Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Soruşturma Ne Demektir?
Soruşturma, ceza yargılamasının evrelerinden birisidir ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunumuzun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesi içerisinde tanımlanmıştır. Buna göre soruşturma, bir suçun işlenmiş olduğu şüphesinin ihbar veya şikayet üzerine veya başkaca bir şekilde soruşturma yürütmeye yetkili kişilerce(kural olarak Cumhuriyet savcısı, istisnai hallerde sulh ceza hakimi) öğrenilmesi akabinde başlatılan ve olaya dair maddi olguların araştırıldığı evreye denir.
Ceza Muhakemelesi Kanunumuzun 2/1-e. Bendine Göre: "Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre..." şeklinde tanımlanmıştır.
Bu kanun hükmünde "yetkili merciler" olarak ifade edilen makam kural olarak savcılık makamıdır. Soruşturma işlemlerini yürütmekle görevli kişi, kural olarak Cumhuriyet savcısıdır. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 163. maddesinde yer alan açık hüküm gereğince, bu madde hükmünde sayılan çeşitli istisnai durumların varlığı halinde sulh ceza hakimi de tüm soruşturma evresi işlemlerini yerine getirebilir ve bunun için kolluk amir ve memurlarına emir verebilir.
Soruşturma aşamasında kamu davasının açılmasına gerek olup olmadığı hususu araştırılır; burada esas sağlanmak istenen amaç, soruşturmaya konu edilen olayın Türk Ceza Kanunumuz ve diğer ilgili ceza hukuku mevzuatı uyarınca suç teşkil edip etmediği ve olayın gerçek faili ile delillerin tespit edilmesidir. Bu anlamda Cumhuriyet savcısı veya CMK 163. maddede sayılan istisnai hallerde sulh ceza hakimi, soruşturma evresi işlemlerini yürütürken tarafsız olmak durumundadır.
a) Soruşturma Evresinin Başlangıcı
Soruşturma evresi, kural olarak Cumhuriyet savcısının ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenmesiyle birlikte başlar ve Cumhuriyet savcısı, bu hususa ilişkin olarak gerekli araştırmaları yapmaya ve önlemleri almaya başlar.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 160. Maddesine Göre: "(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
Genellikle soruşturma evresinin başlangıcı, mağdurlar tarafından kolluğa veya savcılığa suç duyurusunda bulunulmasıyla ya da ihbar üzerine kolluk tarafından intikal edilen olay yerinde, olayın taraflarının karakolda verdikleri ifadelerinde birbirlerinden şikayet olmalarıyla gerçekleşmektedir. Kolluk, bu neviden bir suç duyurusu veya şikayet bildirimi durumunda olayı gecikmeksizin savcılığa bildirip savcılık makamının emir ve talimatlarına uygun olarak gerekli şekilde aksiyon alır.
Soruşturmanın başlangıcına ilişkin olarak önemli bir açıklamayı gözden kaçırmayalım: İhbar ve şikayet birbirinden farklı kavramlardır.
İhbar, bir kişinin bir suç fiilini ve suç şüphelisini yetkili mercilere bildirmesidir,
Şikayet ise takibi şikayete bağlı olan suçlar açısından yalnızca mağdur veya suçtan zarar gören kişiler tarafından gerçekleştirilebilen bir hukuki işlemdir.
Örneğin kasten yaralama suçunun basit halinin takibi şikayete tabidir ve bu durumda suçtan zarar gören ya da mağdur olmayan 3. kişilerce gerçekleştirilecek olan ihbarların, soruşturmanın başlangıcı açısından yeterliliği söz konusu değildir. Bu tip durumlarda yalnızca şikayet etmeye hakkı olan kişilerce şikayette bulunulması yoluyla soruşturma başlatılabilir.
Aksi yönde bir örnek olarak: Kasten öldürme suçu, takibi şikayete bağlı olmayan suçlardandır ve herhangi bir vatandaşın ihbarı halinde soruşturma başlatılabilir ve kovuşturma evresi sonucunda hüküm kurulabilir. Takibi şikayete bağlı olmayan suçlar açısından şikayet şartı söz konusu değildir. Ancak bu halde suçtan zarar gören(ölenin yakınları) kovuşturma evresinde katılma talebinde bulunabilir.
b) Soruşturmanın Yazılı Yapılması
Soruşturma işlemlerinin tamamı, tutanağa bağlanmak durumundadır. Bu gereklilik, soruşturmanın yazılı yapılması ilkesinden ileri gelmektedir ve Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 169. maddesinde düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 169. Maddesine Göre: "(1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir. (2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir. (3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir. (4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, tarihi, başlama ve bitiş saatini ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir. (5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir. (6) İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir. (7) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlarla ilgili yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara, ilgili görevlilerin açık kimlikleri yerine sadece sicil numaraları yazılır. Kolluk görevlilerinin ifadesine başvurulması gerektiği hâllerde çıkarılan davetiye veya çağrı kâğıdı, kolluk görevlisinin iş yeri adresine tebliğ edilir. Bu kişilere ait ifade ve duruşma tutanaklarında adres olarak iş yeri adresleri gösterilir."
Bu kuralın istisnası, Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 161. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre acele hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından adli kolluk görevlilerine verilecek emirler yazılı değil, sözlü olarak verilebilir. Ancak bu halde bile Cumhuriyet savcısı tarafından verilen sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 161. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre: "(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir."
Kovuşturma evresinde, soruşturma evresinin aksine sözlü yargılama esastır. Ancak kovuşturma evresinde de soruşturma evresinde yazılı olarak hazır edilen belgeler okunur ve böylece bu belgeler de sözlü hale getirilir. Örneğin kovuşturma evresinde sanığa, henüz soruşturma evresindeyken şüpheli olarak vermiş olduğu ifade okunur ve bu hususa ilişkin olarak sözlü olarak beyanı alınır. Bunun akabinde sanık ve diğer ilgililere mahkeme huzurunda sözlü olarak iddia ve savunmalarını sunma imkanı verilerek sözlü olarak tartışma ve maddi gerçeği ortaya çıkarma imkanı verilir.
c) Soruşturma Evresinin Süresi
Soruşturma evresinin her olay açısından aynı sürede sonuçlanması gibi bir durum mümkün değildir. Çünkü her somut olay, kendi özelinde değerlendirilir ve toplanacak olan deliller, taraf ifadelerinin alınması ve hatta gerekiyorsa şüphelilerin yakalanması, arama ve elkoyma süreçlerinin yürütülmesi gibi soruşturma işlemlerinin yoğunluğu her somut olay açısından farklılık göstermektedir.
Zaten biraz da bu nedenle soruşturma sürecinin ne kadar sürmesi gerektiğine ilişkin olarak Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hakimine herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Ancak ilke olarak soruşturma süreci gizli, yazılı ve hızlı bir şekilde yürütülmeli ve tamamlanmalıdır. Bu nedenle soruşturma sürecinin makul olarak kabul edilebilecek bir sürede bitirilip tamamlanması gerekmektedir.
d) Soruşturma Evresinde Koruma Tedbirleri
Koruma tedbirleri, ceza hukukuna ilişkin yargılama faaliyetlerinin hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi ve ilgililerin hak kaybına uğramalarının önlenmesi ile suç faillerinin adalete teslim edilebilmesi için öngörülmüş olan önlemlerdir. Ceza yargılaması faaliyetlerinin hukuka uygun ve eksiksiz bir şekilde yürütülmesi için şüpheli veya sanığın bazı temel hak ve özgürlüklerinin kanuni sınırlamalar çerçevesinde sınırlandırılmasına ilişkin uygulamalardır. Böylece ceza yargılamasına ilişkin hukuki iş ve işlemlerin yerine getirilmesine dair engeller ortadan kaldırılabilmektedir. Örneğin bir suç işleyen şüphelinin suçüstü yakalanması halinde yakalanması mümkün olduğu gibi, soruşturma işlemlerinin tamamlanması için gözaltına alınması da mümkündür.
Bu tedbirlere ilişkin hukuki düzenleme, esas itibariyle Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 1. kitabının "koruma tedbirleri" başlıklı 4. kısmında, 90. madde ile 145. maddeleri arasında yer almaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzda düzenlenmiş olan koruma tedbirlerini:
Yakalama,
Gözaltına alma,
Tutuklama,
Adli kontrol altına alma,
Güvence alma,
Arama ve elkoyma,
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi,
Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme,
şeklinde sayabiliriz.
e) Soruşturmanın Gizliliği
Soruşturma evresi, suç faillerinin kaçmasının veya delilleri karartmasının önlenmesi gibi çeşitli nedenlerle gizli bir şekilde yürütülür. Soruşturmanın gizliliği ilkesi ile ceza yargılamasının doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşma ilkelerine ulaşılması için bir zorunluluk olarak görülmüştür. Buna ek olarak, suçu ispat edilinceye dek herkesin masum olacağını öngören masumiyet karinesi(suçsuzluk ilkesi) de gizlilik yoluyla mümkün mertebe korunmuş olacaktır. Çünkü soruşturma evresi en nihayetinde bir suç şüphesine dayanmaktadır.
Şöyle ki: Eğer soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı veya CMK 163. maddesinde sayılan şartların mevcudiyeti halinde sulh ceza hakimi tarafından iddianamenin hazırlanması ve kovuşturma evresine geçilmesi gerektiğine dair yeterli şüpheye ulaşmazsa, takipsizlik kararı yani kovuşturmaya yer olmadığına dair karar(KYOK) verilir. Gizliliğin ihlal edilmesi durumunda şüphelinin kamuya teşhir edilmesi, şüphelinin suçsuz olduğu halde suçlu olarak damgalanması sonucunu doğurabilir. Bu nedenle soruşturmanın gizliliği ilkesi, kişi hak ve hürriyetlerinin korunması adına çok büyük önem arz etmektedir.
Soruşturmanın gizliliği, Ceza Muhakemeleri Kanunumuzun 157. maddesinde düzenlenmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 157. Maddesine Göre: "(1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir."
Bununla birlikte soruşturmanın gizliliği, belirli istisnai durumlar hariç olmak üzere(CMK 153/2. maddesi gereğince kısıtlama kararı alınması gibi haller) soruşturma dosyasını inceleyebilir. Ancak bu soruşturmanın gizliliği ilkeleri bu noktada da devreye girer ve avukat, soruşturma dosyasını incelemesi akabinde elde ettiği bilgileri yalnızca müvekkilinin yasal haklarını yerine getirmek ve avukatlık görevini gerçekleştirmek için kullanabilir; bu bilgileri gizliliği ihlal edecek şekilde üçüncü kişi ve kurumlarla paylaşamaz.
Soruşturmanın gizliliğinin ihlali durumunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 285. maddesinde düzenlenmiş olan "Gizliliğin İhlali" suçu işlenmiş olur ve failler bu maddeye göre cezalandırılır.
f) Uzlaşma/Uzlaştırma
Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunumuz kapsamında düzenlenmiş olan ve suç mağduru veya suçtan zarar gören kişiler ile suçun faili arasında, bir uzlaştırıcı yardım ve aracılığıyla, suç nedeniyle meydana gelen anlaşmazlığın çözüme kavuşturulmasına dair bir çeşit alternatif çözüm yoludur. Uzlaşma kural olarak soruşturma evresinde ve sadece CMK 253. maddesi ile devamında yer alan uzlaşma hükümlerinde düzenlenmiş olan şartların varlığı halinde uygulanabilir.
Soruşturma süreci yürütülürken soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tabi olduğunun anlaşılması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması durumunda, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Bu halde uzlaştırma bürosu, bir uzlaştırmacı görevlendirir ve görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunulur.
Soruşturma evresinde uzlaşmaya karar verilmesi ve uzlaşma ile anlaşılan edimin yerine getirilmesi durumunda, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar(KYOK/Takipsizlik Kararı) verilir ve bu durumda iddianame hazırlanmayacağı gibi sonuç olarak kovuşturma evresine de geçilmez. Aynı zamanda şüphelinin adli sicil kaydına herhangi bir husus işlenmez. Olası bir hak kaybının önlenmesi için, uzlaşma sürecinin de soruşturma ve kovuşturma evrelerinde olduğu gibi mutlaka alanında uzman bir ceza avukatı yardımıyla yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
g) Soruşturma Evresinde Şikayetten Vazgeçme
Şikayetten vazgeçme, mağdur veya suçtan zarar gören kişinin, daha önce yapmış bulunduğu şikayetten vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Suçun mağduru veya suçtan zarar gören kişi, bizzat kendisi şikayetten vazgeçme hakkını kullanabileceği gibi, vekili aracılığıyla da bu hakkını kullanabilmektedir.
Şikayetten vazgeçme halinde, daha sonra aynı suç fiiline ilişkin olarak tekrar şikayette bulunulamaz.
Ancak soruşturma evresinde şikayetten vazgeçme, soruşturmaya konu edilen suçun şikayete tabi suçlardan olup olmamasına göre farklı hukuki sonuçlar doğurmaktadır.
g.1) Takibi Şikayete Bağlı Suçlar Bakımından
Şikayete tabi suçlar bakımından şikayetten vazgeçme durumunda soruşturma sona erer, Cumhuriyet savcısı tarafından Kovuşturmaya Yer Olmadığına Daire Karar(KYOK/Takipsizlik Kararı) verilir ve suçtan zarar gören ya da mağdur tarafından daha sonra aynı suç fiiline ilişkin olarak tekrar şikayette bulunulamaz.
g.2) Takibi Şikayete Bağlı Olmayan Suçlar Bakımından
Şikayete tabi olmayan suçlar, ister savcılık tarafından resen başlatılsın isterse müştekinin bir şikayet ya da suç duyurusu dilekçesi ile başlamış olsun, şikayetten vazgeçme ile son bulmayacaktır. Çünkü ceza hukukuna ilişkin uygulamaların yürütülmesinin varlık sebebi şikayet değildir; bu halde şikayet, bir nevi bildirici görev görmektedir. Dolayısıyla takibi şikayete bağlı olmayan suçlar açısından şikayetten vazgeçmenin, başlı başına soruşturma evresini sona erdirecek nitelikte bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak şikayetten vazgeçme, aynı zamanda örneğin bir iftira ikrarı da barındırıyorsa, bu husus Cumhuriyet savcısı tarafından dikkate alınır ve dolayısıyla şikayetten vazgeçme, dolaylı olarak şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini sağlayabilir.
Soruşturma ve Kovuşturma Arasındaki Farklar Nelerdir?
Soruşturma ve kovuşturma evresi arasında birçok farklılık söz konusudur. Bu farklılıkların bilinmesi ve dikkate alınması, hem soruşturma hem de kovuşturma evresine ilişkin işlemlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Bu farkları kısaca saymamız gerekirse:
Soruşturma, suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade etmektedir; kovuşturma ise iddianamenin kabulünden, hükmün kesinleşmesine kadar yürütülen evredir.
Soruşturma evresi kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülür, savcı tarafından soruşturma işlemleri yürütülürken gerektiğinde polis ve jandarma gibi kolluk personelinin yardımından faydalanılır. Kovuşturma evresi ise mahkeme tarafından yürütülür.
Cumhuriyet savcısı, soruşturma işlemlerini yürütürken mümkün olabildiğince tarafsız davranmak durumundayken, kovuşturma evresinde iddia makamıdır.
Soruşturma evresi kural olarak acelelik, yazılılık ve gizlilik ilkeleri kapamında yürütülür; kovuşturma evresinde ise kural olarak sözlü yargılama ve alenilik esastır.
Suçun tarafı olan aktörleri nitelemek için kullanılan hukuki terimler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde farklılık göstermektedir. Buna göre suç işlediği düşünülen kişi, soruşturma evresinde "şüpheli" olarak adlandırılırken, kovuşturma evresinde "sanık" olarak isimlendirilmektedir. Şikayetçi de soruşturma evresinde "müşteki" olarak nitelendirilirken, kovuşturma evresinde katılma talebinde bulunması ve bu talebin kabulü ile birlikte "katılan" ya da "müdahil" adını alır.
Soruşturma sonucunda iddianame hazırlanması için Cumhuriyet savcısının, şüphelinin soruşturmaya konu edilen suçu işlemiş olduğuna dair yeterli şüpheye sahip olması yeterlidir. Kovuşturma evresi sonucunda mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için ise yargılama sonucunda şüphenin ortadan kalkmış olması ve sanığın suçu işlemiş olduğunun kesin olarak anlaşılmış olması gerekir.
Soruşturma ve kovuşturma evreleri arasında birçok farklılık bulunuyor olsa da, ana hatlarıyla en önemli farklılıklar bu saymış olduğumuz hususlardır.
Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığına Dair Karar(SYOK) Nedir?
Cumhuriyet savcısı veya CMK 163. maddede sayılan istisnai hallerde sulh ceza hakimi, kendilerine intikal eden her türlü ihbar ve şikayet üzerine soruşturma evresi işlemlerini yerine getirmek zorunda değildir. Ceza Muhakemesi Kanunumuzun ihbar ve şikayeti düzenleyen 158. maddesinin 6. fıkrası, soruşturmaya yer olmadığına dair karar(SYOK kararı) hakkında düzenleme içermektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 158/6. Maddesine Göre: "İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir."
Aşağıda, SYOK kararı verilebilmesinin şartları, SYOK kararının sonuçları ve SYOK kararına itiraz konularını altbaşlıklar halinde ele alacağız.
a) SYOK Kararı Verilebilmesinin Şartları
Yukarıda alıntılamış olduğumuz madde içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere:
İhbar ve şikayet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin(yani soruşturma açılmasına gerek olmaksızın) açıkça anlaşılması halinde veya
İhbar ve şikayetin soyut ve genel nitelikte olması halinde
soruşturmaya yer olmadığına karar verilebilir.
Bu anlamda hemen bir açıklamada bulunalım: İhbar ve şikayet birbirinden farklı kavramlardır.
Birkaç örnek ile somutlaştırmak gerekirse:
Yapılan ihbar veya şikayette bir vatandaşın kendi evinin balkonunda alkollü içki tükettiği belirtilmiş ve vatandaş hakkında işlem yapılması istenmiştir. Savcılık bu durumda olayın suç teşkil etmediğinin herhangi bir soruşturma gerektirmeksizin anlaşılması üzerine soruşturmaya yer olmadığına dair karar verir.
Yapılan ihbar veya şikayette Ankara İlimizin Çankaya Semti Güvenevler Mahallesi sakinlerinin merkezi Amerika'da bulunan İlluminati suç örgütüne yardım ve yataklık suçu işlediklerinin bildirilmesi ve mahalle sakinleri hakkında işlem yapılması istenmiştir. Bu durumda savcılık makamı, yapılan bu ihbarın genel ve soyut nitelikte olması nedeniyle soruşturmaya yer olmadığına karar verir.
Bu örnekler, SYOK kararlarının niteliğini gözler önüne sermek için ürettiğimiz son derece absürt örnekler olup çoğaltılmaları mümkündür.
b) SYOK Kararının Sonuçları
Soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi durumunda, soruşturma evresi başlatılmaz ve bu nedenle hakkında ihbar veya şikayette bulunulan kişi şüpheli sıfatını hiç almamış olur. Bu nedenle sonuç olarak kişi hakkında iddianame de düzenlenmeyecek ve kovuşturma evresine geçilip hüküm de kurulmayacaktır.
c) Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararına İtiraz
Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar, ihbar veya şikayette bulunana bildirilir ve bu kişi tarafından SYOK kararına itiraz edilebilir. Bu itiraz, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun "Cumhuriyet savcısının kararına itiraz" başlıklı 173. maddesine göre yapılır. Buna göre kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Cumhuriyet savcısının yargı yerindeki ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer sulh ceza hakimliğine itiraz edilebilir.
SYOK kararına yönelik yapılan itirazın kabul edilmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatacaktır.
Soruşturma Evresi Sonucunda Verilebilecek Kararlar
Soruşturma evresi sonucunda Cumhuriyet başsavcısı ya da CMK 163. maddede sayılan istisnai hallerde soruşturma işlemlerini yürütmekte olan sulh ceza hakimi tarafından kovuşturma evresine geçilmek üzere iddianame düzenlenebilir veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilebilir(diğer adıyla "takipsizlik kararı" veya kısaca "KYOK Kararı" olarak da bilinir).
a) İddianame Düzenlenmesi ve Kovuşturma Evresine Geçilmesi
Soruşturma evresi boyunca alınan taraf ifadeleri, tanık beyanları ve elde edilen deliller ile gelen müzekkere cevaplarından soruşturmaya konu edilen fiilin suç teşkil ettiği ve bu suçun şüpheli tarafından işlenmiş olduğuna dair yeterli şüpheye varan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresine geçilebilmesi ve şüphelinin cezalandırılabilmesi için iddianame hazırlar. Hazırlanan bu iddianamede Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 170. maddesinin 3. fıkrasında sayılan unsurlar yer almak durumundadır.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 170/3. Maddesine Göre: "(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede; a) Şüphelinin kimliği, b) Müdafii, c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği, d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi, e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği, f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği, g) Şikâyetin yapıldığı tarih, h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, j) Suçun delilleri, k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, Gösterilir."
İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin aleyhine olan hususların yanında, lehine olan hususlara da yer verilir. Unutulmamalıdır ki cumhuriyet savcısı her ne kadar kovuşturma evresinde iddia makamı olarak görev yapacak olsa dahi, soruşturma evresinde tarafsızlık ilkesi dahilinde hareket etmek durumunda olan bir konumdadır. Düzenlenen iddianame görevli ve yetkili mahkemeye sunulur.
İddianamenin kabulüyle birlikte kovuşturma evresi başlamış olur. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 174. maddesinde sayılan hallerde iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi kararında gösterilen eksiklikleri giderdikten sonra yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderebileceği gibi takipsizlik kararı da verebilir. Ancak iddianamenin iadesi kararı üzerine savcı tarafından eksiklikler giderilerek yeniden iddianame düzenlenmiş ve mahkemeye sunulmuşsa, ilk iddianamenin iadesi kararında mevcut olmayan bir sebeple yeniden iddianamenin iadesine karar verilemez.
b) Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar(KYOK/Takipsizlik) Verilmesi
Soruşturma evresi işlemlerinin gerçekleştirilmesi akabinde Cumhuriyet savcısı veya CMK 163. maddede sayılan istisnai hallerde sulh ceza hakimi tarafından suçun şüpheli tarafından işlenmiş olduğuna dair yeterli şüphe oluşturacak delil bulunamaması durumunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir. Bu karar kısaca "KYOK kararı" ve diğer adıyla "takipsizlik kararı" olarak da adlandırılmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 172. Maddesine Göre: "(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir. (2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz. (3) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır."
Soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karardan(SYOK) farklı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar(KYOK) soruşturma başında değil, soruşturma sonucunda alınabilen bir karardır. Ancak her iki karar için de aynı itiraz yolu(CMK 173. madde) öngörülmüştür.
Takipsizlik kararı, soruşturmayı sonuçlandıran bir karardır. Ancak bu kararın yerinde olmadığı kanaatinde olan ilgililer tarafından CMK 173. maddede düzenlenmiş olan usul takip edilerek itiraz edilebilir.