzemdir.
Bakınız Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 2020/1980 E., 2020/3397 K. sayılı olarak verilen kararda:
"Somut olayda taraflar TMK 166/3 maddesi gereği 2017 yılında boşanmışlar, davalı kadın lehine aylık 8.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Nafaka alacaklısının, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluk nafakasının kaldırılması sebebidir (TMK m.176/2). Bu düzenlemeye göre, yoksulluk nafakasının kaldırılması için, aynen evlilik gibi ortak bir hayat kurularak, fiilen birlikte yaşamak gerektiği açıkça belirtilmiştir. Somut olayda ise, dosyadaki tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde, davalının davacıdan boşandıktan sonra başka bir şahıs ile "Evlenme olmaksızın fiilen birlikte yaşadığına" dair somut, inandırıcı delil bulunmadığı, yoksulluk nafakasının indirilmesi için yasanın aradığı koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulü yönünden hüküm kurulması doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir." ifadeleriyle, nafaka alacaklısının üçüncü bir kişiyle evlenme olmaksızın fiilen birlikte yaşadığına dair somut ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle nafakanın kaldırılması talebi reddedilmiştir.
Dolayısıyla bu sebebe dayalı olarak açılan nafakanın kaldırılması davalarında fiilen evliymiş gibi yaşama olgusunun her somut olay açısından özenle incelenmesi gerekir. Bakınız Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 2016/4657 E. ve 2016/5487 K. sayılı olarak verilen kararda:
"...Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı kadının ev hanımı olduğu, yeğeni... ile birlikte ikamet ettiği, geçimini yeğeninin sağladığı hususu 08.04.2015 tarihinde yaptırılan kolluk araştırması ile mahkemece tespit edilmiş, ancak yargılama sırasında davalı tarafa çıkarılan tebligatın, 23/12/2014 tarihinde, davalı ile aynı yerde ikamet eden ve davalının eşi olduğunu beyan eden,...isimli şahış tarafından tebliğ alındığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre, davalı tarafın hangi şahısla birlikte ikamet ettiği hususu çelişkilidir.
O halde; mahkemece, ilgili kolluğa müzekkere yazılarak, davalı tarafa çıkarılan tebligatı, 23/05/2015 tarihinde alan...isimli şahıs ile davalı arasında nasıl bir bağ bulunduğu, birlikte yaşayıp yaşamadıkları hususların ayrıntılı tespiti ile varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisi yerinde görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. ..." ifadeleriyle fiilen evliymiş gibi yaşama olgusunun tespitine ilişkin olarak gerçekleştirilmesi gereken incelemelere değinilmiştir.
b.2) Nafaka Alacaklısının Yoksulluk Durumunun Ortadan Kalkması
Nafaka alacaklısının yoksulluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle nafakanın kaldırılması davası, boşanma sonrası ödenen yoksulluk nafakasının sona erdirilmesini sağlayan bir süreçtir. Ancak iştirak nafakası, nafaka alacaklısının yoksulluğu nedeniyle değil, nafaka yükümlüsünün geliri oranında müşterek çocukların giderlerine katlanma yükümlülüğü nedeniyle söz konusu olduğundan dolayı yoksulluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle iştirak nafakasının da kaldırılması mümkün değildir,
Bu dava, nafaka ödeyen kişinin, nafaka alan tarafın mali durumunun iyileştiğini ve artık yoksulluk içinde olmadığını iddia etmesiyle başlar. Türk Medeni Kanunumuzun yukarıda alıntılamış olduğumuz 176. maddesinin 3. fıkrasındaki açık hükme dayanan bu dava, nafakanın irat biçiminde ödenmekte olduğu hallerde, nafaka alacaklısının yoksulluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle yoksulluk nafakasının mahkeme kararıyla kaldırılabilmesini sağlar.
Davacının başvurusunda, nafaka alacaklısının gelirinde bir artış olduğu veya mali açıdan bağımsız hale geldiği kanıtlanmalıdır. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre nafaka alacaklısının asgari ücretle işe başlaması, başlı başına nafakanın kaldırılmasına sebebiyet vermemektedir. Çünkü asgari ücret ile çalışmaya başlamak, yoksulluk durumunu ortadan kaldıran bir olgu olarak kabul edilmemektedir. Ancak tarafların ekonomik durumlarında meydana gelen bu değişiklik gözetilerek TMK 176/4. fıkrası uyarınca nafaka miktarında indirime gidilebilir.
b.3) Nafaka Alacaklısının Haysiyetsiz Hayat Sürmesi
"Haysiyetsiz hayat sürme", toplumun genel ahlak kurallarına aykırı, onur ve saygınlığa zarar veren bir yaşam biçimini ifade eder. Örnekler arasında yasa dışı faaliyetler, uyuşturucu kullanımı veya ticareti, aşırı alkol ve kumar bağımlılığı, sürekli suç işlemek ve toplumca ahlaka aykırı kabul edilen yaşam tarzlarının yer alabileceği tartışılmaktadır. Ancak bu kavram, her somut olay açısından mahkeme tarafından takdir edilecektir.
Nafakanın Azaltılması(Nafaka Tutarında İndirim) Davası
Nafaka tutarında indirim davası ya da nafakanın azaltılması davası, mahkeme tarafından belirlenmiş olan nafaka miktarının, hükmün kurulmasından sonra aradan geçen zaman içerisinde tarafların mali durumları ile yaşam koşullarında değişiklikler meydana gelmiş olması nedeniyle azaltılması talebiyle açılan bir hukuk davasıdır. Bu dava, nafaka yükümlüsünün(nafaka ödeyen) veya nafaka alacaklısının(nafaka alan) ekonomik koşullarındaki önemli değişiklikler sonucunda mevcut nafaka miktarının yeniden değerlendirilmesini amaçlar.
Türk Medeni Kanunumuzun 176. maddesinin 4. fıkrasına göre, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde, nafaka miktarının artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Nafakanın artırılması için nafaka alacaklısı tarafından nafakanın artırılması davası açılabilir. Nafakanın indirilmesi davası ise nafaka yükümlüsü tarafından açılır.
Türk Medeni Kanunumuzun 176. Maddesinin 4. Fıkrasına Göre: "... Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. ..."
Örneğin, nafaka ödeyen kişinin gelirinde ciddi bir azalma olması, işini kaybetmesi veya sağlık sorunları nedeniyle çalışma kapasitesinin düşmesi durumlarında nafaka indirim talebinde bulunulabilir. Benzer şekilde, nafaka alan kişinin gelirinde artış olması, yeniden evlenmesi veya ekonomik durumunun iyileşmesi gibi hallerde de nafakanın azaltılması gündeme gelebilir.
Nafaka indirim davası açmak için, nafaka yükümlüsünün veya alacaklısının, mali durumlarındaki değişiklikleri ve mevcut nafaka miktarının hakkaniyete aykırı hale geldiğini kanıtlaması gerekmektedir. Bu süreçte, tarafların gelir belgeleri, harcama kalemleri ve yaşam standartlarındaki değişiklikleri ispatlayan banka hesap dökümleri gibi her türlü hukuka uygun deliller mahkemeye sunulmalıdır. Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirerek hüküm kuracaktır.
Nafakanın Kaldırılması ve Azaltılması Taleplerinin Birlikte İleri Sürülmesi
Nafakanın kaldırılması ve indirilmesi talepleri, hukuk sistemimizde terditli olarak birlikte ileri sürülebilir. Bu yaklaşım, öncelikle nafakanın tamamen kaldırılmasının talep edilmesini, eğer mahkeme bu talebi kabul etmezse, nafaka miktarının indirilmesinin istenmesini içerir. Bu şekilde, mahkeme her iki talebi de değerlendirerek, şartların uygunluğuna göre karar verebilir. Örneğin, bir davada "öncelikle yoksulluk nafakasının kaldırılması, bu talebin reddi halinde ise nafaka miktarının azaltılması" şeklinde bir talep ileri sürülebilir. Bu tür terditli talepler, mahkemeye esneklik sağlar ve davacının haklarının farklı ihtimallere karşı korunmasını sağlar. Nitekim, Yargıtay kararlarında da bu davalarda bu şekilde karar verildiği görülmektedir.
Örneğin, bir davada "öncelikle yoksulluk nafakasının kaldırılması, bu talebin reddi halinde ise nafakanın azaltılması" şeklinde bir talep dile getirilebilir. Bu tür terditli talepler, mahkemeye esneklik sağlar ve davacının farklı ihtimallere karşı haklarını korumasına yardımcı olur. Nitekim, Yargıtay kararlarında da bu tür terditli taleplerin kabul edildiği görülmektedir. Hatta davacı tarafından yalnızca nafakanın kaldırılması talep edilmiş ve nafakanın indirilmesi talebinde bulunulmamışsa dahi, nafakanın kaldırılması talebinin reddi halinde "çoğun içinde az da vardır ilkesi" gözetilerek, nafakanın indirilmesine uygun şartların oluşup oluşmadığı hususu ayrıca dikkate alınır ve bu şartlar sağlanmışsa nafakanın indirilmesine karar verilebilir. Bu durum hakimin taleple bağlılığı ilkesine ters düşmez, çünkü "çoğun içinde az da vardır ilkesi" bunu gerektirir.
Örneğin bakınız Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/3339 E., 2015/10532 K. sayılı kararında:
"...O halde; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği gözetilerek, tarafların mevcut durum itibariyle sosyal ekonomik durumları da dikkate alındığında, nafakada hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapılması gerekirken davanın tümden kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. ..." ifadeleriyle nafakanın kaldırılması yönünde taleplerin, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince ayrıca talepte bulunulmamış olsa dahi nafakanın indirilmesi taleplerini de kapsadığı hususu açıkça ortaya konulmuştur.
Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması Davasında Deliller
Nafakanın kaldırılması veya nafaka tutarının indirilmesine ilişkin davada tarafların mali durumlarındaki değişiklikleri ve yaşam koşullarını kanıtlamak amacıyla çok çeşitli deliller sunulabilir. Bunlardan en önemli olanları ifade etmemiz gerekirse:
Maaş Bordroları: Tarafların mevcut gelir durumunu gösterir. Nafaka yükümlüsünün gelirinde azalma veya nafaka alacaklısının gelirinde artış olduğunu kanıtlamak için kullanılır.
Vergi Beyannameleri: Özellikle serbest meslek sahipleri ve işverenler için gelir durumunu belgelemek amacıyla sunulur.
Banka Hesap Ekstreleri: Gelir akışını ve finansal hareketleri gösterir. Tarafların mali durumlarındaki değişiklikleri ispatlamak için kullanılır.
İşten Çıkarma Bildirimleri: Nafaka yükümlüsünün işten çıkarıldığını ve gelir kaybı yaşadığını kanıtlar.
İşsizlik Ödeneği Belgeleri: İşsiz kalındığını ve bu nedenle gelirde azalma olduğunu gösterir.
Yeni İş Sözleşmeleri veya İşe Giriş Bildirimleri: Nafaka alacaklısının yeni bir işe başladığını ve gelir elde etmeye başladığını ya da gelir düzeyindeki artışı kanıtlar.
Tapu Kayıtları: Tarafların taşınmaz mal varlıklarını gösterir. Nafaka alacaklısının yeni bir taşınmaz edindiğini veya nafaka yükümlüsünün mal varlığında azalma olduğunu kanıtlamak için kullanılır.
Araç Kayıtları: Taşıt sahipliğini gösterir ve tarafların ekonomik durumunu değerlendirmede kullanılır.
Kira Kontratları: Tarafların kira geliri elde edip etmediğini veya kira giderlerini gösterir.
SGK Hizmet Dökümleri: Tarafların çalışma durumunu ve prim ödemelerini gösterir. Nafaka alacaklısının sigortalı bir işe başladığını veya nafaka yükümlüsünün işten ayrıldığını kanıtlar.
Emeklilik Belgeleri: Emekli maaşı alındığını ve bu nedenle gelirde değişiklik olduğunu gösterir.
Sağlık Kurulu Raporları: Tarafların çalışma kapasitesini etkileyen sağlık sorunlarını kanıtlar. Özellikle nafaka yükümlüsünün çalışamaz hale gelmesi durumunda önemlidir.
Engellilik Raporları: Tarafların engellilik durumunu ve bu nedenle gelir elde edemediğini veya ek masraflarının olduğunu gösterir.
Tanık Beyanları: Tarafların yaşam koşullarındaki değişiklikleri, fiili evlilik benzeri ilişkileri veya ekonomik durumlarındaki farklılıkları gözlemleyen kişilerin ifadeleri ile tarafların iş durumu, gelir seviyesi veya işten ayrılma nedenleri hakkında bilgi verebilecek kişilerin beyanları.
Fiili Evlilik Benzeri İlişkileri Gösteren Görseller: Nafaka alacaklısının başka biriyle evli gibi yaşadığını kanıtlamak için kullanılabilir.
Yaşam Standartlarındaki Değişiklikleri Gösteren Görseller: Tarafların lüks yaşam sürdüğünü veya maddi durumlarının iyileştiğini göstermek amacıyla sunulabilir.
Nüfus Kayıtları: Tarafların medeni hallerini, yeniden evlenme durumlarını veya çocukların erginlik yaşına ulaşıp ulaşmadığını gösterir.
İkametgah Belgeleri: Tarafların nerede yaşadığını ve yaşam koşullarını kanıtlamak için kullanılabilir.
Öğrenci Belgeleri: Çocukların eğitim durumunu ve devam edip etmediklerini gösterir. Özellikle iştirak nafakasının devam edip etmeyeceği konusunda önemlidir.
Mezuniyet Belgeleri: Çocuğun eğitimini tamamladığını ve artık çalışabilir durumda olduğunu kanıtlar.
Borç ve Kredi Sözleşmeleri: Tarafların mevcut borç yükünü ve mali durumlarını gösterir. Nafaka yükümlüsünün artan borçları nedeniyle ödeme güçlüğü çektiğini kanıtlamak için kullanılabilir.
İcra Takipleri ve Ödeme Emirleri: Tarafların mali sıkıntı içinde olduğunu ve borçları nedeniyle icra takibine maruz kaldığını gösterir.
Açılacak olan davada, bu delillerin usulüne uygun bir şekilde dosyaya sunulması ve elde bulunmayan delillerin de nereden müzekkere yoluyla sağlanıp dosya muhteviyatına kazandırılabileceğinin açıklanması gerekir. Kişinin davasında haklı olması, o davasını ispat etme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Zamanaşımı veya Hak Düşürücü Süreler
Nafakanın kaldırılması veya indirilmesi davalarında, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Bu tür davalar, nafaka yükümlülüğü devam ettiği müddetçe her zaman açılabilir.
Anlaşmalı Boşanma Davasıyla Belirlenen Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması
Anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar boşanma ile boşanmanın ferileri ve eğer isterlerse ziynet eşyalarıyla mal paylaşımı hususlarını da dikkate almak suretiyle genel olarak boşanmanın mali sonuçları konularında mutabakata vararak bir protokol hazırlar. Sonrasında mahkemeye sunulan bu protokol, duruşmada tarafların sözlü beyanları da alınarak hükme geçirilir.
Bu şekilde belirlenen nafaka miktarı, tarafların iradesine dayanmaktadır. Ancak zaman içinde tarafların mali durumlarında veya yaşam koşullarında meydana gelen önemli değişiklikler nedeniyle nafakanın kaldırılması veya indirilmesi talep edilebilir. Keza Türk Medeni Kanunumuzun 176. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafaka miktarının artırılabileceğini veya azaltılabileceğine ilişkin hüküm, yalnızca çekişmeli boşanmada belirlenmiş olan nafaka yükümlülüklerini kapsamamaktadır. Dolayısıyla bu hüküm, anlaşmalı boşanma protokolüyle belirlenen nafakalar için de geçerlidir. O yüzden anlaşmalı boşanma halinde de nafaka alacaklısının ekonomik durumunun iyileşmesi, yeniden evlenmesi veya fiilen evli gibi bir ilişki içinde olması ya da nafaka yükümlüsünün mali durumunun kötüleşmesi gibi hallerde, nafakanın kaldırılması veya indirilmesi için mahkemeye başvurulabilir.
Ancak, salt boşanmayı sağlamak amacıyla mali gücünün üzerinde bir nafaka yükümlülüğünü, "zaten ben bunu sonradan nafakanın kaldırılması davası açıp kaldırırım" düşüncesiyle bilerek üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması talebinde bulunması, sözleşmeye bağlılık ilkesiyle ve Türk Medeni Kanunumuzun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıyla bağdaşmaz. Dürüstlük kuralına aykırı davranışın ispatı halinde bu husus ayrıca değerlendirmeye tabi tutulur.
Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Nafakanın kaldırılması veya indirilmesi davalarında görevli mahkeme, aile mahkemeleridir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde bu davalar, asliye hukuk mahkemelerinde aile mahkemesi sıfatıyla görülür.
Yetki konusunda ise, Türk Medeni Kanunumuzun 177. maddesindeki özel hüküm dikkate alınır.
Türk Medeni Kanunumuzun 177. Maddesine Göre: "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir."
Dolayısıyla bu tür davalarda yetkili mahkeme, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi olacaktır.
Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması Davasına İlişkin Yargıtay Kararları
Nafakanın kaldırılmasına ilişkin talepler ile nafakanın indirilmesine ilişkin taleplerin aynı davada değerlendirilebileceğine ilişkin karar,
Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki kısmi değişikliğin tek başına nafakanın kaldırılmasına dayanak olamayacağı ancak bu durumda nafaka miktarında hakkaniyete uygun olarak değişikliğe gidilebileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/2282 E., 2019/8150 K. sayılı kararı
"... ... ...
TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
TMK'nın 176/4.maddesinde; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
TMK'nın 331. maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.
Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.
Ancak, Borçlar Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir. O nedenle, işlem temelinin çökmesi veya tarafların mali durumlarının değişmesi irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın kaldırılmasını veya yeniden belirlenmesini gerektirebilir.
Somut olayda taraflar, 22.08.2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, kadına 250 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk Emine'ye 250 TL iştirk nafakasına hükmedilmiş, kararın eki sayılan protokolün 7. maddesinde ise kadının yakıt giderleri ile ortak çocuk Emine’nin eğitim giderlerinin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davalı kadın boşanma davası öncesinde olduğu gibi çalışmaya devam etmekte olup, davacı erkeğin ise ekonomik durumunda ise olağanüstü bir değişiklik meydana gelmemiştir. Davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumundaki kısmi değişiklik yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez, ancak nafakanın hakkaniyet oranında indirilmesi sebebi olabilir. Yine davalı kadın açısından sosyal ve ekonomik durumunda boşanma öncesine göre önemli değişiklik olmadığına göre davacı erkeğin gelirindeki azalma yakıt giderleri ve eğitim giderlerinin davacı tarafından ödeneceğine dair protokolün 7. maddesinin kaldırılmasını gerektirmez, hakkaniyete uygun, belirli miktarda uyarlanması sebebi olabilir. O halde mahkemece delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken davaların kabulü ile yükümlülüklerin tümüyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."
Yetim aylığı gibi nafaka alacaklısını yoksulluktan kurtaracak mahiyette olmayan gelirlerin nafaka yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldıracak nitelikte bir sebep olmadığına ve bu gibi durumlarda yalnızca nafakanın indirilmesine ilişkin değerlendirme yapılabileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/10920 E., 2017/996 K. sayılı kararı
"...
...
...
Davalının yoksulluğunun ortadan kalktığının kabul edilebilmesi için; asgari ücret düzeyinin üzerinde gelirinin bulunması ve gelirinin devam etmesi gerekmektedir. Nafaka alacaklısı kadının eline geçen yetim aylığı miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir. Davalının ölen babasından dolayı aldığı maaş nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davanın açıldığı tarihteki tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı, ancak ekonomik durumunda iyileşme olduğu kabul edilerek, nafakanın TMK'nın .... maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır. Bu nedenle; mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde yoksulluk nafakasının tümden kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."
Davacının ekonomik ve sosyal durumundaki kısmi değişikliğin yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmeyeceğine ve yalnızca nafakanın hakkaniyet oranında indirilmesi sebebi olabileceğine ilişkin karar,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/2282 E., 2019/8150 K. sayılı kararı
"...
...
...
Somut olayda taraflar, 22.08.2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, kadına 250 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk Emine'ye 250 TL iştirk nafakasına hükmedilmiş, kararın eki sayılan protokolün 7. maddesinde ise kadının yakıt giderleri ile ortak çocuk Emine’nin eğitim giderlerinin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davalı kadın boşanma davası öncesinde olduğu gibi çalışmaya devam etmekte olup, davacı erkeğin ise ekonomik durumunda ise olağanüstü bir değişiklik meydana gelmemiştir. Davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumundaki kısmi değişiklik yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez, ancak nafakanın hakkaniyet oranında indirilmesi sebebi olabilir.Yine davalı kadın açısından sosyal ve ekonomik durumunda boşanma öncesine göre önemli değişiklik olmadığına göre davacı erkeğin gelirindeki azalma yakıt giderleri ve eğitim giderlerinin davacı tarafından ödeneceğine dair protokolün 7. maddesinin kaldırılmasını gerektirmez, hakkaniyete uygun, belirli miktarda uyarlanması sebebi olabilir. O halde mahkemece delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken davaların kabulü ile yükümlülüklerin tümüyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."
Nafaka alacaklısının üçüncü bir kişiyle fiilen evliymiş gibi yaşaması nedenine dayalı olarak açılmış olan nafakanın kaldırılması davası devam etmekteyken nafaka alacaklısının evlenmesi halinde, mahkeme tarafından davanın açıldığı andan resmi nikahın kıyıldığı ana kadar geçen sürede fiilen evli gibi yaşama durumunun mevcut olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/6449 E., 2016/9164 K. sayılı kararı
"...
...
...
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. (TMK m.176/3) Davacı, davalının resmi nikah olmaksızın başka birisiyle birlikte yaşadığını ileri sürerek yoksulluk nafakasının mahkeme kararı ile kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, yargılamanın devamı sırasında 03.09.2014 tarihinde davalının evlendiği ve nafakanın kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçe gösterilerek, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Dava 23.09.2013 günü açılmış, davalı 03.09.2014 tarihinde yeniden evlenmiştir. Toplanan deliller davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilerek, davalının başkası ile yaşadığı kanıtlandığı takdirde dava tarihi itibarıyla yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
...
...
..."