top of page

Taksirle Öldürme Suçu ve Cezası (TCK 85. Madde) 2025

  • Yazarın fotoğrafı: Avukat Baran DELİL
    Avukat Baran DELİL
  • 8 saat önce
  • 25 dakikada okunur

Delil Hukuk Bürosu

taksirle öldürme suçu ve cezası
 

Makale İçeriği:

  1. Taksir Ne Demektir?

  2. Taksirle Öldürme Suçu

    1. Suçun Basit Hali

    2. Suçun Nitelikli Hali

  3. Taksirle Öldürme Suçunun Cezası

  4. Taksirle Öldürme Suçunun Şartları ve Unsurları

    1. Fail

    2. Mağdur

    3. Fiil

    4. Nedensellik Bağı(İlliyet Bağı)

    5. Manevi Unsur

  5. Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar

    1. Hukuka Uygunluk Nedenleri ve Cezada İndirim ya da Cezasızlık Gerektiren Şahsi Sebepler

    2. Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme ve Etkin Pişmanlık

    3. Şikayet, Şikayet Süreleri ve Şikayetten Vazgeçme

    4. Dava Zamanaşımı

    5. Suça İştirak

    6. Suçların İçtimaı

    7. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması(HAGB)

    8. Cezanın Ertelenmesi

    9. Adli Para Cezası

    10. Uzlaşma Usulü

  6. Taksirle Öldürme Suçu Kapsamında Değerlendirilen Çeşitli Olaylar

    1. Trafik Kazası Nedeniyle Taksirle Öldürme

    2. İş Kazası Nedeniyle Taksirle Öldürme

    3. Hatalı Tıbbi Müdahaleler Nedeniyle Taksirle Öldürme

    4. Diğer Nedenlerle Taksirle Öldürme Suçu

  7. Taksirle Öldürme Suçunda Savunma ve Beraat

  8. Taksirle Öldürme Suçunda Görevli Mahkeme

  9. Taksirle Öldürme Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

 

Taksir Ne Demektir?


Taksirle öldürme suçunun meydana gelme şekli, unsurları, cezası ve bu suç tipine ilişkin diğer hususların doğru anlaşılabilmesi için, öncelikle taksir kavramının açıklanması gerekir.


Taksir, bir kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucunda esasen istemediği ve öngöremediği bir neticenin meydana gelmesidir. Ceza hukukunda taksir, failin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle, suçun kanuni tanımında belirtilen sonucun öngörülmeyerek gerçekleşmesi anlamına gelir. Bu durum, failin kasıtlı bir davranışta bulunmamasına rağmen, ihmali veya dikkatsizliği nedeniyle ortaya çıkan sonuçlardan sorumlu tutulmasını ifade eder.​


Taksirle öldürme suçu, özel olarak Türk Ceza Kanunumuzun 85. maddesinde düzenlenmiştir; ancak genel olarak taksir kavramına, Türk Ceza Kanunumuzun 22. maddesinde yer verilmiştir.


Türk Ceza Kanunumuzun 22. Maddesine Göre: "(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. (2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. (3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. (4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. (5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir. (6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir."

Kanunun 22. maddesinin 1. fıkrasında açıkça belirtilmiş olduğu üzere bir suçun taksirle işlenmesi durumunda ceza verilebilmesi, o suçun taksirle işlenebileceğinin kanunda açıkça düzenlenmiş olmasını gerektirmektedir. Taksirle öldürme suçu, aşağıda detaylı olarak açıklayacağımız üzere TCK 85. maddesinde düzenlenmiş olduğundan dolayı taksirle işlenebilen suçlardandır.


Yukarıda alıntılamış olduğumuz TCK 22. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına göre taksirli davranışlar, basit taksir ve bilinçli taksir olarak iki ayrı düzeyde değerlendirilmektedir:

  1. Basit taksir, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak bir davranışın, suçun kanuni tanımında belirtilmiş olan neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Yani basit taksir halinde fail, suç teşkil eden davranışın zararlı neticeyi meydana getireceğini öngörememekte ve neticeyi öngöremediği için suç fiilini taksirli olarak gerçekleştirmektedir.

  2. Bilinçli taksir halinde ise fail neticenin meydana gelebileceğini öngörmekte ancak neticenin gerçekleşmesini istememekte örneğin öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünmektedir. Bilinçli taksirin varlığı halinde verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.


Bilinçli taksir, hem basit taksir ile hem de TCK 21/2. fıkrasında düzenlenmiş olan olası kast ile sıklıkla birbirine karıştırılabilmektedir. Olası kastta, bilinçli taksirden farklı olarak fail öngördüğü neticeyi göze almakta, adeta "olursa olsun" düşüncesiyle hareket etmektedir. Bu üç terim arasındaki ilişki ve bunların birbirinden ayırt edilebilmesi için makalemizde konuyla ilgili bazı emsal kararlara yer vermeye çalışacağız.



Taksirle Öldürme Suçu


Taksirle öldürme suçu, bir kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu, istemeden başka bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesidir. Bu suç, failin öldürme kastı olmaksızın, ihmal veya tedbirsizlik gibi nedenlerle gerçekleşir. Örneğin, bir hastanede tedavi gören hastanın, tıbbi uygulama hatası nedeniyle vefat etmesi durumunda, makalemizde açıklayacağımız diğer tüm şartlar da mevcutsa taksirle öldürme suçu meydana gelebilmektedir.


Türk Ceza Kanunumuzun 85. Maddesine Göre: "(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Görüldüğü üzere kanunkoyucu, taksirle öldürme suçunu düzenlerken ikili bir ayrıma gitmiştir; buna göre basit taksir ile bilinçli taksir hallerine ayrı ayrı yer verilmiştir ve bilinçli taksir suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.


a) Suçun Basit Hali


Taksirle öldürme suçunun basit hali, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu, istemeden bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesidir. Örneğin öldürme kastı olmayan bir sürücünün dikkatsizliğiyle verdiği trafik kazası nedeniyle yoldan geçen bir yolcunun ölümüne sebebiyet vermesi. Bu durumda fail, ölüm sonucunu öngörebilecek durumda olmasına rağmen, gerekli dikkati göstermediği için öngörememiştir ve nihayetinde bu netice meydana gelmiştir. Yani kasten öldürme suçundan farklı olarak taksirle öldürme suçunda öldürme kastı(niyet/iradeyi tanımlayan özel bir ceza hukuku terimidir) bulunmaz; sonuç fail tarafından öngörülmeden meydana gelmiştir. Suçun basit hali TCK 85/1. fıkrasında düzenlenmiştir ve yalnızca bir kişinin taksirle öldürülmesi halinde söz konusu olur.


Türk Ceza Kanunumuzun 85/1. Fıkrasına Göre: "(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ..."

Somut olayda basit taksir değil de bilinçli taksir söz konusuysa, yukarıda alıntılamış olduğumuz Türk Ceza Kanunumuzun 22. maddesinin 3. fıkrası gereğince sanığa verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.


Somut olay açısından failin kastı, suçun ve cezanın belirlenmesinde son derece önem arz etmektedir. Fail, mağdurun ölümüyle neticelenen davranışı kasten mi gerçekleştirmiştir; olası kastın mevcudiyeti söz konusu olabilir mi; yok eğer taksir ise bilinçli taksir mi, yoksa basit taksir mi söz konusudur? Tüm bu soruların somut olaya uygun olarak cevaplanması ve şüphenin giderilemediği noktada şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle Yargıtay uygulaması, failin iradesinin doğru tespiti için çok çeşitli karineler ortaya koymuştur. Bu karinelerden bir kısmına makalemizin sonunda yer alan emsal Yargıtay kararları arasında yer vermeye çalışacağız.


b) Suçun Nitelikli Hali


Taksirle öldürme suçunun düzenlenmiş olduğu TCK 85. maddesinin ikinci fıkrasında, taksirle öldürme suçunun nitelikli halleri(yani daha ağır sonuçlara yol açan şekilleri) düzenlenmiştir. Kanunkoyucu burada ortaya çıkan sonucun ağırlığına bakarak cezayı ağırlaştırmıştır.


Türk Ceza Kanunumuzun 85. Maddesinin 2. Fıkrasına Göre: "... Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

TCK 85/2’ye göre, eğer taksirli fiil sonucunda:

  1. Birden fazla kişi hayatını kaybederse, veya

  2. Bir kişinin ölümüyle birlikte ek olarak bir veya birden fazla kişi yaralanırsa,

bu durum nitelikli taksirle öldürme sayılır​.


Başka bir deyişle, birden fazla insanın ölmesi ya da en az bir kişinin ölümü ve ilaveten başkalarının yaralanması halinde suç, kanunun öngördüğü ağırlaşmış (nitelikli) haline girer. Kanunkoyucu, bu tür durumları tek tek sayarak, tek bir ölümden daha ciddi neticeler doğduğunda daha ağır bir ceza verilmesini amaçladığını açıkça ortaya koymuştur.


Hukuken, nitelikli halin varlığı durumunda fail aynı fiilden dolayı(örneğin tek bir kazadan dolayı) ayrı ayrı birden çok kez cezalandırılmaz; tek bir taksirle öldürme suçu kapsamında, ancak daha ağır bir ceza ile sorumlu tutulur. Kanunkoyucu birden fazla kişinin zarar gördüğü tek bir eylemde sonuçları bölmek yerine, sonucu bütün olarak ele almış ve suçu nitelikli addederek cezayı yükseltmiştir.


Aynı taksirle öldürme suçunun basit halinde olduğu gibi, TCK 85/2. fıkrasında düzenlenmiş olan bu nitelikli halinde de somut olayda bilinçli taksirin söz konusu olması nedeniyle, yukarıda alıntılamış olduğumuz Türk Ceza Kanunumuzun 22. maddesinin 3. fıkrası gereğince sanığa verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.



Taksirle Öldürme Suçunun Cezası


Taksirle öldüreme suçunun cezası:

  • Tek bir kişi vefat etmişse 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası,

  • Bir kişiden fazlası vefat etmişse veya bir kişinin vefat etmesiyle birlikte ek olarak bir veya daha fazla kişi yaralanmışsa 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.


Somut olayda basit taksir değil de bilinçli taksir söz konusuysa; Yani fail, TCK 22/3. fıkrasında düzenlenmiş olduğu haliyle neticeyi öngörmüş ve fakat gerçekleşmesini istememişse ya da neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünerek hareket etmişse, taksirle öldürme suçundan verilecek olan ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.



Taksirle Öldürme Suçunun Şartları ve Unsurları


Bu suçun maddi unsuru, bir insanın hayatına yönelik neticenin(ölümün) gerçekleşmesidir. Failin davranışı(icrai bir hareket veya ihmali bir tutum) sonucunda en az bir kişinin ölmesi gerekir. Manevi unsur ise taksirdir; yani fail ölüm neticesini öngörmemiş olmalı veya öngörmüş ancak istememiş olmalıdır. Aşağıda bu suçun unsurlarını daha detaylı bir şekilde işlemeye çalışalım.


a) Fail


Taksirle öldürme suçu herkes tarafından işlenebilir; özel bir fail niteliği aranmamıştır. Failin fiil ehliyetine sahip, kusur yeteneği olan bir kişi olması gerekir. Suç, ihmal veya icra hareketiyle işlenebilir. Önemle belirtilmelidir ki, birden fazla kişi aynı olaya taksirle sebebiyet vermişse her fail kendi kusuru oranında sorumlu olacaktır​. Türk Ceza Kanunumuzun 22/5. maddesi, birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkesin kendi kusurundan dolayı cezalandırılacağını, cezanın da her bir fail için ayrı ayrı belirleneceğini vurgular​. Örneğin, zincirleme bir trafik kazasında birden fazla sürücünün kusuruyla bir ölüm olayı meydana gelirse, her sürücü kusuru ölçüsünde taksirle öldürmeden sorumlu tutulur​.


Yine Türk Ceza Kanunumuzun 22. maddesinin 6. fıkrasına göre taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.


Türk Ceza Kanunumuzun 22. Maddesinin 6. Fıkrasına Göre: "(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir."

Örneğin taksirle öldürme fiili nedeniyle failin kendi öz çocuğu vefat etmişse; yani fail, önceden neticenin gerçekleşebileceğini öngörmeksizin gerçekleştirdiği hareket sonucunda kendi evladını kaybetmişse, somut olayın gereklerine göre basit taksir halinde faile ceza verilmez; bilinçli taksir halinde ise verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. Çünkü cezanın en birincil amacı, adalet sisteminin vatandaşından intikam alması değil; vatandaşın ıslah edilmesi ve topluma suça meyilli olmayan bir birey olarak topluma yeniden kazandırılması olmalıdır. Bu husus, TCK 22. maddesinin gerekçesinde de aşağıdaki ifadelerle ortaya konulmuştur:

"Örneğin ülkemizde özellikle kırsal bölgelerde rastlandığı üzere, taksirli suçlarda failin meydana gelen netice itibarıyla bizzat kendisinin ve aile bireylerinin ağır derecede mağduriyete uğradıkları görülmektedir. Söz gelimi, köylü kadınların gündelik uğraşları ve hayat zorlukları itibarıyla, sayısı çok kere üç dörtten fazlasına varan küçük çocuklarına gerekli dikkati ve itinayı gösterememeleri sonucu, çocukların yaralandıkları veya öldükleri görülmektedir. Aynı şekilde meydana gelen trafik kazalarında da benzer olaylara rastlanmaktadır. Bu gibi hâllerde ananın taksirli suçtan dolayı kovuşturmaya uğraması ve cezaya mahkûm edilmesi, esasen suçtan dolayı evladını kaybetmesi sonucu uğradığı ızdırabı şiddetlendirmekle kalmamakta, ayrıca, ailenin tümüyle ağır derecede mağduriyete düşmesine neden olmaktadır.

Söz konusu fıkraya göre, hâkim suçlunun durumunu takdir ile ceza vermeyebilecektir. Elbette ki hâkim bu husustaki takdirini kullanırken suçlunun ekonomik durumunu, aile yükümlerini, söz gelimi diğer çocukların bakımını göz önünde bulunduracak, ona göre hüküm kuracaktır. Ancak, dikkat edilmelidir ki, bu fıkranın uygulanabilmesi için fiilden dolayı münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu itibarıyla zararlı netice meydana gelmiş bulunmalıdır; böyle bir netice ile birlikte söz konusu durumlara ilişkin bulunmayan başka bir netice de meydana gelmişse fıkra uygulanmayacaktır. Fıkrada yazılı suç bilinçli taksir hâlinde işlenirse ceza yarıdan üçte birine kadar indirilebilir."


b) Mağdur


Taksirle öldürme suçunun mağduru, canlı olan yani suç meydana geldiği vakit hayatta olan herhangi bir insandır. Suçun işlendiği esnada mağdurun canlı olması gerektiği için, örneğin cenin hukuken insan kabul edilmediğinden, bu suçun mağduru sayılmaz; bu durumda somut olayın gereklerine göre TCK 99. ve 100. maddelerde düzenlenmiş olan çocuk düşürtme suçu veya çocuk düşürme suçu gerçekleşmiş olabilir.


Mağdurun kendi davranışları, taksirle öldürme suçunun oluşumunu etkileyebilir. Eğer mağdurun hareketi, ölüm sonucunun tek sebebi ise failin sorumluluğu ortadan kalkabilir. Ancak, failin kusurlu davranışıyla birlikte mağdurun veya üçüncü bir kişinin kusurlu hareketi de ölüm sonucuna katkıda bulunmuşsa, failin sorumluluğu devam eder.


Taksirle öldürme suçu sonucunda mağdurun yakınları(anne, baba, eş, çocuklar, kardeşler vb.), fail aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Örneğin, ölüm bir trafik kazasından kaynaklanmışsa, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açılabilir.


Yukarıda detaylı olarak açıklamış olduğumuz gibi, TCK 22/6. maddesi uyarınca bazı durumlarda, failin kişisel ve ailevi durumu, ceza verilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyetine yol açabilir. Örneğin, failin dikkatsizliği sonucu kendi çocuğunun ölümüne sebebiyet vermesi durumunda, yaşadığı derin üzüntü ve mağduriyet nedeniyle ceza verilmeyebilir veya cezada indirim uygulanabilir.


c) Fiil


Taksirle öldürme suçunda fail, suçu meydana getiren fiili kendi iradesiyle gerçekleştirir. Ancak bu hareketin sonucunda bir ölüm meydana geleceğini öngörmez ve istemez. Fiil, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışıdır. Bu yükümlülüğe aykırılık taksirli suçların temelini oluşturur. Bir sürücünün hız sınırını aşarak araç kullanması ve bu nedenle bir yayaya çarpıp ölümüne sebebiyet vermesi veya bir doktorun, tıbbi standartlara uygun olmayan bir müdahale yapması ve bu nedenle hastanın ölmesi gibi hallerde taksirle öldürme suçunun oluştuğundan söz edilebilir.


İşyerinde bir işçinin mesai süresi içerisinde çalışma faaliyetini gerçekleştirirken geçirdiği kaza sonucunda vefat etmesi durumunda, somut olayın gereklerine göre ihmal suretiyle kasten öldürme suçu veya taksirle öldürme suçu söz konusu olabilir. Burada işverenin ihmal suretiyle gerçekleştirdiği fiili öldürme kastıyla gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve fiil sonucunda ölüm olayının meydana gelebileceğini öngörüp öngöremediği hususu incelenir. Aslında taksirle öldürme suçuna ilişkin olarak verilecek olan her örnek, her somut olay açısından özel olarak değerlendirme gerektiği hususu dikkate alınarak kabul edilmelidir. Çünkü örneğin trafik kazası sonucunda ölüm olayı meydana gelmesi durumunda, somut olay dikkatli incelendiğinde olası kast ile öldürme veya doğrudan kasten öldürme suçunun meydana gelmiş olduğu da ortaya çıkabilir.


d) Nedensellik Bağı(İlliyet Bağı)


Taksirle öldürme suçunun unsurlarından biri olan nedensellik bağı, failin gerçekleştirdiği fiil ile meydana gelen ölüm neticesi arasındaki sebep-sonuç ilişkisidir. Bu bağın varlığı, failin hukuki sorumluluğunun belirlenmesinde temel bir kriterdir. Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu ölüm meydana gelmişse, bu iki unsur arasında nedensellik bağının varlığından söz edilir. Nedensellik bağının kurulması tek başına yeterli olmayıp, meydana gelen ölüm neticesinin failin kusurlu davranışına objektif olarak yüklenebilir olması gerekir. Yani, failin özen yükümlülüğüne uygun davranması durumunda neticenin gerçekleşmeyeceği açıkça belirlenmelidir.


Nedensellik bağının tespiti, örneğin somut olay açısından "Fail kırmızı ışıkta geçmeseydi, hemen önünde yaya yolunda yürüyen genç yine de ölür müydü?" sorusunun cevaplanmasını gerektirir. Eğer gencin ölümünde tek etken, failin arabasıyla ona çarpmasıysa, evet nedensellik bağının kurulduğundan söz edilebilir.


Başka bir kişinin müdahalesi, failin fiiliyle birleşerek ölüm neticesinin oluşmasına neden olmuşsa, failin sorumluluğu devam eder. Ancak, üçüncü kişinin müdahalesi, failin fiilinin etkisini tamamen ortadan kaldıracak nitelikte ise, bu durumda failin sorumluluğu azalabilir veya ortadan kalkabilir. Örneğin fail arabasıyla gence çarptıktan sonra genç yaralanmış ve ambulans ile hastaneye kaldırılmış; kaldırıldığı hastanede yoğun bakımdayken doktor ile tartışan bir vatandaşın kendisine yanlışlıkla vurduğu bir bıçak darbesi akabinde hayatını kaybetmiş diyelim, bu durumda trafik kazasının faili tarafından gerçekleştirilmiş olan fiil ile meydana gelen ölüm olayı arasındaki nedensellik bağı kopmuş olacaktır. Dolayısıyla bu son vermiş olduğumuz örnekte trafik kazasına sebebiyet veren failin suçu taksirle öldürme değil, taksirle yaralama suçu olarak değerlendirilebilir.


Mağdurun sonucu meydana getiren kendi taksirle veya kasıtlı davranışları, failin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmaz. Eğer mağdurun davranışı, failin fiiliyle birleşerek sonucun oluşmasına katkıda bulunmuşsa ve fakat failin fiili, yine de sonucun meydana gelmesinde belirleyici bir etkiye sahipse, nedensellik bağı hala mevcuttur ve bu nedenle failin sorumluluğu devam eder.


e) Manevi Unsur


Taksirle öldürme suçunda manevi unsur: Failin davranışını gerçekleştirirken sahip olduğu iradesinin, "dikkat" ve "özen" kavramlarından bağımsız oluşudur. Failin davranışının taksir kapsamında değerlendirilmesi için, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık ve sonucun öngörülebilir olması gerekmektedir.


Bu suç tipinde fail, ölüm sonucunu öngörmez veya öngörse bile istemez; ancak, gerekli dikkat ve özeni göstermediği için bu netice meydana gelir. Fail suçu meydana getiren hareketi gerçekleştirmektedir, ancak bu hareket kasıtlı bir hareket değildir; hatta daha doğru olabilecek bir açıklamayla: Fail, fiilin kendisini kasıtlı olarak meydana getirmektedir, ancak bu kasıtlı olarak gerçekleştirdiği fiilin sonucunda ölüm olayının gerçekleşeceğini öngörememekte ve öngörebilmekteyse bile bu sonucun gerçekleşmesini istememekte ya da gerçekleşmeyeceğini düşünmektedir. Bu anlamda basit ve bilinçli taksir ayrımını yinelemek gerekir.


  • Basit Taksir: Fail, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışıyla, sonucu(ölümü) öngörmemiştir. Ancak kendisinden bu sonucu objektif olarak öngörmesi beklenir.​

  • Bilinçli Taksir: Fail, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışıyla, sonucu(ölümü) öngörmüş; ancak, ölüm sonucunun gerçekleşmeyeceğine veya bu sonucu önleyebileceğine inanarak hareket etmiştir.



Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar


Şimdiye kadar açıklamış olduğumuz hususlar, spesifik olarak taksirle öldürme suçunun düzenlenmiş olduğu Türk Ceza Kanunumuzun 85. maddesinin genel hatları ve uygulama kuralları itibariyle açıklanması ve bu şekilde taksirle öldürme suçunun kavramsal çerçevesinin çizilmesinden ibaretti. Şimdi de meydana gelen ve cezai kovuşturma ile soruşturma faaliyetlerine konu edilen somut açısından ceza hukuku genel hükümlerinden veya Ceza Muhakemesi Kanunumuzdan kaynaklı olarak özel inceleme gerektiren hususları kısaca siz değerli okuyucularımıza aktarmaya çalışacağız.


a) Hukuka Uygunluk Nedenleri ve Cezada İndirim ya da Cezasızlık Gerektiren Şahsi Sebepler


Hukuka uygunluk nedenleri, işlenen bir fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırarak, ceza sorumluluğunu engelleyen durumlardır. Hukuka uygunluk nedenlerinin somut olayda mevcut olması halinde fiil suç teşkil etmeyebilir ve failin cezalandırılması engellenebilir. Hukuka uygunluk nedenleri, Türk Ceza Kanunumuzun 24. maddesi ile devamında "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlığı altında düzenlenmiştir. Bu haller:

  • Kanun hükmünün yerine getirilmesi ve amirin emri(TCK md. 24),

  • Meşru müdafaa(TCK md. 25/1),

  • Zorunluluk hali(TCK md. 25/2),

  • Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası(TCK md. 26)

şeklinde sayılabilir.


Hukuka uygunluk hallerinin birçoğunun taksirle öldürme suçu açısından uygulanması mantıken pek mümkün değildir. Örneğin kanunun hükmü yerine getirilirken veya amirin emrini ifa edilirken, hareket kasten ve bilinçli olarak yapılmaktadır; daha somut bir şekilde açıklamamız gerekirse, bir amirin kendi emri altındaki personele "şu kişiyi yanlışlıkla öldürün" şeklinde emir vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Taksirle öldürmede failin kastı değil, dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal ederek ölüme sebebiyet vermesi söz konusudur. Yani kanun hükmü yerine getirilirken veya amirin vermiş olduğu emir yerine getirilirken dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edilerek ölüme sebebiyet verilmesi söz konusu olabilir ve bu durumda taksirle öldürme suçu hükümleri uygulanır, sanık TCK 24. maddede düzenlenmiş olan kanun hükmünün yerine getirilmesi ve amirin emri hükümlerinden yararlanamaz.


Aynı şekilde meşru müdafaa hükümlerinin de taksirle öldürme suçu açısından uygulanması mümkün değildir. Çünkü daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi taksirle öldürmede failin kastı yoktur; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı vardır. Meşru müdafaa halinde ise savunma hareketi bilinçli ve kasıtlıdır.


Zorunluluk hali istisnai olarak taksirle öldürme suçunda uygulanabilir. Yargıtay ve bilimsel doktrin, bu ihtimali teorik olarak kabul etmekle birlikte, uygulamada çok sık rastlanmamaktadır ve şartları oldukça dar yorumlanır. Çünkü zorunluluk halinde kişi, kendisini veya başkasını ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtarmak için zorunlu olarak bir davranışta bulunur ve kural olarak bu hal, kasıtlı davranışlarda gündeme gelir.


Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası, özellikle tıbbi uygulama hatasından(malpraktis) kaynaklanan ölüm olaylarında büyük önem arz edebilmektedir. Çünkü hastanın vücudu üzerinde gerçekleştirilen tıbbi müdahale, hastadan aydınlatılmış onam alınmasına bağlıdır ve eğer bir komplikasyon gerçekleşecek olursa, hekimin dikkat ve özen yükümlülüğünden kaynaklanan sorumluluğu kaldıran da bu aydınlatılmış onamın usulüne uygun bir şekilde alınmış olmasıdır.

Ayrıca Türk Ceza Kanunumuzun 28. maddesi ile devamı hükümlerinde düzenlenmiş olan:

  • Cebir, şiddet, korkutma ve tehdit(TCK md. 28),

  • Hata(TCK md. 30)

  • Yaş küçüklüğü(TCK md. 31),

  • Akıl hastalığı(TCK md. 32),

  • Sağır ve dilsizlik(TCK md. 33),

  • Failin kendi iradesi dışında almış olduğu alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında suçu işlemiş olması(TCK md. 34)

halleri de taksirle öldürme suçuna uygun düştükleri ölçüde uygulanabilir.


Tüm bunların yanında, Türk Ceza Kanunumuzun 62. maddesinde düzenlenmiş olan takdiri indirim nedenlerinin de taksirle öldürme suçu açısından uygulanması mümkün olabilmektedir.


Türk Ceza Kanunumuzun 62. Maddesine Göre: "(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri göz önünde bulundurulabilir. Ancak failin duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmaz. Takdiri indirim nedenleri kararda gerekçeleriyle gösterilir."

b) Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme ve Etkin Pişmanlık


Taksirle öldürme suçu açısından suça teşebbüs, gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık müesseselerinin uygulanması söz konusu olamaz. Teşebbüs, yalnızca kasten işlenebilen suçlarda mümkündür. Çünkü teşebbüs için suçun icra hareketlerinin bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekir. Gönüllü vazgeçme de ancak kasten işlenebilen suçlarda mümkündür. Failin, kasten başlattığı icra hareketlerini tamamlamaktan kendi iradesiyle vazgeçmesini ifade eder. Etkin pişmanlık, kanunda açıkça belirtilmiş suçlarda uygulanabilen, suç tamamlandıktan sonra failin ortaya çıkan zararı gidermek suretiyle ceza indirimi veya cezadan kurtulmasını sağlayan bir kurumdur. Taksirle öldürme suçunda etkin pişmanlık hükmüne yer verilmemiştir ve bu suç tipinde failin sonradan zararı giderme eylemi, cezada indirime neden olmaz. Ancak uygulamada mahkemeler failin dikkatsizliği nedeniyle pişmanlık göstermesini ve zararı giderme çabalarını TCK 62. maddesi kapsamında takdiri indirim sebebi olarak değerlendirebilir ve cezayı hafifletebilir.


c) Şikayet, Şikayet Süreleri ve Şikayetten Vazgeçme


Taksirle öldürme suçu, şikâyete tabi olmayan bir suçtur. Bu nedenle, suçun işlendiğini öğrenen savcılık makamı, herhangi bir şikâyet aranmaksızın re'sen soruşturma başlatır ve kamu davası açar.


Taksirle öldürme suçu şikâyete tabi olmadığı için, şikâyet süresi söz konusu değildir. Ancak, taksirle öldürme suçu için belirlenen dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Yani, ölümün gerçekleştiği tarihten itibaren 15 yıl içinde soruşturma başlatılabilir; bu süre geçtikten sonra suç duyurusunda bulunularak şikayetçi olunsa dahi dava açılamaz.


Taksirle öldürme suçu şikâyete tabi olmadığı için, mağdurun yakınlarının şikâyetten vazgeçmesi davanın seyrini doğrudan etkilemez ve kamu davasının düşmesine neden olmaz. Ancak, yargılama sürecinde mağdur yakınlarının şikâyetten vazgeçmesi, hâkimin takdir yetkisi çerçevesinde cezada indirim yapılmasına yol açabilir.


d) Dava Zamanaşımı


Bu suç, Türk Ceza Kanunumuzun 66/1-d. bendi, 66/3. fıkrası ve 66/4. fıkrası uyarınca 15 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Dava zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren başlar ve bu süre içinde soruşturma veya kovuşturma yapılmazsa, zamanaşımı nedeniyle dava açılamaz veya açılmış olan dava düşer.


e) Suça İştirak


Birden fazla kişinin taksirli davranışları sonucu bir ölüm meydana gelmişse, her birey kendi kusuru oranında sorumlu olur. Bu durumda aralarında önceden bir suç işleme kararı bulunmadığından, iştirak hükümleri uygulanmaz; ancak her birinin eylemi ayrı ayrı değerlendirilerek sorumluluk tespiti yapılır.


f) Suçların İçtimaı


Suçların içtimaı, ceza hukukunda, bir kişinin birden fazla suç işlemesi durumunda, bu suçların ve cezalarının nasıl değerlendirileceğini belirleyen bir kavramdır. Genel ilke, işlenen her suç için ayrı ayrı ceza verilmesidir; ancak bazı durumlarda, belirli koşullar altında, bu suçlar tek bir ceza kapsamında birleştirilebilir. Bu durum, ceza adaletinin sağlanması ve orantılılık ilkesinin korunması amacıyla düzenlenmiştir.​ Suçların içtimaı hükümleri, Türk Ceza Kanunumuzun 42., 43. ve 44. maddelerinde:

  1. Bileşik Suç,

  2. Zincirleme Suç ve

  3. Fikri İçtima

olarak düzenlenmiştir.


Bileşik suç(mürekkep suç), bir suçun diğer bir suçun unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması durumunda söz konusu olmaktadır. Bu tür suçlarda, birleşen suçlar tek bir fiil sayılır ve fail yalnızca bileşik suçtan dolayı cezalandırılır. Örneğin, yağma suçu, cebir ve hırsızlık suçlarının birleşmesiyle oluşan bir bileşik suçtur. Taksirle öldürme suçu(TCK md. 85), failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucu bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesiyle oluşur ve bu suç tipinde failin kastı bulunmadığından, bileşik suç hükümleri genellikle uygulanmaz. Ancak bazı özel durumlarda taksirle öldürme suçu, başka bir suçun nitelikli hali olarak düzenlenebilir. Örneğin, bir kişinin rızası olmaksızın çocuğunu düşürten kişinin bu fiilinin kadının ölümüne neden olması durumunda, taksirle öldürme suçu, çocuk düşürtme suçunun nitelikli hali olarak değerlendirilir. Bu gibi örnekler çok fazla değildir ve genellikle teorik/akademik tartışmaların konusu olmaktadır.


Türk Ceza Kanunu'nun 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümleri, bir suç işleme kararı kapsamında, değişik zamanlarda aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda cezanın artırılmasını öngörür. Ancak, taksirle işlenen suçlarda zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Taksirli suçlar arasında zincirleme suç ilişkisi kurulabilmesi, zincirleme suçun niteliği gereği mümkün değildir. “Bir suç işleme kararının icrası”, ancak kasıtlı suçlar bakımından gerçekleşebilecek olan bir şarttır. Bu nedenle, taksirle öldürme suçunda zincirleme suç hükümleri devre dışı kalır.


Fikri içtima ise bir kişinin tek bir fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesi durumunda, failin yalnızca en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmasını öngören bir ceza hukuku müessesesidir. Türk Ceza Kanunumuzun 85. maddesinin 2. fıkrasında, içtima hususuna ilişkin özel bir hüküm yer almaktadır. Buna göre taksirle öldürme fiilinin birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olması durumunda suçun basit hali için belirlenmiş olan iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası yerine, iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmedilir.


g) Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması(HAGB)


Taksirle öldürme suçu kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB) hükümlerinin uygulanabilirliği mümkündür ve belirli şartların varlığına bağlıdır.​ Hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB), mahkemenin sanık hakkında verdiği mahkûmiyet kararının açıklanmasının, belirli şartların varlığı halinde ertelenmesi ve bu kararın sanık hakkında herhangi bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden bir ceza hukuku kurumudur. Şayet denetim süresi sonunda hakkında HAGB kararı verilmiş olan kişi başkaca bir suç işlememiş olursa, o kişi hakkında hiç hüküm kurulmamış olur ve bu durum sabıkasına/siciline de işlemez. Bu düzenleme, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun(CMK) 231. maddesinde yer almaktadır.


HAGB kararı verilebilmesi için bazı koşulların sağlanması gerekir:

  • Sanığa verilen cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası ya da adli para cezası olması,

  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunmaması,

  • Mahkemenin, sanığın tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaate varması,

  • Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi,


Taksirle öldürme suçunun hem basit halinde hem de nitelikli halinde alt sınır iki senedir. Dolayısıyla diğer tüm şartların da mevcut olması halinde sanık hakkında HAGB kararı verilebilmesi mümkün olabilmektedir.


h) Cezanın Ertelenmesi


Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafından hükmedilen hapis cezasının belirli şartlar altında infaz edilmemesi ve sanığın denetim süresi boyunca belirlenen yükümlülüklere uyması halinde cezanın infaz edilmiş sayılması anlamına gelir. Bu düzenleme, özellikle kısa süreli hapis cezalarının infaz kurumları dışında tamamlanmasını sağlayarak, hükümlünün topluma kazandırılmasını amaçlar.


Cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir:

  1. Mahkeme tarafından verilen hapis cezasının iki yıl veya daha az olması gerekmektedir. Suçun işlendiği sırada 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş kişiler için bu süre üç yıla kadar çıkabilir. ​

  2. Sanığın, daha önce kasten işlenmiş bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması gerekir. Taksirle işlenen suçlar veya adli para cezaları bu kapsamda değerlendirilmez. ​

  3. Mahkemenin, sanığın yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını değerlendirerek, yeniden suç işlemeyeceği yönünde bir kanaate varması gerekmektedir. ​

  4. Mahkeme, cezanın ertelenmesini, suç nedeniyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi koşuluna bağlayabilir. Bu durumda, zarar giderilene kadar cezanın infazına devam edilir; zarar giderildiğinde ise infaz hâkimi kararıyla hükümlü serbest bırakılır.


Taksirle öldürme suçunda mahkeme tarafından takdiri indirim nedenleri uygulanarak ceza iki yıl veya daha az bir süreye indirildiğinde ya da 18 yaşından küçük ve 65 yaşından büyük bireyler için 3 yıl ve altında kalacak şekilde cezaya hükmedildiğinde, somut olay açısından diğer erteleme şartları da sağlanıyorsa, cezanın ertelenmesi mümkündür.


i) Adli Para Cezası


Adli para cezası, mahkeme tarafından hükümlünün belirli bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesini ifade eder. Bu ceza türü, Türk Ceza Kanunumuzun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Türk ceza hukuku sistematiğinde adli para cezası, ya doğrudan bir suçun karşılığı olarak ya da hapis cezasının yerine uygulanabilmektedir.


Türk Ceza Kanunumuzun 50/1-a. bendi ve 50/4. fıkrası gereğince taksirle öldürme suçunda verilecek ceza ne olursa olsun, adli para cezasına çevrilebilir.


Türk Ceza Kanunumuzun 50/4. Fıkrasına Göre: "(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz."

Dolayısıyla taksirle öldürme suçu neticesinde birden fazla kişi vefat etmişse veya bir kişi vefat etmiş olmakla birlikte başkaca yaralı ve ölüler varsa, 15 yıla kadar ceza verilebilmekteyse bile, verilecek olan bu ceza adli para cezasına çevrilebilir. Ancak özel hükmün uygulaması, yalnızca basit taksir halinde söz konusu olabilmektedir. Bilinçli taksir halinde TCK 50/4. fıkrası uygulanamayacaktır.


j) Uzlaşma Usulü


Uzlaşma, ceza muhakemesi hukukunda, belirli suçlar açısından, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar görenin, suç nedeniyle oluşan zararların giderilmesi konusunda anlaşmaya varmaları sürecidir. Bu süreç, tarafların özgür iradeleriyle ve gönüllülük esasına dayanarak yürütülür. Her suç tipi açısından uzlaşma usulünün uygulanması mümkün değildir.


Taksirle öldürme suçu, şikâyete tabi olmayan ve uzlaşma kapsamında değerlendirilmeyen suçlar arasında yer almaktadır. Dolayısıyla taksirle öldürme suçunun işlenmesi halinde uzlaşma usulü uygulanamaz ve savcılık, suçun işlendiğini öğrendiğinde re'sen soruşturma başlatarak kamu davası açar.



Taksirle Öldürme Suçu Kapsamında Değerlendirilen Çeşitli Olaylar


Taksirle öldürme suçu, birçok farklı şekilde söz konusu olabilmektedir. Örneğin trafik kazası, iş kazası, tıbbi müdahaleler, spor etkinliklerinde ihmal, ateşli silahların dikkatsiz kullanımı, inşaat alanında yetersiz güvenlik önlemleri, tehlikeli maddelerin dikkatsiz kullanımı gibi birçok farklı nedenle taksirle öldürme suçu gerçekleşebilir.


a) Trafik Kazası Nedeniyle Taksirle Öldürme


Bir sürücünün hız sınırlarını aşarak araç kullanması sırasında, aniden yola çıkan bir yayaya çarpması ve yayanın hayatını kaybetmesi durumunda, sürücünün dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı nedeniyle taksirle öldürme suçu oluşur. Benzer şekilde, alkollü araç kullanımı sırasında meydana gelen kazalar da bu kapsamdadır. Örneğin, bir sürücünün alkol etkisi altında direksiyon başına geçerek trafik kurallarını ihlal etmesi ve bu esnada bir başka aracın sürücüsünün ölümüne sebep olması, taksirle öldürme suçunu oluşturur.


Bir sürücünün kırmızı ışıkta geçerken bir yayaya çarpabileceğini bilmesine rağmen, diğer araçların duracağını veya yayanın geçmeyeceğini düşünerek hız kesmeden yoluna devam etmesi ve sonucunda bir kazaya sebep olması bilinçli taksir olarak değerlendirilir. Burada sürücü, tehlikeyi öngörmüş ancak sonucun gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareket etmiştir.​


Alkollü araç kullanımı da bilinçli taksir kapsamında değerlendirilir. Sürücü, alkolün reflekslerini ve algısını zayıflatacağını bilir; ancak yine de araç kullanmaya devam eder ve bu esnada bir kazaya sebebiyet verirse, meydana gelen sonucu öngördüğü kabul edilir. Dolayısıyla, bu tür durumlar bilinçli taksir olarak nitelendirilir.


Bunlar, genelde yerleşik Yargıtay kararlarıyla kalıplaşmış, karine haline gelmiş kabullerdir. Ancak her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirme yapılarak taksirin basit taksir düzeyinde mi kaldığı yoksa bilinçli taksir düzeyinde mi olduğu hususu belirlenmelidir. Ayrıca tüm bunlara ek olarak trafik kazası nedeniyle tazminat davası da gündeme gelebilecektir.


b) İş Kazası Nedeniyle Taksirle Öldürme


İş kazası sonucu bir çalışanın hayatını kaybetmesi durumunda, işverenin cezai sorumluluğu Türk Ceza Kanunumuzun 85. maddesinde düzenlenmiş olan taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendirilir. İşverenin cezai sorumluluğu, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun hareket etme yükümlülüğüne dayanır. İşveren, iş yerinde gerekli güvenlik önlemlerini almaz ve bu ihmal sonucunda bir işçi hayatını kaybederse, taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulabilir. Bu durumda, işverenin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilir.


İşveren, gerekli önlemleri almadığı için ölüm sonucunu öngörememişse, basit taksir söz konusudur. Bu durumda, işverenin kusuru daha hafif değerlendirilir. Ancak işveren, alınmayan önlemlerin ölümle sonuçlanabileceğini öngörmesine rağmen, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareket etmişse, bilinçli taksirden sorumlu tutulur. Bilinçli taksir halinde faile verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.


c) Hatalı Tıbbi Müdahaleler Nedeniyle Taksirle Öldürme


Hekimlerin veya sağlık personelinin tıbbi müdahaleleri sırasında gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları neticesinde hastanın hayatını kaybetmesi, taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendirilebilir. Özellikle acil servislerde yapılan yanlış ilaç uygulamaları, cerrahi operasyonlar sırasında yapılan hatalar veya tanı koymadaki ihmaller bu suç tipinin konusu olabilir.


Örneğin, bir hekimin hastanın tıbbi geçmişini ve alerjik reaksiyonlarını yeterince araştırmadan ilaç uygulaması neticesinde meydana gelen ölüm vakası, basit taksir kapsamında değerlendirilebilir. Ancak hekim, ilacın yüksek dozda verilmesinin ölümle sonuçlanabileceğini öngörmesine rağmen bu uygulamayı yapmışsa, bilinçli taksir söz konusu olur.


Yargıtay uygulamalarında da vurgulandığı üzere, sağlık çalışanları açısından "özen yükümlülüğü" özel bir önem taşır. Hekimin mesleki bilgi ve deneyimi, müdahalenin aciliyeti ve ortamın koşulları gibi faktörler somut olayın değerlendirilmesinde dikkate alınır.


Bu tür olaylarda ceza sorumluluğunun yanı sıra, tazminat sorumluluğu da gündeme gelir. Ölen kişinin yakınları, hekim veya hastane aleyhine tıbbi uygulama hatası(malpraktis) nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Ayrıca kamu hastanelerinde meydana gelen ölümlerde, idarenin hizmet kusuruna dayalı olarak tam yargı davası da açılabilir.


d) Diğer Nedenlerle Taksirle Öldürme Suçu


Taksirle öldürme suçunu belli başlı olay grupları ve/veya belirli bir takım hareketler ile sınırlandırmak mümkün değildir. Suçun kanundaki tanımına uyan her türlü olay, somut olayın gereklerine göre taksirle öldürme suçunun kapsamı içerisinde değerlendirilebilir. Örneğin:

  • Spor etkinliklerinde söz konusu olabilecek ihmaller,

  • Avcılık ve atıcılık vb. etkinliklerde ateşli silahların dikkatsiz kullanımı,

  • İnşaat alanında yetersiz güvenlik önlemleri,

  • Binalardaki asansörlerin bakımlarının gerektiği gibi yapılmaması/yaptırılmaması,

  • Tehlikeli madde ihmalleri

gibi birçok farklı olay nedeniyle taksirle öldürme suçu meydana gelebilir.



Taksirle Öldürme Suçunda Savunma ve Beraat


Taksirle öldürme suçu, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı sonucunda, istemeden en az bir kişinin ölümüne sebebiyet vermesiyle oluşur. Bu suçtan yargılanan bir kişinin savunmasında:

  1. Dikkat ve özen yükümlülüğüne uyulmuş olduğunun ileri sürülmesi ve ispatı,

  2. Somut olayda failin eylemi ile ölüm olayı arasında nedensellik/illiyet bağının kopmuş olduğu hususunun ileri sürülmesi ve ispatı,

  3. Somut olayda meydana gelen sonucun öngörülemez nitelikte olduğu hususunun ileri sürülmesi ve ispatı,

  4. Olayın ve istenmeyen sonucun meydana gelmesinde mağdurun veya üçüncü kişilerin, kusurunun bulunduğu hususunun ileri sürülmesi ve ispatı,

  5. Hukuka aykırı deliller söz konusuysa bunların reddedilmesi,

  6. Soruşturma ve kovuşturma evresinde meydana gelebilecek her türlü usule aykırılıkların ileri sürülmesi ve ispatı,

  7. Ölenin, failin yakını olması durumunda Türk Ceza Kanunumuzun 22/6. fıkrası gereğince şahsi ve ailevi durumların dikkate alınmasının talep edilmesi

gibi çok çeşitli argümanları kullanabilir. Savunmanın hazırlanmasında, somut olayın gerekleri ve dosyadaki delil durumu etkili olacaktır. Yargılama sürecinde, ceza hukuku alanında uzman bir ceza avukatı meslektaşımızın yardımının alınması, en azından hukuki danışmanlık alınması şiddetle tavsiye edilir.



Taksirle Öldürme Suçunda Görevli Mahkeme


Taksirle öldürme suçunda görevli mahkeme, suçun basit ve nitelikli halleri açısından farklılık göstermektedir. Bu suç açısından görev hususunun belirlenmesinde 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunumuzun 11. ve 12. maddeleri dikkate alınır; buna göre:

  1. Suçun basit hali açısından görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir,

  2. Suçun nitelikli hali açısından görevli mahkeme ise suçun üst sınırının 10 yılın üzerinde olmasından dolayı ağır ceza mahkemesidir.


 

Taksirle Öldürme Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

 
  • Trafik güvenliğini tehlikeye sokma, taksirle ölüme sebebiyet verme,

  • Kış lastiği zorunluluğuna uyulmaması halinde bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasına ilişkin karar,

  • Zincirleme trafik kazası sonucunda taksirle öldürme halinde kusur tespitine ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/3966 E., 2022/3808 K. sayılı kararı

"...

...

...

Olay günü, saat 08:55 sıralarında, meskun mahal dışında, olay mahallinde okul geçidi ve 50 km hız sınırlaması levhası bulunduğu, görüşü engelleyecek şekilde yoğun sis olduğu, yol kaplaması üzerinde gizli buzlanma olduğu tek yönlü yolda önce sürücü ... idaresindeki otomobili, buzlu zeminde kaydırıp direksiyon hakimiyetini kaybettiği ve yaya kaldırımına çarpması sonrasında kaldırım yanındaki boş araziye takla attığı; devamında ise aynı yönden arkadan gelen sanık ...’nın idaresindeki yolcu minibüsünü aynı şekilde kaydırıp direksiyon hakimiyetini kaybederek yaya kaldırımına çarptığı ve savrularak az önce kaza yaparak takla atan Abubekir idaresindeki otomobile ve bu aracın etrafında bulunan şahıslara çarpıp bir kısmını altına alarak sol yan kısmı üzerine devrildiği; akabinde sürücü ...’un idaresindeki otomobil ile direksiyon hakimiyetini kaybederek önce yaya kaldırımına çarpması sonrasında savrularak, minibüse sol yan kesiminden temas ederek yaya kaldırımı üzerinde durması sonucu meydana gelen zincirleme kazada;

İlk kazanın maddi hasarlı kaza olarak meydana geldiği, otomobil sürücüsü...’in kaza nedeni ile otomobilden dışarıya çıktığı, yanına yardım için vatandaşların geldiği sırada, hemen arkasından gelen sanık idaresindeki yolcu minibüsün buzlanma nedeni ile duramadığı ve ayakta yaya olarak duran Abubekir’e, yardıma gelen ... ile ölen ...’a çarptığı, sol yan kısmına devrilerek durduğu, bir kişinin ölümüne, iki kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına asli kusurlu olarak neden olduğu olayda;

Kaza tespit tutanağında, yolcu minibüsünde yapılan incelemede ön iki lastiğinin yazlık olduğu, arka iki lastiğinin kışlık olduğunun tespit edildiği; 27 Kasım 2012 tarihli Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2012/KDGM-07/DENETİM sayılı Genelgesi, ile yolcu ve yük taşıyan ticari araçların 1 Aralık - 1 Nisan tarihleri arasında kış lastiği kullanmalarının zorunlu olduğu, kendisine ait yolcu minibüsünün şoförlüğünü yapan sanığın aracın dört lastiğinin de kış lastiği olması gerektiği halde, aracın ön iki lastiği kış lastiği olmadan Tutak- Ağrı arasında çetin kış şartlarında buzlu kaygan yolda yolcu taşımacılığı yaparak eylemini bilinçli taksir ile gerçekleştirdiği ve cezasında 5237 sayılı TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiği gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden...

...

...

..."


 
  • Sanığın ağır alkollü olması(145 promil) ve bu şekilde şerit ihlali yaparak kazaya sebebiyet vermesi şeklinde gerçekleşen olayda bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2011/1842 E., 2011/4328 K. sayılı kararı

"...

...

...

Maruz kaldığı trafik kazası sonucu kaldırıldığı hastanede tedavi gördüğü sırada hayatını kaybeden maktülle ilgili olarak, tedaviyi yapan doktorlar hakkında taksirle öldürme suçundan Denizli 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/799 Esas sayılı dosyası ile yargılama yapıldığının anlaşılması karşısında, her iki olay arasında fiili ve hukuki irtibat olması nedeniyle dava dosyalarının birleştirilmesi bu mümkün olmaz ise söz konusu mahkeme kararının kesinleşmiş örneğinin dosya içerisine alınarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiğinin gözetilmemesi,

Kabule göre de,

Sanığın 145 promil alkollü olarak kullandığı traktör ile şeride tecavüzde bulunarak kazaya sebebiyet vermesi şeklinde gerçekleşen olayda bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu gözetilmeden verilen cezanın bilinçli taksir nedeniyle artırıma tabi tutulmaması ,

Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan...

...

...

..."


 
  • Ruhsatsız ve ilkel şartlarda faaliyet gösteren işyerinde önlemsiz çalıştırma halinde sanığın kusurunun yüksek derecede taksir değil, bilinçli taksir kapsamında değerlendirilmesine ilişkin karar,

  • Aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle aleyhe hususun bozma nedeni yapılmamasına ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012/11671 E., 2013/4466 K. sayılı kararı

"...

...

...

Dosya içindeki 07.05.2009 tarihli iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği üzere; sanığın herhangi bir izin ve ruhsat almaksızın iptidai usullerle insan hayatı için tehlikeli olan işyerini açıp ruhsatsız olarak ve çalıştırdığı işçilere iş güvenliği konusunda eğitim aldırmadan, işyerinde hiçbir işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden tedbir almadan, bu işyerini çalıştırması sebebiyle olay günü işçinin kolunu kauçuk kesme ve parçalama makinesine kaptırarak ölmesi şeklinde gerçekleşen olayda bilinçli taksirin şartlarının gerçekleştiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, bu durumda TCK’nın 50. maddesinin yasal olarak uygulanma olanağı bulunmadığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafinin sanığın kusurunun bulunmadığına, eksik inceleme yapıldığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA

...

...

..."


 
  • Trafik kazasında kusur tespitine yönelik raporlarda çelişki halinde, somut olaya en uygun düşen rapora itibar edilmesi gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/21181 E., 2014/11702 K. sayılı kararı

"...

...

...

Oluşa ve dosya kapsamına göre, idaresindeki kamyonet ile, meskun mahalde, orta refüj ile bölünmüş tek yönlü D-100 karayolunda seyir halinde olan sanığın, olay mahalli ışık kontrollü dört yönlü kavşaktan geçtiği sırada karayoluna çıkarak duraklayan yayayı farketmesine rağmen fren ve ikaz tedbirine başvurmadan seyrine devam edip, geçişini sürdüren yayaya çarpması şeklinde gerçekleşen olayda sanığın tali kusurluğu olduğuna ilişkin Trafik Kazası Tespit Tutanağı ve keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunun oluşa uygun bulunduğu gözetilmeden Adli Tıp Kurumu Raporuna itibarla, tali derecede kusurlu olan sanığın mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan...

...

...

..."


 
  • Taksirle öldürme suçunun birden çok olaydan hangisi sonucunda meydana geldiğinin tespitine istinaden çelişkili raporların varlığı halinde, illiyet bağının kesin olarak belirlenebilmesine istinaden ayrıca rapor alınması gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/13795 E., 2013/20459 K. sayılı kararı

"...

...

...

Sanıkların tesis müdürü ve şirket yetkilisi oldukları Enerji Petrol Ürünleri Pazarlama A.Ş'de saha elemanı olarak çalışan işçinin, 11.12.2006 günü zeminden 2.80 cm. yükseklikteki dolum odası platformu üzerine çıktıktan sonra dengesini kaybedip zemine düşmesi ve kafa kaide kırığı tanısı ile tedavi edilip 10 gün sonra taburcu edilmesini müteakip 10 gün sonra karın ağrısı şikayeti üzerine apandiks ameliyatı yapılmasından üç gün sonra 10.01.2007 tarihinde ölmesi şeklinde gerçekleşen olayda; Adli Tıp Kurumundan alınan 17.03.2008 ve 30.05.2008 tarihli raporlar ile 09.06.2010 günlü rapor arasında kişinin ölüm nedenine ilişkin olarak çelişki bulunduğundan Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınıp ölümle iş kazası arasında illiyet bağının kesin olarak belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden...

...

...

..."


 
  • İş kazası nedeniyle taksirle öldürme suçuna ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/225 E., 2014/21906 K. sayılı kararı

"...

...

...

Olay günü, inşaat yapı malzemeleri satış işi ile uğraşan sanığın işyerinde çalışan ve olay tarihinde 15 yaşında olan ölenin, sanığın bilgisi dahilinde 25'er kg.lık paketlerdeki fayans ve granit yapıştırıcı malzemelerden dükkanın önüne çıkartmak için tekerlekli el arabasına, dükkan içinde olaydan hemen sonra çekilmiş fotograflardan da anlaşılacağı üzere yüksek şekilde istiflenmiş 25'er kg.lık fayans ve granit yapıştırıcı malzeme paketlerini yüklediği sırada, istifin üst kısımlarındaki paketlerin kayarak ölenin üzerine devrilmesi şeklinde gerçekleşen olayda, okulun tatil olduğu dönemlerde harçlık karşılığı ölenin, dükkanında çalışarak kendisine yardım ettiğini beyan eden ve bu beyanı ölenin babası tarafından da doğrulanan sanığın, 15 yaşındaki çocuğun dükkan içinde tehlikeli şekilde istiflenmiş malzemeleri tek başına el arabasına yüklemesine rıza gösterdiği ve bu işin yapımını ölenin insiyatifine bıraktığı olayda kusurlu olduğu anlaşılmakla, atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan...

...

...

..."


 
  • Yüksek promil alkolle, meskun mahalde, gece vakti, hızla araç kullanma gibi ağır ihlallerin; sıradan taksir değil, bilinçli taksir kabul edilmesi gerekeceğine ilişkin karar,

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012/13700 E., 2012/16016 K. sayılı kararı

"...

...

...

Dosya içeriğine göre, 129 promil alkollü olan sanığın gece vakti, aydınlatması bulunan meskun mahalde, yönetimindeki kamyonetle seyir halindeyken almış olduğu alkol ve süratinin etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek, orta refüj üzerinde bulunan trafik ışıklarına yaya kaldırımındaki ... ve ...'e, iş yeri duvarı ve büfe önündeki eşyalara çarpıp, ...'ın ölümüne; ...'in basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesi şeklinde gelişen olayda, sanığın ikrarı içerir sorgu ve savunması, aynı doğrultudaki mağdur ve tanık anlatımları, sanık tarafından itiraz edilmeyen trafik kazası tespit tutanağına yansıyan bilgiler dikkate alındığında, olayın oluş şekli ve sanığın kusur durumu bakımından tereddüt bulunmadığı, mahkemece sanığın bilinçli taksirle öldürme suçunu işlediğinin kabulünde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla; tebliğnamedeki sanığın taksire dayalı kusur durumunun uzman bilirkişiler marifetiyle tespit ettirilmeden trafik kazası tespit tutanağındaki bulgular ile yetinilerek eksik soruşturma sonucu hüküm kurulduğu düşüncesiyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiş; gerekçeli karar başlığında, suç tarihinin 21.03.2011 yerine 20.03.2011 olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafilerinin; kusur durumuna, eksik incelemeyle hüküm verildiğine ilişkin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA...

...

...

..."


 
ankara ceza avukatı

Yasal Uyarı

Delil Hukuk Bürosu, bu internet sitesinde yer alan tüm bilgilerin, zaman içerisinde gelişim ve değişim gösterecek olan hukuk sistemimize uyarlanacağına dair hiçbir garanti vermemektedir. Hukuki makalelerde yer alan bilgilerin dayandığı kanun hükümleri ve yargısal uygulamalar zaman içerisinde değişiklik gösterebilmekte olup, ihtiyaç halinde yapılabilecek en doğru davranış, avukatınız ile birebir görüşmek ve destek almaktır. Bu anlamda hiçbir hukuki sorumluluk kabul edilmemektedir. Bu internet sitesinde yer alan bilgiler, mesleki dayanışma kapsamında meslektaşlar tarafından kullanılabilir. Ancak bu sitedeki yayınların haber sitesi vb. internet sitelerinde kullanılabilmesi için yayının alınmış olduğu kaynak açıkça gösterilmeli veya bu internet sitesine link verilmek suretiyle kaynağa atıf yapılmalıdır; bu şartların sağlanmış olması halinde ayrıca Delil Hukuk Bürosu yetkililerinden izin alınmış olması gerekmemektedir.

İletişim

Ehlibeyt Mahallesi, Ceyhun Atuf Kansu Caddesi,

No:112 Kat:5 Daire:30

Cevat Muratal İş Merkezi,

Balgat, Çankaya/ANKARA

© 2020 Delil Hukuk Bürosu

bottom of page