Delil Hukuk Bürosu
Makale İçeriği:
Tereke Ne Demektir?
Murisin(miras bırakanın) ölümüyle birlikte devir ve intikal edilebilir nitelikte miras malları hukuki bir bütün haline gelir ve bu mallara kısaca "tereke" adı verilir. Tereke, murisin sahip olduğu hak ve alacakların yanında murisin borçlarını da kapsamaktadır. Miras hukukumuzda yerini bulan külli halefiyet ilkesine göre mirasçılar, murisin ölümüyle birlikte terekenin tamamı üzerinde hak sahibi olurlar(Bu kuralın istisnaları mevcut olmakla birlikte, makalemizin konusu olmadığı için değinmiyoruz).
Türk Medeni Kanunumuzun 640/1. Maddesine Göre: "Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir."
Yani bir kimsenin ölüm olayı öncesinde, onun malvarlığı kapsamında bulunan tüm taşınır veya taşınmaz mallar, eşyalar, fikri haklar vb. malvarlığı değerleri, hak ve alacaklar ile borçlar ölüm olayının gerçekleşmesi ile birlikte tereke adını alır.
Hangi Mallar Tereke Kapsamındadır?
Murise ait tüm mallar tereke kapsamı dahilinde kabul edilecektir. Ancak terekenin kapsamı, yalnızca mallardan ibaret değildir. Tereke kavramının anlaşılması noktasında sıklıkla yaşanan bu yanlış anlaşılma, temel olarak "hangi mallar tereke kapsamındadır?" sorusundan kaynaklandığı için başlığımızı özellikle bu şekilde oluşturma tercihinde bulunduk. Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere tereke bundan çok daha fazlasını kapsayan, geniş bir kavramdır.
Fikri mülkiyet gibi malvarlığı değerlerini, taşınır veya taşınmaz mallar üzerindeki her türlü hak(mülkiyet hakkı, sınırlı ayni hak vb.) ve 3. kişiler ile kurumlar nezdinde bulunan her türlü alacak tereke dahilindedir. Bununla birlikte, murisin tüm malları ile hak ve alacaklarına ek olarak murisin tüm borçlarının da tereke kapsamında olduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla tereke, murisin aktif ve pasif tüm malvarlığı değerlerini içeren bir bütündür.
Mirasçılar Tereke Mallarının Mülkiyetini Ne Zaman Kazanır?
Mirasçılar, tereke malları üzerindeki mülkiyet hakkını murisin ölümü ile birlikte hukuken kazanırlar. Bu husus, Türk Medeni Kanunumuzun 599. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak mülkiyet hakkının kazanılması ile miras mallarının mirasçıların tasarruf yetkisi alanına katılması birbirinden ayrı zamanlarda gerçekleşebilmektedir.
Türk Medeni Kanunumuzun 599. Maddesine Göre: "Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler."
Örneğin: Murisin banka hesabında bulunan Türk lirası, döviz, altın, mevduat vb. hesaplarında bulunan malvarlığı değerleri, taşınmazları, otomobil vb. araçları üzerinde mirasçıların tasarruf kabiliyetine sahip olabilmesi için çeşitli intikal işlemlerin yapılması gerekmektedir; ancak mirasçılar, mülkiyet hakkını intikal işlemleri öncesinde hukuken kazanmaktadır. Bununla birlikte, miras hukukuna ilişkin vergi beyannamelerini vergi dairesine sunup gerekli veraset ve intikal vergilerini ödemeden ve vergi dairesinden veraset ve intikal işlemlerine ilişkin olarak herhangi bir borcun bulunmadığına ilişkin gerekli evrakı almaksızın bu işlemleri yapamamaktadır. Bu hususlar makalemizin devamında yer alan "Tereke Mallarının Mirasçılara İntikali" başlığı altında değerlendirilecektir.
Tereke Malları Nasıl Tespit Edilir?
Terekeye dahil olan malvarlığı değerlerinin tespit edilebilmesi amacıyla terekenin tespiti davası açılabilir. Terekenin tespiti davası ile terekeye dahil olan tüm mallar ile hak ve alacakların tespiti sağlanabilir. Bunun için mahkemeden ilgili kişi ve kurumlara müzekkere yazılması talep edilebileceği gibi, diğer mirasçıların da bilgilerine danışılabilir.
Tereke mallarının tespit edilebilmesi, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunumuzun yürürlüğe girmesi akabinde mirasçılar açısından oldukça zorlaşmıştır. Eskiden mirasçılar tapu müdürlükleri, bankalar, emniyet, sigorta şirketleri, hisse senedi alım satım hizmeti sağlayan borsa firmaları vb. gibi 3. kişi ve kurumlara başvuru yapıp gerekli bilgileri edinebilmekteyken; artık birçok iş ve işlemi mahkemeye başvurmaksızın yerine getirememektedir.
Tereke Mallarının Mirasçılara İntikali
Tereke mallarının mirasçılara intikal etmesi, yani mirasçıların tasarruf alanına dahil edilebilmesi için çeşitli intikal işlemlerinin yapılması gerekir. Bunun için öncelikle veraset ilamı(mirasçılık belgesi) alınmalı ve mirasçılık olgusu ispat edilmelidir. Veraset ilamı noterden alınabileceği gibi, kimi durumlarda noterden verilemediği için Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurulması da gerekebilmektedir. Veraset ilamına ilişkin detaylı bilgi edinmek için konuya ilişkin makalelerimizi inceleyebilirsiniz:
Veraset ilamının alınması akabinde murisin malları biliniyorsa bu malların veraset ve intikal vergileri yatırılır. Vergi dairesinden alınacak borcu yoktur yazısı ile ilgili 3. kişi, kurum ve kuruluşlara gidilerek intikallerin sağlanması talep edilebilir.
Taşınmazlara ilişkin intikal işlemlerinin sağlanabilmesi için tapu müdürlüğüne başvurulması gerekir. Bazı taşra kasabalarında tapu müdürlüklerine doğrudan başvuru yapılabilmekteyse de büyükşehirlerdeki tapu müdürlüklerine başvuru işlemleri webtapu sistemi üzerinden yapılmak durumundadır. Aksi takdirde bu tapu müdürlükleri başvuru kabul etmemektedir. Dolayısıyla tüm miras intikal işlemlerine ilişkin süreçlerin alanında uzman ve deneyimli bir miras avukatının yardımıyla gerçekleştirilmesi tavsiye edilmektedir.
Tereke Mallarının Mirasçılar Arasında Paylaşılması
Tereke mallarının mirasçılar arasında paylaştırılması(miras taksimi), tarafların kendi aralarında anlaşmaları suretiyle gerçekleştirilebileceği gibi, taraflar arasında anlaşmaya varılamaması durumunda dava yoluyla da gerçekleştirilebilmektedir. Bu anlamda tüm mirasçıların anlaşmasına gerek bulunmamaktadır. Miras payı ne kadar az olursa olsun tek bir mirasçının miras taksim davası ya da ortaklığın giderilmesi davası açması durumunda miras taksimi sağlanabilecektir.
Mirasçılar arasında paylaşıma ilişkin olarak anlaşma sağlanabiliyorsa, mirasçılar tarafından üzerinde anlaşmaya varılan miras taksim sözleşmesine uygun olarak bankalar, tapu müdürlükleri, sigorta kurum ve kuruluşları gibi 3. kişi ve kurumlar ile görüşülebilir ve taksim işlemleri sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirilebilir. Ancak olası bir uyuşmazlık halinde ispat şartının sağlanması için miras taksim sözleşmesinin yazılı olarak yapılması tavsiye edilir.
Mirasçıların Tereke Borçlarından Sorumluluğu
Türk Medeni Kanunumuzun 599. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiş olan hüküm uyarınca murisin mirasçıları kural olarak mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Bu ifade şu anlama gelmektedir: Tereke mallarının murisin borçlarını karşılamaya yetmemesi durumunda, mirasçılar alacaklılara karşı kendi şahsi malvarlıkları ile sorumlu olurlar.
Ayrıca Türk Medeni Kanunumuzun 641. maddesinin 1. fıkrasındaki açık hüküm gereği, mirasçılar tereke borçlarından yalnızca şahsen değil, aynı zamanda müteselsilen sorumludur. Bu nedenle kural olarak murisin alacaklıları tarafından mirasçılardan herhangi birine karşı alacağın tamamına ilişkin olarak talepte bulunulması mümkündür. Tabii mirasçılar tarafından gerçekleştirilen ödemelerin, müteselsilen sorumluluk kapsamında diğer mirasçılara rücu edilmesi mümkündür.
Mirası reddeden mirasçılar, terekede bulunan hak ve alacaklar üzerinde hak iddia edemeyecekleri gibi, tereke borçlarından da sorumlu olmayacaklardır. Ancak mirasbırakanın borçlarını ödemeden aciz olması durumunda mirasçılar, mirası reddetmiş olsalar dahi murisin alacaklılarına karşı murisin ölümünden önceki beş yıl içinde muristen almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları malvarlığı değerleri ölçüsünde sorumlu olabilirler. Bu husus Türk Medeni Kanunumuzun 618. maddesinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 618. Maddesine Göre: "Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır. İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar."
Bu düzenlemenin bir benzeri mirastan feragat sözleşmesini kapsayacak şekilde Türk Medeni Kanunumuzun 530. maddesinde de düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 530. Maddesine Göre: "Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar."
Yukarıda izah etmiş olduğumuz bu durum yalnızca tereke borçlarına, yani murisin borçlarına ilişkin bir durumdur. Kanun koyucu tarafından tereke borçları yani murisin borçları ile mirasçıların kendi borçları arasında bir ayrıma gitmiştir ve bu hususun gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Kendi şahsi malvarlığı, kendi alacaklılarının borçlarını ödemeye yetmeyen mirasçının, kendi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddetmesi durumunda: Onun kendi alacaklıları veya iflas idaresi tarafından mirasın reddi tarihinden itibaren altı ay içerisinde reddin iptali davası açılabilir. Bu husus, Türk Medeni Kanunumuzun 617. maddesinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunumuzun 617. Maddesine Göre: "Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir. Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir."
Terekeye Temsilci Atanması
Miras ortaklığına dahil olan malvarlığı değerleri üzerinde mirasçılar söz konusu olacak olan elbirliğiyle mülkiyet hükümleri gereğince kural olarak mirasçıların birlikte hareket etme zorunluluğu söz konusu olmaktadır. Tabii Türk Medeni Kanunumuzun 640/4. maddesi uyarınca, mirasçıların her birinin terekede bulunan hakların korunmasına ilişkin olarak tek başına talepte bulunması hakkı mevcuttur ve bu durumda sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır. Dolayısıyla istisnalar mevcut olmakla birlikte, genel kural mirasçıların birlikte hareket etmelerinin gerekeceği yönündedir.
Mirasçılar arasında terekenin idare edilmesi, terekeye ve tereke mallarının kullanılmasına gibi konularda uyuşmazlık bulunması durumunda mirasçılardan birinin istemi üzerine terekede bulunan hak ve alacakların mirasçılar arasında paylaşılması anına kadar tereke temsilcisi atanması sağlanabilir.
Türk Medeni Kanunumuzun 640. Maddesinin 3. Fıkrasına Göre: "Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir."
Tereke temsilcisi, miras taksimine kadar terekeye ilişkin bütün hukuki iş ve işlemlerde temsil görevini üstlenir. Bu durumda mirasçılar da tereke mallarının ne şekilde yönetilmesi gerektiğine dair taleplerini tereke temsilcisine iletip gereğini yerine getirmesini isteyebilirler.