Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, belirli koşullar altında, bir tarafın diğer tarafa yaşamının geri kalanında bakım sağlamayı taahhüt ettiği, karşılığında ise bakımı sağlayan tarafın belirli mal varlıklarını ya da mülkünü alacağı hukuki bir anlaşmadır. Bu sözleşme, genellikle yaşlı veya bakıma muhtaç bireylerin kendilerine bakacak ve gözetimlerini sağlayacak kimselerle kurdukları hukuki bir düzenlemeyi temsil eder. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin temel amacı, bakıma muhtaç kişilerin yaşam kalitesini sürdürebilmelerini ve maddi güvenliklerini sağlamalarını garanti altına almaktır.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi genellikle, kişilerin maddi olanakları bulunmasına rağmen kendilerini tam olarak güvende hissetmemeleri, özellikle hastalık ve yaşlılık dönemlerinde kendilerine bakıp gözetecek, yakın ilgi gösterecek kimselere ihtiyaç duymaları nedeniyle tercih edilir. Bu sözleşme, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine olan borçlarını belirler ve bu borçların nasıl yerine getirileceği konusunda hukuki bir çerçeve sunar.
Bu tür bir sözleşmenin yapılabilmesi için belirli prosedürler ve hukuki düzenlemeler gereklidir. Türkiye'de, ölünceye kadar bakma sözleşmesi Türk Borçlar Kanunumuzun 611. maddesi ile devamında düzenlenmiştir ve bu sözleşmenin yapılabilmesi için noterde ya da tapu müdürlüğünde işlemler gerçekleştirilmesi gereklidir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, iki taraflı ve karşılıklı borç doğuran bir sözleşmedir. Aslen borçlar hukukunun konusu dahilinde bulunmakla birlikte, miras hukukundaki etkileri nedeniyle miras davalarına sıklıkla konu edilmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmeleriyle ilgili olarak şekil noksanlığı veya muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılabilmektedir. Bu nedenle ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılırken şekil şartlarının yerine getirildiğinden emin olunmalı ve mümkünse miras hukuku alanında uzman bir avukatın yardımından faydalanılmalıdır.
a) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Tarafları
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tarafları bakım borçlusu ve bakım alacaklısıdır. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı ölünceye dek ona bakma ve onu gözetme borcunu üstlenirken; bakım alacaklısı, bakım borçlusunun bakım ve gözetim ödevi karşılığında belirli bir malvarlığı değerini veya malvarlığının tamamını devretme borcu altına girmektedir.
b) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılabilmesi için öncelikle sözleşmenin tarafları arasında sözleşme içeriğine ilişkin olarak bir anlaşmanın sağlanması gerekir. Ölünceye kadar bakmanın niteliği, karşılığında bakım borçlusunun bakım alacaklısından elde edeceği maddi menfaat vb. sözleşmeye ilişkin tüm detay hususlar taraflarca görüşülmeli, sonrasında açık ve net bir şekilde metne dökülmelidir. Tarafların bu hususa ilişkin olarak alanında uzman bir miras avukatının yardımına başvurması ve profesyonel destek alması tavsiye edilmektedir.
Taraflar arasında sözleşme koşulları üzerinde anlaşma sağlanması akabinde, sözleşmenin şekli geçerlilik şartlarının sağlanması için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, sıkı geçerlilik şartlarına tabii tutulmuştur ve en küçük bir hata, telafisi imkansız hak kayıplarına neden olabilecek nitelikte sonuçlar doğurabilmektedir.
c) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları
Türk Borçlar Kanunumuzun 612. maddesi gereği ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin geçerliliği, miras sözleşmesi şeklinde yapılmasına bağlıdır.
Türk Borçlar Kanunumuzun 612. Maddesine Göre: "Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atanmasını içermese bile, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir."
Dolayısıyla ölünceye kadar bakma sözleşmelerinde şekil hususunu değerlendirirken miras sözleşmelerinin geçerliliği için öngörülmüş olan şartların uygulanacak olması durumu söz konusu olmaktadır. Miras sözleşmelerinin geçerliliği, resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelerine bağlıdır. Resmi vasiyetname de yetkili kişi tarafından iki tanık huzurunda düzenlenebilmektedir. Bu tanıklar, yapılacak olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklı olarak hiçbir menfaat elde etmeyecek olmalıdır.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenleme hususunda yetkili resmi memurlar: noterler, sulh hukuk mahkemesi hakimleri ve tapu memurlarıdır. Sulh hukuk hakimi ile noter, taşınır/taşınmaz tüm mallara yönelik hakları ilgilendiren hususlara ilişkin olarak ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenleyebilmektedir. Tapu memurları ise yalnızca konusu taşınmaz üzerindeki ayni hakları ilgilendiren ölünceye kadar bakma sözleşmelerini düzenlemeye yetkilidir.
d) Sözleşme Düzenlenlenirken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Sözleşme metni, Yargıtay'ın ölünceye kadar bakma sözleşmesine ilişkin emsal kararları dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Bu nedenle bu tip sözleşmelerin hazırlanması son derece uzmanlık gerektiren konulardır. Örneğin, sonradan iptali sağlanabilecek olan bir sözleşmenin yapılması durumunda taraflar, sözleşme iradelerinin usulüne uygun bir şekilde sözleşmeyi meydana getirdiği yanılsamasına kapılabilir, ancak aradan yıllar geçtikten sonra bakım alacaklısının ölümü akabinde bakım alacaklısının mirasçıları tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali dava edilebilir. Bu durumda örneğin: 65 yaşından büyük olan bakım alacaklısı için akıl sağlığı yerindedir raporu alınmadıysa ya da bu rapor aile hekiminden alınmışsa, bakım alacaklısının sahip olduğu sadece tek bir taşınmaz varsa ve bu taşınmaz da ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakım borçlusuna devredilmişse; bakım alacaklısının mirasçıları tarafından açılabilecek olan davalar sonucunda bakım borçlusu, sözleşme gereği sahip olduğu menfaatleri kaybedebilir. Bu durumda telafisi imkansız hak kayıpları söz konusu olabilir. Bu nedenle işi şansa bırakmamak adına bu tip sözleşmelerin mutlaka alanında uzman bir avukat tarafından hazırlanması tavsiye edilmektedir.
Tarafların hazırladığı sözleşme, sözlü veya yazılı olarak resmi memura sunulur. Resmi memur tarafından usulüne uygun şekilde tanzim edilen sözleşme taraflarca okunup resmi memurun ve iki tanığın huzurunda imzalanır.
Tanıklar da tarafların son arzularına tanık olduklarını ve bu arzularının kendilerine sözleşmenin imzalanması esnasında beyan edildiğini, kendi gördükleri kadarıyla sözleşme taraflarının hukuki bir sözleşme yapmaya ehil olduklarını beyan eder ve imzalarlar.
Sözleşmenin tarafları, resmi memur ve tanıklar aynı anda ve aynı yerde bulunmalı, tüm bu kişilerin imzaları birlikte ve resmi memur huzurunda alınmalıdır. Ayrıca tanıklar, sözleşme nedeniyle hiçbir menfaat elde etmiyor olmalıdır.
e) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmelerinde Taşınmaz Mülkiyetinin Geçişi
Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin imzalanmasıyla birlikte tarafların karşılıklı borç ve yükümlülüklerinin doğduğunun kabulü gerekir. Böylece, bakım borçlusu bakım yükümlülüğünü, bakım alacaklısı da taşınmaz mülkiyetini bakım borçlusu üzerine geçirme yükümlülüğünü yerine getirmekle mükelleftir.
Eğer sözleşme tapu müdürlüğünde gerçekleştiriliyorsa hemen burada tapu devri de sağlanabilecektir. Tapu müdürlüğünden başka bir yerde sözleşmenin yapılması halinde tarafların tapu müdürlüğüne birlikte başvurmak suretiyle intikali gerçekleştirmesi gerekecektir. Eğer ki mülkiyeti devir borcu bulunan bakım alacaklısı, tapuda devir işlemini gerçekleştirmiyorsa dava yoluyla devir sağlanabilecektir.
Sözleşmenin hazırlanmasıyla birlikte bakım borçlusunun taşınmaz mülkiyetinin kendi üzerine geçirilmesini talep etme hakkı doğmaktadır.
Bakım alacaklısı da alacağını güvence altına almak adına aşağıda bahsetmiş olduğumuz yasal ipotek hakkını kullanabilecektir. Ayrıca taraflar arasında düzenlenen sözleşmede herhangi bir başka güvence daha verilmişse, bakım alacaklısının bu hakları da saklı olacaktır.
Bakım Alacaklısının Yasal İpotek Hakkı
Türk Borçlar Kanunumuzun 613. Maddesine Göre: "Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek hakkına sahiptir."
Kanun maddesinden de açıkça anlaşılabileceği üzere, bakım alacaklısı tarafından bakım borçlusuna devredilen taşınmaz üzerinde bakım alacaklısı lehine ipotek tesis edilebilmektedir. Bakım borçlusunun ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, bakım alacaklısı lehine tesis edilmiş olan bu ipotek sayesinde bakım borçlusunun kötüniyetli davranışlarla yapacağı satışlar dolayısıyla iyiniyetli 3. kişilerin hakkının korunması yoluyla bakım alacaklısının mağdur edilmesinin de önüne geçilecektir.
Türk Medeni Kanunumuzun 1023. maddesine göre tapu kayıtlarına güvenerek iyiniyetle taşınmaz ediniminde bulunan kişilerin kazanımı, gerçek hak sahiplerine karşı korunmaktadır.
Türk Medeni Kanunumuzun 1023. Maddesine Göre: "Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur."
Bu nedenle bakım borçlusu tarafından edinilen taşınmaz, bakım borçlusu tarafından iyiniyetli 3. kişilere satış, trampa vb. yollarla devredilecek olursa, iyiniyetli 3. kişilerin kazanımı korunacağından dolayı bakım alacaklısına kanuni bir güvence olarak Türk Borçlar Kanunumuzun 613. maddesinde düzenlenmiş olan yasal ipotek hakkı sağlanmıştır. Dolayısıyla yasal ipotek hakkının kullanılması ve taşınmazın tapu kaydı üzerine ipotek tesis edilmesi önemli bir tedbir arz etmektedir.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmelerinde Muvazaa İddiası
Kimi zaman ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin kötüniyetli kişilerce dürüstlüğe aykırı olarak düzenlendiği de gözlemlenmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin taraflarının aslında bağış sözleşmesi yapmak istedikleri halde 3. kişileri yanıltmak amacıyla bağışlama yerine ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmaları halinde, görünürdeki işlem olan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, taraf iradelerinin ölünceye kadar bakma sözleşmesi kurma yönünde olmamasından dolayı yok hükmündedir. Tarafların gerçek iradelerini yansıtan bağış sözleşmesi için ise, bağış sözleşmesinin diğer şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği dikkate alınarak hüküm kurulur.
Taşınmazlara ilişkin bağış sözleşmeleri, resmi yazılı şekilde gerçekleştirilmelidir. Dolayısıyla muvazaalı bir şekilde ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlenilmesi durumunda bu husus ispat edilecek olursa, resmi düzenleme şeklinde bir taşınmaz bağış sözleşmesi mevcut olmayacağı için bu nedenle öne sürülen tapu iptali ve tescil talebi kabul edilir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde fiili ve gerçek bir ölünceye kadar bakma söz konusu değilse veya bakım alacaklısının yalnızca tek bir taşınmaz malı varsa ve bakım borçlusuna sahip olduğu tek taşınmazı ölünceye kadar bakma karşılığında devrediyorsa muvazaa iddiası söz konusu olur. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları bu yöndedir.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmelerine İlişkin Tenkis Talepleri
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yukarıda da bahsetmiş olduğumuz üzere bir çeşit karşılıksız kazandırma değil, iki taraflı ve ivazlı(karşılıklı) sözleşmelerdir. Dolayısıyla karşılıklılık esasına dayalı sağlararası bir sözleşme olan ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle intikali gerçekleştirilen taşınmaz mülkiyetinde mirasçıların saklı paylarının bulunması söz konusu olamamaktadır. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Ancak kural olarak bu şekilde, tenkis davasına konu edilemeyen ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin çeşitli istisnai durumlarda tenkis davasına konu edilebildiği de görülebilmektedir. Örnek vermek gerekirse: Bakım borçlusunun herhangi bir nedenle bakım yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle, daha somut bir örnekle bakım borçlusunun bakım alacaklısından önce vefat etmesi halinde mirasçıların belirli bir oranda hak talep edebilmeleri mümkün olmaktadır. Yargıtay tarafından verilmiş olan güncel kararlar da bu yöndedir.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Sona Ermesi
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, önel verilmek suretiyle veya önel verilmeksizin olmak üzere iki şekilde sona erebilmektedir.
Önel verilerek fesih, Türk Borçlar Kanunumuzun 616. maddesinde düzenlenmiştir:
Türk Borçlar Kanunumuzun 616. Maddesine Göre: "Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınır. Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verilir."
Önel verilmeksizin fesih ise Türk Borçlar Kanunumuzun 617. maddesinde, aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
Türk Borçlar Kanunumuzun 617. Maddesine Göre: "Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur. Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz kanun hükümlerinden anlaşılabileceği üzere, tarafların karşılıklı olarak yükümlü oldukları edimler arasında önemli ölçüde oransızlık halinde önel verilmek suretiyle fesih söz konusu olabilmektedir. Önel verilmeksizin fesih için ise sözleşmeden doğan borçlara aykırılık, başkaca önemli bir sebeple sözleşmenin devamının imkansız hale gelmiş olması veya aşırı ölçüde güçleşmesi hallerinden biri söz konusu olmalıdır.
Bunların yanında, taraflar bir araya gelerek sözleşme ilişkisinin sonlandırılmasını kararlaştırabilirler.
Bakım Borçlusunun Bakım Alacaklısından Önce Ölümü Halinde
Türk Borçlar Kanunumuzun 618. Maddesine Göre: "Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir."
Yukarıda alıntılamış olduğumuz madde metninde yer alan açık hüküm gereği, bakım borçlusunun ölümü halinde bakım alacaklısının bakım borçlusuna verdiği mal varlığı değerlerini, bakım borçlusunun mirasçılarından aynen geri alma talebi söz konusu değildir. Bu durumda yalnızca bakım borçlusu iflas etmiş olsaydı, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit tutarda paranın kendisine ödenmesini talep edebilecektir. Dolayısıyla bu durumda bakım alacaklısı tarafından bakım borçlusuna ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle aktarılan malvarlığı değerleri, para alacağına dönüşmüş olacaktır.
Bakım Alacaklısının Sahip Olduğu Tek Malvarlığının Devri
Bakım alacaklısı tek bir malvarlığı değerine, örneğin tek bir taşınmaz mala sahipse ve ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bakım borçlusuna ölünceye kadar bakma fiili karşılığında sahip olduğu bu tek taşınmazını vermek suretiyle diğer mirasçılarını mirasın tamamından yoksun bırakıyorsa, Yargıtay kararlarına göre burada muvazaa söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla böyle bir durumda yapılması gereken, ancak taşınmazın belli bir payının devredilmesi olmalıdır. Aşağıda siz değerli okuyucularımız için alıntıladığımız emsal Yargıtay kararları arasında bu hususa dair de bir emsal karar bulabilirsiniz.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesine İlişkin Yargıtay Kararları
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olduğu iddiasının ispatına ilişkin karar,
Mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapılmamış olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptalinin sağlanamayacağına ilişkin karar,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/2972 E., 2018/602 K. sayılı kararı
"...
...
... Asıl dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen davalar ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali ve tenkis ile tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir. Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir. Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, birleştirilen 2006/152 Esas sayılı davanın reddine karar verilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık görülmemiştir. 24.11.2015 tarihli bozma ilamımızda ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olduğuna değinildikten sonra murisin Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun raporlarında ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlendiği 12.07.2002 tarihde ehliyetinin bulunduğu, yine çekişme konusu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacı taşımadığı, murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesi konusu taşınmazları dışında başka malvarlığının bulunduğu belirtilmiş, ölünceye kadar bakma sözleşmesi geçerli kabul edilerek asıl davadaki tapu iptal ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi kabul edilmiş ancak bozma gereği yerine getirilmemiş, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin de iptaline karar verilerek çelişkiye düşülmüştür. 24.11.2015 tarihli bozma ilamımızda da değinildiği gibi ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırma amacı taşımadığı anlaşıldığından, 01.04.1974 günlü ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanı bulunmadığından birleştirilen ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali istemli davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. 12.07.2002 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi muris ... ile ..., ... arasında yapılmış, ... yargılama devam ederken vefat etmiş, mirasçıları davaya dahil edilmiştir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde 127 ada 1 parselin ... ile ...na müştereken ve eşit olarak temlik edildiği belirtildiğinden hüküm kurulurken davacı ...'ın aynı zamanda ...'nun mirasçılarından biri olduğu gözetilerek, ...'nun diğer mirasçıları ile davacı ...'ın hisselerinin eşit olmadığı ölünceye kadar bakma sözleşmesinden anlaşılmaktadır. Mahkemece bu husus da gözetilerek hüküm kurulması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir. ...
...
..."
Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi ile tapu iptali ve tescil davasına ilişkin karar,
Bakım borçlusunun bakım yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle, bakım alacaklısının açacağı tapu iptali ve tescil talebine ilişkin karar,
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/5375 E., 2022/5707 K. sayılı kararı
"...
...
... Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir. Kaynağını Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı kararı) Somut olayda; ölünceye kadar bakma sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, rızai ve sürekli borç doğuran bir sözleşmedir. İki tarafa tam borç yükleyen bir sözleşme olduğu için bakım alacaklısı, bakım borçlusunun kendisine bakıp gözetmesi karşılığında ona bir malvarlığının tamamını, bir kısmını veya bir malı devretmeyi borçlanmaktadır. Burada sözleşmenin mahiyeti gereği bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi sürekli bir sözleşme olduğundan bakım borçlusu, yaşadığı sürece bakım alacaklısına bakmak zorundadır. Sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme ... bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir haktır. Davacı ... ile davalı ... ... arasında 24.07.2008 tarihli, 11817 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma sözleşmesi akdedilmiş, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin konusu olan 257 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 5/20 hissesi bakım alacaklısı davacı tarafından, davalıya 24.07.2008 tarihli 11817 numaralı işlemle tapuda devredilmiş, eldeki dava, 24.01.2018 tarihinde açılmıştır. Sözleşmenin akdedildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürede bakım alacaklısının bakım borcu ediminden vazgeçtiği anlamına gelmez. Bakım alacaklısı davacı, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gereğini yerine getirmiş olmasına rağmen, bakım borçlusu davalının ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gereğini yerine getirmediğini, kendisinin bakılıp gözetilmediğini ileri sürerek ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshini ve sözleşme gereği devrettiği payın iptali ile adına tescilini talep etmektedir. Taraflarca gösterilen deliller ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında bakım borçlusunun yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bakım alacaklısına karşı edimini gereği gibi yerine getirdiği söylenemez. Bakım borçlusunun devredilen payın bulunduğu yapıda bakım alacaklısının oturmasına ... göstermesi, bakım borcunun yerine getirilmesi için yeterli sayılamaz. Bölge Adliye Mahkemesince, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin bakım borçlusu tarafından gereği gibi yerine getirilmediği gözetilmeden, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ...
...
..."
Mirasbırakanın tek mal varlığının ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devri halinde makul sınırın aşılacağına ve bu durumun muvazaa teşkil edeceğine ilişkin karar,
Mirasbırakanın tek mal varlığının bulunması durumunda ölünceye kadar bakma sözleşmesinin makul sınırlar içerisinde kalabilmesi için malın tamamının değil, yalnızca belli bir hissesi üzerinden pay devrinin sağlanması gerekeceğine ilişkin karar,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/3047 E., 2021/2046 K. sayılı kararı
"...
...
... Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali, çekişmeli taşınmazın davalı adına kayıtlı olması halinde miras payı oranında tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan babası ...nun maliki olduğu dava konusu 2867 ada 5 parsel sayılı, üzerinde bina bulunan taşınmazı, İstanbul 24. Noterliğinin 29.08.2008 tarih 12339 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalı oğluna verdiğini, davalıya dilediği zaman tapuda tescil ettirme hakkı tanıdığını, bakıma ihtiyacı olmayan mirasbırakanın asıl amacının taşınmazı bedelsiz olarak davalıya vermek olup, sözleşmenin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muris muvazaası nedeniyle iptalini, davalının taşınmazı adına tescil ettirmesi halinde muris muvazaası nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tenkisini istemiştir. Davalı, sözleşmenin geçerli olduğunu, mirasbırakan babası ve annesiyle birlikte yaşayıp, onlarla sürekli ilgilendiğini, mirasbırakanın davacıya parasal olarak kazandırmada bulunduğunu ve davacının oturduğu evi bu parayla edindiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını, tenkis koşullarının da oluşmadığını, taşınmaz üzerindeki 2 no’lu dairede mirasbırakanın, 3 no’lu dairede kendisinin kaldığını, 1 no’lu dairenin de kirasını aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, dava konusu taşınmazın halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile sözleşmenin iptaline karar verilmiş; anılan kararın davalı tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak değil, bakımını temin etmek olduğu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmuştur. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1940 doğumlu mirasbırakan ...nun 30.12.2017 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı ... ile, davalı oğlu ...’in mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın eşi ...’nin ise kendinden önce 2009 yılında öldüğü, İstanbul 24. Noterliğinin 29.08.2008 tarih 12339 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma sözleşmesine göre, mirasbırakanın maliki olduğu 538 ada 5 parsel (2867 ada 5 parsel) sayılı taşınmazını kendisine ölünceye kadar bakması koşuluyla davalı oğlu ...’e temlik ettiği, davalıya dilediği zaman tek başına müracaatla taşınmazı tapuda adına tescil ettirme yetkisi tanıdığı, 2867 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 13.02.1989 tarihli ifraz işlemiyle halen mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tapu kaydına yansımadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, her ne kadar bölge adliye mahkemesince, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığının ileri sürüldüğü bu savunmanın Türk Borçlar Kanunu 19. madde hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulmasının gerekeceği, ancak öğretide muris muvazaası olarak tanımlanan ilkelere uygun bir araştırma yapıldığı sonuç itibariyle sözleşmenin düzenlenmesinde muvazaa hükümlerinin uygulanma yeri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; mirasbırakan ile davalı oğlu arasında 29.08.2008 tarihinde yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin diğer mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, zira mirasbırakanın tek mal varlığını ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu ettiği, gerçek bir ölünceye kadar bakma sözleşmesi olsa idi, bunun pay devri yoluyla da sağlanabilecekken, mirasbırakanın taşınmazın tamamını sözleşmeyle davalıya verdiği, işlemin makul sınırı aştığı, mirasbırakanın bakımını temin etmek amacıyla değil, davalı oğlu yararına mal kaçırmak iradesiyle hareket ettiği, dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarına göre de sözleşmenin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulü ile davaya konu ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. ...
...
..."